İşlevselcilik Açısından Kuyu Motifinin Türk Kültürü, Edebiyatı ve Sinemasına Yansımaları/Türk sinemasında kuyu motifi

Vikikaynak, özgür kütüphane


  Türk sinemasında kuyu motifi
  Türk sinemasında kuyu motifinin çeşitli şekillerde kullanıldığı filmler mevcuttur. Bu filmlerin Türk halk inancı, kültürü, edebiyatı ve çağdaş edebiyattan uzak olmayan bir şekilde kuyu motifine yer verdiği görülür. Sinemanın kırsal hayatı konu edinen filmlerinde kuyu motifinin, mekânın yerelliğine vurgu yapılması için kullanıldığı pek çok sahne mevcuttur.Bu filmlerde kuyu hem bir su kaynağı hem de farklı işlevleri bünyesinde taşıyan bir mekân özelliği gösterir.
  Necati Cumalı’nın aynı adlı romanından uyarlanan Tütün Zamanı1 (1959) filminde, kırsal yaşamın önemli parçalarından biri olan kuyunun birden fazla işlevi olduğu görülür. Cemal ve Zeliş adlı iki gencin aşkını konu alan filmde, gençlerin birlikteliğini etkileyen anların yaşanması ve önemli kararların alınması, büyük ölçüde kuyu başında gerçekleşir. Filmde kuyu motifinin ilk kullanıldığı sahne iki gencin tesadüfen karşılaştığı anı ele alır. Zeliş elinde testiyle kuyu başına gider. Kuyuya iple bağlı kovayı bir süre çektikten sonra kovanın, onu tamir etmeye çalışan Cemal’in elinde olduğunun farkına varır. Cemal, kovayı tamir etmeye çalıştığını söyler ve ardından gençler arasında sohbet başlar. Zeliş, Cemal’in maharetinden söz eder, ardından mâni yazmayı bilip bilmediğini sorar, Zeliş’e âşık bir genç olan Yaşar’ın gelmesiyle sohbetleri son bulur. Söz konusu sahnede kuyu başı, gençlerin tanışıp, sohbet etmesini sağlayan bir mekân işlevi gösterir. Köydekilerin meraklı bakışlarından ve ebeveynlerinin göz hapsinden uzak bir şekilde sohbet imkanı bulan gençler için kuyu başı, tanışma ve buluşma noktası işlevi görür. Bu işlev, mâni ve türkülerde kuyu motifinin kullanımıyla benzerlik gösterir.
  Tütün Zamanı filminin, kuyu etrafında geçen bir diğer sahnesi, köyün kadınlarının kuyudan su çekerek testilerini doldurduğu, sohbet ettiği sahnedir. Zeliş’in kız kardeşi Rabia,kuyudan su çeken köylü kadınların, ablası hakkında dedikodu yaptıklarını görür. Onlarla tartışır. Ardından Zeliş de kuyu başına gelir. Rabia su dolu kovayı kuyudan çıkarırken “Elimden gelse şu kuyuyu kör ederim” der. Zeliş nedenini sorar. Rabia “Kuyu başı değil, dedikodu başı.Demediklerini bırakmadılar” şeklinde cevap verir. Filmin kuyuyla ilgili bu ikinci sahnesi,kuyu başının köyde olup bitenin konuşulduğu, kimi zaman dedikodu yapıldığı bir mekân olarak kullanıldığını gösterir. Rabia dedikoduların bitmemesini kuyunun su dolu olmasına,insanların etrafında toplanmasına bağlayarak onun kör olmasını, suyunun bitmesini ister.Böylece köylünün toplandığı bir mekânı elinden almış olacaktır. Görüldüğü gibi kuyu köylünün sosyalleşme alanı olma işlevini yüklenir. Kuyu köyün bir nevi nabzıdır. Köydeki önemli gelişmelerin yayılma noktalarından birisi durumundadır.
  Filmin bir sonraki kuyu sahnesi Zeliş’in babası Recep ve Zeliş’le evlenmek isteyen Bekir arasındaki konuşmanın geçtiği bölümdür. Bu sahnede Recep, kızının Cemal’le olan ilişkisinin kendilerine ekonomik olarak zorluk yaşatacağını, tütün hasadında Zeliş olmazsa ortada kalacaklarını anlatır. Bunları yaparken bir yandan da kuyudan su çekip içer, elini ayağını yıkar. Ardından Bekir, Cemal’le Zeliş’in evlenmemesi için yaptığı planı Recep’e anlatır. Konuşmanın sonunda Recep elindeki kovayı Bekir’e verir, Bekir de kovadan su içer, ardından kuyunun yanından ayrılırlar. Filmde kuyunun başında geçen bu sohbet, kuyu başının gizli işlerin de konuşulduğu tenha bir yer olduğunu gösterir. İki adamın konuşması kuyunun şahitliğinde gerçekleşir.
