Nutuk/20. bölüm/Vesika 216
Harbiye Nezareti
Nezaret Şubesi Kalem-i Mahsus |
Dersaadet, 31.12.35
|
Maruzdur.
Teşkilât-ı milliyenin vatanı kurtarmağa hâdim bir tarzda idâme-i mevcudiyetine şahsen ne dereceye kadar sâi bulunduğum zannederim malûmdur. Bu meselede benim de Heyet-i Temsiliye kadar alâkadar olduğumu ve yapılan işlerde bu gayenin temîn-i tamamî-i masûniyetini hiçbir zaman pîş-i nazardan ayırmamağa vicdanen ve vazifeten mecbur bulunduğumu zikre lüzum görmem. Buraca yapılan her işin yanlış olduğu ve doğru karaların ancak Heyet-i Temsiliye’den sâdır olabileceği gibi bir manayı tazammun eden cevapnameleri şahsıma karşı nev’anma adem-i itimâdı tazammun diyor. Böyle bir vaziyet bu vazifeyi deruhde eylediğim günden beri sırada tahassul eden ihtilâfların halli için bin müşkilât ile masrûf olan mesâimi akamete mahkûm etmektedir.
Nurettin Paşa’nın On İkinci Kolordu’ya tayini için İstanbul’a gelen bi’l-umûm İzmir ve Aydınlılar mütevâliyen mürâcaatlarda bulundular. Aydın cephesinde pek karmakarışık bir halde bulunan Kuvâ-yı Milliye’nin tanzim ve tensîki ve âtiyen ma’rûz kalabileceğimiz ihtimâlâta göre esaslı ve ciddî istihzarat icrası elzemdir. Bunun için de bu işin başında Nurettin Paşa gibi bir zatın bulunmasını erkân-ı harbiye ve ben muvâfık gördük.
Ahmet Fevzi Paşa hakkında da şimdiye kadar muhtelif zamanlarda fikrimi söylemiştim. Ordunun mühim kumanda makamlarında son harekât-ı milliye ile ayân olanak meşgûl olmuş zevâtın bizzat ve resmen bulunmaları harice ve bilhassa ecânibe karşı orduda siyasetin hükümran olduğu manzarasını verir ve bu da herhalde su-i tesiri mûcib oluyor. Nezaret bi’l-fiil bu tesirâtın fiilî tesiri karşısındadır. Halbuki harekât-ı milliye ile bi’l-fiil alâkadar zevât gayr-i resmî olarak daha nâfi ve daha mahzurdan sâlim bir şekilde ifa-yı vazife edebilirler.
Gerek Nurettin Paşa ve gerekse Ahmet Fevzi Paşa menâfi-i milliyeyi müdrik ve ânı halelden vikayeye âzim kimselerdir ve teşkilât-ı milliye ile tevhîd-i mesâi eyleyeceklerdir.
Hal böyle iken ve bâ-husûs Fevzi Paşa’nın tayini irâde-i seniyeye iktirân etmiş iken böyle nezih zevâtın adem-i kabulünde ısrar edilmesi beni cidden müşkil vaziyete sokuyor. Hiç olmazsa Meclis-i Meb’ûsan’ın küşâdına kadar olsun kabinenin devamı için göstermekte kusur etmediğim mesâiye kelâl vermektedir. İzzet-i nefis meselesi halini alan bu vaziyet ıslah edilmediği ve bu zevâtın tayinine muvafakat buyurulmadığı takdirde meclisin küşâdını dahi beklemeden hemen istifaya mecbur olacağımı arz ve bu halde artık Meclis-i Meb’ûsan’ın in’ikadı bir hayal-i muhal olacağına ve bundan da vicdanımın mes’ûl olamayacağına nazar-ı dikkat-i devletlerini celp eder ve bu vesile ile de arz-ı hürmet eylerim efendim.
Cemal