İçeriğe atla

Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi'nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşma

Vikikaynak, özgür kütüphane

Warning: Bu sayfa herhangi bir {{Başlık}} bilgisi içermiyor. Yardım etmek için tartışma sayfasına yazabilir veya sayfayı düzenleyerek "{{başlıksız}}" şablonunu ekleyebilirsiniz. Aşağıdaki bilgilerden birisine sahipseniz, şablonu ekleyip bilgiyi girebilirsiniz.
{{başlık
 | başlık   =
 | eser sahibi=
 | bölüm    =
 | önceki   = 
 | sonraki  = 
 | notlar   = 
}}
Bu maddede yer alan eserin telif bilgisi belirsizdir.
Vikikaynak'ta yalnızca telif hakkı serbest, kamu malı statüsünde olan ya da telif haklı saklı olmakla birlikte, yasal koruma süresi dolduğu için telif hakkı serbest hâle gelmiş eserler yer alabilir. Karışıklığa yer verilmemesi için, eserlerin telif bilgisinin maddede yer alması gerekir. Aksi takdirde, maddede olası bir telif hakkı ihlali söz konusu olabilir. Bu durum da maddenin silme politikası gereğince silinmesine yol açar.
Maddeye eserin telif hakkı bilgisini girerek Vikikaynak'a katkıda bulunabilirsiniz.


Değerli misafirler,

Zafer Partimizin 1. Olağanüstü Kongresine hoş geldiniz.

Sizi ve ekranları başında kongremizi izleyen bütün halkımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sevgili Zafer Partiler,

Değerli mücadele arkadaşlarım,

Ve Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği” diye seslendiği sevgili gençler,

Türk gençliği, Atatürk gençliği,

Zafer kazanacak olan gençlik,

Mustafa Kemal Atatürk, size şöyle sesleniyor:

“Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.”

Sevgili gençler,

Atatürk’ün emaneti olan galibiyete yani Zafer’e Türk Milletinin zaferine sahip çıkacağız.

Bilim, Birlik, Barış yolunda yürüyen kardeşlerim,

Zafer Yakın,

Meşaleleri Yakın,

Ülkemizi içinden geçtiğimiz karanlık süreçten çıkaracak Zafer Partisi’nin meşalesidir.

Zafer Partisi’nin meşalesi Cumhuriyetimizin kurucu değerlerini temsil eder.

Zafer Partisi’nin meşalesi Atatürk’ü temsil eder.

Zafer Partisi’nin meşalesi sırtına Türk tarihi vurulan İstiklal Harbimizi ve Türk Milleti’nin zaferini temsil eder.

Sevgili Zafer Partililer,

Modern Dünya tarihinin en ağır kriz süreçlerinden birisinden geçerken Türk Milleti’nin zafer meşalesini yakarak, hızla bu kriz döneminden ülkemizi çıkaracağız.

Bugün yaşadığımız derinlikte bir krizi dünya ancak 2. Dünya Savaşı sırasında yaşamıştı.

Neoliberal küreselleşme 2008 finansal krizinden sonra yaşadığı büyük çöküşü aşamadan korona salgını döneminde son ağır darbeyi aldı. Küresel ekonomik ve politik düzen yıkılmaya başlandı.

Küreselleşme çökerken milli devletler ve milli ekonomiler büyük bir atağa geçtiler. Ancak 40 yıllık küreselleşme kurumları ve araçları ile yeni dönemin ihtiyaçları arasındaki çelişki, dünya ekonomisinin yaşadığı krizi daha da derinleştiriyor.

Ekonomik krizin ancak bir küresel savaş ile aşılabileceğine inanç yaygınlaşıyor.

Küresel ekonomik krizi daha da ağırlaştıran husus hiç şüphesiz küresel ısınmadır.

Küresel ısınma yıllık ortalama sıcaklığın artması, yağışların azalması, deniz sularının yükselerek sahillerin sular altında kalması, fırtınaların artması süreçlerini beraberinde getirmekte.

Küresel ısınma, tarımda verimliliğin düşmesi, açlığın yayılması, temiz suya ulaşımın azalması ve kitlesel göçler anlamına gelmekte.

Küresel ısınma kaynaklı kitlesel göçler başlamıştır. Önümüzdeki 30 yılda kitlesel göçler artarak devam edecek.

Ülkemiz sadece Suriye’den ve Afganistan’dan stratejik göç mühendisliği ile gerçekleştirilen göçler ile değil aynı zamanda Afrika ve Pakistan’dan küresel ısınma nedenli göç ile karşı karşıya.

Gelecek 10 yıllarda dünya siyasetine küresel ısınmadan ve kitlesel göçlerden kaynaklanan kaynak savaşları damgasını vuracak.

Küresel ısınma dışında önümüzdeki on yıllarda dünyayı yeni küresel salgınlar beklemektedir.

Ve dünya içinden geçtiğimiz dönemde tek kutuplu dünyadan ABD ve Çin arasında yeni bir jeopolitik rekabetin başladığı bir döneme girdi.

Bu rekabetin ilk alanı Ukrayna’nın verimli düzlükleri oldu. Devam eden Rus-Ukrayna savaşı ABD-Çin soğuk savaşının sıcak alanı.

Özetle, dünyanın çok daha zor bir döneme girdiği ve yeni bir küresel çatışmanın başladığı bir dönemde bizler Atatürk çizgisinde Türk Milliyetçileri, Türk Milleti’nin karşı karşıya olduğu zorlukları aşarak, halkımızı Zafer’e götürmek amacı ile yola çıktık.

Zafer Partililer,

Türk Milleti ne yazık ki, sadece büyük dış sorunlar ile karşı karşıya değil.

Aksine küresel sorunları olduklarından çok daha tehlikeli hale getiren büyük iç krizleri de yaşıyoruz.

Ülkemiz çok ağır bir DEVLET KRİZİ yaşıyor. Dünyanın en eski devlet sahibi olan iki milletinden birisi olan Türk Milleti 4000 yıllık devletli tarihinde çok az görünen türden bir devlet krizi yaşıyor.

Türk Milleti’nin elinden devleti alındı.

Türk devleti bir aile şirketine dönüştürüldü. Atayan Erdoğan, Atanan Erdoğan, Üye Erdoğan yazılı devlet belgeleri gördük.

Türk devleti cemaat ve tarikatlar arasında paylaştırıldı ve paylaştırılmaya devam ediliyor.

Türk devletinin içinde FETÖ adlı terör ve casusluk örgütüne paralel devlet kurma imkanı verildi.

Genelkurmay, Yargıtay, Danıştay, mahkemeler, Valilikler, Emniyet teşkilatı, jandarma, MİT ve sayısız devlet kurumu, üniversiteler bir terör örgütünün eline geçti.

15 Temmuz 2016’da FETÖ devletin geriye kalan kısmını da ele geçirmeye çalıştı.

Erdoğan’ın FETÖ’ye bilerek teslim ettiği devleti geri almak için Türk ordusu ve Türk Milleti yüzlerce şehit ve yaralı verdi.

Bütün bunlar engellenebilir miydi? Evet, engellenebilirdi.

