Nutuk/20. bölüm/Vesika 181

Vikikaynak, özgür kütüphane

Dersaadet Çanakkale Mevki-i Müstahkem Kumandanı Miralay Şevket Beyefendi’ye

C: 20.10.35 tarih 108/812 numaraya.

1– Meb’ûsanın Dersaadet’te ictimâı tamamen tehlikeli ve mahzurludur. Çünkü mukadderât-ı millet ve memleket hakkında söz söyleyecek meb’ûsların emniyet-i mutlaka olan bir mahalde ictimâları şarttır. Halbuki ahalisine alelâde bir miting yapmaya bile müsaade olunmayan, camilerinde tazallüm-i hale mecbur olan bir şehirde bâ-husûs İngilizlerin her türlü tesiri altında olan İstanbul’da hür bir Meclis-i Meb’ûsan in’ikadı adîmü’l-imkân görülmektedir. Avrupalılar milletimizi meşrûtiyeti müdrik ve reşît bir millet olarak tanımış olsalardı o zaman Meclis-i Millî’ye karşı bir tecavüz ve taarruz belki me’mul bulunmazdı. Halbuki İtilâf Devletleri milletimizi insan yerine saymamakta, mütarekeden beri envâ-i hak-şikenlikleriyle, Türk’e karşı verilen ahd ve sözün tutulmamasını bir namussuzluk addetmediklerini fiilen isbât eylemektedirler. Vâkıâ hariçte ictimâın birtakım propagandalara yol açacağı bedîhîdir. Fakat bunu yapacaklar başta Venizelos olmak üzere heyet-i meb’ûsanın emin bir mahalde ittihâz-ı mukarrerâtından endişe-nâk olan İtilâfçılar olacaktır. Buna mukabil hariçte ictimâ ile millet, makarr-ı hilâfet ve taht-ı saltanatı taht-ı tehlikede addeylediğini ve oradaki işgal-i vâkii asla kabul eylemediğini ve tanımadığını bütün efkâr-ı umumiye-i cihana ve âlem-i İslâm’a fiilen göstermiş ve protesto eylemiş olacaktır. Bu bâbda vâki olan mürâcaat üzerine Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretlerine müdellelen ve mufassalan vâki olan cevâbî iş’âratımız hutût-ı mühimmesinin hulâsası ber-vech-i âtidir:

a) Düşman donanma topları tesirinde, kuvâ-yı işgaliyesi ayakları altında, polis ve jandarmasının müşterek müdahale ve tahakkümü içinde, matbûatı düşmanların kontrolü altında, kabine erkânına varıncaya kadar giren çıkanlar düşman murakabe ve teftiş ve mümânaatı karşısında bulunan pâyitaht-ı saltanat-ı seniye tam manasıyla bugün mahsûrdur. Hâkimiyet-i Osmaniye burada manen ve fiilen gayr-i câridir. Buna Rum, Ermenilerin vaziyet-i isyaniyelerini ilâve edersek İstanbul’da Millet Meclisi’nin emin olamayacağını, iş göremiyeceğini anlamakta tereddüt edilmez.
b) Birkaç kişinin şahıslarına vâki olacak ecnebi taarruzu, aynı ruh ve kanaatte bulunan diğer meb’ûsana da vâki olabileceği muhakkaktır. Hatta tekmil meclisin aynı akıbete uğramayacağına dair bizi temîn edecek elimizde hiçbir şey yoktur. Hüsn-i zan, tehlikenin bertaraf edilmesine kâfi gelmez.
c) Bazı nâzırların gidip gelmesi veya komiser bırakması mümkündür. Esasen mukadderâtı meşkûk olan İstanbul, mukadderâtı ma’lûm ve emin bir mahalden kurtarılabilir. Venizelos ’un Selânik’te kuvâ-yı icraiyeyi bile teşkil eylemesi Atina’yı tahlîs etmiş ve hiçbir vakit pâyitahtın nakli manasını tazammun eylememiştir.
d) Zât-ı pâdişâhînin makam-ı hilâfetleri İstanbul olmak itibarıyla sırf milleti temsil eden heyetin taşrada toplanmış bulunması iftirâk manasını tazammun edemez. Zât-ı hümâyûn küşâd için arzu ederlerse bir vekil de tayin buyurabilirler.
e) Fırak-ı sâire-i siyasiyemizden bir kısmının harici istememeleri Kuvâ-yı Milliye tesirinde kalmak endişesinden ibarettir. Halbuki asıl milletin mümessilleri olarak kısm-ı azîm-i meb’ûsan da ecnebi tesirinde kalmamak için taşrayı istemektedirler. Ekseriyet-i kahire nerede ise nisâb oradadır. Fazla zan ve tereddüde düşecek bu kabîl meb’ûsların menâfi-i mülk ve millet namına istifa eylemeleri de me’mul ve muntazardır.