  Filmde Cemal ile Zeliş’in hayatları için en önemli kararlardan olan evliliği de kuyu başında verdikleri görülür. Kendisini kaçırmaya çalışan Bekir ve adamlarından kurtulan Zeliş koşarak kuyu başına gelir, Cemal’e kaçırılmaya çalışıldığını söyler. Cemal bir an önce evlenmeleri gerektiğine dair cümleler söyleyip Zeliş’in elini tutar ve hızla kuyu başından uzaklaşırlar. Bu kaçışın ardından kovalayanlar (Recep, Bekir ve adamları) da kuyu başında durur ve ne yapacaklarına dair bir konuşma yaparlar, ardından uzaklaşırlar, sahne burada son bulur.Kuyu başı, iki gencin evlilik kararını verdiği yer olur.
  Tütün Zamanı filminde kuyu buluşma, sosyalleşme, tenha olması sebebiyle sır saklama gibi işlevlerle karşımıza çıkar, kuyunun sembolik yönü bu filmde kuvvetli değildir. Burada daha çok görünen, somut işlevler vardır. Kuyu motifinin daha soyut ve metaforik anlamda kullanıldığı filmlere ise Metin Erksan’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği Kuyu2 (1968) filmi örnek verilebilir.
  Kuyu, Metin Erksan’ın okuduğu gazete haberinden ilham alarak yazdığı ve yönettiği bir filmdir. Filmde yaşanan olayların asıl kahramanı olan kadın, bir adam tarafından beş defa kaçırılır. Her kaçırma sonrası hapse giren adam kadının peşini bırakmaz, beşinci defa kaçırdığında ise kadın tarafından, indiği kuyuda üzeri taşla örtülerek öldürülür. Kadın bu cinayet sonrası hapse girer (Altıner, 2005). Erksan senaryoda değişikliğe giderek kadının kaçırılma sayısını üçe indirir, Taşpınarlı İdamlık Mehmet gibi yeni kahramanları senaryoya ekleyerek Türk sinemasına yeni bir yapıt kazandırır.
  Kuyu, Metin Erksan’ın okuduğu gazete haberinden ilham alarak yazdığı ve yönettiği bir filmdir. Filmde yaşanan olayların asıl kahramanı olan kadın, bir adam tarafından beş defa kaçırılır. Her kaçırma sonrası hapse giren adam kadının peşini bırakmaz, beşinci defa kaçırdığında ise kadın tarafından, indiği kuyuda üzeri taşla örtülerek öldürülür. Kadın bu cinayet sonrası hapse girer (Altıner, 2005). Erksan senaryoda değişikliğe giderek kadının kaçırılma sayısını üçe indirir, Taşpınarlı İdamlık Mehmet gibi yeni kahramanları senaryoya ekleyerek Türk sinemasına yeni bir yapıt kazandırır
  Kuyu filmi genç bir kız olan Fatma'nın, sevmediği Osman tarafından defalarca kaçırılmasını, yaşadığı birtakım olaylar sonrasında Osman'ı bir kuyuda öldürmesini anlatır. Filmin başlangıç jeneriğinde bir kuyunun içinden, kuyunun aydınlık ağzının gösterildiği, sol alt köşede ise “Kadınlara iyilikle davranın” şeklindeki Kur'an ayetinin yazılı olduğu görülür. Bu görüntü, filmde kadın ve onun içinde bulunduğu, duvarları görülmeyen, soyut dipsiz kuyuyu sembolize eden ilk sahneyi oluşturur. Motifin filme adını vermesi ise Fatma'nın yaşadığı çıkmazlarla dolu hayat, Osman'ı öldürme şekli ve kuyu başında intihar etmesiyle ilgilidir. Filmde Fatma'nın Osman tarafından ilk defa görüldüğü, kaçırılmaya çalışıldığı sahnelerde sık sık nehir ya da su birikintisi olduğu görülür. Filmi psikanalitik açıdan ele alan Mehmet Oğulcan Turan, bu su sahnelerini Osman'ın çalkantılı ve arzulu ruh haliyle ilişkilendirir (2013). Filmin sonunda ise bir kuyu sahnesi mevcuttur. Bu sahnede Osman'ın, bir iple bağladığı