Adnan Menderes'in 1954 tarihli radyo konuşması
Aziz ve muhterem vatandaşlarım; son iki gün içindeki hadiselerin ayrı bir ehemmiyet arz ettiği ve türlü yalan şayiaların hususi maksatlarla ortaya çıkarıldığı sıralarda sizlere bildirmek vazifesini kendim bizzat yerine getirmek üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum. Hemen arz edeyim ki, sizlerden bazı ricalarım olacaktır. Bu gibi zamanlarda memlekette karışıklık çıkarmak isteyenler ve bugünkü hadiselere teşebbüs etmiş olanlar bir taraftan, diğer taraftan da memleketin düşmanları adeta el ele vererek ortalığı her an her saat başında bir takım yalan ve maksatlarına göre uydurulmuş haberler yaymak suretiyle gayelerine erişmek istiyorlar.
“Bu gibi haberlere inanmak katiyen caiz değildir. Bu gibi haber ve havadislerle şayet tanımadıklarınız yahut iyi niyetle hakkında kanaat sahibi olmadığınız kimselerse, memlekette kargaşalık çıkarmak maksadıyla yayınlanan bu gibi haberlerde mecrasını takip edip merkezlerine kadar girebilmek için hükümet makamlarına ve vazifelilere derhal malumat vermek suretiyle yardım etmenizi rica ederim. Yalan haberleri ve heyecan yaratmak için uydurulan hesaplı şayiaları ve dedikoduları kökünden kurutmak üzere alınacak tedbirlerin yanında hükümet çözümler veya beyanlar yayınlamak suretiyle vaziyetten vatandaşlarımızı sık sık haberdar edecektir. Nitekim ilk tebliğ, bugün dahiliye vekaleti tarafından neşredilmektedir.
“Aziz vatandaşlarımdan ikinci istirhamıma gelince, tertipçi ve bozguncular tarafından şurada burada girişilecek tertipli hareketlere karşı metanet ve itidalinizi muhafaza ederek bu gibi bedbahtları cüretlerinde ve cefalarında yalnız bırakmanız ve hatta icap ederse zabıta kuvvetlerinin vazifelerini ifa hususunda kendilerinden hiçbir yardımı esirgememenizdir.
Aziz ve muhterem vatandaşlarım; derhal ifade edeyim ki, İstanbul’da ve Ankara’da çıkarılmak istenen hadiseler; memleketin huzuruna, asayişine ve selametine karşı girişilmiş ağır ve vahim suikastlardır. Bunların tertipçileri olduğu gibi işi iyice bilmeden ve anlamadan kendilerini tertipçilerin aleti haline sokmuş bulunanlar da vardır. Genç mekteplilerimiz üzerinde bir zamandan beri teşkilatlı ve hesaplı surette yapılmakta olan tahrikler artık meş’ul neticeler göstermektedir. Bu manzara ve hadiseler memleketin bir takım genç ve masum evladının tahrikçi ve tertipçilerin nasıl aleti haline getirildiği hakkında açık bir fikir vermeye kafidir sanırım. Fakat bu tahrikçi ve tertipçilerle bunların aleti haline getirilmiş olanların teşkil ettiği iki ayrı zümreden başka bir de üçüncü zümre vardır ki, bunu da kaydetmeden geçmeyeceğim. Bu üçüncü zümre, yine bir zamandan beri dahili tahrik ve kışkırtma politikasına maruz bırakılmış olan bir takım mutaassıp gazetecilerdir. Bunların, aynı vatanın evlatları olan kardeşlerini bir düşman gibi görme gafletine düşürüldüklerini, içlerinde tutuşturulan kin ve husumet ateşiyle gözlerine bir ihtiras ve gaflet perdesinin çekilmiş olduğunu, bu suretle de ve sun’i telkinlerle harekete geçirilmiş bir heyecanın baskısı altında hizmetlerinin büsbütün işlemez hale geldiğini görmekteyiz. Bunlar, aynı vatandaki kardeşlerini düşman telakki eden bedbahtlardır.
“Bunların hepsi, yani tertipçiler ve tertibe ilk elden alet ve vasıta haline getirilenler de, gözü dönmüş parti mensuplarının da huzur isteyen milyonlar ve milyonların arasında ancak birer zerreden ibaret kalır. Fakat, dikkat edelim ki onlar, mühim noktalarda toplanıverdi ve suni topluluklar vücuda getirmek suretiyle, teşkilatlı hareket etmek yolundan bir şeyler elde etmenin imkanına inanmış veya inandırılmış olan bedbahtlardır.
“Muhterem ve aziz vatandaşlarım; bunlar, nizam ve devlete karşı gelmenin ne demek olduğunu anlamakta gecikmeyeceklerdir. Bunlar zavallı başlarını nizamın sarsılmaz kayalarına vurarak kendilerine gelecekler ve fakat korkarım ki bu bedbahtlar biraz geç kalmış olacaklardır. Memleketin asayiş ve selametiyle vatandaşlarımızın huzur ve iyi niyetiyle oynanamaz. Bu huzur ve iyi niyetin ve bozulmasına çalışılan sükun ve asayişin muhafazasında hükümetimiz son derece azimli ve kararlıdır. Sevgili vatandaşlarım; hükümetin tebliğ ve beyanlarından ayrı olarak icap ettikçe sizlere bizzat hitap etmek için yine huzurunuzda olacağım.