En azından 2009’dan itibaren engellenmesi gerekti.

Çünkü, Erdoğan 2009’da FETÖ’nün bir casusluk örgütü olduğu tespitini bizzat yaptı.

Ve Erdoğan FETÖ’nün bir casusluk örgütü olduğunu bilmesine rağmen 2009’dan itibaren sustu.

FETÖ terör örgütü ile birlikte TSK’ya saldıran AK Parti diğer yandan da PKK terör örgütü ile pazarlığa oturdu. Öcalan ile İmralı’da anayasa yazdı.

Güneydoğu Anadolu’da bir çok ilçe terör örgütüne teslim edildi. Kıbrıs’ta 1974’de devlet kurmak için 498 şehit ve 1200 yaralı vermiştik.

2015’de Güneydoğu’da ilçelerimizi geri almak için 793 şehit ve 4000’den fazla yaralı verdik.

Devlette liyakat ilkesi terk edildi. Devlet bürokratlarının yerini yeteneksiz ve cahil parti bürokratları aldı.

Yargı bağımsızlığını yitirdi. FETÖ, 15 Temmuz sonrasında sözde tasfiye edildi. Ancak yargı hala cemaat ve tarikatların denetiminde.

AK Partili avukatlar hakim yapıldı ve adaletsiz dağıtımı yeni bir boyut kazandı.

FETÖ kısmen tasfiye edildi ancak TSK ve Jandarma hala tarikat ve cemaatlerin kontrolünde.

Bir general askeri okula gelen subay adaylarına “Buraya asker olmaya değil, Allah’ın kulu olmaya geldiniz” diyebiliyor. Bu general ile FETÖ’cü generaller arasındaki tek fark, şeyhlerinin farklı olması.

AK Parti’nin TSK’yı tahrip etme süreci kesintisiz devam ediyor.

Değerli Zafer Partililer,

Yaşadığımız devlet krizi sadece devletin iç politik yapısını değil, dış politikamızı da 20 yıl içinde darmadağın etti.

Dışişleri Bakanlığı gibi uzmanlık isteyen bir bakanlığı Hakara makara büyükelçiler, Taliban kafalı diplomatlar, partili komiserler, tek görevi reisin muhasebe müdürlüğünü yapmak olan büyükelçiler ile doldurdular.

Dış politikamızı milli bir çizgiden Müslüman Kardeşler merkezli eksene oturttular.

Arap’tan fazla Arapçı, Filistin’den fazla Filistinci bir politika izlemeye başladılar.

Bu öngörüsüz politika ile Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırdılar. Komşularımızı Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin kucağına attı. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin düşmanlarının mesafe kaydetmesini sağladı.

Türkiye-AB ilişkileri Türkiye’nin tek taraflı tavizleri ile içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Türk-Amerikan ilişkilerinde bir çöküş yaşanmakta. Erdoğan, ABD’ye karşı Türkiye’nin menfaatlerini etkin bir şekilde savunma imkânından mahrumdur.

Tamamen kişisel nedenler ile ABD karşısında adeta titremektedir.

S 400 alan AKP üzerine adeta dantel örtü örtmüştür. Türk halkının milyarlarca dolar ödediği silah sistemleri depolarda beklemektedir.

Bırakın kullanmayı, kurmaya bile korktuğunuz bu silahları neden aldınız?

Her gün Halkbank davasından ne ceza yiyeceğiz korkusu ile yaşamaktadır. Zafer Partisi iktidarda olsaydı Halkbank gibi bir olay ortaya çıkmazdı.

Peki, Zafer Partisi iktidara gelince Halkbank konusunda ne yapacağız? 1982’de yürürlüğe giren ve Birleşmiş Milletler kararı çerçevesinde yeniden düzenlenen 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında yasaya dayanarak ABD’nin Suriye’de PKK/YPG’yi desteklemesinden sonucunda hayatını kaybeden, yaralanan binlerce şehit ailesi ve gazi ABD aleyhine Türk mahkemelerinde tazminat talepli dava açacaklardır.

Değerli Zafer Partili mücadele arkadaşlarım,

Yaşanan ağır devlet krizine ne yazık ki MİLLİ BİRLİK KRİZİ eşlik etmektedir.

Erdoğan, 20 yıldır Türk Milleti’ni ayrıştırarak, gererek ve düşmanlaştırarak yönetmektedir.

Kendisine desteklemeyenlere, kendisine oy vermeyenlere vatandaş değil düşman muamelesi yapmaktadır.

Bu muamele o noktalara ulaşmıştır ki, insanlarımız hem yurtdışına hem yurt içinde farklı şehirlere göç etmektedir.

Evet, binlerce yetişmiş insanımız, doktor, mühendis, yazılımcı yurtdışına adeta kaçmaktadır.

On binlerce insanımız da yurt içinde doğu illerinden Ege kıyılarına ekonomik değil toplumsal nedenler ile göç etmektedir.

Bir başka göç şekli ise Türk vatandaşlarının yurtdışında gayri menkul satın alarak oturma izni alması şeklinde gerçekleşmektedir. Türkler, yurtdışında ev satın alma ortalamasında dünyada 4. Sıradadır.

Bu 20 yıl içinde sadece milli birliğimiz düşmanlaştırma merkezli politikalar ile tahrip edilmekle yetinilmemiştir.

Milli değerlerimize de saldırılmıştır. Atatürk milli değerimizdir. Atatürk’ün adını havaalanlarından, stadyumlardan çıkarabilirsiniz ancak Türk Milleti’nin kalbinden ve aklından çıkaramazsınız.

İstiklal Harbimiz milli değerimizdir. “Keşke Yunan kazansaydı” diyen bir müptezeli tarihçi sıfatı ile masanıza oturtuyorsanız İstiklal Harbimize saldırıyorsunuz, şehitlerimizi ve gazilerimizi taciz ediyorsunuz demektir.

Keşke Yunan kazansaydı, diyen adamı tarihçi kabul ediyorsanız “Kalk, ayağa Sakarya” diyemezsiniz.

İstiklal Harbimizin olmadığı ileri süren bir adamı TBMM başkanı yapabiliyorsanız, “Korkma Sönmez Bu Şafaklarda yüzen Alsancak” diyen Mehmet Akif dönüp yüzünüze tükürür.

Dini değerlerimizi siyasallaştırdınız. Camilerimizi AK Parti’nin propaganda alanına çevirdiniz.

Parti propagandasından bıkan halk Cuma namazlarına gitmez oldu.

İmam hatiplerden deist yetiştirmeyi becerdiniz.

20 yıllık iktidarınızın 15 yılında son Haçlı Seferi olan FETÖ ile Türk devletine karşı işbirliği yaptınız.

İstedikleri her şeyi hatta devleti verdiniz. 2011 yılında Dışişleri, Milli Savunma ve MİT Müsteşarı hariç bütün müsteşarlar FETÖ iltisaklıydı.