Fatma'yı yukarıda bırakıp su kuyusunun içine girdiği, serinlemeye çalıştığı görülür. Bağlı olduğu ipi açan Fatma, etraftaki taşları alarak Osman'ın üzerine atar ve kuyu kapanıncaya kadar bunu yapmaya devam eder. Filmin mitolojik yönünü incelediği makalesinde Aysun Akıncı Yüksel, burada kuyunun dar, karanlık ve ıslak çeperinin kadının cinsel organına bir gönderme olduğunu, filmde kuyunun çekim açılarının da bu cinselliğe göndermede bulunduğunu ifade eder (2016). Kuyu ile cinsel organ arasındaki bu benzetme, Jung’un anne arketipleriyle de uyumludur. Kuyu sahnesi hakkında Turan, Osman’ın kuyuya inişini (suya ulaşmasını) arzularının doruk noktasına ulaşması şeklinde açıklar. Ona göre kuyu, arzuların çevrelemiş ve durgunlaşmış son halidir. Burada arzulanan şeye, suya ulaştığı düşünülen Osman’ın, arzuladığı bir diğer şey olan Fatma tarafından öldürülmesi, Osman’ın arzularıyla birlikte yok olması anlamına gelir (Turan, 2013). Osman’ı öldüren Fatma’nın, kuyu başındaki serenin3 ucuna ip bağlayarak intihar etmesi ise derin ve karanlık bir kuyu gibi olan ömrünü sonlandırdığı sahnedir. Erksan, filmin yayınlanmasından yıllar sonra verdiği bir röportajda,Fatma’nın ataerkil düzene karşı çıkan güçlü bir kadını, onun direnişini anlatmaya çalıştığını belirtir. Ayrıca film tekrar çekilecek olsa Fatma’nın Osman’ı taş atarak öldürmesine ve kuyu başında intihar etmesine müsaade etmeyeceğini anlatır (Altıner, 2005). Böylece kuyuya yüklenen anlamlarda değişiklik olabileceği görülür. Kuyu filminde kuyu, su sağlama işlevinin yanında, çaresizlikle dolu bir yaşama işaret eden bir metafor işlevi de görür. Aynı zamanda kadının cinsel organına üstü kapalı atıf yapılarak cinselliği çağrıştıran bir nesne işlevini de bünyesinde bulundurur.
  Kuyu motifinin uzun metrajlı filmlerin yanında, kısa filmlerde de kullanıldığı görülür.Hayatın zorlukları, maddi sıkıntılar, insan haklarının ihlali gibi konularda kuyu motifinin somut ya da sembolik şekliyle kullanıldığı Türk kısa filmleri vardır. Bunlardan Kuyu4 (2017)adlı kısa film, trans bireylerin karşılaştıkları zorlukları anlatır. Filmin kahramanı olan trans birey, polisle yaşadığı çatışmayı, onlarla yaptığı konuşmayı, yatağının yanında duran cansız mankene anlatır. Telefonla aranmasının ardından akşam sokağa çıkar, sokakta sakallı bir adamın gölgesi görünür ve ardından kahramanın, bir kuyunun içinde olan cesedi gün ışığının eşliğinde görülür. Bu filmde kuyu hem somut bir varlık hem de kahramanın içinde bulunduğu hayat şartlarının boğuculuğunu temsil eden bir metafor işlevi görür.
  Yukarıda anlatılan drama tarzı filmlerin dışında, Türk korku filmlerinde de kuyu motifinin kullanılmaya başlandığı görülür. Bu filmlerde kuyu büyük ölçüde, cinlerin mekânı olan, insanların uzak durması gereken bir yer olarak anlatılır. Kırsal bölgelerde geçen korku filmlerinde bu motif kullanılmakla birlikte, Türk korku filmlerinin çoğunun şehir yaşamıyla ilgili olması, senaryo yazarlarının kuyu motifini farklı gözlerle ele alamaması, motifin farklı şekillerde kullanımının ve kuyuya başka işlevler atfedilmesinin önünde bir engeldir. Türk korku filmlerinde kuyu genel olarak, fizik ötesi varlıkların yaşadığı bir mekân işlevi görür.