Sedat Bucak ve Mehmet Ağar hakkındaki Susurluk fezlekesi
DAVACI: K.H.
SANIK: 1- SEDAT EDİP BUCAK, İsmail Hakkı oğlu, 1960 D.'lu. Siverek ilçesi nüfusuna kayıtlı. 20. dönem Şanlıurfa Milletvekili
SUÇLAR: Cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek. Gıyabi tutuklu sanığın gizlenmesine yardım. 6136 S.K. muhalefet.
KANUN MAD.: TCK'nin 313/2-3, 296 ve 6136 S.K. 13/2 Mad.
SANIK: 2- MEHMET KEMAL AĞAR, Zülfü oğlu, 1951 D.lu, Elazığ Merkez nüfusuna kayıtlı, 20. dönem Elazığ Milletvekili.
SUÇLAR: Cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek. Gıyabi tutuklu sanığın gizlenmesine yardım. Görevi suiistimal.
KANUN MAD.: TCK'nin 313/2-3, 296, 240 mad.
OLAYLAR VE İZAHLARI
03.11.1996 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a ait 06 AC 600 plaka sayılı Mercedes marka otomobil, Hüseyin Kocadağ sevk ve idaresinde Kuşadası'ndan hareketle İstanbul iline seyir halinde iken Susurluk ilçesi Uçak Yolu mevkiinde, olay yerinin sol tarafındaki benzinlikten yola çıkan ve aynı istikamette seyir eden Hasan Gökçe sevk ve idaresindeki 20 RC 721 plaka sayılı kamyona, saat 19.15 sıralarında sağ arka yan tarafından çarpmıştır.
Aşırı hızla seyrettiği belirtilen 06 AC 600 plaka sayılı otomobilin bu şekilde kamyona çarpması suretiyle meydana gelen trafik kazasında, otomobil içerisinde ön sağ koltukda oturmakta olan Sedat Edip Bucak yaralanmış, otomobilin arka koltuğunda oturmakta olan Mehmet Özbay sahte kimlikli kişi, Gonca Us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü Hüseyin Kocadağ olay mahallinde ve hastanede ölmüşlerdir.
Bu kişilerden Sedat Edip Bucak'ın Şanlıurfa Milletvekili, Hüseyin Kocadağ'ın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı (Olay tarihinde İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü), Gonca Us'un İzmir'de ikamet eden bir kişi ve Mehmet Özbay'ın bayan arkadaşı oldukları, Mehmet Özbay sahte kimlikli kişinin de Abdullah Çatlı oldukları tespit edilmiştir. (Hüviyet tanıkları, otopsi raporları, cesetlerin fotoğrafları, parmak izleri)
Olay hakkında hazırlık tahkikatı yapan Susurluk C.Başsavcılığı taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet suçundan tahkikatı sürdürdükleri sırada, olayla ilgili olarak basın ve yayın organlarında yer alan haberler ve kamuoyunda oluşan kuşkular üzerine, olayın mahiyetini araştıran İstanbul DGM C.Başsavcılığı görev alanına giren cürüm işlemek için teşekkül oluşturulup oluşturulmadığını tahkik etmek üzere 08.11.1996 tarihli yazı ile Susurluk C.Başsavcılığı'ndan hazırlık evrakını istemiştir.
Susurluk C.Başsavcılığı, taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet vermek suçuna ilişkin evrakı tefrik ederek kendi uhdesinde bırakmış cürüm işlemek maksadıyla teşekkül meydana getirmek suçuna ilişkin evrakı 11.11.1996 tarih ve 1996/961 sayılı görevsizlik kararı ile İstanbul DGM C.Başsavcılığı'na göndermiştir.
İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nca müsnet suçtan yapılan hazırlık tahkikatına esas olmak üzere, öncelikle kaza yapan araçta bulunan kişiler hakkında araştırma yapılmıştır.
Yapılan bu araştırmalarda:
Abdullah Çatlı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gönderilen dosyada mubres bilgi, belge ve bültenlere göre; aslen Nevşehir ili Merkez Kapıcıbay nüfusuna kayıtlı Ahmet ve Remziye oğlu 1956 D.lu olduğu,
- 27.01.1977 tarihinde 6136 S.K.'ye muhalefet, polise ateş etmek suçlarından Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce hakkında işlem yapıldığı ve arandığı,
- 11.07.1978 tarihinde Ankara ilinde Doç. Dr. Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayının faili olarak Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nce hakkında gıyabi tutuklama kararı verildiği,
- 09.10.1978 tarihinde Ankara Bahçelievler semtinde 7 Türkiye İşçi Partisi üyesinin öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Ankara C.Başsavcılığı'nın 1990/44 sayılı gıyabi tevkif müzekkeresi ile arandığı,
- 22.02.1982 tarihinde uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan İsviçre Zürih kentinde tutuklandığı,
- 14.06.1984 tarihinde İsviçre'de polis tarafından ele geçirilen 250 gram eroin olayı ile ilgili olarak İsviçre Bale-Ville Savcılığı tarafından hakkında 06.09.1984 tarihli gıyabi tevkif müzekkeresi düzenlediği,
- 24.10.1984 tarihinde Fransa Paris kentinde Hasan Kurtoğlu sahte kimliği ve pasaportu ile 455 gram eroin maddesi ile yakalanması sebebiyle Paris 10. İstinaf Mahkemesi'nin kararı ile 5 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum edilerek Paris Sanne Cezaevi'nde yattığı,
- 20.03.1990 tarihinde, hapis bulunduğu İsviçre-Bostadel Cezaevi'nden firar ettiği ve bu sebeple İsviçre makamlarınca ve Interpol tarafından kırmızı bülten ile arandığı (777/82-A-210/6 sayılı),
- 05.06.1986 tarihinden 03.08.1994 tarihine kadar 4 kez üçü umumi damgalı, biri hususi damgalı (Yeşil) pasaportları sahte Mehmet Özbay kimliği ile alarak yurtdışına çıkışlarda kullandığı,
- 26.02.1992 tarihinde Şahin Ekli sahte kimliği ile sahte pasaport kullanarak yurtdışına çıkmaya teşebbüs ettiği,
- 25.04.1990 tarihinde İstanbul Beşiktaş Nüfus Müdürlüğü'nden Mehmet Özbay sahte kimliği ile nüfus cüzdanı çıkardığı,
- 18.12.1990 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğü'nden Mehmet Özbay sahte kimliği ile sürücü belgesi çıkardığı,
- Mehmet Özbay sahte kimliği ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden 1996/1136 defter numaralı silah taşıma ruhsatı çıkardığı,
- 31.08.1996 tarihinde Erdek ilçesinde silahla meskun mahalde ateş etmek suçundan yakalandığı ve Mehmet Özbay sahte kimliği ile hakkında yasal işlem yapıldığı ve serbest bırakıldığı,
- Aşağıda ayrıca izah edileceği üzere 28.07.1996 tarihinde İstanbul Sarıyer'de öldürülen Ömer Lütfü Topal'ın, öldürülmesinde kullanılan silah üzerinde parmak izinin bulunduğu,
Yukarda zikredilen eylemlerinin bir bölümü sebebiyle Türkiye'de, yurtdışındaki eylemleri sebebiyle de Interpol tarafından arandığı anlaşılmıştır.
Sedat Edip Bucak Şanlıurfa Milletvekili'dir. Şanlıurfa ili Siverek ilçesinde yerleşik Bucak aşiretinin temsilcisi olarak bilinmektedir.
Hüseyin Kocadağ, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün dosyada mübrez yazılarına göre; olay tarihinde İstanbul Üsküdar Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü olarak görevli bulunduğu, ancak olay tarihinde izinli veya raporlu olmadığı halde il dışına çıkmış bulunduğu, önceki tarihlerde Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Başkanlığı'nda görev yaptığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı anlaşılmıştır. (Ayrıntılı sicil özetleri dosyada bulunmaktadır.)
Gonca Us, İzmir ilinde ikamet etmektedir. Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği ile hissedar olduğu Baysa isimli şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baydar'ın birlikte yaşadığı Arzu Yaman isimli bayanın kız kardeşidir. Kazanın vuku bulduğu tarihten önce Abdullah Çatlı ve Sedat Edip Bucak ile tanışmaktadır. Abdullah Çatlı ile uzun süredir çok yakın ilişkiler içinde bulunduğu tespit edilmiştir.
KAZA YAPAN 06 AC 600 PLAKA SAYILI MERCEDES MARKA ARAÇTA YAPILAN ARAMADA ELE GEÇİRİLEN SİLAHLAR VE BELGELER İLE BUNLARIN NİTELİKLERİ:
I- Susurluk ilçe Jn. Bl. K. görevlileri tarafından araç içerisinde yapılan aramada bulunan silahlar ve mermiler ve özellikleri:
1- Bir adet 21995 numaralı 9x19 mm çapında MP-5 tam otomatik tabanca,
2- Bir adet C. 49952 numaralı 9x19 mm çapında MP-5 tam otomatik tabanca,
3- Bir adedi 20, üç adedi 30 fişek kapasiteli olmak üzere toplam 4 adet MP-5 marka otomatik tabanca şarjörü,
4- Bir adet L. 53461 Z. numaralı 9x19 mm çapında beyaz renkli Baretta marka tabanca üç adet şarjörü,
5- Bir adet B. 17890 Z. numaralı 9x19 mm çapında Baretta marka tabanca ve bir adet şarjörü,
6- Bir adet 930647 numaralı 9x19 mm çaplı Tang marka tabanca ve bir adet şarjörü (Saddam tabir edilen silah),
7- Bir adet A 92571 U numaralı 22 calibre çapında Baretta marka tabanca (ucunda susturucu takılmak üzere kılavuz açılmış), bu tabancaya ait iki adet şarjör ve bu tabancada kullanılmak üzere tadil edilmiş bir adet susturucu ve ayrıca bir adet ham susturucu.
8- 20 adet 22 calibre çapında fişek.
9- Bir adet U 544265 numaralı 9x19 mm çapında Sig Sauer marka tabanca ve bir adet şarjör.
10- 175 adet 9x19 mm çapında muhtelif marka fişek.
11- 5 adet 9x19 mm çapında oyuk çekirdekli mermi.
12- 100 adet 5.56 mm çapında yabancı manşeli fişek.
13- 13 adet 7.62x54 mm çapında fişek (Biksi tabir ediliyor).
Bu silahlar ve mermiler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, nitelikleri, dosyada mübrez İçişleri Bakanlığı Jn. Gen. Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı'nın 25 Kasım 1996 tarih ve 3760-976-96/=C4 Krim. D. (1991) sayılı fotoğraflı balistik raporunda ayrıntılı olarak izah ve ifade edilmiştir.
Yukarıda sıra ile nitelikleri belirtilen bu silahlardan
a- 4. sırada yazılı L 53461 Z. numaralı Baretta marka tabancanın Mehmet Özbay adına ruhsatlı olduğu,
b- 5. sırada yazılı B 17890 Z. numaralı Baretta marka tabancanın Hüseyin Kocadağ adına ruhsatlı olduğu,
c- 9. sırada yazılı U. 544265 numaralı Sig Sauer marka tabancanın Sedat Edip Bucak adına ruhsatlı olduğu, dosyada mübres silah ruhsat belgeleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazılarından tespit edilmiştir.