Bütün bu ayrıştırma politikaları sonucunda Türk halkı dünyanın en fazla ayrışmış 10 toplumundan birisi haline gelmiştir. Gelin dahil olduğumuz gruba bakalım: Sudan, İsrail-Batı Şeria, Kongo, Suriye, Myanmar, Güney Sudan, Pakistan, Ruanda, Nepal, Yemen ve Irak.

Milli birliğimizi iktidarız uğruna tahrip eden politikalarınızın neticesi budur.

Sokaklar kızgınlıkla patlamaya hazır halde.

Oysa tarihin en zor coğrafyasında yaşıyoruz.

En büyük gücümüz milli birliğimizdir. Hiçbir siyasi parti ve siyasi lider Türk Milleti ve Türk devletinden önemli değildir.

Hangi partiye oy verirse versin biz Zafer Partililer bütün yurttaşlarımızı öz kardeşimiz olarak görüyoruz.

Ve hangi partiye oy verirse versin bütün kardeşlerimiz ile “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek haykırıyoruz.

Değerli Zafer Partililer, EKONOMİ

“Ne Mutlu Türk’üm diyene” diyerek haykırıyoruz ancak biz Türkler mutlu değiliz. Hayır değiliz. Çünkü Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyoruz.

Televizyonlarda The Walking Dead diye bir dizi var. Ara sıra denk geldim. Yürüyen ölüler, yani zombiler

20 yıllık AK Parti iktidarı neticesinde ekonomimiz zombi ekonomiye dönmüştür. Zombi şirket, üretemeyen ve borç almadan işleri yürütemeyen şirkettir.

Türk ekonomisi de dış borçla dönmek zorunda olan bir zombi ekonomiye döndürülmüştür.

2003-2021 yılları arasında AKP hükümetleri Türk Milletinden 2,5 trilyon Dolar vergi toplamış, 450 milyar Dolar ilave dış borç almış, 70 milyar Dolar Özelleştirme geliri elde etmiş ve 50 milyar doları geçen emlak ve konut satmış, ülkeye giren 250 milyar dolardan fazla yabancı sermayeyi ülkemize kabul ederek 20 yılda 3,5 trilyon Dolar harcamıştır.

Bu miktar Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir hükümetin kullanmadığı büyüklükte bir kaynaktır. Bunlara rağmen, ülkemiz derin bir ekonomik bataklığa sürüklenmiştir. Neden?

Çünkü, AK Parti,

Düşük kur, yüksek faizle elde edilen sıcak parayla finanse edilen ithalata dayalı istihdam yaratmayan bir politika izlemiştir. İhracat ve ihracat için üretimi önemsenmemiştir. İç talebi artırmış, üretmeden tüketimi teşvik etmiş, tüketimi borçla finanse etmiştir. İmalat sanayinden ziyade inşaat sanayi öncelenmiştir. Fabrikalar yerine AVM ve rezidanslara dayanan bir beton ekonomisi ülkeyi batağa çekmiştir. Toplam harcamaların toplam gelirleri aşması nedeniyle yüksek cari açık, sürekli borç yenilemeye mahkûm bir ekonomik model ortaya çıkarmıştır. Ülke kaynakları yöneticiler ve yandaş şirketler aracılığı ile soyulmuştur. Soygunun miktarı 100’lerce milyar doları aşmıştır. Nüfusun % 1’i milli gelirin % 24’ünü alırken, nüfusun % 50’si ancak % 14’ünü alıyor. Bu sömürü düzenidir.

Size uzun uzun ekonomik krizi ve nedenlerini anlatmak istemiyorum. Zaten birlikte yaşıyoruz. Ancak 2001 ekonomik krizini başbakanlık önünde atılan yazar kasa ile hatırlıyoruz. 2020’lerin ekonomik krizi intiharlar ile hatırlanacak.

Değerli Zafer Partililer,

Yaşanan devlet krizi, milli birlik krizi ve ekonomik krizi daha da ağırlaştırarak, ülkemizi bir iç savaş ve parçalanma tehdidi ile karşı karşıya getiren gelişme ise Sığınmacı krizidir.

Türkiye tarihin en büyük göçlerinden birisine en kısa zamanda maruz kalmıştır. Son 12 yılda ülkemize 13 milyon sığınmacı ve kaçak gelmiştir.

Peki, sığınmacı ve kaçaklar konusunda gerçek rakamlar nedir?

Geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı, 4.707.865’dir.

Uluslararası koruma altındaki sayı 570.472’dir.

İkamet izni alanların sayısı 2. 604.660

Vatandaşlık alan Suriyelilerin sayısı 1.500.000

Vatandaşlık alan diğer milliyetlerin sayısı 250 bin

Kaçak Afgan Sayısı 1.750.000

Toplam 11.482.496

Özellikle Afrika’dan gelen diğer kaçak sayıları ile birlikte rakam 13 milyona ulaşmaktadır.

Bu bir kavimler göçüdür. Hiçbir devlet bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük bir göç ile karşı karşıya kalmamıştır.

Şehirlerimiz, ilçelerimiz, mahallelerimiz, caddelerimiz sessiz bir şekilde istila edilmektedir. Dünyanın en kalitesiz nüfusu ülkemizi işgal etmektedir. Kendi ülkelerinde ilkokul mezunu bile olmayan, “kafa keserim abi” diye böğüren Ortadoğu’nun çöplüğü ülkemize doldurulmaktadır.

Öte yandan AK Parti’nin dışlayıcı, baskıcı politikaları yüzünden genç doktorlarımız, avukatlarımız, eczacılarımız yurtdışına gitmektedir.

Türkiye’ye milyonlarca sığınmacıyı doldurmanın amacı günü geldiğinde Türkiye iç savaşını başlatmaktır. Ülkemizi Irak, Suriye, Lübnan ve Afganistan gibi iç savaşa sürüklemektir.

Birkaç gün önce dönemin Fransız Dış İşleri Bakanı, 2009’da İngiliz Dış İşleri Bakanının kendisine “Suriye’de bir operasyon planlıyoruz. Bize katılır mısınız?” diye sorduğunu açıkladı.

Sonuç, Fransızlar katılmadı ancak hemen Suriye’deki bütün fabrikalarını Türk firmalarına satarak Suriye’den çıktılar. Her şeyi bildiğini zanneden AK Partili bakanlar ise iç savaşın ilk kurşunu düşmeden 2 hafta önce dahi Türk işadamlarına Suriye’de yatırım yaptırıyorlardı.

Değerli Zafer Partililer,

Bugün Türkiye’nin amacı Büyük Kürdistanı kurmak olan bir iç savaşa sürüklendiğini Zafer Partisi dışında hiç bir parti görmüyor.

Zafer Partisi, Türk Milleti ile iç savaş arasındaki son engeldir.

Zafer Partisi, Sakarya kıyısında 101 sene önce savaşan Türk ordusu gibi devam eden örtülü istila karşısında son cephedir.

Zafer Partisi’nin ardı Türk Vatanıdır.

Türk Vatanını yılmadan, korkmadan, bütün gücümüzle savunacağız.

Değerli Zafer Partiler,

Peki, Türkiye, dünya tarihinin en ağır bunalımlarından birisinden geçerken bir de iç dinamikleri sonucu olan dörtlü krizden çıkabilir mi?