“Aziz ve muhterem vatandaşlarım; her an ve her saat başında yalan haberle bir takım korkunç şayialar çıkarılmak suretiyle, heyecan yaratmak ve bu heyecan vasatında bir takım kışkırtmalar da yaparak hadiseler çıkartılmak istenmekte olduğunu ve bu yıkıcı faaliyetlerin belli merkezlerden idare edilmekte bulunduğunu, dünkü konuşmamda arz ve ifade etmiştim. Bu şayialara, bu yalan haberlere inanılmamasını, hatta bunlara inananların alakalılara ve vazifelilere ihbar edilmesini de ayrıca rica etmiştim.
“Filhakika, ortada hiçbir şey yokken hadiseler çıkarabilmek için ancak bu yollara ve bu usullere müracaat olunur. Kandırılması en kolay olan ve toplantı halinde bulunan zümreler seçilmek suretiyle bunların üzerinde daimi surette yıkıcı propagandalar teksif edilir ve bunlar kötü bir zümre bile olsalar, 30 milyonluk Türkiye’nin hacmine ve ebadına nispetle bir zerre dahi teşkil etmese de bunlar sanki teşkilatlı ve vurucu bir kuvvetmiş gibi ele alınarak bir memleketin kaderi üzerinde pervasızca oynayabilme imkanlarının aranmasına ve bu yolların araştırılmasına çıkılır. İstanbul ve Ankara’mızda iki gündür yaratılmak istenen hadiselerin kısaca izahı ve manası işte bundan ibarettir. Bu memlekette bir takım ayaklanma hareketleri için vasat ve şartlar hiçbir suretle müsait değilse profesyonellerin, bu işlerin esnafı olanların tutacakları yol işte budur. Güzelim memleketimizde ayaklanmalar için hiçbir sebebin mevcut olmadığı aşikar.
“Memleketimiz eski devrin o hürriyetsizlik ikliminden çıkıp çok partili bir idareye kavuşmuştur. Binaenaleyh o hürriyetsizliğin, tek parti tahakkümünün ve seçim yapmadan iktidarda olmanın, seçim yapıldığı taktirde ise rey sandıklarını nasıl kırılıp onbinlerce mazbatanın nasıl tahrip edildiğinin ve nasıl reylerin çalınıp millet iradesinin ayaklar altında çiğnendiğinin türlü ve aşikar misallerini görmüş ve yaşamış bir memleketiz. Bu iklimin içinden çıkıp gelmekteyiz. Diğer taraftan sefalete mahkum olmanın bu memleketin kaderi olduğuna inanmışçasına ve bunu kabul etmişçesine çeyrek asrın içinde memleketin meselelerine ve vatandaşın ihtiyaçlarına medeni ve ileri bir hayata kavuşmanın icaplarına nasıl omuz silkercesine lakayt kalındığını görüp yaşamış olan bir memlekettir Türkiye.
Ve Türkiye’miz bugün asırlarca yapılamayanların on sene içerisinde nasıl yapıldığını, memleketin bir baştan öbür başa her birisi bir kıymet olan sayısız eserlerle nasıl donanmış hale geldiğini görmektedir. Ziraatte, sanayide, madencilik ve nakliye ekonomisinde velhasıl iktisadi hayatın bütün kollarında Türkiye’nin nasıl akla sığmaz bir süratle bir asırlık bir mesafeyi bir on sene içinde aldığını görmekteyiz. İktisadi kalkınma, içtimai düzen ve ileri bir cemiyet olmanın bütün şartlarını muayyen bir nizam ve ülkü içerisinde nasıl hep birden ele alınıp tahakkuk yoluna konmuş olduğunu vatandaşlar görmektedir. On sene evvelle bugünü vatandaşlar kıyaslayabilmekte ve hükümlerini vermiş bulunmaktadırlar. İşte bu şartlar ve bu vasat, ayaklanmanın şartları ve vasatı değildir. O halde bir takım suni ve uydurma yollardan ve sözlerimin başında arz ettiğim şekilde bir ayaklanma hareketi tahakkuk ettirilebilr mi diye memleket, hazin, elim ve meşum tecrübelerin sahası haline getirilmek isteniliyor.
Tekrar arz ediyorum, bir veya muayyen bir zümre türlü yollardan ele alınıp, elde bulundurulacak ve bu hareket haline getirildikten sonra veya hareketin içinde yuvarlanan bir kartopu gibi büyütülmek ümidine bel bağlanılarak teşebbüslere girişilecek, diğer taraftan da vasata hazırlanmak için vatandaşın heyecanı her an kamçılanacak. Bu sebeple mütemadiyen yalan haberler, korkunç dedikodular, tahripkar şayialar ortalığa salınacak, her yerde vatandaşın idraki zaafa, iradesi felce uğratılacak. İşte usul bu, taktik bu.
Kaynak:
Telif durumu:
|