Diğer silahlar ve mermilerin ise ruhsatsız oldukları, gerek nitelikleri gerekse nicelikleri yönünden ateşli birer silah, susturucu ve fişekler oldukları balistik raporu münderacatı ile anlaşılmıştır.
Silah ve mermilerin araç içerisinde bulunuş şekilleri:
06 AC 600 plaka sayılı otomobilin kaza yapmasından yaklaşık 3 dakika içerisinde, arkadan başka bir araçla kendilerini takip eden, Sedat Edip Bucak'ın korumalarının kaza yapan araçta yaralı bulunan kişileri araçtan dışarı çıkarmaları sırasında olay yerine bölge trafik ekibi intikal etmiş ve hemen onların arkasından da Susurluk İlçe Jn. Bl. K. görevlileri olay yerine gelmişlerdir.
Kaza yapan araçtan ölenler ve yaralıların dışarı çıkarılmasını müteakip, Susukluk İlçe Jn. K. K. Yrd. Çetin Hatipoğlu'nun yanında bulunan jandarma erleri ile araç içerisinde yaptığı ilk aramada,
- Arka koltuk üzerinde 2 adet tabanca (Saddam tabir edilen Tang marka tabanca ve Sedat Edip Bucak adına ruhsatlı Sig Sauer marka tabanca),
- Arka koltukların önünde ayak basma yerinde paspas üzerinde sağ tarafta iki adet MP-5 marka otomatik silahlar,
- Aracın arka sağ kapı cep kısmında bir adet beyaz renkli Baretta marka tabanca (Mehmet Özbay adına ruhsatlı) bulunmuştur.
Bu silahları jandarma devriye aracına koydukları sırada olay yerine Susurluk İlçe Jn. K. K. Fatih Kadir Çelik ve aynı yerde görevli uzman çavuşlar gelmişlerdir. Kaza yapan araca başka kişilerin herhangi bir müdahalesi olmaksızın araç, bir vinç ile Susurluk İlçe Jn. Karakolu önüne çekilmiştir. Burada ışık altında ve ayrıca ışıldak kullanılarak, araç içersinde bulunan diğer eşyaların da tespitine başlanılmıştır.
Burada yapılan aramada; bagajda herhangi bir silah bulunamamıştır. Ancak, bagajda bulunan Nike marka spor çanta içerisinde,
- 100 adet (5 kutu) 5.56 mm. çapında mermi (sarı ambalaj kutuları üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara - Turkey - 5.56 mm. SS 109 NATO Standart yazılı)
- 13 adet 7.62x54 mm. çapında fişek (SIKSI tabir ediliyor) bulunmuştur.
- Ayrıca bagajda bulunan Bond tipi çanta içerisinde 22 calibre tabanca mermisi bulunmuştur.
- Araç içerisinde: Ön iki koltuğun arasında şoför tarafında bir adet Baretta marka tabanca (Hüseyin Kocadağ adına ruhsatlı).
- Arka koltukların arka kısmında kol dayama bölgesinin içinde bulunan sürgülü çekmece şeklindeki yerde, bir adet 22 calibre Baretta marka tabanca, içerisinde sekiz adet mermisi bulunan şarjörü ve iki adet susturucu bulunmuştur.
Tabanca ve mermilerin yukarıda izah edilen şekilde bulunuşları, bu aramaları yapan Susurluk İlçe Jn. K. K. Fatih Kadir Çelik, İlçe Jn. K. K. Yard. Çetin Hatipoğlu uzman çavuşlar Mustafa Sağlıcak, Bayram Bilgili, Mehmet Selçuk'un talimatla alınan dosyada mübrez ifadeleri münderecatından tespit edilmiştir.
Bu silahların İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca yaptırılan menşe araştırmasında:
Dosyada mübrez Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazıları ve ekindeki belgelerde belirtildiği üzere;
a) MP-5 marka 9x19 mm. çapında C. 9952 ve 21995 seri numaralı yarı otomatik silahlar hakkında, İngiltere ve Almanya İnterpol nezdinde yapılan araştırmada bu silahların üreticisi, satıcısı ve alıcıları hakkında bugüne kadar herhangi bir bilgi temin edilemediği bildirilmiştir.
b) Tang (Saddam) marka 9 mm. çapında 930647 seri no.lu tabanca hakkında, Irak İnterpolü nezdinde yapılan araştırmada, silahın orijinal fabrikasyon seri numarasının silindiği, aynı yerlere sonradan seri numarası vurulduğu ve orijinal seri numarası bulunamayan bu silahın, üretici fabrikadan satın alanın tespit edilmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
c) 22 calibre çapında A 92571 nolu Baretta marka tabanca hakkında yapılan araştırmada, bu tabancanın Ocak 1994 tarihinde yapılan bir anlaşma ile İsrail şirketi tarafından Türk Polis Teşkilatı'na satıldığı, dosyada bulunan son kullanıcı belgesi, faturalar ve teslim belgelerine göre 10 ayrı kalem malzeme ile birlikte gönderildiği ve kullanıcısı olan Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı'na orijinal ambalajlı olarak teslim edildiği, kurulan muayene ve kabul komisyonunca muayene ve kabulü yapılarak ayniyatının kesildiği ve 15.11.1994 tarihinde kuvve kayıtlarına alındığı tesbit edilmiştir. Ancak kuvve kayıtlarının tekrar tetkikinde son kullanıcı belgesinin ikinci sırasında yer alan 22 calibre Baretta marka tabancanın kuvve kayıtlarında yer almadığı ve tabancanın da, bulunması gereken Özel Harekat Dairesi'nde bulunamadığı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 19.12.1996 tarih ve 1996/4016 sayılı cevabi yazısı ve ekindeki belgelerden anlaşılmıştır.
Bu tabancanın yanında bulunan iki adet susturucudan bir adedinin de, bu tabancada kullanılmak üzere tadil edildiği, diğer susturucuda henüz tadilat yapılmadığı Jn. Gen. K. Kriminal Daire Başkanlığı raporu ile tesbit edilmiştir.
Bu tabancanın susturucu ile kullanılma özelliği de nazara alınarak İstanbul Em. Müd. Kriminal Polis Laboratuvarı'nda yaptırılan Ek İncelemede, 09.01.1997 tarih ve 458-6848 nolu Ek Ekspertiz raporunda belirtildiği üzere, tabancanın ana parçaları üzerinde A. 92571 U orijinal seri numarası bulunduğu halde, namlusu üzerinde A 06421 seri numarasının bulunduğu ve bu haliyle silah üzerindeki namlunun sonradan değiştirilmiş olduğu tesbit edilmiştir.
Mermilerin İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca yaptırılan menşe araştırması ve tespit edilen özellikleri:
a) Çanta içerisinde bulunan 100 adet (20'şerlik 5 kutu içerisinde) 5.56 çapındaki mermilerin kullanıldığı silah araçta bulunamamıştır. Emn. Gen. Md.nün 19.12.1996 tarih ve 272200 sayılı cevabi yazısı ve eklerine göre, bu mermilerin COLT marka Rifle, Comando, Carebine tipi otomatik tüfek ve yazı ilişiğindeki listede belirtilen küçük tip makineli tüfeklerde kullanıldığı, 5.56 mm. çapındaki fişeklerin Emn. Gn. Md. Özel Harekat birimlerince kullanıldığı, bu fişeklerin üretiminin ülkemizde yapılmadığından, Emn. Gen. Md.ce 1987 yılından itibaren yurt dışındaki çeşitli ülkelerden ihale yolu ile ithal edildiği ve Emn. Gn. Md. depolarında muhafaza edildiği (zaten, ambalaj kutuları üzerinde Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara - Turkey ibareleri yazılı bulunmaktadır.) tesbit edilmiş, ancak, bu mermilerin 06 AC 600 plaka sayılı otomobilde bulunan kişilerden hiçbirisine herhangi bir nedenle verilmediği bildirilmiştir.
b) 7.62x54 mm. çapındaki 13 adet (Biksi tabir ediliyor) merminin kullanıldığı silah da araçta bulunamamıştır. Emn. Gen. Md.'nün mezkur yazısına ekli listenin 4. sahifesinde bu mermilerin kullanıldığı silahların nitelikleri de bildirilmiştir.
c) 9x19 mm. çapındaki toplam 180 adet mermiden 5 adedinin uç kısmından oyuk çekirdekli olduğu ekspertiz raporunda belirtilmiştir. Oyuk çekirdekli bu mermilerin özelliğinin, darbe tesirinin çok güçlü olduğu, bu hali ile, isabet ettiği kişide derhal yere düşürücü etki yaptığı ve bu amaçla özel olarak imal edildiği tesbit edilmiştir.
d) 22 calibre çapındaki toplam 20 adet (8 adedi şarjörde, 12 adedi çantada bulunmuştur) mermilerin, yukarıda özellikleri yazılan 22 calibre çapında susturucu takılarak kullanılan Baretta marka silaha ait olduğu tespit edilmiştir.
Parmak izleri silindi
Bu silahlar üzerinde parmak izi tespitine tevessül edilmiştir. Ancak, olay mahallinde parmak izi tespiti yapılmadan silahların toplanmış olması, Susurluk İlçe Jn. K. K.'da ve Susurluk C. Başsavcılığı'nda yapılan muhtelif tespit işlemlerinden sonra Jn. Gn. K. Kriminal Daire Başkanlığı'na gönderilmesi, orada silahların mukayese atışlarının yapılması, fotoğraflarının çekilmesi, sökülüp takılması ve Susurluk C. Başsavcılığına iade edildikten sonra oradan da İstanbul DGM C. Başsavcılığı'na gönderilmesi sebebiyle artık, silahlar üzerinde tetkik ve mukayeseye elverişli parmak izi kalmadığı Jn. Gn. K. ve İstanbul Em. Md. Kriminal Daire Başkanlıklarınca yapılan yazışmalardan anlaşılmıştır.
Araç içerisinde yapılan aramada, dosyada mübrez Susurluk C. Başsavcılığı Adli Emanet Makbuzu ve İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nın 1996/1094 sayılı Emanet Makbuzlarında yazılı eşyalar ve belgeler de bulunmuştur.
Bu eşya ve belgelerde, tahkikatı yapılan olayda delil teşkil edecek nitelikte olanlar şunlardır:
I- 34 NUL 63 numaralı bir çift plaka: Bu plakalar hakkında yapılan araştırmada, İstanbul Trafik Tescil Şube Müdürlüğü'nün yazıları ve tanık beyanlarına göre, plakaların Hep-İş Otopark İşletmeciliği Ltd. Şirketi adına kayıtlı Doğan marka bir otomobile tahsis edildiği tesbit edilmiştir. Bu şirketin ve otomobilin sahibinin Ali Akçiçek isimli bir kişi olduğu ve Siverek ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğu, orada Bucak aşireti mensuplarını ve bu arada Sedat Bucak'ı tanıdığı, ancak ilişkileri olmadığını ifade ettiği görülmüştür. Ali Akçiçek'in bu otomobili harici satışla başka kişilere sattığı, o kişilerin de harici satışlarla aracı devrettikleri fakat, gerek ilk malikin ve gerekse sonradan satın alanların bu plakaları kimseye vermedikleri ve halen, ait olduğu otomobilin üzerinde bulunduğunu bildirmişler ve 06 AC 600 plaka sayılı otomobil içerisinde bulunuş sebebini bilmediklerini ifade etmişlerdir.
