Nutuk/3. bölüm/İşgali şayan-ı tatbih bulmayan bir siyaset
Efendiler, tahattur buyurursunuz İngilizler, Merzifon ve müteakiben Samsun’u tahliye eylemişlerdi. Bu münasebetle ve Ferit Paşa Kabinesi’nin sukutu üzerine Sivas ahalisi fener alayı yaptı, tezâhürâtta bulundu. Birtakım nutuklar verildi. Bu sırada halk da “Kahrolsun işgal” diye bağırdılar. Sivas’ta münteşir İrâde-i Milliye gazetesi, bu hadiseyi olduğu gibi yazdı. Dahiliye Nâzırı Damat Şerif Paşa, bu gazetenin istihbâratına atfen, Sivas vilâyetine yaptığı bir tebliğde “kahrolsun işgal” tarzındaki yazılar, hükümetin hâl-i hazır siyasetine gayr-i muvâfıktır; diyordu.
Bu ne demektir Efendiler? Hükümet, işgali şâyân-ı takbîh bulmayan bir siyaset mi takip ediyordu? Yoksa kahrolsun işgal dedikçe, memleketi daha ziyade işgale mi sebebiyet verilecekti? İşgal ve tecavüz karşısında milletin muhafaza-i sükût ve sükûnet etmesi, işgalden mütehassis olmuş görünmemesi mi muvâfık-ı akıl ve siyaset idi?
Böyle sakîm ve hayvanca bir düşünce, izmihlâl ve inkıraz uçurumuna kadar tekmelenmiş bir devleti kurtarabilecek siyasete esas olabilir miydi?
İşte bu münasebetle, 13 Teşrinievvel 335’te Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’ya yazdığım bir telgrafta: “Vatanın kısmen tahliyesini idrâk eyleyen milletin, bu tarzda, hatta daha bâriz bir surette, izhâr-ı hissiyât etmesini pek muvâfık ve makul gördüğümüzü” ve “milletin hissiyât-ı hakikiyesine müsteniden hükümetin bu haksız işgalleri, lisan-ı resmî-i siyasî ile red ve mütareke ahkâmına mugayir, bugüne kadar vuku bulmuş müdahalatı protesto ve tamirlerini talep eyliyeceğine intizâr eylemekteyiz” dedikten sonra, “bu vesile ile hükümetin takip ettiği siyasette, Heyet-i Temsiliye’ce “henüz ma’lûm olmamış cihetler varsa tenvîrini” ricâ ettim (Vesika: 153).
Murahhasımız ve Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’nın cevâbı çok enteresandır (Vesika: 154). 18 Teşrinievvel 335 tarihli olan bu cevapta, şu cümlelerin ihtivâ eyledikleri maânî, şâyân-ı dikkattir: “Âmâl-i milliye dairesinde tedvîr-i umûr mes’ûliyetini tahammül eden hükümet-i merkeziye, harekât ve icrââtında icâbât-ı siyasiyeyi kollamak, ecânibe karşı daha mihmân-nüvâzâne ve mülâyimâne hareket eylemek ıztırârında”dır.