İçeriğe atla

Yirmi Beş Sene Siper Gavgası/4 - Murad aganıñ kahramanlıkları

Vikikaynak, özgür kütüphane
4
Murad aganıñ kahramanlıkları

Serdarıñ emri ile nihâyet hanya kalesi kuşatıldı. Hanyanıñ yanındaki adalar birer birer alındı. Top, tüfenk gürültüleri ortalıgı sarsmaya başladı. Deñizden gemilerimiziñ, karadan askerlerimiziñ topları divarları parçaladı. Gökyüzini kara bir duman kapladı. Düşmanıñ hiylesine haddâ'sına bakılmadı. Kurdıgı lagımlar patlatıldı. Gazilerimizden niceleri şehid oldı. Fakat şehid olanlarıñ arkadaşları kardeşleriniñ intikamını almakdan geri turmadılar. Hanyanıñ yanıbaşındaki (Aya todurı) kalesi bir hamlede alındı. Lagımlarda şehid olan gazileriñ intikamı düşmanıñ yanına bırakılmadı. Düşman köleleri serdarıñ öñüne getirildi. Asker bu gayretle, bu şiddetle hanya kalesini kuşatmaya başladı.

Ola, hanyaya dışarıdan imdad gelmesin diye deñiz tarafındaki bdogazlar tutıldı. Kaleyi top ateşine tutmak içün karşıdaki yüksek tepelere siperler kazıldı, toplar yerleştirildi. Murad agada bu esnâda maiyetindeki gazilerle sipere girdi. Her şey tamam olınca, toplarımızıñ velvelesi eflâka çıkdı. Düşmân neye ugradıgını bilemedi. Bir tarafdan gemilerimiz etrafa ateş yagdırıyor, diger tarafdan siperlerden kaleye iri bal yemez toplarıyla gülleler savruluyordı. O gün, haziranıñ on beşi idi. Hava gayet sıcakdı. Asker kan ter içinde idi. Herkesde bir faaliyet vardı. Cenk, osmanlılarıñ bayramı, imtihan, şan, şeref yeri idi. Herkes erligini merdligini cenk yerinde gösterir, orada nam alır, ölünceye kadar o nam ile añılırdı. Kara batak, deli kurd, kara çavuş, daglar delisi gibi lakablar, yigit askerlerimiziñ cenklerde, savaşlarda, erlik meydânlarında aldıkları namlardı. Türkler de yigit lakabıyla añılırdı.

Kara murad aga, kara batak beg, sevinclerinden çıldırıyorlardı. Hatta serdâr yusuf paşa bile askeriñ şevk ve gayretini görünce dayanamadı. Derhâl aralarına karışdı. Onları teşvike teşcî'ye başladı. Bu sırada müdhiş bir gürültü ortalıgı sarsdı. Koca bir gülle, etrafa dumanlar savurarak, serdârıñ yanı başına düşdi. Rum ili sipahilerinden dört beş kişi o anda şehid oldı. Serdar, gayretini hiç bozmadı. Gülleniñ geldigi yerde toprak siperleri vardı. Bu siperleriñ üçini birden devirüb geçdi, orada, topraga saplandı, kaldı. Düşmanıñ topı, tüfengi, askerlerimiziñ cesaretini kıramadı. Murad aga siperler kazarak adım adım ilerileyordı. gazilerimizden üç yüz kişi düşmanıñ limandan karaya dökdüğü biñlerce piyadesini, süvarisini, tarma tagın idiyordu.

Bu muharebeniñ eñ cesur kahramanı murad aga idi. Düşman bile onuñ cesaretinden yılmışdı. Murad aga, muhasaranıñ beşinci güni hanyanıñ siperlerine kadar ilerledi. Düşmanıñ askerlerimize hücûm içün kaleden dışarıya ugrayan askerlerini tarma tagın itdi. Murad aganıñ elinden kurtulanlar, yaralarından kanlar akarak, hendege döküldiler. Bİr çokları kolsız, başsız, yerlere serildiler. Artık bu dayakdan soñra, bir daha kaleden dışarı çıkmaya cesâret idemediler.

Muhasaranıñ tokuzıncı güni, kandiya kalesindeki düşman buñları osmanlılarıñ hanyayı kuşatdıklarını haber aldılar. Hanyanıñ imdâdına kuvvetli bir müfreze gönderdiler. Fakat [okunamadı] 'alî beg kahramanlıgı sayesinde düşmanıñ bu kuvvetide püskürtüldi. âlî beg hanya etrafını sımsıkı muhafaza itdi, maiyetindeki serdengeçdilerle hemân her tarafa yetişebildi.

Muhasaranıñ on birinci güni cezâyirden ordumuza gemiler dolusı imdâd geldi. O gün askerlerimiziñ yüzi geldi. topları atıldı, tüfenk şenlikleri yapıldı. Bütün toplara bir fitilden ateş verildi. Artık siperlerimiz hanya divarlarına büsbütün yaklaşmışdı. Fakat kaleniñ divarları gayet kalındı. Bunları topla, tüferkle yıkmak pek zordı. Bunuñ içün yer altından yollar açılmaya karar virildi. Askerlerimiz gice gündüz çalışdılar. Yer altından yollar açdılar. Meger düşman bu hareketimiziñ farkına varmış. O da bize karşılık yol açmaya başladı. İki taraf yer altında birbiriyle karşılaşdı. Harbe, hançer, kılınc, tüfenkle öyle şiddetli bir muharebe oldıki yer yüzünde gürültüsünden durulamadı. Neticede yine kahraman askerlerimiz galib geldi. Düşman bu zaferlerimizden artık ümidsiz kaldı. Kandiyeden imdâd istedi. Fakat imdâda gelen askeri, gazilerimiz gice yarısı kuşatdılar, onlara öyle bir kılınc çaldılar ki hiç biri kurtulamadı. Bu gice cengi pek şiddetli oldı. Sabah olınca, gazilerimiz düşmandan aldıkları üç tavul, iki bayrak, yüz on esir ve iki yüz köle ile serdarıñ huzurına geldiler. Merdliklerini, fedakârlarını bu suretle isbat itdiler.

