Ümîd ü İntizâr
Ümidlerle camın arkasında beklerdi.
Bir intizâr u ümîd: işte mücmelen derdi!
On altasındaki bir kızda intizâr u ümîd
Agaçta yapraga benzer ki pek tabîîdir.
Bu yaşta sem'-i hayâlâtı bir kızın işitir
Sokakta zâhir olan her ayak sesinde garîb
Bir ihtizâz-ı beşâret, bir ihtizâz-ı nüvîd;
Sanır geçen delikanlı odur, o zevc-i nesîb,
O zevc, o zevc-i muhayyel, o zevc-i bînoksân
Ki şüphesiz rakı içmez, tütün nedir sorsan
«Fenâ kokar, bilirim!» der; eğerçi pek zengin
Degil, fakat bütün efkârı bir fezâ-yı güher:
Ya bir makale veya bir neşîde-i rengîn
Yazar ki ehli için bir gühersitâna deger!
Fakat o zevc-i muhayyel geçip gider yoluna,
Geçer ve pencereye bakmadan sapar soluna;
Bu bir komedya veya bir dram ki her gün olur;
Bu mudhike, bu dram her sokakta sahne bulur!
Bu yaşta, böyle tasavvurlu saf bir duhter
İpekli refrefelerle vücûdunu örter,
Ümîdlerle camın arkasında beklerdi.
Bir intizâr u ümîd: işte mücmelen derdi!
Telâhuk eyleyerek nevbahara köhne bahar,
Bu intizâr ile s'âatler eyliyordu güzâr;
Fakat o zevc-i muhayyel görünmüyordu henüz;
Zaman zaman behûsusâ hulûl edince gece
Telâtumât-ı hayâlât içinde mahfîce
Gelirdi sâhil-i ümîdine o dürr-i künûz.
Birer birer gidiyordu muhibbeler, hayfâ!
Evet, muhibbelerin belki hepsi oldu gelin:
O, kaldı pencerede mübtelâsı bir emelin!
Muhibbeler sürüyorken serâçelerde safâ!
O, kaldı pencerede mübtelâsı bir emelin!
Muhibbeler gezinirken çocuklarıyla, onun
Nazargehinde açıldı bir ufk-ı tenhâyî!
Cihânda kârı nedir kendi kendine kalanın?
Dilinde cûşa gelen cûy-ı hubb u sevdâyı
Kiminle paylaşacak? bir vücûd-ı âhar yok!
Yazık degil mi ki olsun bu cûy-ı pâk-i vefâ
Temevvücât-ı nihâni içinde mahv u heba?..
Yazık! fakat bunu anlar mı mâder-i takdîr,
Yazık! fakat buna mümkün mü çâre-i tedbîr?
Cihânda bir kişi olsaydı destine talib
Bu kızcagız onu is'âd için neler yapacak!
O. daima olacak haklı, daima galib:
Tütün, rakı gibi şeyler de içse, kız mutlak
«O haklıdır!» diyecek, belki başka şeylere de
Müsâade edecekti!.. fakat gelen nerede?
Bu mihr-i şefkâte, eyvâh! yok mu bir yoldaş?
Zaman geçip gidiyor, çünkü aştı yirmiyi yaş!
Ümîdlerle camın arkasında bekleyenin
Şakaklarında bugün isr-i pây-ı mürg-ı sinîn
-Hazân hutûtu gibi çizgilerle- oldu ıyân;
Döküldü saçlarına gizli gizli berf-i zamân:
Bu karlar sütüne artık konar mı mürg-ı bahâ?
Açıldı şâm-ı hayâtın sehâbe-i zerdi
Likâ-yı pür hazininde misâl-i zıll-ı fenâ!
Bir intizâr u ümîd: işte mücmelen derdi!
Bakın gönül ne tuhaf şey: bugün o hüsn-i hazin
Saçından -âyîne pîşinde - akları yoluyor,
Bu meşgaleyle o mensîye tesliyet buluyor!