34 NUL 63 numaralı bu plakalar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde, dosyada mübrez 12.12.1996 tarih ve 17946 nolu ekspertiz raporunda belirtildiği üzere, plaka üzerindeki soğuk damga izlerinin ait olduğu ilçe emniyet müdürlüğünde kullanılmakta olan soğuk damga ile husule getirilmediği ve bu suretle plakaların sahte olarak basılmış bulunduğu anlaşılmıştır.
II- 06 AC 600 plaka sayılı otomobil içerisinde bulunan 3 adet GSM telefonu.. bu telefonlar üzerinde yapılan araştırmada;
a) 05322754453 numaralı olan GSM telefonun Ali Alptekin adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Ali Alptekin'in talimatla alınan ifadesinde, BAYSA isimli şirkette işçi olarak çalıştığını, bu telefonun gerçekte Baysa şirketi tarafından satın alındığını, ancak kaydının kendi adına yaptırıldığını, bu telefonu kendisinin hiç kullanmadığını ifade etmiştir. Baysa şirketi Yön. K. Başkanı Ahmet Baydar'ın ifadesine göre şirkete ait 05322754453 numaralı telefonun BAYSA şirketinin ortağı olan ve kaza mahallinde otomobil içerisinde bulunan Abdullah Çatlı'nın kullanımında olduğu anlaşılmıştır.
b) 05322633601 numaralı cep telefonunun Osman Tosun adına kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Osman Tosun'un talimatla alınan ifadesinde, Sedat Edip Bucak'ın şoförü olarak onun yanında çalıştığı, bu telefonun gerçekte Sedat Edip Bucak tarafından satın alındığı, ancak kendi adına kaydının yaptırıldığı ve bu telefonu kendisinin hiç kullanmadığı ve Sedat Edip Bucak'ta bulunduğunu ifade etmiştir. Bu durumda 05322633601 numaralı GSM telefonu olay yerinde otomobil içerisinde bulunan Sedat Edip Bucak'ın kullanımında olduğu tesbit edilmiştir.
c) 05323125255 no.lu GSM telefonunun Hüseyin Kocadağ adına kayıtlı olduğu ve onun kullanımında bulunduğu tespit edilmiştir.
DGM C. Başsavcılığınca yapılan araştırmalarda, Abdullah Çatlı ve olaya adı karışan kişilerin kullandıkları (başka kişiler adına kayıtlı) çok sayıda GSM telefonları ve numaraları tespit edilmiştir. Görüşme müfredat listeleri çıkarılan bu telefonlarla Abdullah Çatlı ve olaya adı karışan diğer kişilerin, yoğun telefon görüşmeleri yaptıkları tespit edilmiştir. Bu görüşmelere dair müfredat listeleri dosyada mübrezdir. Bu görüşmelerin özellikleri, önemi ve mahiyetleri, bir kısım sanıklar hakkında müsnet suçlardan açılan davaya dair iddianamede ayrı ayrı izah edilmiştir.
III- Fotoğraflar
Otomobilin bagajında bulunan çantalardan birisi içerisinde aynı fotoğraf makinesi ile 3-4 günlük bir zaman diliminde çekilmiş 35 adet renkli fotoğraf bulunmuştur. İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nda sanık olarak ifadeleri alınan Sedat Hoştan ve Abdülgani Kızılkaya'nın beyanları ve diğer ifade ve tespitlere göre, bu fotoğraflardan bir kısmının Siverek ilçesinde Sedat Edip Bucak'ın ikametgahında 1996 yılı Temmuz - Ağustos aylarında çekilmiş olduğu anlaşılmıştır. Fotoğraflarda Abdullah Çatlı, Sami Hoştan (Ömer Lütfü Topal'ın ortağı) Ercan Ersoy'un (Sedat Edip Bucak'ın koruması polis memuru) samimi pozlarda fotoğrafları olduğu görülmüştür.
IV- Kaza yapan araçta bulunan ve olay yerinde ölen Abdullah Çatlı'nın üzerinde bulunanlar:
a) Mehmet Özbay sahte ismine düzenlenmiş hüviyet.
b) Mehmet Özbay sahte ismi ile düzenlenmiş sürücü belgesi.
c) Mehmet Özbay sahte ismi ile düzenlenmiş ticaret odası üyelik kartı ve muhtelif banka kredi kartları.
d) Mehmet Özbay sahte ismi ile düzenlenmiş silah taşıma ruhsatı.
e) Sol tarafında Abdullah Çatlı'nın fotoğrafı yapışık ancak Mehmet Özbay'ın hüviyeti yazılı, sağ tarafında - yanda açık kimliği ve fotoğrafı bulunan Mehmet Özbay Emniyet Genel Müdürlüğü'nde uzman olarak çalışmakta olup, silah taşımasına izin verilmiştir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet Ağar. Vali Emniyet Genel Müdürü - yazılı, mühürlü ve imzalı belge.
f) Beyaz kağıt içerisinde 0.33 gram ağırlığında toz madde, (Jn. Gen. K. Krim. D. Bşk.nın 11 Kasım 1996 tarih ve 1996/191766 sayılı ekspertiz raporunda, bu toz maddenin kokain olduğu tespit edilmiştir.
Bu belgeler ve eşyalar üzerinde yapılan araştırmalar ve hazırlık evrakı arasında bulunan müstenidat dosyaları ve ekspertiz raporlarında belirtildiği üzere, Mehmet Özbay adına düzenlenen belgelerde, bu belgeleri düzenleyen kurumlarca gerekli araştırma ve incelemelerin yapılmadan yüzeysel incelemelerle bu belgelerin kendisine verildiği saptanmıştır. Şöyle ki:
a) Silah ruhsat dosyasının incelenmesinde, ikametgahının adresi olaraktan, araştırma yapan Mecidiye Karak işinin ve silah ihtiyacının yeteri kadar araştırılmadığı ve hatta ikametgah adresi olaraktan araştırma yapan Mecidiye Karakol binasının adresinin, Mehmet Özbay4ın adresi olarak yazılıp, ikametgah ilmühaberi düzenlendiği ve yetersiz bilgi ve belgelerle düzenlenen dosyanın, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ referansı ile çabuklaştırılarak Ankara'ya Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderildiği anlaşılmıştır. (Bu evrakta ihmali olanlar hakkında ayrıca idari ve adli tahkikat yapılmıştır.)
b) Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği yazılarak düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı yazılan Mehmet Ağar imzalı silah taşıma izin belgesi, mahiyeti itibariyle silah taşıma ruhsatından farklı bir belgedir. Bu belge kişiye silah ruhsatı verilmesini sağlayacak müstenidat evraklardan değildir. Bu belge, onu taşıyan kişiye her yerde, istediği nitelikte ve miktarda silah taşımasına imkan veren ve herhangi bir şekilde yakalandığında, polis tarafından tutuklanmasını veya hakkında yasal işlem yapılmasını engelleyen özel bir izin belgesidir. Bu belgenin, düzenlendiği tarihte Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar tarafından tanzim edildiği ve sahte kimlikli kişi Emniyet Genel Müdürlüğü'nde uzman gösterilerek onun yukarıda zikredilen imtiyazlarla donatıldığı hususunda deliller bulunduğu anlaşılmıştır. (Bu olayla ilgili olarak Ankara C. Başsavcılığı'nda ayrıca hazırlık tahkikatı yapılmaktadır.)
c) Olayla ilgili soruşturma sırasında meydana çıkan hususi (yeşil) pasaportla ilgili evrakların incelenmesinde; Abdullah Çatlı'ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile 03.03.1994 tarihinde, unvanı Maliye Bakanlığı'na bağlı 1. derece kadrolu Maliye Müfettişi olduğundan bahisle, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nden hususi damgalı pasaport talebinde bulunduğu ve adına bu unvan ile TR-A 245202 seri no.lu hususi (yeşil) pasaport düzenlendiği görülmüştür. Bu pasaportun düzenlenmesi için uygulamada çok yoğun yazışmaların yapılması, birçok belgelerin toplanması gerektiği halde, Mehmet Özbay sahte kimliği ile düzenlenen hususi pasaportun müstenidatı olan belgelerin sadece bir başvuru formu ve (yetkili ve görevli merciinden verilip verilmediğinin araştırılmasına dahi gerek görülmemiş) bir imza sirkülerinden ibaret olduğu görülmüştür.
Susurluk'ta kaza yapan 06 AC 600 plaka sayılı otomobil içerisinde bulunan ve yukarıda isimleri yazılı olan kişilerden başka, bu yolculuğa onlarla birlikte katılan ve hemen arkalarından onları takip eden ve kazayı müteakip olay yerine ilk intikal eden otomobil içerisinde, Ercan Ersoy, Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Abdulgani Kızılkaya bulunmaktadırlar. Bu kişiler (Abdulgani Kızılkaya hariç) Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak'ın, isimlerini bizzat bildirerek (Aşağıda hukuki durumları ayrıca izah edilecek olan Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz isimli polis memurları ile birlikte) Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yakın koruma görevlisi olarak özellikle istediği kişilerdir. Bu polis memurları, Korumalar Şubesi'nde görevli olmadıkları ve hatta İstanbul ve İzmir illerinde ikamet etmekte ve oralarda görevli olmalarına rağmen bu özel istek sebebiyle Sedat Edip Bucak'a yakın koruma görevlisi olarak verilmişlerdir.
Delillerin incelenmesi - tahlili
Bucak kendisine ait bu otomobili ile 27 Ekim 1996 tarihinde Ankara'dan hareketle İstanbul'a gelerek İstanbul Hilton Oteli'ne yerleşmiştir. Yanında ve aynı araçta şoförü ve sivil koruması Abdulgani Kızılkaya ile Ercan Ersoy, Mustafa Altınok ve Enver Ulu bulunmaktadırlar. İstanbul Hilton Oteli'ne gelmelerini müteakip kısa bir süre sonra başka bir otomobil ile Abdullah Çatlı da bu otele gelmiş ve Sedat Edip Bucak ile buluşmuşlardır. Burada kısa bir görüşmeden sonra Abdullah Çatlı özel eşyalarını alarak tekrar dönmek üzere, yanlarından ayrılmış, Sedat Edip Bucak korumaları ile birlikte İstanbul Dolmabahçe civarına inerek bir çay bahçesine oturmuş ve oraya gelen Hüseyin Kocadağ ile buluşmuşlardır. Çay bahçesinde bir süre oturduktan sonra onunla birlikte Hilton Oteli'ne dönmüşler ve o sırada özel eşyalarını alarak tekrar otele dönmüş olan Abdullah Çatlı'nın da kendilerine katılması ile, Sedat Bucak'ın konaklamasına tahsis edilen odaya birlikte çıkmışlar ve görüşme yapmışlardır.
İlişkiyi gizlediler
Sedat Edip Bucak'ın (yasama dokunulmazlığı nazara alınarak) olay hakkında açıklamalarını ihtiva eden ve Ankara DGM C. Başsavcılığı aracılığı ile talimatla istihsal olunan açıklamalarında ve ayrıca Susurluk kazasından sonra olay yerinde bulunmaları sebebiyle bilgilerine başvurulan Ercan Ersoy, Mustafa Altınok ve Abdulgani Kızılkaya'nın ifadelerinde İstanbul Hilton Oteli'ndeki bu buluşmanın gizlendiği görülmüştür. Enver Ulu'nun bilahare alınan ifadesi ile Abdulgani Kızılkaya'nın sanık sıfatı ile ikinci ifadesinde, önce gizlenen bu buluşmanın sonradan açıklandığı ve bu buluşmanın vuku bulduğu tespit edilmiştir.
