Sivas Katliamına ilişkin TBMM Araştırması Komisyonu Raporu/Olayların Tahlili ve Olayların Sebep ve Sorumluları

Vikikaynak, özgür kütüphane

III. — OLAYLARIN TAHLİLİ VE OLAYLARIN SEBEP VE SORUMLULARI :

A) OLAYLARIN BAŞLAMA VE GELİŞMESİNE SEBEP OLAN FAKTÖRLER :

  1. Sivas'ın Sosyal Dengelerinin Hassaslığı :

Komisyonun siyasî parti il başkanları, meslekî kuruluş temsilcileri ve diğer kişilerle yaptı­ğı görüşmelerde Sivas'ın sosyal dengelerinin son derece hassas olduğu, 1921'de Sivas'ta ciddi bir toplumsal olay olduğu, 1968 Sivas spor-Kayseri spor hadisesinde de Sivas'ın büyük yara aldığı, 1978'de de toplumsal olayların yaşandığı, (46) Sivas'ta tahrik ve propagandanın çok çabuk etkisini gösterebileceği (47) beyan edilmiştir.

Vali'nin ifadesine göre otelde kalan misafirlerin tahliyesini görüşmek üzere gönderilen Tu­rizm Müdür Yardımcısının da oteldeki konuklara "Siz Sivas'ı bilmezsiniz. Burada olaylar bir­den patlak verir, büyür." (48) demiş olması, ayrıca basında yer aldığı gibi bir Sivas Milletveki­linin şenliklerin Sivas İl Merkezine taşırılmaması ikazında bulunmuş olması (49) söz konusu hassaslığın bilindiğini göstermektedir.

  1. Aziz Nesin'in Sivas'a Gelişi :

Pir Sultan Abdal şenlikleri çerçevesinde Aziz Nesin'in Sivas'a geleceğinin ilan edilmesinin ardından Sivas kamuoyunda belli bir gerginliğin oluşmaya başladığı, (50) Aziz Nesin'in bir süredir Türk Milleti ve din hakkında söyleyegeldiği bilinen sözlerinin Sivas'ta tekrarlanacağı­nın endişesinin halk tarafından bir hafta öncesinden beri yaşandığı mahalli basının yayınların­dan ve dinlenen kişilerin ifadelerinden anlaşılmaktadır. (51)

Aziz Nesin'in panel konuşmalarında söylediği sözlerin basın yoluyla duyurulması Sivas'­taki kitap sergisi esnasında da Aydınlık Gazetesinin "Şeytan Ayetleri" isimli kitaptan alıntıla­rın yer aldığı yasaklı nüshalarını imzaladığının (52) basın temsilcilerince iddia edilmesi, ya da bu hususun basında bu şekilde işlenmesi, (53) ek olarak Aydınlık Gazetesi ile "Şeytan Ayetleri" isimli kitabın birbiriyle özdeşleştirilmesi (54) Aziz Nesin'e karşı oluşan tepkilerin yoğunlaşma­sına sebep olmuştur.

Öte yandan Aziz Nesin'i korumakla görevli komiserin ifadesinde, 2.7.1993 Cuma günü Aziz Nesin'e kimsenin sahip çıkmadığını gördüğünü söylemesi, (55) Millî İstihbarat Teşkilatı Bölge Başkanlığına olay günü saat 11.00 civarında gelen istihbarî bilgiden bazı kişilerin kendi aralarında Vali ve Aziz Nesin'i protesto etmeye yönelik konuştuklarının anlaşılması, (56) ayrıca; TGRT tarafından olay öncesinde Aziz Nesin'le kitap sergisi esnasında yapılan röpor­tajdan da anlaşıldığı gibi kendisine çevreden müdahaleler olduğunun görülmesi, yine olaylar esnasında çekilen video kasetleri izlendiğinde en çok "Şeytan Aziz", "Sivas Aziz'e mezar olacak" sloganlarının atılmış olması (57) eylemcilerin dışa vurulan temel hedeflerinden birinin Aziz Nesin olduğunu göstermektedir.

  1. Pir Sultan Abdal Şenlikleri :

Önceki yıl Banaz'da yapılan ve bu yıl Sivas İl Merkezine alınan Pir Sultan Abdal etkinlik­leri çerçevesindeki Pir Sultan'la ilgili olmayan ve kutlama amacı dışında gözüken bazı faaliyetlerin gerginliği tırmandırdığı gözlenmiştir.

Sözkonusu etkinlikler esnasında Buruciye Medresesindeki kitap sergisinde bazı yasaklı ki­taplar sergilenmiş; Che Guavera, Lenin, Mahir Çayan, Dev-Sol, Kızıl Yıldız Amblemi gibi bazı kişi ve örgütlere ait bez afişler asılmış ve satılmak üzere tezgâh üzerine konulmuştur. (58) Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı sözkonusu posterlerin kendileriyle ilişkisi olmadığını ifade et­miştir. (59)

Olaydan bir gün önce Kültür Merkezinde yapılan panelde "Devrimciler ölmez" sloganı­nın atıldığı, (60) "Devrim şehitleri anısına' yapılan saygı duruşuna Valinin de iştirak ettiği (61) iddiasıyla karşılaşılmış; ancak, her ne kadar Vali "Atatürk'ün anısına" saygı duruşunda video çekimleri izlendiğinde saygı duruşu anonsunda "Atatürk" isminin geçmediği kesin bir şekilde tespit edilmiştir.

Olay günü Buruciye Medresesinde yapılan etkinlikler esnasında Cuma namazı kılınırken davul çalındığı; Medresenin karşısındaki Kale Camiinden tepkiler geldiği, (63) Asayiş Şube Mü­dürünün ifadesine göre bunun üzerine seslerin dışarıdan duyulmaması için Emniyet görevlile­rince Medresenin büyük kapılarının kapatıldığı, (64) Cuma namazı kılmayanlardan bazı kişi­lerin oraya gelip içerdekilere gözdağı vermek istediği, (65) bilahare Pir Sultan Abdal Dernek Başkanının ifadesine göre, gelen ikazlar üzerine davul çalınması durdurularak programa tef çalınmak suretiyle devam edildiği, (66) anlaşılmaktadır.

  1. Olayda Provokasyon Etkisi :

Olayların başlaması ve gelişmesi aşamalarında provokasyon olup olmadığı araştırıldığın­da eylemci topluluğu yönlendiren çekirdek bir provokatör grubun var olduğuna inanıldığı ve bu inancı destekleyecek bazı bilgilerin mevcut olduğu görülmüştür.

