Trakya'da Yaşayan Amuca Bektaşilerinde Nevruz Erkânı/Giriş

Vikikaynak, özgür kütüphane
 

Giriş

Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan ve insanların yüzyıllar boyunca inanışları, deneyimleri ve gözlemleri sonucu oluşan birikimlerini ifade eden kültürel miras kavramı toplulukların ulus olma yolunda ihtiyaç uyduğu en önemli unsurlardan biridir. Bunun bilincinde olan uluslar kültürel miraslarını korumaya ve bu mirasları gelecek kuşaklara aktarmaya büyük önem vermişlerdir. Kültürel miras olarak adlandırdığımız yapılar, inançlar ve bu inançlar etrafında oluşan uygulamalar; çevresel faktörler, göç ya da popüler kültürün baskısı ile değişebilmekte hatta bu faktörlere yenik düşerek yok olabilmektedir. Bu farklılaşma ve yok oluş çağdaş toplumların geçmişleri ile bağlarının zayıflamasına hatta kopmasına yol açabilmektedir. Kültürel miras içerisinde değerlendirilen gelenek ve inanmalardan olan Nevruz’a dair günümüze değin topluluk ve yöre bağlamında çok sayıda araştırma yapılmıştır.

Bu çalışmada, Trakya ve yoğun olarak Bulgaristan’ın bu bölgeye sınır olan bölgesinde yaşayan Amucaların Nevruz’a dair inanmalarının yanında Amuca kimliği ve Amucaların inançları bağlamında Nevruz’la ilişkili oluşturdukları gelenekler ele alınmıştır. Bulgaristan’daki bazı yerleşim yerlerini de içerisine alan Amuca evreni içerisinde örneklem olarak Trakya bölgesini tercih etmemizin sebebi, gerek kültürel gerek de inanç bazında söz konusu bölgede Amuca kimliğinin varlığını net olarak sürdürmesi ve araştırma konusuna dair geleneklerin halen yaşatılıyor olmasıdır.

Tarihin farklı dönemlerinde çeşitli nedenlerden ötürü göç etmek zorunda kalarak günümüzde dağınık bir yerleşim özelliği gösteren Amucalar; Edirne, Kırklareli, Tekirdağ’a bağlı yerleşim birimlerinde ve Bulgaristan’da Türkiye sınırına yakın yerleşimlerde yaşayan bir Türk topluluğudur. Ayrıca Balıkesir, Eskişehir ve Kars’ta da küçük bir nüfusa sahip olan topluluğun asıl kütlesi Trakya’da ve Bulgaristan’ın bu bölgeye olan sınırındadır.

Geçmişten getirdikleri kültürel miraslarının yanında çeşitlenme ve değişiklikler ile zengin bir kültürel birikime sahip olan Amucaların kökenlerine Rakka’da ulaşılmaktadır (Türkay, 2001: 175). Bu topluluk, tarihi kayıtlarda “Amuga”, “Amuca” ve “Amucalı” adları ile yer almaktadır (Engin, 2004: 28). Günümüzde Amucalar, inanç bakımından çoğunlukla Bektaşiliğin Babagan Koluna mensup olan ve Balım Sultan Erkanı’nı yürüten bir topluluk olarak karşımıza çıkmaktadır (Engin, 2014: 58). Ancak zaman içerisinde Trakya’da çeşitli nedenlerle Sünnileşen Amuca köyleri de bulunmaktadır. İnanç farklılıklarına bakılmaksızın değerlendirildiğinde Amucaların dağınık olarak Edirne ve İstanbul’da, toplu olarak da Tekirdağ ve Kırklareli’nde yaşamakta olduğu görülmektedir. Amucaların Trakya’daki toplu yerleşim yerleri; iki tanesi Tekirdağ, yirmi dört tanesi de Kırklareli’nde olmak üzere toplam 26 köyden oluşmaktadır (Engin, 2014: 68). Amucalar kökenlerinin Ertuğrul Gazi’ye dayandığını söylemekte ve isimlerinin buradan geldiğini belirtmektedirler. Antik toplumlardan ilkel kabilelere kadar tarihte birçok toplumda baharın gelişi her zaman önemli bir olay olarak görülmüş ve buna bağlı olarak da bu mevsimsel döngü ritüel ve törenlerle kutlanmıştır. Ortaya çıkışı bağlamında, kökeni ne olursa olsun, Türk kültürü bakımından Nevruz’un önemli bir yere sahip olduğu bir gerçektir. Beydili’nin verdiği bilgilere göre (2004: 430-431), mitolojik metinlerde yaratılışın ilk günü Nevruz Bayramı’yla ilişkilendirilir. On iki hayvanlı Türk takviminde ise yılın başlangıcı ve baharın ilk günü Nevruz’dur. Sözcüğün aslı, Farsçada “yeni gün” anlamına gelen “nev-ruz”dan gelir. Eski Türklerde ona “yengi gün” de denilirdi. “Ergenekon” olarak da bilinen bu eski bayram, farklı Türk halklarında “Ulu Kün”, “Bozkurt Çağan”, “Nooruz”, “Naurus”, “Sultan Nevriz” ve benzeri şekillerde kullanılan Nevruz günü, yeni yılın ilk gününü bildirmiştir.

