Nutuk/20. bölüm/Vesika 238
Zata mahsustur
Pek aceledir |
Erzurum 23.2.36
|
C: 22 Şubat 336
Heyet-i Temsiliye’ye: Hükümet-i merkeziyenin hal ve vaziyetini ve buna karşı Heyet-i Temsiliye’nin alması lâzımgelen tavır ve hareket hakkındaki kanaat-i âcizânemi vuzûh ve sarahatle 23 Şubat 336 tarihinde arz etmiştim. Binâenaleyh İstanbul’da Meclis-i Millî’de mütehassıl cereyâna karşı Heyet-i Temsiliye’nin ve Kuvâ-yı Milliye’nin ma’kûs ve mütehakkim bir vaziyet almasını hiç muvâfık bulmuyorum. Yalnız Heyet-i Temsiliye bu işin içinden vakarlı çıkmak ve işin mes’ûliyetini ve takdir-i keyfiyeti Meclisi Millî’nin uhde-i namus ve hamiyetine bırakmayı mütâlaa ediyorum. Şöyle ki: Eğer evvelce arz ettiğim eşkâl tahtında Kuvâ-yı Milliye’nin ve Heyet-i Temsiliye’nin muhafaza-i mevcudiyet etmesi için nihayet Meclis-i Millî tarafdâr olmazsa o takdirde kongrelerin mukarrerâtı vechile Meclis-i Millî’nin emniyet-i tâmme ile murakabe-i teşriiyesine sahip ve hâkim olduğu cihetle Heyet-i Temsiliye’nin de artık Meclis-i Millî’ye tevdî-i mukadderât ederek dağılması ve mevki-i faaliyetten çekilmesi için yazar ve şimdiye kadar olan mesâi-i vatanperverâneden nâşi bir de teşekkür eder. Fakat hakikaten Meclis-i Millî böyle bir mesuliyeti deruhde ederek kendilerinin mevki ve âtilerinden emin olduklarına dair bir karar verip tebliğ edecekleri pek meşkûktür. Bununla beraber Rauf Beyefendi bu teklifi yapar. Ve artık hiçbir vechile kongre toplanmasına ihtimal olmadığı ve milletin müntehabı olan mebusların heyet-i umumiyesinin vereceği kararın Kongre kararı gibi telâkki olunmasının en amelî ve mantıkî olacağını nazar-ı dikkate alınarak bu mukarrerâtı istihsal eder de Heyet-i Temsiliyenin mevki-i faaliyetten çekilmesini tebliğ ederler. O zaman Heyet-i Temsili’ye bunu maa’l-memnuniye kabul ve matbûata ve dahile karşı resmen neşr ü ta’mîm eyler. Ve artık faaliyetten uzaklaşır. Mevki-i şeref ve vakarını da meşrû’ bir şekilde, yani kongrelerimizin esası vechile Meclis-i Millî’nin davet talebi üzerine mahfûz tutar. Şüphesiz ki, bir seneden beri ibram-ı millî ile husûle gelmiş Aydın cephesi ne dağılıp Yunanlılara teslim-i mukadderât eyler ve ne de bunları dağıtmak için hükümet kuvve-i “teyidiyesini” izhâr edebilir. O cahiller kendiliğinden ve sâbıkı misillû devam eder. Fakat mevziî olur. Ve kolordu kumandanları kendi mıntakalarında bunu ahvâl ve maksada göre hüsn-i suretle idâre eyler. Ondan sonra da vaziyet ve harekât-ı müstakbelemiz için zuhûrâta tâbi kalınır. İşte nokta-i nazar-ı âcizânem bundan ibaret olduğu ma’rûzdur.
Kâzım Karabekir