Olayların başladığı yer Paşa Camiinde namaz kılanlardan aldığı bilgiyi aktaran bir siyasî parti il başkanı, olayları camiiden sür'atle intikal eden 20-25 kişilik bir topluluğun başlattığını söylemiştir. (67)

Yangın bir kesim tarafından doğruluğuna inanılan bu bilginin gerçeklik derecesi araştırıl­mış; Emniyet Müdürünün, bu iddianın gerçeklik payının olabileceğini, bu olayı kendisinin de öğrenmeye çalıştığını; ancak bu konuda kesin bir bilgi elde edemediğini; olay mahallindeki gö­revli ekibin iki camii birden kontrol altında tuttukları için tam başlangıç anını iyi görememiş olabileceklerini ifade ettiği görülmüştür. (68)

Öte yandan Emniyet Müdürü olayda kesin provokasyon olduğuna inandığını, (69) dışarı­dan gelme bir takım güçler olduğunu, ilk defa Paşa Camiine gittiğinde camii avlusunda karşılaştığı, ikaz ettiği topluluktaki kişileri 2-3 saat sonra göremediğini (70) belirtmiştir. Ayrıca, ey­lemci topluluğun dağılması yönünde birkaç defa konuşma yapmış olan bir siyasî parti merkez ilçe başkanı da kendisi konuşurken bazı kişilerin kalabalık arasından kendisine müdahale etti­ğini, konuştuğu zabıta arabasından indikten sonra bir kişinin kendisine vurmak üzere geldiği­ni; ancak o kişiyi kolundan tutan partisinin il başkan yardımcısının sözkonusu kişiye "Ben buranın yerlisiyim. Seni hiç tanımıyorum. Sen nereden geldin." diye sorduğunda o kişinin şaş­kına döndüğünü ve geri çekildiğini, (71) söylemiştir.

Dikkat edilmesi gereken bir başka husus da eylemci topluluğun hem Emniyet Müdürünün hem de diğer kişilerin ifadesine göre ilk olarak Osman Paşa Caddesinde, ikinci olarak Kültür Merkezi önünde olmak üzere bir kaç defa dağılma eğilimine girmesi ve dağılmaya başlaması­dır. (72) Topluluk dağılmaya başladığında topluluk içerisinden "Nereye gidiyorsunuz. Tekrar toplanıyoruz." gibi sözlerle (73) ve sloganlar atarak topluluğu yeniden harekete geçirenlerin ve topluluğun dağılması için konuşma yapanları küfür ve hakaret yoluyla engellemeye çalışan­ların: (74) bu suretle topluluğu yönlendirenlerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

2.7.1993 Cuma günü Sivas'ta meydana gelen olaylarda provokatörlerin kimler olduğu, tu­tuklananlar arasında bu kişilerin de mevcut olup olmadığı ve örgütsel bağlantılarının var olup olmadığı, varsa ne olduğu hususu adlî mercilerce yapılmakta olan soruşturmalar sonucunda ortaya çıkabilecektir.

  1. Eylemcilerin Psikolojik Durumu :

Eylemcilerin içerisinde bulunduğu psikolojik ortam tahlil edildiğinde, olaylar öncesi oluş­turulan gergin ortamın etkisiyle bazı kişilere tepki olarak başlayan eylemlerin zaman geçtikçe yeni olay ve tahriklerle pekiştiği ve topluluğun zaman içerisinde artık hiçbir telkin ve tedbiri dinlemediği görülmüştür.

Sınırlı sayıda bir grupla başlayan gösteriler topluluk şehir içinde dolaştıkça çevreden merak edenlerin katılımıyla sürekli büyümüştür.

Eylemciler Kültür Merkezi Önüne geldiğinde kısa bir süre karşılıklı taş sopa atılmasının (75) ardından çatışma olmasının engellendiği anlaşılmış, ancak olay mahalline yakın yerlerde bekleyen başka grupların da harekete geçerek göstericilere katıldıklarının (76) ifade edildiği görülmüştür.

Bu gelişmeden başka dağılmak üzere olan topluluğun sloganlarla yeniden bir araya gel­mesi de (77) göstericileri eyleme daha fazla konsantre eden faktörlerin sürekli yaşandığını gös­termektedir.

Ayrıca, "Ozanlar anıtının" kaldırılışı ve getirilişi esnasında topluluğun artık çılgınca hareket ettiği, (78) kontrol edilmesi güç bir konuma geldiği anlaşılmakta; (79) dolayısıyla eylem­lerin durdurulmayarak, kontrol altında tutulduğu gerekçesiyle devam etmesine göz yumulması ile ilk sıralarda dağıtılabilecek konumda olan topluluğun bir süre sonra eyleme iyice konsantre olmalarına yol açıldığı görülmektedir.

  1. Vali Aleyhinde Oluşan Kamuoyu :

Olaylar esnasında en çok "Şeytan Aziz" sloganının yanısıra "Vali istifa" sloganlarının atıldığının video kasetlerinin izlenmesinden anlaşılması; sloganların, sonunda "Vali istifa" slo­ganında birleştiğinin ve bu slogan atıldığında daha büyük bir gürültünün koptuğunun bazı kişilerce belirtilmesi (80) Valinin kamuoyu gözünde istenmeyen kişi durumuna düştüğünü gös­termektedir.

Vali, Komisyonumuza tarafsız olarak her türlü etkinliğe iştirak etme gayreti içinde oldu­ğunu, halka güven veren saydam bir yönetim oluşturmaya çalıştığını (81) ifade etmiş olsa da Sivas'ta yapılan incelemeler sırasında; bir meslekî kuruluş başkanının ifadesine göre Valinin kendilerine görüşlerinden dolayı hakarete varan sözler söylediği, (82) merkez mahalle muhtar­larıyla yapılan görüşmelerde de Valinin muhtarları dinlemediği, görüşme taleplerine olumlu cevap vermediği, (83) şeklinde beyanlarla karşılaşılmıştır.

Öte yandan Vali aleyhinde mevcut olan bu kamuoyuna ek olarak, olaylardan önce dağıtı­lan bildirilerin "Aziz Nesin'in Vali tarafından davet edildiğine dair", (84) Vali'ye göre (85) ve gerçekte de doğru olmayan bir bilgiyi içermesi Vali aleyhinde oluşan tepkilerin alevlenmesine zemin hazırlamıştır.

  1. Eylemcilerin Hedefinin Tespit Edilememesi :

Olayların bilinen şekilde sonuçlanmasına yol açan faktörlerden birisi de eylemcilerin ger­çekleştirmek istedikleri fiilî hedeflerinin ilgililerce tespit edilememesi olmuştur.

Emniyet Müdürü eylemcilerin seçmiş oldukları yön ve hedeflerinin belli olmadığını (86) ifade etmiştir.

Buruciye Medresesi, Kültür Merkezi, Vilâyet ve Madımak Oteli etrafında dolaşan toplu­luğun hedefinin bu binaların kendileri mi olduğu yoksa bu yerlerdeki bazı kişi ve faaliyetlerin mi hedef seçildiğinin tahmininin yapılamadığı anlaşılmaktadır.

İlk defa Vilâyetin önüne gelen eylemcilerin açığa vurulan hedeflerinden birinin Vali oldu­ğu eylem boyunca sürekli atılan sloganlardan anlaşılmaktadır.

Sivas'ta görüşülen bazı temsilciler olayda gerçek ve tek hedefin Aziz Nesin olduğunu (87) ifade etmişler; kendisine Aziz Nesin'in Zara Gölünü görmeye gideceği şeklinde gerçekleşme­yen bir bilgi ulaştırılan Vali de (86) Aziz Nesin'in Madımak Otelinde olduğunu öğrenince endi­şeye kapıldığını (87) beyan etmiştir.

Madımak Otelinin önünden "Sivas Aziz'e mezar olacak" sloganlarıyla geçen eylemcilerin Prof. Cevat Geray (88) ve Emniyet Müdürünün (89) ifadesine göre Otele bakmadan, ilgi­lenmeden oradan geçtikleri anlaşılmakta ve bu durum hedefin binası olmadığını göstermektedir.