İstanbul Hilton Oteli'ndeki bu buluşmadan sonra, Hüseyin Kocadağ onlarla İzmir'de buluşmak üzere yanlarından ayrılmış, 29 Ekim 1996 tarihinde Sedat Edip Bucak ve Abdullah Çatlı 06 AC 600 plaka sayılı otomobil ile Abdulgani Kızılkaya'nın sevk ve idaresinde İstanbul'dan ayrılmışlardır. Sedat Edip Bucak tarafından İstanbul'dan temin edildiği ifade edilen 06 VCT 61 plaka sayılı Mercedes marka başka bir otomobil ile Ercan Ersoy, Mustafa Altınok ve Enver Ulu, arkalarından onları takiben Yalova Termale gelmişler ve orada bir gece konukladıktan sonra aynı otomobillerle aynı kişiler İzmir'e hareket etmişler, Burhaniye ilçesine uğrayarak orada arsalarla ilgili araştırma yaptıktan sonra İzmir'e geçerek Princes Oteli'ne gelmişlerdir. Bu grup İzmir'e geldikten bir gün sonra da kararlaştırıldığı üzere Hüseyin Kocadağ ve arkasından Gonca Us isimli bayan da İzmir'e gelerek Princes Otel'de buluşmuşlardır.
Dosyada mübrez ifadelere göre, Gonca Us isimli bu bayan önceki tarihlerde Sedat Edip Bucak'ın Ankara'da bulunan yazıhanesine gerek yalnız gerekse Abdullah Çatlı ile birlikte gidip gelen kişidir. İzmir Princes Oteli'nde buluşmaları ve seyahatin sonuna kadar genellikle Abdullah Çatlı'nın yanında bulunması ve onunla gönül ilişkisi içerisinde oldukları belirtilmektedir. Olaya tekabül eden günlerde Abdullah Çatlı'nın kullanımında olan cep telefonu ile çok yoğun telefon görüşmelerinin muhatabıdır. Gonca Us'un bu kişiler arasına katılmasının maksadı ve sebebi somut delillerle belirlenemiştir. Ancak Gonca Us'un ablası Arzu Yaman'ın ifadesine göre Gonca Us İzmir ve Kuşadası çevresini çok iyi bilmekte ve tanımaktadır. Buluştukları grubun onun bu bilgisinden istifade ettikleri düşünülmektedir. Dosya münderecatına göre İzmir'de buluşan bu kişilerin oradaki eylem ve faaliyetlerinin mahiyeti tespit edilememiştir.
İzmir'den sonra aynı grup 01.11.1996 tarihinde Kuşadası'na geçmişler ve orada Onura Oteli'nde konaklamışlardır. Dosyada mübrez otel konaklama listelerinde kendi adlarına tahsis edilen odalar ve konaklayanların sayıları, bu seyahatte bir arada bulunan ve yukarıda adı geçenlerin sayılarından fazla görülmekle beraber bu kişilerin kimler oldukları tespit edilememiştir.
03.11.1996 tarihinde saat 16.00 sıralarında aynı araçlar ve aynı kişiler Kuşadası'ndan hareketle tespit edilemeyen bir mahalle seyir halinde iken aynı gün saat 19.15 sıralarında Susurluk ilçesi uçak yolu mevkiinde, fezlekenin 1. bölümünde ifade edilen kaza meydana gelmiştir.
Bu olaylar sırasında bir arada bulunan kişilerin hepsi birbirlerini önceden tanımaktadırlar ve aralarında yoğun ilişkiler bulunmaktadır. Her ne kadar Hüseyin Kocadağ'ın Abdullah Çatlı'yı gerçek kimliği ile tanımadığı ve ilk defa ve tesadüfi olarak İzmir Princes Oteli'nde karşılaştıkları ve tanıştıkları iddia ve ifade edilmekte ise de, yukarıda da izah edildiği üzere; Hüseyin Kocadağ ile Abdullah Çatlı'nın bu olay sebebiyle buluşması, yolculuğun başlangıcında, Sedat Edip Bucak'ın İstanbul Hilton Oteli'ne gelmesi ile orada gerçekleşmiştir. Ayrıca, Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği ile silah taşıma ruhsatı almak üzere evrakı düzenlenirken, o zamanın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan Hüseyin Kocadağ'ın refaransı bulunmaktadır. Polis memurlarından Mustafa Altınok, sanık sıfatı ile İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nda alınan ifadesinde, olay tarihinden yaklaşık 1-1.5 yıl önce Hüseyin Kocadağ ile Abdullah Çatlı'yı, İstanbul Ataköy'de Şark Sofrası isimli restoranın karşısındaki bahçeli kahve önünde birlikte otururlarken gördüğünü beyan etmiştir.
Sedat Edip Bucak'ın televizyon ve basın açıklamaları ile Ankara DGM C. Başsavcılığı'ndan talimatla istihsal olunan açıklamalarında, kendisinin Abdullah Çatlı'yı gerçek kimliği ile tanıdığını ve çok samimi olduklarını keza Hüseyin Kocadağ'ı da uzun yıllardan beri tanıdığını, ailecek görüştüğünü ve çok yakın ilişkileri bulunduğunu ifade etmiştir.
Evvel emirde, 22 Eylül 1996 tarihinde bir gazetede MİT raporu adı altında yayımlanan ve müteakiben tüm basın yayın organlarına intikal eden bir araştırma yazısında, Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliği ve çok rahatlıkla ülke içerisinde gezip dolaştığı ifade edilmiş ve bu hususa başta polis olmak üzere görevli tüm kişi ve kurumlar muttali olmuşlardır. Özel Hareket Dairesi'nde ve Terörle Mücadele şubelerinde uzun yıllar üst düzeyde görev yapmış olan ve polis teşkilatı içerisinde başarılı olarak bilinen ve tanınan Hüseyin Kocadağ'ın, bu tespitlere rağmen Abdullah Çatlı'yı gerçek kimliği ile tanımaması düşünülemez. Bu husus hep birlikte nazara alındığında Hüseyin Kocadağ'ın Abdullah Çatlı'yı gerçek kimliği ile uzun süredir tanıdığı ve yukarıda adı geçen kişilerin bir arada bulunmalarının bu ilişkilerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Sedat Edip Bucak, Abdullah Çatlı ve Hüseyin Kocadağ'ın buluşmaları bir tesadüf değil tespit edilmiş bir randevudur. Bu grubun bilahara İzmir'de buluşmaları da sadece bir tatil gezisi ve başsağlığı ziyareti ile izah edilemez. Zira, önemli bir işleri olmadığı halde, Sedat Edip Bucak'ın, kendisinin çok sevdiği ve takdir ettiği arkadaşı Abdullah Çatlı'nın, Türkiye ve İnterpol tarafından her yerde ehemmiyetle aranan bir kişi olduğunu bilerek onu, Hüseyin Kocadağ gibi üst düzey bir polis müdürü ile bir araya getirerek her ikisini de çok büyük bir risk altına sokması düşünülemez.
2- Bu kişilerin içerisinde bulunduğu otomobilde ele geçirilen silahlar ve mermilerin kendilerine ait olmadığı ve orada nasıl bulundukları bilinmediği, Sedat Edip Bucak'ın talimatla alınan açıklamalarında (olaydan kısa bir süre sonra Gözcü isimli gazetede yayımlanan röportaja rağmen) ve olay yerinde bulunan polis memurları Ercan Ersoy, Mustafa Altınok (bu kısım okunamadı)..... ifade edilmiştir.
Trafik kazasının vukuundan sonra olay yerine 3 dakika içerisinde ve ilk defa intikal edenler Sedat Edip Bucak'ın korumalarıdır. Onlar cesetleri ve yaralıları çıkarmaya çalışmalarının hemen arkasından olay yerine trafik polisi bölge ekibi ve Susurluk İlçe Jn. B. K. görevlileri gelmişlerdir. Özellikle Susurluk İlçe Jn. B. K. görevlileri olay yerine geldikten sonra ve kaza yapan 06 AC 600 plaka sayılı otomobil karakol önüne getirilinceye kadar bu otomobilin başından hiç ayrılmamışlardır. Gerek olay yerinde gerekse karakol önünde otomobil içerisinde arama yapmışlar ve ekspertiz raporunda nitelikleri yazılı silahlar ve mermileri, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği şekilde bulmuşlardır. Bu silah ve mermilerin bulunuş şekilleri, bulundukları yerler ve nitelikleri nazara alındığında, bunların olaydan sonra bu otomobile başkaları tarafından konulmasına imkan bulunmadığını göstermektedir.
Zaten bu konuda ifadeleri alınan Susurluk İlçe Jn. Bl. K. görevlileri de bu hususu teyid etmişlerdir.
Yukarıda ve ekspertiz raporlarında nitelikleri ayrıntılı olarak izah edilen bu silahlar ve mermilerin özellikleri itibarıyla saldırı silahları oldukları, savunma ve koruma amaçlı olmadıkları tespit edilmiştir. Özellikle, bu silahlardan 22 calibreli ve susturuculu Baretta marka tabanca gizlice ve sessizce birilerini öldürme ihtiyacına cevap veren tesirli suikast silahıdır. Keza ucu oyuk çekirdekli mermiler ile (silahlarının otomobilden kaçırıldığı kanaati bulunan) 5.56 mm. çapındaki 100 adet mermi ile 7.62x54 mm. çapındaki biksi tabir edilen mermiler de nazara alındığında bunların da saldırı veya suikast amacı ile bulunduruldukları anlaşılmaktadır.
Bu silahlar ve mermilerin temin edilebileceği yerler ve kaynaklar da dikkat çekicidir. Yukarıda izah edildiği üzere A.92571 U seri numaralı 22 calibreli susturuculu Baretta marka tabancanın 1994 yılı Ocak ayında, İsrail makamları tarafından Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne satılıp teslim edildiği, bu silahın namlusunun bilahare değiştirilmiş olduğu, ayrıca otomobil bagajındaki çantalar içerisinde bulunan 100 adet 5.56 mm. çapındaki mermilerin de Türkiye'de sadece Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ithal edildiği ve Özel Harekat Dairesi'nde bulunduğu tespit edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü kuvve kayıtlarında yer alması ve orada bulunması gereken bu silahlar ve mermilerin, kaza yapan otomobilde ve bu otomobilde bulunan kişiler elinde ne maksatla ve ne sebeple bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü cevabi yazılarında açıklanamamıştır. Ancak bu silah ve mermilerin Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bulunması gerekip de bulunamadığı 1994 tarihi itibariyle Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Özel Harekat Başkan Vekili'nin de İbrahim Şahin olduğu görülmüştür.
3- 06 AC 600 plaka sayılı otomobilde bulunan ve fezlekenin yukarı bölümlerinde açıklamaları yapılan fotoğraflar, bu fotoğrafların 1996 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Sedat Edip Bucak'ın Siverek'teki ikametgahında çekilmiş olması, bu fotoğraflarda birlikte görülen kişilerden (Abdullah Çatlı hariç) polis memuru Ercan Ersoy ile (Ö.L. Topal'ın ortağı) Sami Hoştan'ın 28.07.1996 tarihinde öldürülen kumarhane işletmecisi Ömer Lütfü Topal olayı sebebiyle gözaltına alınmış olmaları, bu kişilerin o tarihlerdeki yoğun telefon görüşmeleri, fezlekenin yukarıdaki bölümlerinde izah edilen diğer konular ve ifadeler nazara alınarak aşağıdaki olaylarda, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca tahkik edilmiştir.
A- Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı:
Emperyal Kumarhaneleri işletmecisi olan ve kamuoyunda bu işletmelerden çok yüksek gelir sağladığı kanaati bulunan ve bu itibarla Kumarhaneler Kralı olarak tanınan Ömer Lütfü Topal 28.07.1996 tarihinde 23.30 sıralarında İstanbul Sarıyer ilçesi Tazeceviz Sokak'ta bulunduğu 34 BTG 96 plaka sayılı otomobili içerisinde otomatik silahla taranarak öldürülmüştür. Olay mahallinde suçta kullanılan iki adet Kalaşnikov marka otomatik tüfek, bu tüfeklere ait şarjörler, 47 adet dolu, 9 adet boş kovan bulunmuştur. Aynı gün polisle telefonla yapılan bir ihbarda olayı gerçekleştiren kişilerin 34 KN 288 plaka sayılı araç ile kaçtıkları bildirilmiş ve bu araç İstinye Polis Karakolu idaresinde terkedilmiş olarak bulunmuş ve araç içerisinde 9 mm. çaplı UZİ marka makineli tabancalara ait bir şarjör (UZİ marka makinalı tabancalar sadece Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi'nde kullanılmaktadır.) 9 mm. çapında MKE yapısı İZZ marka 9 adet mermi, 7.62x39 mm. çapında Kalaşnikov marka tüfeklere ait iki adet şarjör ve 7.62x39 mm. çaplı 27 adet fişek bulunmuştur. Ancak UZİ marka şarjörlerin ait olduğu silah bulunamamış ve muhtemelen olay faillerinin kaçarken yanlarında götürdükleri kanaatine varılmıştır. Bu otomobil hakkında yapılan araştırmada 24.04.1995 tarihinde Ankara ilinden çalınmış olduğu ve gerçek plakasının 06 V 7550 olduğu tespit edilmiştir.
Bu olay İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nce tahkikatının yapıldığı sırada 25.08.1996 tarihinde Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'ne ismini bildirmeyen bir kişi tarafından yapılan ihbarda, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayının faillerinin Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz isimli Özel Harekat Dairesi polis memurları ile Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir isimli kişiler olduklarını bildirmiştir. Bu ihbar üzerine adı geçenler 28.08.1996 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'nde gözaltına alınmışlardır. Bu kişilerin gözaltına alınmalarını müteakip Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak tarafından İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'na defalarca telefon açılarak gözaltına alınan kişilerin durumlarını kolaylaştırmak maksadıyla ona etkide bulunmaya tevessül edilmiştir. (Kemal Yazıcıoğlu'nun ifadeleri) Bu kişiler hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nce araştırma devam ettiği sırada olaya o dönemde İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar müdahale ederek, Emniyet Genel Müdürü'ne herhangi bir bilgi vermeden, Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ aracılığı ile Özel Harekat Daire Başkanvekili İbrahim Şahin'i görevlendirerek gözaltındaki kişilerin Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderilmesini istemişler ve bu istikamette İstanbul Emniyet Müdürü'ne emir ve talimat vererek bu kişileri Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürmüşler ve orada yüzeysel bir araştırma yaparak serbest bırakmışlar ve görevli Cumhuriyet Başsavcılığı'na da bu olayı intikal ettirmemişlerdir.
Adı geçen kişiler bu şekilde serbest bırakıldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelen istihbari bilgiler üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından araştırmalar sürdürülmüş ve bu kişilerin bu olaya iştirak ettikleri hususunda emareler elde edilmiştir. Bu durum bizzat İstanbul Emniyet Müdürü tarafından Sayın Cumhurbaşkanı'na ve Sayın Başbakan'a şifahi olarak arzedilmiştir. (Kemal Yazıcıoğlu'nun ifadeleri.)
Nitekim, 22 Aralık 1996 tarihinde Çankaya Köşkü'nde liderler zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın liderlerle yaptığı konuşmanın bir bölümünde, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun kendisine arzettiğini beyan ederek, özetle ... biz Ömer Lütfü'yü vuranları bulduk. Ankara merkez geldi, bizim elimizden aldı.. isterlerse...
Bu olayla ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde sürdürülen araştırmalar sırasında Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesinde kullanılan ve olay yerinde terkedilen Kalaşnikov marka tüfeklerden birinde, bu tüfeğin iki şarjörünü birbirine monte etmekte kullanılan koli bantının iç yüzeyinde bulunan bir adet parmak izinin mukayese çalışmalarında, bu parmak izinin 26.02.1992 tarihinde sahte pasaport ile Atatürk Havalimanı'ndan çıkış yapmak istediği sırada yakalanan Şahin Ekli isimli kişiye ait olduğu tespit edilmiştir.
Şahin Ekli ile ilgili kayıtların araştırılmasında, bu kimliği kullanarak sahte pasaportla yurtdışına çıkmak isteyen kişinin gerçek kimliğinin Abdullah Çatlı olduğu saptanmıştır. Bunun üzerine Abdullah Çatlı'nın kayıtlarda mevcut parmak izleri (Mehmet Özbay kimliği ile Erdek ilçesinde işlediği bir suç sebebiyle orada alınan parmak izleri, Emniyet Genel Müdürlüğü mevcut parmak izleri ve ölümünü müteakip Nevşehir Devlet Hastanesi morgunda alınan parmak izleri) ile mukayese yapılmış ve sonuç olarak suç aleti tüfeğin şarjörlerini monte eden koli bantı üzerindeki parmak izinin Abdullah Çatlı'ya ait olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Bu durumda Abdullah Çatlı'nın Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayına iştirak ettiği bu somut delille tespit edilmiştir.
Bu şekilde Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesine iştirak ettiği tespit edilen Abdullah Çatlı'nın bu olay sebebiyle gözaltına alınan kişilerle ve İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca tahkikatı yapılan olaylarda adı geçen kişilerle ilişkileri şöyledir:
Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir; Ömer Lütfü Topal'ın İstanbul Intercontinantel Oteli'ndeki kumarhanesinin yüzde elli oranında ortaklarıdır. Abdullah Çatlı ve Sedat Edip Bucak'ın sık sık bu kumarhaneye geldikleri, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ile idare odasında oturup uzun uzun görüşme yaptıkları; keza, Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir'in Ankara iline gittiklerinde Sedat Edip Bucak'ın yazıhanesinde Abdullah Çatlı ile buluştukları ve görüştükleri ve bu kişiler arasında uzun süredir yakın ilişkiler olduğu bizzat Sami Hoştan'ın kardeşi Sedat Hoştan'ın İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı'ndaki ifadeleri ve telefon tespit tutanaklarındaki görüşme detayları ile anlaşılmıştır.
Yine dosya içerisinde bulunan ve yukarı bölümlerde izahları yapılan ve Siverek ilçesinde Sedat bucak'ın ikametgahında çekildiği tespit edilen ve Ömer Lütfü Topal'ın öldürüldüğü tarihlere tekabül eden zamanlara ait olduğu tespit edilen fotoğraflar da bu kişiler arasındaki yoğun ve gizli ilişkileri teyit etmektedir.
Ömer Lütfü Topal olayı sebebi ile gözaltına alındıktan onra Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürülerek orada kısaca ifadesi alınan Sami Hoştan, bu ifadesinde Ömer Lütfü Topal'ın öldürüldüğü tarihlerde Marmaris Grand Azur Oteli'nde konakladığını belirterek otelin faturalarını ibraz etmiştir. Ancak dosyada mübrez bu faturaların incelenmesinde, konaklayan kişilerin Sami Hoştan ve aile efradı oldukları görülmekle beraber gerek rezervasyonun gerekse faturaların Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı) adına düzenlendiği görülmüş ve bu husus Hoştan ve Çatlı arasındaki ilişkilerin başka bir göstergesi olmuştur.
Yine Sami Hoştan'ın kardeşi Sedat Hoştan'ın ifade münderacaatına göre 03.11.1996 tarihinde Susurluk civarında meydana gelen kazada, Abdullah Çatlı'nın ölümü ilk kez kendisine duyurulan kişilerden biri de Sami Hoştan'dır. Bu haber üzerine Sami Hoştan haberi alır almaz Susurluk'a gitmek üzere Boğaz Köprüsü'nde Ali Fevzi Bir'le buluşmuşlar ve orada karşılaştıklarında ``Abdullah'ı kaybettik diye birbirlerine sarılmışlar ve oradan hareketle Susurluk Devlet Hastanesi'ne gitmişlerdir. Abdullah Çatlı'nın Susurluk Devlet Hastanesi'ndeki cenazesini, Abdullah Çatlı'nın diğer yakınları ile birlikte Nevşehir iline götürmüşler ve orada defnedilmesinde hazır bulunmuşlardır.
Abdullah Çatlı ile bu şekilde çok yakın ve karmaşık ilişkilerde bulunan Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir'in, Sedat Bucak ve onun korumaları polis memurları ile de aynı derecede yakınlıkları ve ilişkileri bulunmaktadır.
Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Sami Hoştan ve A.F. Bir ile birlikte gözaltına alınan polis memurları Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy (Enver Ulu ve Mustafa Altınok'la birlikte) bu olayın vuku bulduğu zamanlarda, alelacele Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın koruması olarak onun yanına verilmişlerdir.
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun 09.01.1997 tarihli raporuna esas teşkil eden belgeler ve İstanbul DGM Cumhuriyet Savcılığı'nca Emniyet Genel Müdürlüğü'nden celbedilen cevabi yazı ve belgelere göre Sedat Edip Bucak'ın korunması için il koruma kurulu sadece bir polis memuru görevlendirilmesini uygun görmüş ve bu karar, İçişleri Bakanlığı Merkez Koruma Kurulu'nca da yeterli görülerek onaylandığı halde, 06.08.1996 günü Sedat Edip Bucak'a dördü İstanbul'da ikisi İzmir'de görev yapan altı polis memurunun (A. Çarkın, O. Yorulmaz, E. Ersoy, M. Altınok, E. Ulu, Ö. Kaplan) tahsis edilerek tayinlerinin yapılması, bu kişilerin derhal koruma görevlerine başlamayıp üç aylık bir dönem içinde ayrı ayrı göreve başlamalarının korumada aciliyet olmadığını ortaya koyması, S. E. Bucak'ın yazılı talebinin bir gün sonrası olan 07.08.1996 günü yapılması, bu korumalardan üçünün O. Lütfü Topal'ın öldürülmesi ile ilgili olarak gözaltına alınan kişiler olması ve birinin de (Ö. Kaplan) bu kişiler lehine tanıklık yapan kişi olması, ayrıca bu memurlardan Oğuz Yorulmaz'ın Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in İstanbul Asayiş Şube Müdür Yardımcısı olduğu dönemde koruması olması daha sonra Hüseyin Kocadağ'ın koruması olarak bilahare yine Ankara'da İbrahim Şahin'in koruması olması, daha sonra da S. E. Bucak'ın koruması olması ve bu dönemlerde gerek Oğuz Yorulmaz'ın gerekse diğer polis memurlarının Ö. Lütfü Topal'ın ortakları olan A. Fevzi Bir ile Sami Hoştan'ın, S. E. Bucak ile İbrahim Şahin'in yanına gidip gelirken tanıdıklarını açıkça beyan etmeleri bir bütün olarak nazara alındığında, bu koruma memurlarının özel olarak temin edilerek S. Edip Bucak'ın yanında toplandıklarını göstermektedir.