Evet çıkar!

Çünkü Türk Milleti tarihin en büyük milletlerinin başında gelmektedir. Türk Milleti son 4000 senede devletli varlığını sürdüren tarihin en eski iki milletinden birisidir.

Türkler bu 4000 sene içinde toplam 85 milyon kilometrekare olan Asya, Avrupa ve Afrika’nın 85 milyon kilometrekaresini yaşam ve egemenlik sahası haline getirmiştir.

Türk Milleti’nin son 1000 senesi Birleşik Batı medeniyeti ile savaşarak geçmiştir. 1071’den 1683’e kadar ilerledik. 1683’ten 1921’e kadar geri geri çekildik. 1922’den itibaren ilerliyoruz.

Aziz Atatürk’ün söylediği gibi “Türk Milleti Zekidir” Zeki olmasa 4000 sene varlığını sürdüremezdi.

Türk Milleti çalışkandır. Türk Milleti kahramandır. Türk Milleti sabırlıdır, Tük Milleti dirençlidir.

Çünkü sonucu belirleyen krizin ağırlığı değil, krizi çözecek kadronun ve milletin yeteneğidir.

Türkiye ile ilgili umutlarımızı yitirmedik, yitirmeyeceğiz.

Ve Atatürk’ün dediği gibi “Umutsuz durum yoktur. Umutsuz adamlar vardır”

Zafer, Türk Milleti’nin olacak.

Yaşasın Cumhuriyet

Yaşasın Zafer Partisi

Sevgili Gençler,

Kızgınsınız, kırgınsınız, ancak asla Ümitsiz değilsiniz….

Evet gençler; kızmakta, küsmekte, bence haklısınız. Çünkü siz askere gidip sınırda nöbet tutarken, gece operasyona giderken, yaralanır veya şehit olurken, ‘Suriye’ye dönersem beni askere alırlar’ diyen Suriyeli genç senin ülkende nargile içmeye devam ediyor.

Evet gençler, kırgın ve üzgün olmakta çok haklısınız. Çünkü kendisine anneniz bluz almaktan vaz geçip ayırdığı parayı sizin üniversiteye girmeniz için ek dersiniz için harcadığı halde, babanız size harçlık vermek için eski ayakkabısını giymeye devam ettiği halde, bir Suriyeli sınava girmeden üniversiteye giriyor.

Evet gençler, isyan etmekte haklısınız. Çünkü siz üniversitede 1000 TL geri ödemeli burs alıp, mezun olduktan sonra ödemek zorunda kalırken, Suriyeli öğrenci geri ödemesiz 4500 TL burs alıyor.

Evet gençler üzülmekte haklısınız. Çünkü siz öğrenci yurtlarında 8 kişi küçücük bir odada kalıyorken, Avrupa’da yaşıtlarınız tek kişilik odalarda kalarak eğitimlerini sürdürüyorlar.

Evet gençler, kızgınlıkta, köpürmekte haklısınız. Çünkü işe girmek için başvurduğunuz zaman yazılıda başarılı olduğunuz halde AK Parti’li değilseniz mülakatta eleniyorsunuz.

Evet gençler, ağlamakta haklısınız… Çünkü devlet yurdunda kalamadığı için tarikat yurdunda kalan Enes Kara öldürüldü.

Evet gençler, kızmakta, öfkelenmekte, haykırmakta, küsmekte, üzülmekte çok çok haklısınız. Çünkü, annenizin ve babanız sizin isteklerinizi karşılamak için adeta kendilerini parçalar gibi çalışırken, onlar bütün çalışkanlıklarına rağmen zengin olamazlarken, anne babanızın yarısı kadar çalışmayanların nasıl zengin olduğunu görüyorsunuz!

Anneniz ve babanız neden bu zengin ülkede çalışkanlıklarına rağmen zengin olamıyorlar? Çünkü Türkiye’nin kaynakları Türk Milleti için harcanmıyor. 2002-2020 arasında Erdoğan insani yardım adı altında değişik ülkelere tam 71 milyar 250 milyon dolar harcanmış.

Evet, yanlış duymadınız. 71 milyar 250 milyon dolar. Türkiye ABD’den sonra dünyada en fazla yardım yapan ülke olmuş.

Türk halkı geçtiği ve geçmediği köprü, kullandığı veya kullanmadığı havalimanı/hastane için para öderken, başka ülke halklarının bedava kullanması için harcamıştır bu parayı.

Kızmakta haklısınız gençler. İnsani yardım diye 71 milyar doları harcadıkları yetmezmiş gibi Suriyelilere 144 milyar dolar harcamışlar.

Siz bunlara tepki gösterdiğiniz zaman Erdoğan “Sırf daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon alabilmek, daha çok konsere gidebilmek için başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz” diyor.

Erdoğan! senin pudra şekerlilerin daha iyi arabalara binip, daha iyi telefonlar alıp, pudra şekerli konserlere gidebiliyor da neden diğer Türk gençleri daha iyi araba, telefon ve konser istemesinler?

Üstelik onlar daha iyi araba, telefon ve konser için gitmiyorlar.

Onlar senden kurtulmak için yurt dışına gitmek istiyorlar.

Sevgili Gençler,

Zafer Partisi sizlere bedava İnternet veya video oyunu esprisi vaat etmiyor.


Çünkü bu ülkenin sorunlarının çok daha temel, çok daha kapsamlı olduğunu biliyorum.

Daha iyi internetin olsa ne fark eder, ifade özgürlüğü olmadıktan sonra? Video Oyunu esprileri yapsam ne fark eder, satın alacak paran olmadıktan sonra?

Hayır, ben sizlere emin olun diğerlerinin vaat etmediği şeyi vaat ediyorum: dürüstlük. Size karşı hep dürüst oldum hep dürüst olacağım. Beni tanıdınız.

Ben salağa salak derim. Top sektirmem. Gol atarım. Ara pası yapmam, kaleye yollarım.

Ben sizlere bir gelecek anlatmak istiyorum.

Bizlerin kalkıp da sizlere bir şeyler lütuf ettiği bir gelecek değil. Hayır, ayağınızdaki prangaları kırdığımız gerisini de size bıraktığımız liyakat esaslı bir gelecek vaat ediyorum. Çünkü biliyorum ki ülkemizin yönetim şekli ve anlayışı şu an sizin için bir pranga.

Kurtulup da yurtdışına, özgürlüğe uçmak istediğiniz bir pranga. Ve ben sizi bu yüzden kınayamam. Aslına bakarsanız bizim neslimizi savunacak yüzüm de yok sizlere karşı. Benim de mensup olduğumu nesil size karşı görevini yapmadı.

Biz bir zaman gençler olarak Atatürk’ün bize vermiş olduğu görevi yerine getiremediğimiz için Türkiye’yi 20 yıldır Atatürk düşmanı Erdoğan yönetiyor.

Ve sahte Atatürkçüler sözde muhalefet yaptıkları için bugüne kadar sürdürdü iktidarını.

Fakat sizlerin sizden sonrakilere karşı gururlu bir yüzünüz olsun isterim. Bunu vaat ediyorum.