Saat 16.00'dan itibaren küçük gruplar halinde toplanan, Prof. Geray'ın ifadesine göre başlangıçta 200-300 kişi olan grup burada atılan sloganlarla beraber kalabalıklaşmaya başla­mıştır. (89)

Bazı ifadelerden otel önünde sloganlar atarak bekleyen sınırlı sayıdaki topluluğun Aziz Nesin'in otelde kaldığının anlaşılması üzerine kalabalıklaştığı ve giderek büyüdüğü anlaşılmak­tadır. (90)

Eylem boyunca "Aziz Nesin" aleyhinde sürekli slogan atılması; ayrıca, yangının ilerleme­sinden sonra Aziz Nesin'in kurtarılarak kaçırılmasının ardından eylemcilerin otelin önünden dağılıp sloganlarla Vilâyete yönelmesi, eylemcileri yönlendirdiklerine inanılan provokatörlerin gerçek niyetleri farklı olsa da, eylemcilerin fiilî hedeflerinden birinin Aziz Nesin'in şahsı oldu­ğunu göstermektedir.

Nitekim, Vali binanın yanmasıyla ve Aziz Nesin'in oradan kaçırılmasıyla topluluğun Vi­lâyete yöneldiğini ifade etmektedir. (91) Bu durum Aziz Nesin'in otelden daha erken kaçırılmış olması ya da Zara Gölünü görmeye gitmiş olması halinde olayların bilinen şekilde sonuçlan­mayabileceğini göstermektedir.

  1. Mesai Çıkışı Oluşan Kalabalık :

Madımak Oteli önünde saat 16.00'dan sonra slogan atarak birikmeye başlayan topluluk saat 17.00'den sonra mesainin bitişiyle beraber çok hızlı bir şekilde kalabalıklaşmaya başlamıştır.

Mahalli basın temsilcileri eylemcilerin dağıtılmaması halinde saat 17.00'den sonra toplu­luğun çok kalabalıklaşabileceğini bildiklerini, (92) bir meslekî kuruluş başkanı saat 16.30 -17.00 sıralarında İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısını arayarak eylemcilerin dağıtılmaması ha­linde mesai çıkışı olduğu için saat 17.30'dan sonra topluluğun çok kalabalıklaşabileceği ika­zında bulunduğunu (93) ifade etmiştir.

Eylemcilerin uzun süren saatler boyunca neden dağıtılmadığı hususu ayrıca incelenecek olmakla beraber Vali 500 kişilik bir grubun birdenbire bu kadar artacağının tahminini yapa­madığını (94) söylemiştir.

Sivas emniyeti olarak saat 19.00'a kadar tamamen bu olaya hâkim olduklarını, (95) saat 19.00'a kadar ne personel sıkıntısı ne de başka türlü bir güçlükleri olmadığını (96) söyleyen Emniyet Müdürü de "Olayların bu boyuta gelebileceğini bilse idik elbette gereken tedbiri alı­rız.' ' ifadesinde bulunmuştur. (97)

B) OLAYLARDA YÖNETİMİN TEDBÎR VE TAKTİK HATALARI :

  1. Eylemcilerin Durdurularak Dağıtılmaması :

Saat 13.30 sıralarında başlayan eylemler çeşitli şekillerde devam etmiş; video kayıtlarına göre saat 20.55-21.05 arasında, Emniyetin olay tutanağına göre 20.25 sıralarında havaya ateş açılması üzerine eylemcilerin kaçışarak dağıldığı (98) anlaşılmıştır.

Bu arada geçen yedi buçuk saat boyunca eylemciler dağıtılmamış; Emniyet Müdürünün ifadesine göre topluluk saat 13.30'dan 19.00'a kadar tamamen kontrol altında (99) tutulmuştur.

Daha önce irdelenen ifadelerde de geçtiği gibi topluluğun dağıtılmamasının büyük tehli­kelere yol açabileceği endişesi sık sık dile getirilmiştir.

Tugay Komutanı, Vali ile üç defa makamında görüştüğünü "Neden müdahale edip dağıt­mıyoruz. Elebaşlarını almıyoruz. Neden bekliyoruz." şeklinde sorduğunu, (100) Vali'nin de her defasında kendisine eylemcilerin şimdilik kontrolleri altında olduğunu, konuyu değerlen­dirdiklerini, emniyet Müdürüyle temasta olduklarını, böyle bir teşebbüse girmeleri halinde top­luluğun kontrolden çıkacağını ve daha taşkın olaylar olacağını söylediğini (101) ifade etmiştir.

Vali ise, mezhep çatışması çıkması ihtimali üzerinde durduğunu (102) Kültür Merkezinde oluşacak bir çatışmanın otomatik olarak şehirde mezhep çatışması meydana getireceğini, (103) Kültür Merkezinde meydana gelecek çatışmada birkaç kişinin ölmesinin bile kentin birbirine girmesi için yeterli olacağını, (104) eylemci grubun kontrol altında tutulması ve özellikle dağı­tılmaması için özen gösterdiklerini (105) ifade etmiştir.

Öte yandan bir basın temsilcisi gazetesinin yazı işleri müdürünün de bulunduğu bir büro­dan Emniyet Müdürünün telefonla Vali'yi arayarak durumun vahim olduğunu söylediğini ve topluluğun dağıtılması için yetki istediğini; Vali'nin "hayır bekleyeceksiniz" dediğini (106) be­yan etmiştir.

Ancak, Emniyet Müdürü, Vali'nin kendisine engel teşkil eden bir konuşma yaptığını zan­netmediğini (107) ifade etmiş; öte yandan telsiz konuşmaları incelendiğinde Emniyet Müdürü­nün saat 17.45'ten sonra 2. kanaldan Vali'yi arayarak Madımak Otelinin önündeki kalabalığın gitgide arttığı, Tugaydan takviye kuvvet talep ettiği ve zor kullanmak istediği, Vali'nin de "Zor kullanın" talimatını verdiği anlaşılmıştır. (108)

Ayrıca, irdeleneceği gibi Sivas'ta mezhep çatışmasına yönelik bilinen bir kutuplaşma ve gerilimin var olduğuna dair hiçbir istihbari bilgi gelmediği görülmüş; olayların meydana geldi­ği esnada bile mezhep çatışması olduğu yolunda bir delil ve emare olmadığı gibi, aksine olay­lar esnasında bu boyutun oluşmadığı yönünde beyanatlar olmuştur. (109)

Emniyet Müdürünün yangın çıkmadan önce topluluğun dağıtılması için tazyikli su sıkma niyetiyle itfaiye istemiş olması (110) topluluğun özellikle dağıtılmadığı görüşüyle çelişmektedir.

Emniyet Müdürü "saat 19.00'a kadar hiçbir güçlüğümüz yoktu" dediğine göre bu zama­na kadar Tugay Komutanının Vali'den talep ettiğini söylediği gibi, zor kullanarak ve eylemcile­rin elebaşlarını gözaltına alarak eylemcilerin dağıtılması imkân dahilindedir.