Sedat E. Bucak yanında koruma görevlisi adı altında bu şekilde toplanan polis memurlarının, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nda olayla ilgili olarak verdikleri ilk ifadelerinde Abdullah Çatlı'yı Mehmet Özbay kimliği ile ve Sedat Bucak'ın koruma görevine başladıktan sonra tanıdıklarını söylemişlerdir. Ancak İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yapılan araştırmada ve yapılan telefon tespitlerinde, başka kişiler adına kayıtlı olan ancak Abdullah Çatlı'nın kullanımında olan çok sayıda cep telefonları ile çok uzun süreden beri yoğun telefon görüşmeleri yaptıkları tespit ediliştir. Bunun üzerine adı geçenlerin sanık sıfatı ile alınan ifadelerinde Abdullah Çatlı'yı birkaç yıldan beri tanıdıklarını, onunla sık sık görüştüklerini ikrar ve ifade ettikleri görülmüştür.
Diğer yönden, gerek bu koruma memurlarının ifadeleri gerekse Sedat E. Bucak'ın talimatla alınan açıklamalarında, bu koruma memurlarının Güneydoğu'da görev yaptıkları sırada o bölgeden tanıdığı ve takdir ettiği ve bu sebeple ismen istediği beyan edilmiş ise de, gerçekte Sedat Bucak'ın bu korumalarını Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in korumalığını yaptıkları için ve onunla görüşmesi sebebiyle tanıdığını ve ilişkiler nedeniyle teklif ettiğini ifade ettiği görülmüştür. (TBMM Araştırma Komisyonu)
Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı ile ilgili yapılan hazırlık tahkikatı Sarıyer C. Başsavcılığı'nın 1996/3514 hazırlık numaralı evrakında halen sürdürülmektedir.
B- Tarık Ümit olayı:
04.03.1995 tarihinde Silivri ilçesi Kılıç Köyü yakınlarında bir otomobilin terkedilmiş olarak bulunması üzerine ilgili karakol komutanı ve ilçe jandarma komutanlığının yaptığı araştırmalar sonunda bu otomobilin Tarık Ümit isimli kişiye ait olduğu tespit edilmiş ve Tarık Ümit'in ailesinin (Kızı Hande ve amcası Cemalettin Ümit) adresleri araştırılıp bulunarak soruşturma başlatılmıştır.
Tarık Ümit'in kızı Hande Birinci ve amcası Cemalettin Ümit'in İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca alınan ifadeleri, Kadıköy C. Başsavcılığı'na, Silivri C. Başsavcılığı'na ve idari mercilere verdikleri dilekçeler münderecatına göre;
Tarık Ümit'in 3 Mart 1995 tarihinde İstanbul Erenköy Divan Pastanesi'nde oturduğu sırada yanına gelen Ziya ve Ayhan isimli iki polis memuru ile kısa bir süre konuştukları (o sırada Tarık Ümit'in yanında Baha Şen isimli bir şahıs ve bir bayan arkadaşı bulunmaktadır). Bu polis memurlarının, Tarık Ümit'e ``İbrahim ağabey gelmedi. O seni evde bekliyor. Ona gideceğiz' dedikleri, bu görüşmeden sonra oradan birlikte ayrıldıkları ve Tarık Ümit'in bir daha bulunamadığı anlaşılmıştır.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nda istihbarat elemanı olarak kullanıldığı belirlenen Tarık Ümit'in orada amiri olan Mehmet Eymür'ün araştırmaları ve ayrıca Ahmet Altıntaş isimli Jandarma İstihbarat görevlisi astsubayın yaptığı araştırmalarda, Tarık Ümit'in en son yaptığı telefon görüşmesi tespit edilmiş ve son görüşmenin Avşar Kederoğlu isimli kişi adına kayıtlı cep telefonu ile yapıldığı belirlenmiştir. Jandarma İstihbarat görevlisi Ahmet Altıntaş tarafından Avşar Kederoğlu bulunmuş, Tarık Ümit'le görüşme sebebi araştırılmış, ancak, Avşar Kederoğlu'nun Tarık Ümit'i hiç tanımadığı, herhangi bir görüşme yapmadığı ve bu telefon kendi adına kayıtlı olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde bu telefonu Özel Harekat Dairesi'nde görevli Ayhan Akça ile Ziya Bandırmalıoğlu'nun Avşar'dan aldıkları ve kullandıkları anlaşılmıştır.
Bunun üzerine Avşar Kederoğlu aracılığı ile Jandarma Astsubay Ahmet Altıntaş, Ayhan Akça ile görüşme yapmak üzere buluşmuşlardır. Ataköy civarında bir parkta Ahmet Altıntaş, Ayhan Akça'yı beklemiş, buraya Ayhan Akça, Ayhan Çarkın'la birlikte gelmişlerdir. Jn. Astsubaydan görüşme sebebini öğrenmişler ve bunun üzerine kendileri hakkında araştırma ve soruşturma yapamayacağını ifade ederek onunla münakaşa yapmışlardır. Bu münakaşayı müteakip buluşma yerine yakın Ataköy Polis Karakolu'na gidilerek orada görüşmeye devam edilmiştir. Ataköy Karakolu'ndaki bu görüşme sırasında Ayhan Akça ve Ayhan Çarkın ile o sırada Ankara'da bulunan Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin telefon görüşmesi yapmışlar ve Jn. Astsubay Ahmet Altıntaş'ı orada telefonla arayan İbrahim Şahin ``Sen kim oluyorsun bu polisler hakkında araştırma yapıyorsun diyerek onu ikaz etmiş ve bu olaya karışmamasını söyleyerek müdahalede bulunmuş ve araştırmanın devamını engellemiştir.
Yine Hande Birinci ve Cemalettin Ümit'in ifadelerine göre Jn. Astsubay Ahmet Altıntaş'ın yaptığı bu araştırmalar sırasında MİT Kontrterör Merkez Yöneticisi olan Mehmet Eymür'ün de iki kişiyi görevlendirdiği ve Hande Birinci ile gerek telefonla gerek bizzat yaptığı görüşmelerde ona hitaben ``Babanı Abdullah Çatlı, Sami Hoştan ve Haluk Kırcı kaçırdılar, bu hususta hemen basına açıklama yap ve ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrıca babanın kaçırılmasında Korkut Eken'in de rolü var diyerek onu uyardığı anlaşılmıştır.
Cemalettin Ümit'in ifadesi ve ifadesine ek olarak ibraz ettiği ve o tarihte Adalet Bakanı olan Mehmet Ağar'a hitaben yazdığı mektup ve Mehmet Eymür'ün beyanlarına göre, Tarık Ümit'in kaybolmasından sonra Mehmet Eymür'ün, o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire Başkan Vekili olan İbrahim Şahin ile görüşmeler yaptıkları, bu görüşmelerde de Tarık Ümit'in, Abdullah Çatlı ve adamları tarafından sorgulandığını ve serbest bırakılması hususunda yardımcı olmasını istediği, adı geçenlerin de ``bakarız dedikleri, ancak herhangi bir sonuç alınamadığı anlaşılmıştır.
Olayı araştıran Jn. Ast. Sb. Ahmet Altıntaş, yukarıda belirtildiği şekilde yapılan müdahaleler sebebiyle araştırmayı devam ettirememiş ve kısa bir süre sonra da başka toplumsal olaylarda da görevlendirilmiş ve bilahare İl Jandarma Alay Komutanlığı'na tayin edilmiştir.
Silivri C. Başsavcılığı'ndan suretleri celp edilen, bu olayla ilgili 1995/627 hazırlık sayılı evrakın tetkikinde; hazırlık tahkikatının devam ettirildiği ve henüz olay faillerinin somut delillerle tesbit edilemediği, bulunamadığı görülmüştür.
İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca celp edilerek 27.01.1997 tarihinde sanık sıfatı ile ifadesi alınan Ziya Bandırmalıoğlu isimli polis memuru (ifadesi alındıktan sonra İstanbul 2 Nolu DGM yedek üyeliğinde tutuklanmış, işlemleri yapıldığı sırada firar etmiştir.) Bu olayın başlangıç bölümünü yukarıda izah edildiği şekilde teyid etmiştir. Şöyle ki; Tarık Ümit ile eski tarihlerden beri tanıştıkları 2 Mart 1995 tarihinde kendisinin Ankara'da bulunduğu sırada Tarık Ümit'in onu telefonla arayarak görüşmek üzere İstanbul'a çağırdığını, 3 Mart 1995 tarihinde İstanbul'a gelen ziya Bandırmalıoğlu'nun Avşar Kederoğlu isimli arkadaşını Halkalı Gümrük semtinde bulunan TIR garajına gittiğini ve oradan Avşar Kederoğlu'na ait cep telefonu ile Tarık Ümit'i aradığını ve aynı gün 18.00'de Erenköy Bağdat Caddesi Divan Pastanesi'nde buluşmayı kararlaştırdıklarını ifade etmiştir. Aynı gün saat 19-20.00 sıralarında Bağdat Caddesi Divan Pastanesi'ne geldiğini söyleyen Ziya Bandırmalıoğlu, orada Tarık Ümit'in yanında bir bay ve bayan arkadaşının oturduğunu, onlarla birlikte Tarık Ümit'le yaklaşık yarım saat oturup hal hatır sorduklarını ve bay ve bayanın kalkmasını müteakip kendilerinin de kalktıklarını, Tarık Ümit'in 3-4 paket çikolata yaptırarak arkadaşlara dağıtılmak üzere kendisine verdiğini ve pastane önünde vedalaşarak ayrıldıklarını belirtmiş ve iddia edildiği gibi, Tarık Ümit'in yanına giderken yanında başka bir arkadaşının olmadığını, Dündar Kılıç isimli kişi hakkında yapılacak bir operasyon ile ilgili olarak ne önceki tarihlerde ne de pastanedeki buluşmalarında herhangi bir konuşmalarının olmadığını ifade etmiştir.
Bu buluşmanın amacını, eskiden beri tanıdığı Tarık Ümit'e sadece halhatır sormak maksadıyla izah etmeye çalışmış ise de; Ankara ilinden telefonla aranarak irtibat??????
okundu
C- Yaşar Öz Olayı:
Adana Şakirpaşa Havaalanı'nda sahte pasaport ile yakalanan Metin Bozdoğan isimli bir şahsın bu sahte pasaportu kendisine İstanbul Ataköy adresinde oturan Yaşar Öz isimli bir kişinin temin ettiğini ifade etmesi üzerine, Adana Emniyet Müdürlüğü'nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne müzekkere yazılarak, ihbar mahiyetinin araştırılması ve Yaşar Öz'ün suç delilleri ile yakalanması ve sonucunun Adana Emniyet Müdürlüğü'ne bildirilmesi istenmiştir. Bu yazı üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü tarafından 03.01.1994 tarihinde Yaşar Öz'ün ikamet ettiği Ataköy 7-8 kısım L-9 A blok D 6 adresinde arama yapılmıştır.
Yapılan bu aramada, dosyada mübrez 31.01.=C4 1994 tarihli arama ve zaptetme tutanağında belirtildiği üzere;
- Yaşar Öz adına düzenlenmiş 28.12.1993 tarih ve TRA-228576 seri numaralı hususi (yeşil) pasaport.