Düşman, gazilerimiziñ bu kahramanlıklarını gördükce yılgınlık gösterdi. Nihâyet kaleniñ kapısı öñüne geniş bir hendek kazmaya başladı. Koca bir tabya yapdı. Bir gün askerlerimizden bir kısmı, murad aganıñ haberi olmadan, bu tabyaya hücûm itdiler. Fakat iyi yapmadılar. Çünki zâbitiñ emri olmadan yerinden kımıldamak ca'iz degildir. Kendi başına giden asker da'ima ceza görür. Bu cezâ yalñız zâbiti tarafından olmaz, düşman tarafındanda olur. İşte o askerler de bu hareketleriniñ cezasını gördiler, pek çok telefât virdiler. Arkadaşları bundan ibret aldılar, bir daha agalarına tanışmadan yirlerinden kımıldamadılar.

Muharasanıñ yirmi beşinci güni siperlerimiz düşman kalesiniñ hendegine kadar tayandı. Kaleniñ hendegi gayet genişdi. Bu hendegi geçüb içeri girmek gayet zordı. Hele hendegiñ toprakla toldırılması mümkün degildi. Mümkün olsa bile uzun sürecekdi. Bu müddet zarfında düşmana imdâd gelmek ihtimâli vardı. Kış da yaklaşıyordı. Limanda furtına olurdı, gemileriñ barınması kâbil olamazdı. Bunuñ içün serdâr yusuf paşa ilk evvel bu yollara baskın yapdırdı. Murad aga, maiyetindeki gazilerle şiddetli bir hücûm icrâ itdi, düşmanı içeri kaçırdı. Düşman hendege giren gazilerimize top ve tüfenk ateşi yagdırdı. Gazilerimizi hendekden dışarı çıkarmaya çalışdı. Bir dürlü muvaffak olamadı. Bizim tarafda ise hendek alındıgı içün şenlikler yapılıyor, gemilerden toplar atılıyordı. Askerlerimiz bir tarafdan hendege yerleşiyorlar, diger taraftan toprak kazmaya çalışıyorlardı. Fakat bu iş gayet gücdi: hendegiñ yanları kamalan kayalıkdı. Yusuf paşa toprak siperler yaparak kale bendine yanaşmak imkânsız oldugını görrdi. Askere:

Hendekten kaleye kadar iki taraflı seped, çuval, torba ne bulursañız içine toprak doldırub diziñ, arasından geçüb giriñ!

diye emir verdi. Bu emir derhâl yerine getirildi. Gazilerimiz çalışdılar, çabaladılar; sepedleri, çuvalları toprakla doldırdılar, iki sıra dizdiler, düşman ateşinden kapalı bir yol meydana getirdiler. Bu inşâları görürken yaralandılar, yaralarından kanlar aka aka inşâyı gördiler. İçlerinden şehid olanlar da vardı. Bundan da ürkmediler, her fedakârlıga katlandılar, serdarıñ emrini yerine getirdiler.

Kaleye bu suretle yol açılınca ilk evvel gazi murad aga bu yoldan kale bendine kadar ilerlemek içün atıldı. Murad aganıñ hiç bir şeyden pervâsı yokdı. Fakat divarı görünce, düşündi. Kala divarını deldirüb içeri girmege karar verdi. O zamanlar ordumuzda nikâblar yani divar deliciler vardı. Bunlara emir verdi. İki nikâb gice gice gündüz çalışdılar, çabaladılar. Divar o kadar kalındı ki, günde ancak zorla, biñ güclükle bir iki taş koparabildiler. Nihâyet emeklerle, kan ter içinde kalarak, divarı güc belâ delebildiler. Bu delik açılınca, artık düşman, askerimiziñ bulundıgı hendege kadar ilerileyemedi. Fakat gazilerimizi rahatsız itmekden geri durmadı. Heman her gün. gazilerimiz daha ziyâde ilerleyemesin diye üzerlerine divarlardan taşlar, humbaralar, gazlı paçavralar yakub atıyorlardı. Gazilerimiz bu ateşlerden ürkmüyorlar, alevler içinde bile işlerini göriyorlardı. Bazan düşman, sandalları zifte, katrana buluyor, ateşle parlatub gazilerimiziñ üzerine yuvarlıyordı. Gazilerimiz alevler içine dalıyorlar, ateşi söndirmege çalışıyorlardı. Serdâr yusuf paşada hendege görmişdi. O da gazileri teşcî' idiyor, onlarıñ erliklerini, merdliklerini gördükce sevincdan gözleri yaşarıyordı.

Düşman artık gazilerimiziñ hendekden dışarıya çıkabileceklerini añladı. İçeriden de hendekleri kazmaya başladı. Fakat ne yapsa fa'idesiz idi: kahraman gazilerimiz kaleye hücûm içün gedikleri açmışlar, köprüleri kurmuşlar, topları yerleşdirilmişlerdi. Serdengeçtiler, ellerinde kılıclar, gözlerinden ateş saçarak hücûm emrine bakıyorlar, dal kılıclar, avını gözleyen şahinler gibi hücûmı bekleyorlardı.