Ayrıca, sis bombası ya da göz yaşartıcı bomba kullanılmak suretiyle eylemcilerin dağıtıl­masının da mümkün olacağı açıktır. Bu husus bütün ilgililere ısrarla sorulmuş, net bir cevap alınamamış; Vali, göz yaşartıcı bombanın var olduğunu, bomba kullanılmasıyla ilgili emir verilmediğini, emniyetin elindeki bombanın hangi türde olduğunu bilmediğini, bu bombanın açık mekânlarda etkili olmayacağı söylendiği gerekçesiyle bu konuda emir verilmediğini söylemiş­tir. (111)

Öte yandan Emniyet Müdürünün son anda düşündüğü gibi, eylemcilerin tazyikli su sık­mak suretiyle dağıtılması da mümkün olduğundan, yangından kısa bir süre önce itfaiye isten­miş, ancak ayrıca ayrıntılı olarak irdeleneceği gibi itfaiyenin getirilmesinde de başarılı oluna­mamıştır.

Komşu ilçe ve illerden ve Ankara'dan talep edilen yardımların ulaşmasının beklendiği sı­rada eylemcilerin dağıtılması yönünde hiçbir çabanın son ana kadar gösterilmediği, bütün çabaların topluluğun bir arada tutulması için harcandığı; bunun da bir mezhep çatışması çıkabi­leceği şeklindeki hatalı bir değerlendirmeden ileri geldiği anlaşılmaktadır.

Ancak, otel yandıktan ve Aziz Nesin kaçırıldıktan sonra taşkınlıklarının zirvesinde olan eylemcilerin en kalabalık oldukları sırada Vilâyet önüne yönelmeleri üzerine Vilâyette Vali'nin yanında bulunan Alay Komutanının Alayda tuttuğu yedek time telsizle talimat vermesi ve sözkonusu timin 3 dakika içerisinde havaya ateş ederek Vilâyetin önüne gelmesi; bunun üzerine topluluğun kaçışmaya başlayarak kısa sürede dağılması (112) eylemcileri dağıtmanın zor olma­dığını göstermektedir. Bilahare meydana gelen gelişmelere bakıldığında da eylemcilerin olayın başlarında dağıtılması halinde daha büyük olayların çıkacağı ve kontrol edilemeyeceği şeklindeki savunmasının yersiz olduğu anlaşılmaktadır.

  1. Oteldeki Misafirler ve Misafirlerin Tahliye Edilmemesi :

Eylemcilerin otelde kalanlar hakkında ne kadar bilgiye sahip oldukları ve oteldeki misa­firlerin uzun süre boyunca neden tahliye edilmedikleri dikkatle tahlil edilmesi gereken hususlardır.

Prof. Cevat Geray, Aziz Nesin ve diğer arkadaşlarıyla Zara ilçesine gitmeyi planladıkları­nı, bunun bir güvenlik konusu olduğu için saat 11.30'da bilgi vermek ve Aziz Nesin'e araba sağlanmasını temin etmek maksadıyla Vilâyete gittiğini, fakat araba sağlanmasında başarılı olunamadığını (113) söylemiştir.

Ancak, Vali, kendisi Tugayda iken, yemek esnasında kendisine Aziz Nesin'in Zara Gölü­nü görmek için oraya gitmek istediğinin söylenildiğini, kendisinin de "gitsin, koruyun" dediğini, (114) Aziz Nesin'in Zara'da olduğunu bildiği için Zara Emniyet Amiri ve Kaymakamlığı­na talimat verdirerek "Aziz Nesin'in orada korunmasını, kente gelmemesini" istediğini, fakat daha sonradan Aziz Nesin'in "yorgunum" diyerek otele çıktığını öğrendiğini (115) beyan etmiştir.

Aziz Nesin'in yanında 50 kişinin otelde kalan misafirler olduğu diğer kişilerin de olayla­rın başlaması üzerine otele toplanan bazı gençler olduğu anlaşılmıştır. (116)

Otelin eylemciler tarafından taşlanmaya başlaması ile birlikte içerdeki misafirlerin dışarı­ya bakan odalardan çekilip merdiven boşluğunda bekledikleri, (117) misafirlerin pencereden bakmalarının tahrik olması endişesiyle engellendiği (118) ifadelerden anlaşılmaktadır.

Bu değerlendirmenin yanında, otelden kurtulanlardan biri olan Arif Sağ'ın "Eylemcilerin otelde ne kadar kişinin kaldığını bilip bilmediği konusunda kesin bir izlenime sahip olmadığı" şeklindeki ifadesi; (119) ayrıca, Asayiş Şube Müdürünün "Otelde o kadar insan olduğunu bilmediğini" (120) söylemesi dikkate alındığında Aziz Nesin'i hedef alan eylemcilerin oteldeki diğer misafirlerin kaç kişi olduklarından haberdar olup olmadıkları sorusu gündeme gelmektedir.

Bununla beraber Vali ve diğer ilgililerin otelde kalan misafir ve sanatçılardan haberdar olduğu (121) anlaşılmaktadır.

Vali, otelin sahibinin henüz otel sarılmaya başlamadan önce Vali Yardımcısına gelerek ey­lemcilerin ileride otelindeki konuklara yönelik bir saldırıda bulunabileceği, otelinin tahrip ola­bileceği düşüncesiyle otelin tahliyesini talep ettiğini; bu durum kendisine iletilince uygun bul­duğunu, derhal 2 otobüs ve bir görevli gönderilmesini, sanatçıların otobüslere binerek Yozgat istikametine gönderilmelerini istediğini, oteldeki konuk ve sanatçılara Turizm Müdür Yardım­cısı vasıtasıyla bu bilginin tebliğ edildiğini, oteldekilerin de toplanarak "Bunu kendi aramızda konuşalım" dediklerini; Müdür Yardımcısının "Siz Sivas'ı bilmezsiniz, burada olaylar birdenbire patlak verir, büyür. Bunu kendi aranızda fazla tartışmayın, burayı hemen terk edin. Biz de size yardımcı olalım." dediğini, bunun Üzerine "biz bunu aramızda konuşalım, Vali'ye kararımızı ileteceğiz." dediklerini, ancak toplantının uzun sürdüğünü ve kendisine bir kararın ulaşmadığını (122) ifade etmiştir.

Prof. Cevat Geray saat 16.00 sıralarında bir kişinin turizm tesisinin mahfolacağı iddiasıy­la otelden çıkmalarını istediğini, otobüsten bahsedilmediğini, toplantı yapan arkadaşları fikri­ni sorduklarında güvenlik önlemleri alınması halinde çıkmalarının en doğrusu olacağını söyle­diğini, kendisinin saat 17.00'ye doğru Vali'ye telefonla ulaştığını; otelden çıkmak istediklerini bunun için güvenliklerinin sağlanmasını istediğini; ancak Vali'nin kendisine "gerekli takviye gelmedikçe çıkmanızı tavsiye etmem. Çünkü, güvenliğinizi sağlayamam." "takviye bekliyoruz, sabırlı olun kurtaracağız." (123) dediğini kendilerine tahliye edilmeleri yönünde bir talep gelmediğini (124) beyan etmiştir.

Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı otel önünde eylemcilerin küçük gruplar halinde toplanmaya başladığı sırada otelden çıkıp, slogan atanların arasından geçerek Vali'ye ulaştığını, telefonla kendilerine ulaşamadıklarını, can güvenliklerinin tehlikede olduğunu ilettiğini ve otele döndüğünü, taş atılmaya başlanması üzerine toplantıyı yarıda kesip koridora taşındıklarını, bu arada görevini bilmedikleri bir kişinin ısrarla kendilerine "sizi buradan çıkaralım" dediği­ni, otobüs gönderilmediğini, öyle bir durum olması halinde çıkmalarının mümkün olabilece­ğini (125) beyan etmiştir.

Arif Sağ ise tanımadıkları bir kişinin kendilerine "sizi otobüslerle götürelim" dediğini, (126) bu kişiye güvenemediklerini, çünkü resmî bir tebliğin kendilerine gelmediğini; Valilikten, "arkadaşlar yukarıda toplansınlar, bir arada olsunlar biz kurtaracağız, yardım bekliyoruz" şek­linde bir bilgi geldiğini (127) ifade etmiştir.

Vali, otele yönelik o anda hiçbir emare olmadığı için zorla tahliyeye karar vermediklerini (128) saat 16.00'da otelin sarılmasından sonra artık misafirleri otelden boşaltma imkânını da kaybettiklerini, (129) oteldeki görevliler çıkartılırken diğer sanatçı ve edebiyatçıları da çıkar­mayı göze alamadıklarını, toplumun her çıkan insanı parçalayacak kadar çığırından çıktığını, dolayısıyla misafirleri otelde muhafaza ederek topluluğu gelecek yeni güçlerle birlikte dağıt­mayı hedeflediklerini (130) söylemiştir.

Yukarıdaki ifadeler karşılaştırıldığında ortaya çıkan çelişkiler bir tarafa bırakılarak, Pir Sultan Abdal Derneği Başkanının otel kapısından çıkıp Vali ile görüşerek geri dönebilmesi, Dernek Başkan Yardımcısının, tansiyonun zirvede olduğu, alevlerin oteli sardığı sırada otelin ön kapısından çıkarak kurtulabilmesi (131) dikkate alındığında oteîdekilerin bu yolla tahliyesi­nin imkânsız olmadığı görülmektedir.

Ote yandan tahliyeye karar verilmesi halinde de ne yapacağı konusunda emir alan mevcut askerle bunun gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu ortadadır.

Otelde kalan kişilerin linç edilme ya da yangın çıkma ihtimali karşısında nasıl tahliye edi­lebilecekleri yönünde saatler boyunca hiçbir fikir sarfedilmediği; sadece dışardan gelecek kuv­vetle kalabalık dağıtılarak otelin tahliyesinin beklendiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca, yangın başladıktan sonra otelde güvenlik görevlisi olarak tek başına kalan bir ko­miserin kişisel çabaları sonucu otelin 2 nci katından yan tarafta bir partiye ait olan binaya ge­çiş olduğu öğrenilmiş ve son dakika da 31 kişi bu yolla kurtarılmıştır. (132)

Misafirlerin otelin ön kapısından çıkarılışı söylenildiği gibi çok büyük risk taşısa bile mi­safirlerin tamamının 31 kişinin kurtarıldığı yoldan kurtarılabileceği; hatta bitişikteki parti bi­nasının tam üstündeki dairenin balkonundan da tahliye edilebilecekleri Komisyonumuzca tes­pit edilmiştir.

Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı 109 nolu odanın bitişiğinde sadece yukarıyı gören 15-20 metrekarelik bir alan bulunduğunu, buradan bitişikteki bir partiye ait binaya geçilebilmesinin mümkün olduğunu; ayrıca bunun tam üstündeki dairenin balkonundan da kurtulmanın mümkün olduğunu, bu durumu içerde görevli komisere ileterek Emniyete bildirmesini söylediğini, bu­nun anonsunun yapıldığını, ancak, Emniyetçe yerine getirilmediğini (133) beyan etmiştir.

  1. İtfaiyenin Durumu ve Yangının Önlenememesi :

Vali, emniyetten gelen öneri çerçevesinde eylemciler üzerine su sıkmak niyetiyle tahminen saat 18.00-18.15 sıralarında itfaiye istediklerini, polisin itfaiyenin hareket etmediğini bildir­mesi üzerine Belediye Başkanını arayarak itfaiyeye emir vermesini talep ettiğini, Başkanın da kendisine bu grubun dükkan ve işyerlerinde yangın çıkarabileceğini, suyun şu anda kullanıl­ması halinde yangın ihtimaline karşı tedbirsiz kalınacağını ifade ettiğini ve kesin bir cevap vermediğini beyan etmiştir. (134)

Belediye Başkanı ise "itfaiye araçlarının topluluğu su sıkarak dağıtmasının istendiğini, önce kendisinin bundan haberdar olmadığını, Vali'nin bilahare kendisine telefon ettiğini ve kendisi­nin 'mutlaka müdahale edilsin' dediğini" ifade etmiştir. (135)

Olay tutanağına göre toplulukta yakma isteği belirmesi üzerine Emniyet tarafından saat 19.20 sıralarında itfaiye tekrar istenmiş, verilen emir üzerine itfaiye meydandan Atatürk Cad­desine giriş yapmış, ancak ilerlemesi topluluk tarafından durdurulmuştur. (136) Ancak, telsiz kayıtları incelendiğinde bir çelişki ortaya çıkmakta ve topluluğa tazyikli su sıkmak için itfaiye­nin saat 18.15'te değil, saat 19.20'den sonra istendiği görülmektedir. (137)

Olay tutanağına göre saat 19.50 civarında yangının başlaması üzerine tekrar itfaiye isten­miş, (138) Vali'ye göre itfaiyenin hareket etmediği kendisine anons edilmiş; kendisi de Belediye Başkanını arayarak araçların yakıldığını, yangının önlenmek zorunda olduğunu söylemiştir. (139) Vali, Belediye Başkanının kendisine topluluğun itfaiyeyi engelleyerek otelin önüne ulaş­masını engellediğini bildirmesi üzerine bu defa polisi arayarak itfaiyenin olay yerine ulaşması için zor kullanmaları talimatını verdiğini (140) beyan etmiştir.

Belediye Başkanı yangın çıktığı haberi gelmesi üzerine tekrar ne pahasına olursa olsun müdahale edilmesi ve olay mahalline ulaşabilmek için mümkün olan bütün yolların kullanıl­ması talimatını verdiğini ifade etmiştir. (141)

Saat 19.50'de istenilen itfaiye bu defa dört yoldan Atatürk Caddesine giriş yapmış, bu arada topluluk tarafından itfaiye yeniden engellenmiş polis tarafından yanan arabanın benzin deposunun patlayacağı, otel içinde polis ve vatandaşların kaldığı söylenerek otel önü Atatürk Caddesi üzerine kadar geri çektirilmiş ve yangına müdahale olay tespit tutanağına göre saat 20.05'te gerçekleşebilmiştir. (142)

Yangın henüz başlamadan önce Belediyeye ait itfaiye araçlarının olay mahalline yakın bir mevkide hazır beklediği video görüntülerinden ve belgelerden anlaşılmaktadır. (143)

İtfaiye araçlarının olaya müdahalesinin eylemciler tarafından engellendiği, itfaiye araçla­rının önüne yatanların olduğu, görevlilere saldırıldığı ve bir aracın kapısının kırıldığı şeklinde ifadelerle karşılaşılmıştır. (144) Engellemeler sebebiyle kalabalığın güvenlik görevlilerince yarı­larak itfaiyenin anında yangına müdahalesi sağlanamamıştır.