- Tarık Ümit adına düzenlenmiş 20.12.1993 tarih ve TRA-220307 seri numaralı hususi (yeşil) pasaport.
- Üzerinde Yaşar Öz'ün fotoğrafı yapışık ancak Eşref Çuğdar adına düzenlenmiş B sınıfı sürücü belgesi.
- Üzerinde Yaşar Öz'ün fotoğrafı yapışık ve hüviyeti yazılı silah taşıma izin belgesi (belge hamili Yaşar Öz, genel müdürlüğümüzde teknik danışmanlık hizmeti yürüttüğünden bahisle, ülkemizde bulunduğu süre içerisinde silah taşımaya izinlidir. Yardımcı olunmasını rica ederim. Mehmet Ağar, Vali Emniyet Genel Müdürü-imza-mühür, yazıları bulunmaktadır.
- Bir adet Smith Wesson marka 9 mm. çaplı seri numarası silinmiş Parabellum tipli tabanca.
- Bir adet 30 calibre, markası ve seri numarası belirsiz toplu tabanca.
- MKE yapısı 9 mm. çapında 43 adet mermi ele geçirilmiştir.
Bu belgelerin asılları ve silahlar ile birlikte Yaşar Öz İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü'ne teslim edilmiştir.)
Olay sırasında arama yapan ve yukarıda zikredilen silah ve belgeler ile Yaşar Öz'ü yakalayan görevliler ile bu olayın vuku bulduğu tarihte İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan ve Mali Şube Müdürlüğü'ne vekalet eden Mestan Şener ve Mali Şube Müdürlüğü'nde görevli Emniyet Amiri Osman Yıldırım Özkaraca, büro amiri Nihat Yürüten'in İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nda alınan ifadelerine göre: Yaşar Öz ile ikametgahında ele geçirilen silahlar ve belgeler henüz Mmniyet Müd. Mali Şube Müd.'ne intikal etmeden bu olaydan haberdar olan ve o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar; Mestan Şener'i telefonla arayarak, Yaşar Öz isimli kişide yakalanan silahlar ve belgelerin bir kurye ile Ankara Emniyet genel müdürlüğüne getirilerek kendisine teslim edilmesi ve Yaşar Öz'ünde serbest bırakılması hususunda emir ve talimat vermiştir. Mestan Şener'in bu olayı ve talimatları, olay tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürü olan Necdet Menzir'e intikal ettirmesi üzerine, Necdet Menzir de silahlar üzerinde inceleme yapıldıktan sonra Emniyet Genel Müdürü'nün emirleri doğrultusunda işlem yapılması hususunda talimat vermiştir. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın bu emir ve talimatı gereğince, Yaşar Öz İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden serbest bırakılmış, ikametgahında ele geçirilen silahlar ile belge asılları bir zarfa konularak Levent Sevinç isimli komiser yardımcısı (aramayı yapan, silah ve belgeleri bulan ekip amiri) kurye olarak görevlendirilmiş ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne hitaben yazılan 31 Ocak 1994 tarih ve 194-49/94 sayılı yazı ile silah ve belgeler Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderilmiştir. Kurye olarak görevlendirilen komiser yardımcısı Levent Sevinç'in ifadesinde belirttiği üzere, bu silahlar ve belgeleri kendisi Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürmüş ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a bizzat teslim etmiştir. Bu teslimden sonra Emniyet Genel Müdürü özel kaleminden teselllüm belgesi istenmiş ``Biz teslim alındığını faksla İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildireceğiz denilerek tesellüm belgesi verilmemiştir.
Susurluk olayı ile ilgili olarak İstanbul DGMC C. Başsavcılığı'nca yapılan hazırlık tahkikatı sırasında bu olayın savcılığımıza ihbar ve intikal ettirilmesini müteakip, iddiaların müstenidi olan evraklar ilgili şube müdürlüğünden celp edilmiş ve evrak münderecatı nazara alınarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazılan 26.12.1996 tarih ve 1996/=C4 2303 hazırlık sayılı müzekkeremiz ile Emniyet Genel Müdürüne teslim edilen belge ve silahların akıbeti sorulmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bulunuyorsa İstanbul DGM C. Başsavcılığı'na gönderilmesi istenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 03.01.1997 tarih ve 010990 sayılı cevabi yazısında... mezkur belge, silah ve mermilerin başkanlıklarında bulunmadığı, akıbetleri hakkında bilgi sahibi olmadıkları ve ayrıca İstanbul Emniyet müdürlüğü yazısının da arşiv kayıtlarına girmediği bildirilmiştir.
Ayrıca, Yaşar Öz ve Tarık Ümit adlarına düzenlenen hususi (yeşil) pasaportlarının müstenidatı olan belgeler istenmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 27.12.1996 tarih ve 290979 sayılı cevabi yazısı ve ekindeki belgelere göre; Yaşar Öz'ün görev unvanı Turizm Bakanlığı'nda daire başkanı olarak gösterilmiş bir talep formu ve ekinde de turizm bakanlığına görevli iki kişinin imza sirküleri olduğu görülmüştür. Tarık Ümit adına düzenlenen hususi pasaportun mühendis unvanı ile düzenlendiği, ancak bahse konu pasaportun düzenlenmesine ilişkin talep formunun bulunmadığı bildirilmiştir.
Yapılan araştırmada, Yaşar Öz adına düzenlenen silah taşıma izin belgesinde belirtilen unvan ve görev ile hususi pasaport verilmesine esas teşkil eden unvan ve görevin de gerçek olmadıkları tespit edilmiştir. Aksine İst. Emn. Md. Asayiş Şubesi İnfaz Büro Amirliği'nin 25.=C4 12.1996 tarih ve İ/94. 020773 sayılı bilgi formuna göre, muhtelif suçlardan gıyabi tutuklama kararları ile arandığı, müteakip araştırmalarda da yurtdışında uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı ile ilişkili bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu olay ile fezlekenin yukarıdaki bölümlerinde izah ve ifade edilen (silah taşıma ve hususi pasaportlar ile ilgili) olaylarda benzerlik dikkat çekicidir. Şöyle ki; Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı'ya verilen silah taşıma belgesi ile Yaşar Öz'e verilen silah taşıma izin belgesi aynı niteliktedir. Bu belgeler ile her ikisine de, istediği yerde istediği sayıda ve nitelikte silah taşıma imtiyazı tanınmakta ve güvenlik görevlileri tarafından yakalandıklarında, haklarında yasal işlem yapılmasını önleme imkanı vermektedir. Nitekim silahlar ve sahte belgelerle yakalanan Yaşar Öz, bu belge dikkate alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden serbest bırakılmış, hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmamış ve durumu ilgili C. Başsavcılığı'na da intikal ettirilmemiştir.
Yaşar Öz adına düzenlenen ve üzerinde Emniyet genel müdürü olarak isim ve imzası bulunan Mehmet Ağar'a (silahlar ve diğer belgelerle birlikte) bu belge bizzat teslim edilmiş olmasına rağmen, belgenin mahiyeti ve üzerindeki isim ve imza hakkında herhangi bir şekilde sahtecilik veya gerçeğe aykırılık beyan ve iddiasında bulunulmamıştır. Bu durum bu belgenin altında imzası bulunanın bilgisi ve istemi doğrultusunda düzenlediği sonuç ve kanaatını oluşturmuştur. Keza Yaşar Öz adına düzenlenen hususi pasaport evrakının incelenmesinde, Mehmet Özbay sahte kimliği ile Abdullah Çatlı'ya verilen hususi pasaportta olduğu gibi. Çok basit bir inceleme ile sahteliği kolayca belirlenecek imza sirküleri yeterli görülerek, başkaca hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan hususi pasaport düzenlendiği görülmüştür. Bu hususta yukarıdaki fiil ve hareketler ile birlikte değerlendirildiğinde, bu kişiler adına hususi pasaport düzenlenmesinde de, o tarihte Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar'ın bilgi ve talimatı bulunduğu sonucu doğmaktadır.
Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'nın İstanbul DGM C. Başsavcılığı'ndaki ifadesinde belirttiği üzere Yaşar Öz'ün Meral Çatlı ile yakın akraba olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Tarık Ümit'le Yaşar Öz arasında, Yaşar Öz'ün bir eroin olayında Almanya'da yakalanmasında ihbarcı olarak Tarık Ümit'ten şüphelenmesi sebebiyle aralarında ihtilaf bulunduğu ve Tarık Ümit'in kaybolması olayında Yaşar Öz'ün de adının geçtiği ve hakkında şüpheler bulunduğu, -Tarık Ümit olayının araştırmasını yapan Jn. Ast Sb. Ahmet Altıntaş'ın çalışmaları sırasında- bu hususun da iddia ve ifade edildiği anlaşılmıştır. Nitekim, Yaşar Öz'ün ikametgahında yapılan aramada ele geçirilen belgeler arasında Tarık Ümit adına düzenlenmiş hususi (yeşil) pasaport da bulunmuş ancak, o olay sebebiyle Yaşar Öz hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmadığından ve halen de Yaşar Öz yakalanamadığından, bu pasaportun Yaşar Öz'ün evinde bulunma sebebi tespit edilememiştir. Hakkındaki bu belge ve delillerle Yaşar Öz'ün de yukarıda isimleri geçen kişiler arasındaki yasaya aykırı ilişkiler ağında yer aldığı anlaşılmıştır.
Yaşar Öz halen yakalanamamış olup hakkında, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca tahkikatı sürdürülmektedir. Yaşar Öz hakkında ayrıca sahtecilik ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarından evrak tefrik edilerek, kanuni gereğinin takdir ve ifası için, görevsizlik kararı ile Bakırköy C. Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
Genel değerlendirme
Baradan itibaren okunacak(abdullah yazıcı)
03.11.1996 tarihinde Susurlik ilçesi civarında meydana gelen trafik kazasında, aynı otomobil içerisinde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ'ın birlikte bulunmaları, o tarihten itibaren, Türkiye gündeminde baş sırayı alarak bugüne kadar süregelen tartışmaların en öneli konusunu teşkil etmiştir.
12.11.1996 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı ile bir görüşme yapan, Anavatan Partisi Sayın Genel Başkanı'nın ...bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karıştıklarını, devlet tarafından aranan bazı silahlı eylemcilerin de bu devlet görevlileri tarafından kullanıldığını ifade etmesi sebebiyle Sayın Cumhurbaşkanı 13 Kasım 1996 tarihli mektupla bu bilgileri Sayın Başbakan'a intikal ettirmişlerdir. Bu mektupta özetle... ``Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat dairesi vardır... Bu dairenin bazı elemanları uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi işlere karışmaktadır... Ö.L. Topal'ı öldürenlerin itirafları fevkalade enteresandır... Aşiret reisi devleti kullanmaktadır. Devlette görevli bazı kişilerin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin'den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahil bir takım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir... şeklinde iddia edilen hususlara yer vermişlerdir. Bu iddialar nazara alınarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulları tarafından araştırmalar yapılmıştır. Ayrıca TBMM'de bu konularla ilgili bir araştırma komisyonu teşkil edilerek araştırmalar sürdürülmüştür. Bu bilgilerin ve araştırmaların yanında İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nca da hazırlık tahkikatı yapılarak yukarıda izah edilen olaylar ayrı ayrı tahkik edilmiş ve toplanan deliller ve delillere istinaden oluşan kanazi fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrıntılı olaraz izah ve ifade edilmiştir.