2– Meclis-i Meb’ûsân var iken ayrıca bir kuvve-i milliyenin hâl-i faaliyette olması menâfi-i memlekete muzır olur. Meclis’in Dersaadet’te ictimâ ettiği faraziyesine göre taht-ı tesirde bulunacak meb’ûsların menâfi-i memlekete mugayir bir kararı tasdik eyledikleri halde, taşradaki Kuvâ-yı Milliye bunu tabii tanımayacak ve bu suretle milletin kendi vekillerine karşı isyan etmiş bulunması gibi garip ve mantıksız, bir şekil hâsıl olacaktır. Vatanımızın tahlîsi ancak meşrû’ ve meşrût bir tarzda mümkündür. Bu ise milletin istiklâlini, vatanın tamamisini gaye edinmiş zevâtın bilâ-istisna meb’ûs olması ve sarf-ı mesâi eylemesi ile kabildir. Bugün vatan ve millete yapılacak en son ve büyük iyilik memleketi kurtarmaya azmetmiş eşhâsın emin bir mahalde, meşrû’ bir vaziyette Meclis-i Millî’ye girmelerine sarf-ı mesâi etmektir. Bunu bilhassa Dersaadet’te sizler gibi hamiyetli, münevver rüfekamızdan bekleriz.

3– Teşkilâtınızın tevsi ve tarsîni hususundaki mesâi-i cemileleri şâyân-ı fahr ü şükrandır. Vaziyetin hâsıl eylediği fırsat pek büyüktür. Bundan bi’l-istifade sarsılmaz, yıkılmaz, kuvvetli temiz bir millî teşkilâtın Dersaadet’te kökleşmesi hayatî bir meseledir. Harekât-ı milliyeyi idâre edenler ve bizler gibi sevk-i tâli’ile bunun re’s-i kârında bulunmak mazhariyet-i ilâhiyesine nâil olanlar hakkındaki fikrinize bidayette cümleten iştirak edilmekte idi. Yalnız, vakayiin doğurduğu vaziyet-i ahîre Heyet-i Temsiliye’nin bu kanaatini muhik olarak tamamen değiştirmiştir. Akd-i sulhe kadar İstanbul’a ayak basmamak değil bizim için hatta yukarıda arz eylediğimiz vechile bütün millet vekilleri için nazar-ı dikkate alınacak bir meseledir. Fakat bir ferd-i millet olarak meb’ûs olmak ve mecliste aynı ruh ve kanaatin hâkim olmasına çalışmak hâkimiyet-i milliye ve istiklâl-i vatan için iktitaf-ı semerât olunacak bir zamanda azamî gayret ve fedakârlığı sarf eylemek bugün için Heyetimizce farz-ı ayn telâkki olunmaktadır. Bunda yegâne sâik endişe-i vatan ve istikbâl-i millettir. Çünkü Heyet-i Temsiliye yukarıda arzettiğimiz vechile Meclis-i Millî’nin fevkinde bir kuvvet tanımamakta ve buna vatan için tehlikeli addeylemektedir. Binâenaleyh hal böyle iken yine âcizleri ile Rauf Beyefendi ve Refet Bey’in ve daha kimler varsa bu zevâtın seyirci mevkiinde kalması behemehâl arzu buyuruluyor ve hassaten selâmet-i millet bu noktada görülüyorsa icabı teemmül olunmak üzere esbâb-ı mûcibesiyle iş’ârını hassaten ricâ ederiz.

Heyet-i Temsiliye namına
Mustafa Kemal