Vali, Tugay'dan en çok itfaiyenin otel önüne getirilmesini beklediğini, ancak bunun sağla­namadığını beyan etmiş, (145) Emniyet Müdürü de yangın başladıktan sonra itfaiyenin gelişindeki eylemcilerin engellemesinden kaynaklanan 12 dakikalık gecikme meydana geldiğini söy­lemiştir. (146)

Sivas'ta Belediyeden başka bazı kamu kurum ve kuruluşlarının da itfaiyeye sahip olduğu (147) bilinmektedir.

Otel önünde başlayan yangın için olay öncesinden düşünülerek herhangi bir tedbir alınmamış, bir merdivenli araç, su sıkmak için 2 araç ve birkaç tane su tankeri olan Belediye İtfai­yesi dışındaki itfaiyelere talimat verilmemiş; otele atılan alevli paçavraları içerde biriktirdikleri su kovalarında söndüren misafirlerin çabaları (148) otel önündeki otoların alev alması ile artık sonuçsuz kalmıştır.

Belediye İtfaiyesine ait yangın merdiveninden yararlanılarak Aziz Nesin'in kaçırılışının ar­dından, topluluk otel önünden ayrılarak Vilâyete yönelmiş, bu fırsattan yararlanılarak otel it­faiye erleri ve güvenlik güçleri tarafından boşaltılmaya başlanmış (149) daha sonra hastahaneye kaldırılanların büyük bir kısmının zehirli dumandan boğularak ölmüş olduğu görülmüştür.

  1. "Ozanlar Anıtı"nın Kaldırılışı:

Pir Sultan Abdal Heykeli olarak algılanan ozanlar anıtının kaldırılması yönünde toplu halde slogan atan eylemciler (150) daha önce de Kültür Merkezinden dönerken heykele saldırarak yıkma teşebbüsünde bulunmuştur. (151)

Atılan sloganlar üzerine heykelin kaldırılması teklifi kendisine ulaştırılan Vali önce heyke­li Kültür Bakanlığının diktiği gerekçesiyle bu teklife olumsuz karşılık vermiş, (152) ancak hey­kelin kaldırılması halinde eylemcilerin ikna olacağı ve otel çevresindeki ablukanın kalkacağı düşüncesinin kendisine iletilmesi üzerine, heykelin Belediyenin bir deposuna kaldırılması tali­matını verdiğini (153) ifade etmiştir.

Telsiz konuşmalarından, Emniyet Müdürüne heykelin Belediyenin bir kepçesiyle söküle­rek depoya kaldırılmak üzere bir kamyona yüklendiğinin söylendiği, Emniyet Müdürünün de heykeli gören kalabalığın heykelin peşine takılarak dağıtabileceği mülahazasıyla, heykelin hal­kın ortasından görünerek geçirileceği ve Belediye Garajına götürüleceği, heykelin Vilâyetin önüne doğru getirilmesi talimatını verdiği (154) anlaşılmaktadır.

Bununla beraber heykelin getirilişi tahmin edilen sonucu vermemiş; heykel bazı eylemciler tarafından kamyondan indirilerek Vilâyetin önünden otel önüne doğru sürüklenmiş, yakılmış, bu arada oluşan yoğun hareket ve dalganın etkisiyle polisin eylemcilerle otel arasında oluştur­duğu zincir kopmuş; bunun üzerine otele doğru geri adım atan polis tekrar barikat kurmuştur.(155)

Görüldüğü üzere heykelin getirilişinin ardından daha önce eylemcilerle otel arasındaki ge­niş boşluk da büyük ölçüde doldurulmuş; bundan sonra alınabilecek tedbirleri daha fazla zor­laştıracak bir durum ortaya çıkmıştır.

  1. Olaylardan önce Alınan Tedbirlerin Yetersizliği :

Emniyet Müdürü olaydan önce böyle olaylar olabileceği yönünde Millî İstihbarat Teşkila­tından kendilerine herhangi bir bilgi gelmediğini, kendilerinin 30.6.1993 akşamı bütün Şube Müdürleriyle toplanarak bazı tedbirler aldıklarını, ellerine ulaşan bir bildiriyi değerlendirdik­lerini, Pir Sultan Abdal Şenlikleri dolayısıyla daha dikkatli tedbirler alındığını, Ayrıca Cuma günü camiilerin içerisinde ve civarında ekipler görevlendirdiklerini (156) beyan etmiştir.

Vali'nin ifadesinden 100 kişilik komando bölüğü ve özel harekat timinin Divriği, Zara ve İmranlı yöresindeki PKK ile ilgili bir operasyonda görevli olduğu (157) anlaşılmaktadır.

Bu durumda olay günü Vali'nin raporuna göre çevre il ve ilçelerden ve Tugay Komutanlı­ğından gelen yardım dışında Emniyet Müdürlüğünde 150, İl Jandarma Komutanlığında da 55 kişilik kuvvet olduğu (158) görülmektedir.

Şu halde İlde düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerinin hassas olduğu bilinmesine ve Aziz Nesin'in gelişinin belirli bir gerginliği tırmandırdığının anlaşılmasına rağmen, Sivas'ın geçmişteki tecrübeleri, ayrıca önemli miktarda bir kolluk kuvvetinin bir operasyonda olduğu da dik­kate alınarak şenlikler başlamadan önce kuvvet takviyesinin istenmemiş olması olaylardan ön­ce alınan tedbirlerin yetersiz olduğu sonucunu doğurmaktadır.

  1. Alınan Tedbirlerin ve Kuvvetlerin Koordinasyonunun İyi Yapılamaması :

Olayların başlaması üzerine Tugay Komutanlığından yardım isteyen Vali aynı şekilde komşu il ve ilçelerden de yardım istemiş ve olayların gelişimi içerisinde bu yardımlar ulaşmaya başla­mıştır.

Vali, polis ve askerin görev alacağı yerlerin takdirinin Tugay Komutanı tarafından yapıldı­ğını, (159) Tugay Komutanı da polis ve jandarmanın yeterli olmadığı gerekçesi kendisine ulaş­tığı zaman "Hükümet meydanını ben emniyete alırım" dediğini, Kültür Merkezine kuvvet gön­derildiğini (160) ifade etmiştir.

Vali'nin beyanına göre Tugay Komutanlığından acemi askerlerin sevkinin ancak saat 19.45'te gerçekleştiği, (161) ancak olay yerine gelen askerin otel önünde toplanan kalabalığın arka kıs­mında ne yapılacağını bilmeden beklediği, yangın çıkıncaya kadar bu durumun devam ettiği video kayıtlarından anlaşılmaktadır.

Tugay Komutanı, Komisyonumuz üyelerinden birinin "Polis müdahale emrini almadığı için asker de nereye, ne müdahale yapılacağını kararlaştıramadı" şeklindeki değerlendirmeye katılmış ve kendisinin Vali'ye birkaç defa neden eylemcilere müdahale etmediklerini sorduğu­nu (162) beyan etmiştir.