Çünkü biliyorum ki tüm mesele imkan meselesi. Tüm mesele o prangayı kırma meselesi. Ümit meselesi. Konu fakirlik veya başka şey değil. Geleceğe dair ümit olmaması sorun.

İşte ben bunu görüyorum.

Ben Twitter’da Video Oyunu Esprisi paylaşmam.

Size dürüst olacağım Video Oyunu da oynamıyorum. Bir tek oyun adı bilmiyorum.

Ama Oyun Sektörünün sadece geçen sene 180 milyar dolarlık cirosu olduğunu biliyorum.

Bu cironun 92 milyar dolarının telefon uygulaması olduğunu biliyorum.

Bu uygulama sektöründe de en güçlü ülkelerden biri olduğumuzu biliyorum.

Bu sektörün geleceğini de biliyorum.

Ben Twitter’da paylaşılan komikli capslerden de anlamıyorum. Ama Ülkemizde yasaklanan PayPal’ı sadece geçen sene 380 Milyon İnsanın kullandığını ve bizim de bu yasakla birlikte adeta internet dünyasının Kuzey Koresi olduğumuzu biliyorum.

Ben Milli Eğitim Bakanlığının Açıklamalarını bilmiyorum. Ama ülkemizin ‘Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ PİSA’da 40. Sırada olduğunu biliyorum.

Milli Eğitim Bakanlığının Bakanlık yazısı ile ders kitapları dışındaki diğer yardımcı materyallerini neden yasakladığını bilmiyorum. Ama mahkum ettikleri ders kitaplarının ezberci ve yetersiz olduğunu, bu ders kitaplarının doğrudan PİSA sonuçlarına sebep olduğunu biliyorum.

128 Milyar Dolar nerede bilmiyorum. Fakat MEB’in ‘bütçe yok!’ diye personel sıkıntısı çektiğini de atanamayan öğretmenlerin çilesini de biliyorum.

Neden kandırıldılar bilmiyorum ama kandırıldıkları heriflerin dershanelerine işte bu bahanelerle bu çocukları mahkum ettiklerini biliyorum.

Kandırıldık dedikleri halde neden hala bu çocukları cemaat ve tarikatların merdiven altı yurtlarına mahkum ederler bilmiyorum ama Enes Kara’yı ve Antalya’da kafası deccal diye kesilen 18 yaşındaki Mehmet Sami Tuğrul’u çok iyi biliyorum.


Size ‘yurtdışına gidenler aşağılıktır’ diye sövenler neden bunu yapar inanın bilmiyorum.

Ama bunu diyenlerin kendi evlatlarını yurt dışında okutup, lüks ve şatafat içinde yaşattıklarını biliyorum.

Erdoğan doktorlara ‘giderlerse gitsinler’ derken ne düşündü bilmiyorum.

Ama 2012’de Yurtdışına gitmek isteyen doktor sayısı 50’yken bugün bu sayının 2 binin üzerinde olduğunu biliyorum.

Ülkenin geleceği olan bu çocukları fare deliklerinden beter KYK Yurtlarına neden hapsediyorlar inanın bilmiyorum. Ama sizi hapsedenlerin Suriyelilere 50 milyar dolar harcadık diye övündüklerini biliyorum.

Sizi o fare deliklerine hapsedenlerin elli tane ayrı suçtan aranan suriyeliyi hapsedemediğini de biliyorum.

Size neredeyse ‘neden doğdunuz’ diye kızacak yüzsüzleri biliyorum.

Siz de ‘Türkiye’de 700 bin suriyeli doğdu’ diye sevinçten havalara uçan Süleyman Soylu’yu bilin.

Sizi neden aptal yerine koyduklarını zannediyorlar bilmiyorum ama – sizin bu yalanları yemediğinizi çok iyi biliyorum. Anlamadıkları şu. Siz onlardan çok daha zekisiniz.

Ve sizlere yemin ediyorum: ben size karşı her zaman dürüst olacağım.

Ben sizlere Türk gençliği ile ilgili rüyamı anlatmak istiyorum:

Yurtdışında ‘nereden geliyorsun?’ diye sorduklarında utanmak zorunda kalmadığınız, 1930’larda olduğu gibi övünçle “Türkiye’den” diyebileceğiniz ve vize almadan dünyayı dolaşabileceğiniz,

Sadece fikrinizi söylerken ‘acaba başıma bir şey gelir mi?’ diye düşünmek zorunda kalmadığınız.

Babanızdan para isteyip utanmadığınız, çünkü babanızın rahatlıkla ve seve seve verebilecek durumda olduğu,

Onurunuzu ayaklar altına aldırmadığınız.

‘Ben de insanım benim de yaşamaya hakkım var! Yeter!’ diyebildiğiniz.

Prangaları, yalanları, hakaret ve tehditleri söküp attığınız bir gelecek!

Vergilerinizin kokain olarak burunlardan çekilmediği, şampanya olarak yatlarda patlatılmadığı bir Türkiye!

İnsan gibi yaşayacağımız bir Türkiye için birlikte mücadele etmeye çağırıyorum.

Türkiye’de 20 yıldır devam eden, artık iyice köhneyen, eskiyen, baskıcı, dışlayıcı, düşmanlaştırıcı Saray rejimini değiştirecek olan sizlersiz.

Haydi, birlikte Türk Milleti’nin zaferine yürüyelim.

Değerli Kadınlar,

Anneler, nineler, teyzeler, halalar, ablalar, kızkardeşler….

Bütün bu sıfatların dışında kadınlar

Sizler de öfkelenmekte haklısınız,

Çocuklarınıza istediğiniz eti, sebzeyi alamadığınız onun istediği yemekleri yapamadığınız için öfkelisiniz.

Pazarda daha ucuza sebze meyve bulmak için dolaşmaktan ve yarı boş file ile eve dönmekten dolayı öfkelisiniz.

Sokaklarda, otobüste, metroda, sahilde, hemen her yerde sığınmacıların size saldırgan gözler ile bakmasından dolayı öfkelisiniz.

Metrobüse binerken taciz edilme, laf atılması ve diğer korkularından dolayı dilediğin kıyafeti giyemediğin için öfkelisin.

Birisi “kadın mıdır, kız mıdır bilemem?” diye konuştuğu için öfkelisin.

Bir Afgan tecavüz etmek istediği Ayşegül direnince onu başını taşla ezerek öldürdüğü için öfkelisin.

Kadına yönelik şiddetin alıp başını gittiği, son 20 yılda % 1400 arttığı, kadınların kendilerini ülkelerinde savunmasız hissettiği sırada Erdoğan’ın “kadına şiddet abartılıyor” demesine öfkelisiniz.

Herkesi kucaklaması gereken bir kişinin kadınlara “Sürtük” diye bağırmasına öfkelisiniz.

Bir genç kız şöyle haykırıyordu: “Türkiye’de kadın olmak, maymunlar cehenneminde muz olmak gibi”

Biz Zafer Partisi olarak bu maymunların “canı cehenneme” diyoruz.

