Makdem-i Yâr Pervâne-i zerrîn gibi her zühre-i zerrîn Titrerdi zümürrüdgeh-i lerzân-ı çemende; Çağlardı leb-i sîm-i hıyâbân-ı semende Bir çeşme-i billûr ile bir cûy-ı bilûrîn; Düşmüştü siyehberg-i şebe şebnem-i sîmîn; Şebnem gibi titrerdi kamer leyl üzerinde; Ber şebpere-i hufte, bir âhû-yı çerende Vermişti bu nüzhetgehe bir vahşet-i nermîn... Âhu ile şebpere vü evrâk ile ezhâr Nâgâh fısıldaştı leb-i âb-ı revânda; Zîrâ, şu perîhâneye karşı, bu evânda Ey dürr-i yetîm-i sadef-i şefkatim, ey yâr, Sen bir meh-i zîrûh gibi yükseliyordun, Muzlim korunun zıllı içinden geliyordun. Cenab Şahabeddin