Emniyet Müdürü olaylar geliştikçe pratik çözümler bulmaya çalıştıklarını, (163) çok hızlı gelişen olayların kendilerine bir değerlendirme ve düşünme fırsatı vermediğini, (164) buradaki organizasyonun Vali tarafından yapılması gerektiğini (165) ifade etmiştir.

Görüldüğü gibi olayların ne şekilde gelişebileceği, mevcut ve gelmekte olan kuvvetlerin nasıl görevlendirilmesi gerektiği, tedbirlerin ne şekilde alınması icab ettiği yönünde bir koordi­nasyon yapılmamış; olaylar boyunca polis, eylemcileri zincir ve barikat oluşturarak bir arada tutmaya çalışmış; asker, Hükümet Meydanı ve Kültür Merkezi önünde görev almış; yangının hemen öncesinde otel önündeki kalabalığın arka tarafına gelen acemi erler de nasıl bir müda­halede bulunacakları yönünde bir emir almamışlardır.

C) OLAYLARIN TAHLİLİ :

  1. Eylemcilerin Sosyal Kültürel Durumu :

Sivas olayları esnasında çekilen video kasetleri izlendiğinde (166) eylemleri ilk başlatan grubun tamamına yakınının gençler ve çocuklar olduğu, zaman geçtikçe topluluk içerisinde sakallı tiplerin belirmeye başladığı, otel önünde biriken ve kalabalıklaşan grup içerisinde ileri yaşlardaki kişilerin artış gösterdiği, ancak devamlı slogan atan aktif eylem halindeki grubun büyük çoğunluğunun yine gençler olduğu görülmektedir. Video kasetlerindeki görüntüler, ba­zı ifadelerle Paşa Camiinden harekete geçen grubun 10-20 yaşlarında gençler ve çocuklardan oluştuğu şeklindeki beyanları desteklemektedir. (167)

Öğrenci yurtları kapalı olduğu halde bazı öğrencilerin olaydan önce otobüslerle getirtilip olaya iştiraklerinin sağlandığı şeklinde iddialarla karşılaşılmış; konu araştırılmış; Sivas'ta okullar kapalı olduğu için yurtların boş olduğu; ancak 27 üniversite öğrencisinin sınavları dolayısıyla yurtlarda kaldığının Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan denetim ile tespit edildiği; Sivas'ta in­celemeler yapıldığı zamana kadar, gözlem altına alınanlar arasında bu yurtlarda kalanların da var olup olmadığına dair bir bilginin gelmediği (168) anlaşılmıştır.

Öte yandan konu Vali'ye de sorulmuş; Vali, Belediyenin işlettiği Çermik Kaplıcasına bir­ kaç otobüsle bir grubun gelip burada gizlendiği ve olayları onların başlattığı yolunda bir söy­lentinin kendisine ulaştığını; bu konuda MİT ve diğer istihbarat birimlerine görev verdiğini; ancak bu söylentiyi teyit edecek bir bilginin kendisine ulaşmadığını ifade etmiştir.

  1. Olay Öncesinde Dağıtılan Bildiriler :

Olaydan iki gün önce 30.7.1993 Çarşamba günü dağıtılan "Müslüman Kamuoyuna" baş­lıklı, "Müslümanlar" imzalı, başlığı ve imzası el yazısıyla, metni daktiloyla yazılmış olan tek sahifelik bildiride Aziz Nesin'in Selman Rüşti'nin Figüranlığına soyunduğu, Peygambere ve Kur'an'a dil uzattığı; Selman Rüşti müslümanların az olduğu bir ülkede sokağa çıkamazken Aziz Nesin'in Vali tarafından davet edildiği şeklinde gün belirtilmemekle beraber bir eylem ya­pılması gerektiği belirtilmektedir. (169)

Öte yandan 1.7.1993 Perşembe günü matbaada basıldığı anlaşılan aynı mahiyette bir bil­diri daha dağıtılmış; (170) her iki bildiri üslup ve kullanılan ifadeler açısından karşılaştırıldık­larında cümlelerin çoğunun aynı olduğu görülmüş; bildirilerin aynı kişi tarafından yazılmış oldukları kanaati hâsıl olmuştur.

Vali, sağ kanatta seyrek, sol kanatta sık olmak üzere bu tür bildirilerin belli günlerde sü­rekli dağıtıldığını; bir gün önce asayiş saatinde Emniyet Müdürü tarafından bu bildirilerin kendisine ulaştırıldığını, MİT'ten kendisine hiçbir bilginin gelmediğini (171) ifade etmiştir.

Emniyet Müdürü de Çarşamba günü dağıtılan bildiriden haberleri olduğunu, bir kaç esnafın kapısının altına atıldığını, Perşembe günü dağıtılan bildiriden haberleri olmadığını, bu mahiyette bildirilerin sağdan ve soldan zaman zaman dağıtıldığını; burada sözkonusu olan bil­dirilerin menşei hakkında istihbarat birimlerinden bir bilgi gelmediğini, kendi istihbaratları­nın da bunu tespit edemediğini (172) beyan etmiştir.

Millî istihbarat Bölge Müdür Yardımcısı, olayla ilgili olabilecek bütün dernek ya da şahıs­lara yakın çevreleri talimatlandırarak bahsi geçen bildiriyi kimlerin dağıttığını, olayı kimlerin başlattığını araştırdıklarını ancak tatmin edici bir cevap alamadıklarını (173) söylemiştir.

Sivas'ta yapılan incelemeler sırasında bazı kişilerin her iki bildiriden de haberdar olduk­larını söylemelerine rağmen (174) Emniyet Müdürünün yalnızca Çarşamba günü dağıtılan bildiriden haberdar olduklarını söylemesi; Cumhuriyet Başsavcısının da olaydan bir gün önce da­ğıtılan bildiriden 3-5 tane ele geçtiğini, iki gün önce, yani Çarşamba günü dağıtılan bildirinin Bosna-Hersek'teki olayları protesto için kaleme alındığını söylemesi (175) büyük bir istihbarat eksikliğinin var olduğunu göstermesinin yanında, alınan istihbaratın ilgili birimlere ulaştırıl­masında çok büyük ihmaller olduğunu da açığa çıkarmaktadır.

  1. Atatürk Büstü :

Atatürk Büstünün yerinden söküldüğü veya düşürüldüğü görülmüşse de bunun nasıl, ne zaman ve ne şekilde yapıldığı hususunda Komisyonca sağlıklı bilgi elde edilememiştir.