Kadınlara yönelik dayatmaların, baskının, şiddetin olmadığı bir Türkiye istiyoruz.

Kadınların kendi hayatları üzerinde seçim yapma özgürlüklerinin kısıtlanmadığı bir Türkiye istiyoruz.

Kadınların iş hayatında, sanatta, sporda, edebiyatta, bürokraside, siyasette, evde, eğitimde özgür ve belirleyici olduğu bir Türkiye istiyoruz.

Kadınların kıyafetlerine ne din ne laiklik adına kimsenin karışmadığı bir Türkiye istiyoruz.

Ve diyoruz ki, kadınlardır ki, örtüsünü çekip almaya kalkarsın direnir, zorla örtmeye kalkarsın devrim yapar.

Kadın yaşamdır.

Kadınlar ile savaşan diktatörler yaşama karşı savaşır ve bu savaşı her zaman kaybederler.

Sevgili Kadınlar,

Daha demokratik, zengin, özgür, cinayetlerin olmadığı bir Türkiye’yi erkeklerin size kurup hediye etmesini beklemeyin.

Gelin kadın-erkek Zafer Partisi çatısı altında birlikte kuralım.

Değerli Zafer Partililer, Sevgili Gençler, Büyük Türk Milleti,

Hepinizin bildiği bir hikayeyi hatırlatmak istiyorum.

Nasreddin Hoca Akşehir gölünün kenarına oturmuş, çömleğinden kaşık kaşık yoğurdu çıkarmış göle boşaltıp karıştırmış. Görenler şaşkınlıkla sormuş.

Hocam ne yapıyorsun?

Göle maya çalıyorum demiş Hoca.

Göl hiç maya tutar mı Hocam diye cevap verince adam

Hoca, “ya tutarsa” demiş.

Şimdi hala Cumhur ittifakına oy vermeyi düşünen arkadaşlar, göle maya çalmayın ya tutarsa diye…

Millet ittifakına 6’lı yamalı bohçaya oy vermeyi düşünen arkadaşlar, siz de göle maya çalmayın lütfen..

Türkiye bu ağır krizlerden nasıl çıkarı konuşmadan önce kimler çıkaramaz onu konuşalım.

Türkiye’yi bu krizden kimler çıkaramaz? Bugün yaşanan krizin sorumlusu olan artık yorgun, bıkkın, yaşlı Erdoğan ve Cumhur ittifakı ülkemizi içine sürüklediği krizden çıkaramaz.

Buradan Saray’ı da uyarıyoruz. Artık çok yoruldunuz. Ülkeyi tükettiniz. Sizi sevenlerin büyük bölümünü hayal kırıklığına sürüklediniz.

Şimdi seçim öncesinde 2004-2008 arasında AB’ye gireceğiz diyerek Yunan Ordusunun işgaline izin verdiğiniz Türk adaları için bir seçim savaşına girmeyin.

FETÖ’cülerin casus olduğunu bilerek onları Kirazlıdere’de Kozmik odaya sokarak, devletin bütün askeri sırlarını Yunanistan dahil olmak üzere yabancılara teslim ederek adalara yapılacak askeri çıkarmaya en büyük darbeyi sen vurdun.

Turizm bakanınızın şirketi Yunan adalarına turist taşırken, Türk askerinin mübarek kanı ile seçim kampanyası düzenlemeye kalkmayın.

Yine duyuyoruz ki, Öcalan ile seçim öncesi flörtünüz tekrar başlamış. Bakalım Öcalan’dan neler istediniz ve isteyeceksiniz? Öcalan sizden ne istedi ve isteyecek?

Saray’ı Haziran-Kasım 2015 arasındakine benzer bir oyunu oynamamak konusunda da uyarıyorum. O dönemde yaşananları en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Sakın tekrarlamayı düşünmeyin.

Değerli Zafer Partililer,

Türk halkının desteğini kaybeden Saray şimdi seçimi kazanmak için Suriyeliler başta olmak üzere yabancılara vatandaşlık veriyor.

Hedef 3 milyonu Suriyeli olmak üzere 3 milyonu aşacak şekilde vatandaşlık vererek seçmen ithal etmek.

Bazıları “Kim Cumhurbaşkanı adayı olacak?” diye soruyor. Oysa sorulması gereken soru “Kim seçmen olacak?”

Şu ana kadar 1.750.000 yabancıya vatandaşlık verdiler. Devam ediyorlar.

Zafer Partisi dışında itiraz eden yok. Hatta Kılıçdaroğlu, önemli sayıda yabancıya vatandaşlık verilmedi diyor.

Her Erdoğan’a bir Kılıçdaroğlu lazım demek ki…

Değerli Zafer Partililer,

Saray rejiminin durumu bu. Peki, kendi arasında parçalı, ekonomi, güvenlik, ordu, eğitim, sığınmacılar konusunda farklı programları olan yamalı bohça 6’lı ittifak çözebilir mi?

Düşünün hasta ağır yaralı masada yatıyor. Ve hastanın başında hastayı nasıl tedavi edecekleri konusunda anlaşamayan 6 doktor var. Onlar nasıl tedavi uygulayacaklarını konuşurken, hasta masada kalır.

Parlamenter demokrasiye dönmek ve etnik ve mezhepsel siyasal haklar vermek dışında hiçbir konuda mutabık olmayan 6’lı ittifak, dünyanın içinden geçtiği tehlikeli dönemde ülkemizin karşı karşıya olduğu ağır tehditleri çözemez.

Çünkü bugün iktidarı ile sarı muhalefeti ile Zafer Partisi dışındaki siyasi partiler düzen partileridir.

5’li çete düzeninin partileridir. Rant ekonomisinin partileridir.

Türk ekonomisini yeniden inşa etmeyi değil, Yabancıların Türkiye’de yatırımlarını güvence altına alacak çakma Mehmet Şimşek’leri ABD’den kurtarıcı olarak getirmeyi Türkiye’ye ekonomi politika olarak sunmaktadırlar.

Düzen partileri, idare-i maslahatçı partilerdir.

Düzen partileri, sığınmacılar gönüllü gider, gitmez ise kalır partileridir.

Düzen partileri, 5’li çetelere Türk halkını soydurmaya devam edecek olan partilerdir.

Düzen partileri, uyuşturucu çeteleri ile mücadele edemeyecek partilerdir.

Değerli Zafer Partililer,

Zafer Partisi ise sessiz işgali, sömürüyü, talanı, rantı, soygunu durduracak partidir.

Zafer Partisi, üretimi, güvenliği, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü kuracak, sokaklarımızdan uyuşturucuyu temizleyecek partidir.

Değerli Zafer Partililer,

6’lı ittifakın üzerinde uzlaştığı etnik/mezhepsel merkezli parlamenter demokrasi Türkiye’nin kurtuluşu değil aksine dağılmasıdır.

Mutabakat metninde yer alan “Herkesin kendi kimliğiyle, eşit kamusal, siyasal yaşama katıldığı…” ifadesiTürk vatandaşlığından etnik ve mezhepsel ayrımı kabul eden çok milletli/kültürlü vatandaşlığa geçişi düzenlemeyi hedeflemektedir.