Mart ayının 21’ine rastlayan Nevruz, her ne kadar yılın veya baharın başlangıcı olarak görülse de özellikle ülkemizdeki Alevi, Bektaşi ya da diğer heterodoks gruplar tarafından daha farklı anlamlar içermektedir. Bektaşiler için, Nevruz’un bayram olarak görülme sebeplerinden ilki bu günün Hz. Ali’nin doğum günü olduğuna inanılmasıdır. Noyan’ın aktardığına göre (1995: 181), “Nevruz eski martın dokuzunda başlar ki 21 Mart gününe denk gelir, üç gün sürer ve on ikisinde biter. …Hz. Ali'nin doğumu zamanı, annesi Fatıma’nın Beytullah’ı tavaf ederken sancısı başlamış. Kendisine korkmaması, tavafını tamamlaması buyurulmuş. Ondan sonra gözden kaybolup Beytullah’ın içine girmiş, oradan ayın on ikisinde çıkmıştır.” Diğer bir sebep olarak Hz. Muhammed’in son haccı olan veda haccının arife gününün martın sekizine, bayramın da dokuzuna rastlaması ve hac dönüşü peygamberin çevresindekilere, “Ben kimin mevlası [dost] isem, Ali de onun mevlasıdır.” dediğine inanılmasıdır (Özkırımlı, 1993: 202). Bunların yanında Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın evlendiği gün olduğuna inanılması, dördüncü sebep olarak da Hz. Muhammed’in peygamberliğinin duyurulduğu gün olarak bilinmesi gibi hususlar sayılabilir (Noyan, 1995: 181).

Türk-İslam topluluklarının Nevruz’a dair inanmaları arasında Âdem’in Nevruz gününde yaratılmış olduğu, Âdem’le Havva’nın Arafat’ta o gün buluştuğu, yine o gün Allah’ın insandan kendisinin rab olduğuna dair söz aldığı, Nevruz’un Hz. Nuh’un Tufan sonrasında karaya ilk ayak bastığı gün olduğu, Hz. Yusuf’un kuyudan, Hz. Yunus’un balığın karnından Nevruz günü kurtulduğu ve Hz. İbrahim’in putları yıktığı günün de yine aynı güne rastladığına dair inanmalar bulunmaktadır (Gündüz, 2007: 61).

Nevruz, MÖ. 3. yüzyıldan beri Türkler arasında kutlanan bir bayramdır (Küçük ve Küçük, 2009: 199). Bu bayramla ilgili en erken referanslara İran kaynaklarında rastlanmasına rağmen (Gündüz, 2007: 61) Nevruz’un ilk olarak hangi toplumda kutlandığına dair net bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte Nevruz’un Türk topluluklarında eski dönemlerden beri kutlanıla gelen bir bayram olduğu bilinmektedir. Bu kutlamaların temelinde olan inanmaların başında Türklerin Ergenekon’dan çıkış gününün 21 Mart gününe rastlamakta olduğu gelmektedir. On İki Hayvanlı Türk takviminde de yılın ilk günü 21 Mart’tır.