SONUÇ:

Komisyonumuz ayrıntıları yukarıda verilen araştırma ve incelemeler sonucunda;

  1. Sivas'ın sosyal yapısının hassas olduğu,
  2. Aziz Nesin'in Sivas'a gelişinin duyurulmasıyla beraber bu kişinin kamuoyu tarafın­dan bilinen fikirlerinin Sivas'ta olaydan bir hafta öncesinden başlayarak basın tarafından işlenmesinin belirli bir gerginliği tırmandırdığı,
  3. Pir Sultan Abdal etkinlikleri dışında, amacı aşan bazı faaliyetlerin tansiyonun yükselmesine sebep olduğu,
  4. Vali aleyhinde oluşturulan kamuoyunun etkisiyle tepkilerin Vali'ye de yönlendirildiği
  5. Kısa süre içerisinde oluşan mevcut gerilimli atmosferin olay öncesi dağıtılan bildirilerle körüklendiği,
  6. Olayın vukuu esnasında topluluğun mevcut gerginlikten yararlanmak isteyen provokatörler tarafından kışkırtılarak yönlendirildiği,
  7. Protesto şeklinde başlayan olayların topluluk dağıtılarak engellenmemesi üzerine zamanla eylemcilerin olaya iyice konsantre olduğu, mesai çıkışı sonrasında topluluğun büyümesi üzerine kontrolden çıktığı,

Tespitini yapmıştır.

Komisyonumuz ayrıca;

  1. Olayların öncesinde, başlangıcında, gelişmesinde ve müessif bir şekilde sonuçlanmasında İl'deki yöneticilerin basiretsizliği, kararsızlığı ve aczinin bulunduğunu,
  2. İl yönetimindeki idarecilerin olayın mezhep çatışması neticesini vereceği şeklindeki hatalı bir değerlendirme yaparak, yeterli güç olduğu halde uzun süre eylemcileri durdurarak dağıtmadığını; eylemcileri bir arada tutmaya özen göstererek eyleme iyice şartlanmalarına yol açtığını,
  3. Mesai çıkışından sonra topluluğun iyice kalabalıklaşacağı tahmin edilerek önceden tedbir alınmadığını,
  4. Olay boyunca Aziz Nesin'in hedef seçildiğinin bilinmesi ve daha sonra Aziz Nesin'in Madımak Otelinde kaldığının eylemciler tarafından anlaşılmasına rağmen Aziz Nesin ve Madımak Otelinde bulunan misafirler için tedbir alınmadığını ve buradaki misafirlerin çok deği­şik yollarla tahliyesi mümkünken bunun gerçekleştirilemediğini,
  5. Otel önünde yangın çıkarılabileceğine dair bazı belirtiler oluşmasına rağmen bu konuda daha önceden tedbir alınmadığı ve diğer kamu kuruluşlarına ait itfaiyelerin devreye sokulmadığını,
  6. Yanlış bir değerlendirmeyle topluluğu teskin edeceği düşünülerek "Ozanlar anıtının" sökülmesi ve topluluğun göreceği yöne getirilmesinin eylemcilerin daha fazla taşkınlaşmasına ve otel önündeki barikat yarılarak otel önünün iyice daralmasına yol açtığını; böylece alınabile­cek tedbirlerin tamamen zorlaştığını,
  7. Olaylar öncesinde önemli miktarda güvenlik gücünün Sivas dışında bir operasyonda bulunması sebebiyle tedbir alınarak kuvvet takviyesinde bulunulması gerektiği halde bunun yapılmadığını,
  8. Olayların başlamasından sonra mevcut kuvvetlerle çevre il ve ilçelerden gelen kuvvet­lerin koordinasyonunun ve alınabilecek tedbirlerin organizasyon ve yönetiminin iyi yapılama­dığını, olaylar boyunca tamamen öngörüsüz hareket edildiğini,
  9. Kongre binası önündeki Atatürk büstünün düşürüldüğü veya söküldüğü tespit edilmişse de bunun nasıl, ne zaman ve ne şekilde düşürüldüğü veya söküldüğü hususunda sağlıklı bilgi elde edilemediğini,
  10. Olayların ardından Savcılık ve Emniyetin kapsamlı ve etkin bir soruşturmaya geçtiğini, olayları geliştirip tahrip eden grup ve kişilerin Savcılıkça önemli ölçüde tespit edilip hak­larında kanunî takibata başlandığını; halen 192 kişi hakkında dava açıldığını, 110 kişinin tu­tuklu, 2 kişinin gıyabi tutuklu olduğunu; 5 kişinin aranmakta olduğunu ve teşhislerin devam ettiğini

  1. 11. Sivas halkının Devletimizin yanında ve destekleyicisi olduğunu, tahrik ve provokas­yonlarla çıkan olayların önlenememesinin Sivas'taki yöneticilerin hatası ve tedbirsizliğinden kaynaklandığını; ayrıca istihbaratın yetersiz olduğunu, istihbarat birimleriyle yönetim arasın­daki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi gerektiğini,

Tespit etmiştir.

Komisyonumuz yaptığı temaslar ye incelemeler sonucunda Sivas'ta meydana gelen ve mil­letimizi derin üzüntüye boğan bu insanlık dışı olaydan inancı ne olursa olsun Sivas'ta yaşayan insanlarımızın büyük üzüntü duyduklarını ve Sivas'taki sağduyu sahibi insanlarımızın bu ola­yın dışında olduklarını; olayı bir mezhep çatışması olarak gösterme çabalarından vatandaşla­rımızın son derece rahatsızlık duyduklarını tespit ve müşahade etmiştir.

Sivas'ta meydana gelen olayların ne başlangıcında ne de sonunda bir mezhep çatışması mevcut olmadığı gibi, olaylar sırasında da böyle bir sosyal gerilim yaşanmamış; ancak olaylar­dan sonra bazı kişi ve örgütlerin bu olaydan istifade ederek bir mezhep çatışması oluşturmak maksadıyla provokasyonlara giriştikleri, başarılı olamadıkları anlaşılmış; şu anda Sivas'ta ha­yatın huzur ve sükunet içinde geçtiği görülmüştür.

Olaylara katılanlar arasında küçük bir provokatör grubun var olduğu anlaşılmakla beraber bu grubun örgütsel bağlantılarının bulunup bulunmadığı; varsa ne olduğu hususunda ke­sin bir delil elde edilememiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğunu; kimsenin düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamayacağını garanti eder ve herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu söyler.

Düşünce ve kanaat hürriyetinin de hiçbir kimseye başkalarının fikir ve inançlarına haka­ret etme şeklinde kullanılamayacağı açıktır.

Komisyonumuz; 37 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan menfur ve müessif olayın hiçbir haklı gerekçesi olamayacağı inancıyla şiddetin her türüne karşı olduğunu ve bu müessif olayı şiddetle kınadığını ifade eder; işbu raporu Genel Kurula sunulmak üzere ekleriyle beraber Yüksek Başkanlığa saygıyla arz eder.

Başkan
Osman Seyfi
Nevşehir
Başkanvekili
Nami Çağan
İstanbul
(Muhalefet Şerhi Eklidir.)
Sözcü
Mehmet Cemal Öztaylan
Balıkesir
(Muhalefet Şerhi Eklidir.)
Kâtip
Haydar Oymak
Amasya
(Karşı Oy Gerekçem Ektedir.)
Üye
Mustafa Kul
Erzincan
(Muhalefet Şerhim İlişiktedir.)
Üye
İsmail Köse
Erzurum

Üye
İbrahim Yaşar Dedelek
Eskişehir
Üye
Bülent Akarcalı
İstanbul
Üye
Münir Doğan Ölmeztoprak
Malatya
Üye
Kadir Bozkurt
Sinop
Üye
Abdullatif Şener
Sivas
(Muhalefet Şerhim Eklidir.)
Üye
Fahrettin Kurt
Trabzon