Buna ek olarak Kılıçdaroğlu’nun Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’nın çekince konulan maddelerini çekinceleri kaldıracağız açıklaması da 6’lı masanın milli ve üniter devleti dönüştürmeye kararlı olduğunu göstermektedir.

Özetle, yamalı bohça 6’lı masa Cumhur İttifakının başlattığı yıkımı devam ettirecektir.

Büyük Türk Milleti,

Önümüzdeki seçim iç savaş ve yıkım köprüsüne girip karşıya geçmeden önce son çıkıştır.

Zor zamanlar, hızlı ve kesin kararları gerektirir.

Bu zor zamanları yönetebilecek, doğru ve kesin kararları hızla alabilecek bir partiye, Zafer Partisi’ne oy ver.

Oyunu bölme, oyuna gelme. Türk Milleti’nin zaferi için oyunu Zafer Partisine ver.

Bütün seçmenleri, bütün vatanseverleri daha önce hangi partiye oy vermiş olur ise olsun 2023 seçimlerinde Zafer Partisi’ne oy vermeye çağırıyorum.

Hastahanelerde tedavi masrafını sizin ödediğiniz Suriyelilerin arkasında sırada durmak istemiyorsanız,

Okullarda Türkçe bilmeyen Suriyeli öğrenciler yüzünden çocuklarınızın eğitim seviyesinin düşmesini ve teneffüslerde okul bahçelerinde Suriyeli çeteler tarafından taciz edilmelerini istemiyorsanız,

Hem din kardeşiyiz deyip hem “Ben Türk imamın arkasında namaza durmam” diyen şerefsizlere 144 milyar dolar harcanmasını istemiyorsanız,

Sokaklarda taciz edilmeden rahat yürümek istiyorsanız,

13 Milyon sığınmacı ve kaçağı Zafer Partisi’nin vatanlarına yollamasını istiyorsanız

Tek çare Zafer Partisi’dir.

“Türkiye’den başka vatanım yok, burada doğdum. Burada öleceğim. Çocuklarımın ve torunlarımın da bu güzel ülkede huzur içinde yaşamaya devam etmesini istiyorum” diyen bütün yurttaşlarımızı 2023 seçimlerinde Zafer Partisi’ne oy vermeye davet ediyorum.

Değerli Zafer Partililer,

Türkiye’nin bu zor zamanlarda doğru, kesin, hızlı ve zor kararlar ile Atatürk’ün şekillendirdiği kuruluş esasları üzerinde yeniden inşa edecek bir partiye ve bir iktidara ihtiyacı vardır.

Türkiye’nin, Zafer Partisi’nin Tek Başına iktidarına ihtiyacı var.

Bunun için önümüzde seçimlere kadar olan 235 günü yaşamınızın en çok çalışacağınız günleri olarak değerlendirmenizi istiyorum.

Yorulduğunuz zaman Çanakkale siperlerinde biraz hoşaf, yarım ekmek ile savaşan dedenizi hatırlayın,

Yorulduğunuz zaman Sarıkamış’ta Allah-u Ekber Dağlarında kar altında yürüyen dedelerinizi düşünün,

Yorulduğunuz zaman Sakarya kıyılarına 22 gün 22 gece “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyerek çarpışan dedelerinize dua edin.

Zafer Partililer eğer bu ruh ile mücadele edersek….

Zafer Yakın,

Meşaleleri Yakın…..

Cumhuriyet’in 100. Kuruluş yıldönümünde Atatürk’ün ruhunu şad edecek bir Zafer için…

Türk Milletinin Zaferi için birlikte iktidara yürüyelim.

Değerli Zafer Partililer,

Zafer Partisi, önlenemez bir dip dalga ile yükseldikçe partimize olan baskı ve saldırılarda artmaktadır.

Evet, Zafer Tsunamisi geliyor.

Basının 3 maymunu oynaması ve partimizi gündemden düşürme çalışmalarına rağmen, Zafer Partisi okullarda öğretmen odalarında ve sınıflarda konuşuluyor. Sevgili öğretmenler ve öğrenciler selam sizlere…

Karakollarda polis ve jandarma kardeşlerimiz arasında konuşuluyor. Sevgili polis ve jandarma kardeşlerim selam sizlere. Promosyona katkımız olduğu için sevindik.

Öğrenci yurtlarında öğrenciler arasında konuşuluyor.

Sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, pazarlarda, AVM’lerde Zafer Partisi konuşuluyor.

Fonlanan anketçiler Zafer’in oylarını dağıtsalar da Zafer Partisi yükseliyor.

Ortaokulu bitiren Susurluklu genç kardeşim anne ve babasına “Siz Zafer Partisine üye olmaz iseniz ben liseye kaydımı yaptırmam” dediği için Zafer yükseliyor.

Eskişehir’de 5 yaşındaki Aziz, YouTube’dan benim Soylu’ya seslenişimi izleyip, beni taklit ederek “Oğlum, seni bulacağım” diye babasına seslendiği için

İstanbul Esenler’de bir teyze “Soyadını bilmiyorum, adı Ümit. Oyumu Ona vereceğim” dediği için Zafer Partisi yükseliyor.

Kızı sığınmacı tarafından öldürülen, oğlu katledilen ailelerin yanında Zafer Partisi olduğu için Zafer Tsunamisi geliyor.

HDP’li bir avukat artık Zafer Partisine oy vereceğim

Türk Milleti’nin sığınmacılar konusunda suskunluk sarmalını kırdığı ve Sığınmacıların ülkelerine dönecekleri umudunu verdiği için Zafer Partisi dip dalgası yükseliyor.

Terör örgütlerinin, istihbarat yapılanmalarının, menfaat gruplarının, iktidarın ve sarı muhalefetin politik saldırıları, iftiraları, kumpas girişimleri Zafer Tsunamisi karşında çaresiz kalarak partimizi, beni ve çalışma arkadaşlarımı hedef almıştır.

Bu saldırılara, iftiralara karşı gerek politik gerek hukuki yöntemler ile mücadele edeceğiz.

Bugünlerde duyuyorum ki, bir devlet kurumunda bir peygamberin adını taşıyan bir yetkili Zafer Partisi’ne karşı psikolojik harekât başlatmak için bir ekip oluşturmuş.

Uyarıyorum. Misliyle mukabele ederiz.

Hiç bir Zafer Partiliyi sosyal medya operasyonlarına, psikolojik harekat eylemlerine kurban vermeyeceğim. Trol orduları Zafer’in siperleri önünde yok olacak.

Değerli Zafer Partililer,

Türk halkı açlıkla, yoksullukla, 13 milyon sığınmacı ve kaçağın oluşturduğu olumsuzluklar ile boğuşurken, Türk devleti ağır bir kriz geçirirken ilk işimiz parlamenter demokrasiye dönmek ve 2 sene sonra seçimlere gidelim demek, AK Parti’yi 2 sene sonra tekrar iktidara taşıyacağız demektir.

Biz Zafer Partisi olarak başkanlık sisteminin açtığı tahribatın ancak bu sistemin yetkilerinin kesin ve kararlı şekilde kullanılarak düzeltilebileceğini görüyoruz.

Bundan dolayı Zafer Partisi seçimleri kazandığı takdirde ilk 4 sene başkanlık sisteminde bazı reformlar yapacak ancak sistemi sürdürecektir.

Bu çerçevede TBMM’nin bütçe üzerinde denetleme ve onaylama yetkisi kabul edilecektir.

Cumhurbaşkanı, TBMM’ye karşı sorumlu olacaktır.

Gensoru mekanizması işleyecektir.

Bakanlar Kurulu TBMM üyeleri arasından seçilecek, bakanlıklar eski statülerine kavuşacak, Müsteşarlık sistemi tekrar kurulacaktır.

Sayıştay tam bağımsız hale gelecektir.

Merkez Bankası’nın bağımsız konumuna saygı gösterilecektir.

Böylece bir yandan demokratik hukuk devletine geri dönüş süreci başlayacak, diğer yandan 20 yılın yapmış olduğu ağır tahribatları giderecek hızlı adımlar atılabilecektir.

Seçimlere 1 sene kala ise parlamenter demokrasi anayasasına dönüş çalışmaları TBMM’de başlayacaktır.

Değerli Zafer Partililer,

Konuşmamın bu aşamasında Zafer Partisi olarak Türk halkına ilk 4 sene içinde kesin ve kararlı adımlar ile yapacaklarımızı anlatmak istiyorum.

Tarımda Hollanda, Sanayide Almanya, Eğitimde Japonya, Sağlıkta Kanada, Bilimsel Araştırmada ABD gibi bir Türkiye istiyoruz.

Üniversite öğrencilerinin tek kişilik odalarda kaldıkları devlet yurtları olan,

Okulların geniş bahçeler içinde spor tesislerine sahip olduğu,

İleri teknoloji geliştiren üniversitelerin sanayi ile güçlü ekonomik ilişkiler geliştirdiği,

Kahvehanelerin boş, fabrikaların, işyerlerinin dolu olduğu,

Kadınların dövülmediği ve öldürülmediği,

AVM’lerin değil, fabrikaların inşa edildiği,

Şehir kütüphanelerinin, tiyatroların, konser salonlarının dolu olduğu, festivallerin yasaklanmadığı,

Çalışan, üreten, zenginleşen demokratik hukuk devletinin tesis edildiği,

Küresel ısınma ile yerel mücadelenin etkinleştirildiği,

Mafyanın yok edildiği, uyuşturucunun sokaklardan ve okullardan temizlendiği,

Trafik kazalarının en aza indirgendiği, caddelerimizin, oto yollarımızda can güvenliğinin sağlandığı,

Göçlerin durdurulduğu ve geri çevrildiği bir Atatürk Türkiye’si istiyoruz.

Değerli Zafer Partililer,

İlk işimiz 13 milyon sığınmacı ve kaçağın Anadolu Kalesi projesi ile yurtlarına dönüşünü sağlamak olacak.

13 Milyon sığınmacı vatanlarına dönmeden ülkemiz yaşadığı ekonomik krizi aşamaz. Aksine ekonomik kriz daha da derinleşir.

Geri dönüş sürecini uluslararası ve milli hukukumuza uygun şekilde yürüteceğiz. Türk Milleti’nden başka hiç kimsenin onayını almaya ihtiyaç duymuyoruz.

13 Milyon sığınmacı ve kaçak ülkelerine dönünce enflasyon yüzde 15-20 oranında düşecek, hayat ucuzlayacaktır.

Kiralar azalacak. Gayri menkul fiyatları düşecek.

13 milyon daha az insan yiyecek içecek tükettiği için gıda fiyatları ucuzlayacak.

Hastahanelerde hasta sayısı azalacak.

Okullarda eğitim kalitesi artacak.

Kentlerimizin güvenliği artacak. Kadınlar sokakta korkmadan yürüyecek. Anneler çocuklarını okullara endişe etmeden yollayacak.

Üniversitelerimizde çocuklarımız kontenjan bulamaz iken Suriyelilerin, Taliban mensuplarının, İŞİD sempatizanlarının bizim vergilerimiz ile bizim çocuklarımızın haklarını gasp ederek okumasına son verilecek.

Sokaklarımızda çocuklarımızı zehirleyen Afgan ve Suriyeli mafya grupları dolaşmayacak.

Türk milleti yılda 9 milyar Dolar sığınmacılar için ödemekten kurtulacak.

13 Milyon sığınmacı ve kaçağı yollarken diğer yandan da her yıl yurtdışına insani yardım adı altında yapılan 7 milyar dolara yaklaşan yardımları durduracağız.

Sığınmacı ve kaçakları vatanlarına yollarken diğer yandan da Ottowa Anlaşmasından çekilerek sınırlarımıza mayın döşeyeceğiz.

İHA’lar, sensörlü silah sistemleri, sınır ötesini kilometrelerce gören balon sistemleri ile sınırlarımızı geçilmez hale getireceğiz.

Türk Milleti!

Türkiye’nin dedenden, babandan devraldığın gibi barış içinde bir Türkiye olarak kalmasını istiyorsan,

Dedelerinin uğruna kan döktüğü, can verdiği, babanın uğruna ter döktüğü Türkiye’yi milyonlarca Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, Afrikalı ile paylaşmak istemiyorsan,

Suriye, Irak, Afganistan iç savaş manzalarını Türkiye’de görmek istemiyorsan,

Sen de gel Zafer’e,

Çünkü sana “Gitmezler” diyenler yalan söylüyor, sana “Yollayamayız” diyenler yalan söylüyor.

Senin deden Atatürk’ün emrinde dünyanın en büyük ordularını geldikleri yere geri yolladı….

Sen de oyunu Zafer Partisine ver,

13 milyon sığınmacıyı vatanlarına yolla.

Akın var yiğitler akın,

Korkmayı düşmandan sakın,

Dolu dizgin gidiyoruz,

İktidar Zafer’e yakın,

Kalsak da biz, aç ve susuz,

Korkutamaz bizi hiçbir soysuz,

Kalacak hainler oy’suz,

İktidar Zafer’e yakın.

Sevgili Mücadele Arkadaşlarım,

İl ve ilçe başkanlarım,

Üst kurul üyelerim,

Zafer Partisi teşkilat mensupları,

Zafer Partisi gençlik kolları,

Zafer’in kadınları,

Zafer’in gençleri,

Bir gece ay yıldızlara,

Yıldızlar aya,

Muştalayacak ki o zaman

Başkaları da benim dilimi konuşacak,

Dizginlerini çekerek zamanın dur diyeceğim,

Duracak.

Bir sabah tan atarken yüze Tanrı Dağı’ndan

Kürşat’ın gür sesi duyulacak.

Atlar Vey ırmağında sulansın,

Güneş doğduğu yerde karşılansın,

Emri tekrar edecek gök toprak deniz,

Bozkurtlar uluyacak

Bütün Anadolu’dan

Biz de sizdeniz, biz de sizdeniz

Devlet-i Ebedi Müddet

İlelebed Cumhuriyet,

İlelebed Atatürk