Yukarıda izah ve ifade edildiği üzere:
Türkiye'de katliam sanığı olarak gıyabi tutuklama kararı ile, yurtdışında uyuşturucu kaçakçılığı ve cezaevi firarisi olarak Interpol tarafından kırmızı bülten ile aranan bir silahlı eylemci ile, bu kişiyi yakalamak veya bulunduğu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin aynı ortamlarda birlikte olmaları ve bu birlikteliği, Abdullah Çatlı'nın gerçek kimliği bilinerek, uzun süreli yakın ilişkiler içerisinde sürdürülmüş olması.
Bu kişilerin her üçünün de üzerinde ruhsatlı tabancaları, yanlarındaki korumaların ayrı ayrı zati silahlarının bulunmasına rağmen ayrıca saldırı, suikast ve gizlice cinayet işlemekte kullanılabilecek vahim nitelikte ve sayıda silahları ve mermilerle, 34 NUL 63 numaralı sahte plakalar, (koruma amaçlı olmadığı İst. Emn. Md. yazı ve araştırması ile saptanmıştır) ve birçok sahte belgeleri yanlarında bulundurdukları nazara alındığında, bu kişilerin son olaydaki beraberliğinin basit bir tatil gezisi veya başsağlığı ziyareti ile izah edilmesi inandırıcı görülmemiştir. Kaldı ki, yukarıdaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf değil önceden tesbit edilmiş bir buluşma olduğu, İstanbul'da bulundukları ilk günde Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ'ın gizlenen buluşmaları ve görüşmelerinden anlaşılmaktadır.
Bu durum, adı geçen kişilerin, yanlarında koruma olarak bulundurdukları kişilerle birlikte, yasalara aykırı silahlı bir eylem hazırlığında bulundukları kanaatini oluşturmuştur.
- Bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün Özel Harekat ve Daire Başkanlığı kaynaklı oldukları ve 1993-1994 yılları itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğü'nde kuvve kayıtlarında bulunmaları gerektiği tesbit edilmiştir. Buna rağmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kişiler elinde ne maksatla bulundukları ve onlara nasıl intikal ettirildikleri, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün cevabi yazılarında izah edilememiştir. Silah taşımasına yardımcı olunması hususundaki özel belgeler ve diğer ilişkilerde nazara alındığında bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire başkan vekili olan İbrahim Şahin'in talimatları ve bilgileri dahilinde adı geçen kişilere verildiği kanaati oluşmuştur.
- Abdullah Çatlı'nın üzerinde bulunan ve yukarıda ayrıntıları izah edilen sahte belgeler, Abdullah Çatlı (Mehmet Özbay sahte kimliği ile) ve Yaşar Öz adına düzenlenen silah taşıma izin belgeleri ve hususi yeşil pasaportlarında yine, Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimatı doğrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafından aranan ve birçok yasadışı eyleme katılmış oldukları saptanan kişilerin kolaylıkla silah taşımaları ve kolaylıkla yurtdışına çıkış ve dönüşleri sağlanarak çeşitli imtiyazlarla donatılmış oldukları anlaşılmıştır.
- Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesinde (olay yukarıda ayrıntılı olarak izah edilmiştir) kullanılan silahın şarjöründe Abdullah Çatlı'nın parmak izin bulunmuş ve Abdullah Çatlı'nın bu olaya iştirak olduğu bu somut delil ile tesbit edilmiştir. Öldürülen Ö.Lütfü Topal İstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin işletmecisidir. Bu işletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanılmaktadır. Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir isimli şahıslarda Ömer Lütfü Topal'ın İstanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklarıdır. Bu kişiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (A.Çarkın, E.Ersoy, O.Yorulmaz) birlikte Ö.L.Topal'ın cinayet zanlıları olarak gözaltına alınmışlardır. İst. Emn. Md. Asayiş Şube Md.'de gözaltında bulundukları sırada daha ilk saatlerden itibaren Sedat Edip Bucak İstanbul İl Emniyet Müdürü'ne defalarca telefon açarak bu kişileri gözaltından kurtarmaya ve araştırmanın genişletilmesini engellemeye yönelik girişimlerde bulunmuştur, araştırmanın 1. günü henüz tamamlandığında ise Mehmet Ağar'ın talimatı İbrahim Şahin'in bizzat İstanbul'a gelmesi ile bu kişiler apar topar İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürülmüş ve orada kısaca ifadeleri alınıp yüzeysel bir inceleme ile ve yasal olmayan bir uygulama ile serbest bırakılmışlardır.
Bu kişilerin acele olarak Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne götürülmeleri, özel timler hakkında kamuoyunda olumsuz kanaat oluşmasını önlemek olarak izah edilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu kişilerden ikisi sivil şahıstır, özel timlerle ilişkileri yoktur. Diğer polis memurlarının ise önceki tarihlerde Özel Harekat Dairesi ile ilişkileri zaten kesilmiştir. Kaldı ki, bu tür uygulamanın mutad olmadığı bizzat İstanbul İl Emniyet Müdürü'nün ifadesinde belirtilmiştir. Şöyle ki; emniyet amiri, başkomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alınarak sorgulamaları yapıldığı halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldıklarını iddia etmişlerdir.) Emniyet Genel Müdürlüğü veya İçişleri Bakanlığı'nın bu kişiler hakkında yapılan işlemler ile herhangi bir şekilde ilgilenmedikleri ve ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde de herhangi bir araştırmaya kalkışmadıkları, zaten bu olayda Emniyet Genel Müdürü'nün de devre dışı bırakıldığı ve kendisine herhangi bir bilgi verilmediği anlaşılmıştır. Bunların dışında, Ö.Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı sebebiyle gözaltına alınan bu üç polis memuru (Mustafa Altınok, Enver Ulu ve Ömer Kaplan isimli polis memurları ile birlikte) Ö.L. Topal'ın öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, Sedat Edip Bucak'a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmaları sağlanmıştır (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadığı ve bir kısım işlemlerdeki usulsüzlükler başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda ve yukarıdaki ilgili bölümlerde izah edilmiştir.) Ö. L. Topal'ın öldürülmesine iştirak ettiği somut delillerle saptanan Abdullah Çatlı ile bu olayın zanlıları olarak gözaltına alınan ve aynı zamanda Ö. L. Topal'ın ortakları olan Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ile Sedat Edip Bucak ve onun yukarıda isimleri yazılı korumaları, uzun süreden beri tanışmaktadırlar ve sık sık bir araya gelmektedirler. Keza, bu kişilerin hepsi Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin ile de tanışmakta ve onlarla da ilişkili bulunmaktadırlar. Ö. L. Topal'ın öldürüldüğü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrıca bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Sedat Edip Bucak'ın korumaları arasında yoğun ve dikkat çekici şekilde telefon görüşmeleri yapıldığı tespit edilmiştir. (Telefon görüşmelerinin detayları bir kısım sanıklar hakkında iddianame ile dava açılmak üzere tefrik edilen dosyada ayrıntılı olarak izah edilmiştir.) Yine, olayın vuku bulduğu tarihe yakın zamanlarda Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve S. E. Bucak'ın korumaları, Siverek'te S. E Bucak'ın ikametgahında toplanmışlardır. (Fotoğrafla ilgili bölümde izah edilmiştir.)
Adı geçen bu kişilerin böyle bir olay etrafında yoğun görüşme, beraberlik ve dayanışma içerisinde bulunmaları, özel kasıtla hareket ettikleri kanaatini oluşturmaktadır.
- Tarık Ümit'in kaybolması olayı ile ilgili bölümde izah edildiği üzere; Tarık Ümit'in kaybolduğu gün, en son görüştüğü kişiler İbrahim Şahin'in uzun süredir yanında bulunan ve görev ilişkilerinin dışında daha ileri özel ilişkiler içerisinde oldukları anlaşılan polis memurları Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'dur. Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun Tarık Ümit'in kaybolması olayı ile ilgilerini tespit eden ve bu istikamette araştırma yapan Jn. Ast. Sb. Ahmet Altıntaş'a İbrahim Şahin yasal olmayan bir şekilde müdahale ederek araştırmanın sürdürülmesini önlemiştir. Bu olayda yine Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Haluk Kırcı, İbrahim Şahin, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu ve Ayhan Çarkın'ın isimleri geçmektedir. Tarık Ümit'in kaybolması olayında bu kişilerle ilişkiyi tespit eden MİT Kontürterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Tarık Ümit'in Abdullah Çatlı ve adamları tarafından kaçırıldığını ve sorgulandığını ifade ederek durumu Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e intikal ettirmiştir. Bu isimler ve bildirim karşısında Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin'in davranışları bu olayda Abdullah Çatlı'nın varlığı ve adı geçen diğer kişilerle birlikte eylemlerini hususunda bilgi sahibi olduklarını göstermiştir.
Ayrıca, İbrahim Şahin'in koruma görevlisi olan Ayhan Akça'nın, yurtdışından ülkeye, uyuşturucu madde satışından elde edilen parayı nakletmek suçundan yakalanan Dilek Örnek hakkında, İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nca halen tahkikatı sürdürülmekte olan olayda da sanık olarak hakkında yasal işlem yapılmaktadır.
- Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun çocuklarının İstanbul'da bir gazinoda yapılan sünnet düğününde dosyada mübrez bir kısım fotoğraflarda da görüldüğü üzere Abdullah Çatlı ve İbrahim Şahin'in, fezlekede adı geçen tüm polis memurları ile birlikte oldukları görülmektedir. Ziya Bandırmalıoğlu'nun İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nda sanık sıfatı ile alınan ifadesinde bu düğünde Abdullah Çatlı'nın yanı sıra Haluk Kırcı'nın da davetliler arasında bulunduğu, sünnet düğününde kirveliğini yapan Abdullah Çatlı'nın bu görevi Ankara'da Sedat Edip Bucak'ın yazıhanesinde bulundukları bir sırada onun da önerisi ile birlikte kararlaştırdıkları ve gazinonun ve düğünde bulunan sanatçıların tüm masraflarının Abdullah Çatlı tarafından ödendiğini ifade etmiştir. Bu olayda adı geçen kişiler arasındaki ilişkilerin ve beraberliğin boyutlarını göstermektedir.
Tüm bu deliller ve belgeler birlikte nazara alındığında, haklarında fezleke düzenlenen kişilerle (ayrıca haklarında iddianame ile dava açılan ve yukarıda isimleri geçen) kişilerin tüm olaylarda isimlerinin birlikte yeraldıkları görülmektedir.
Bu birlik ve beraberliğin tesadüflerden ibaret olmadığı, polis memurları sanıkların sadece koruma görevi yapmak maksadıyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunların özel kasıt altında bir araya toplandıkları ve bu suretle; devlet tarafından muhtelif suçlardan aranan kişiler, kumarhane işletmecileri, bir kısım yönetici ve siyasetçiler ile Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda görevli bazı polis memurlarının cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları veya bu teşekküle katıldıkları sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçu; (TCK'nin 313.) maddesinde düzenlenen bir tehlike suçudur. Bu madde ile Türk Ceza Hukuku'ndaki genel ilkeye bir istisna getirilmek suretiyle toplum yararına, hazırlık hareketleri de cezalandırılmaktadır. Amaç, müstakbel suçları önlemektir. Suçun oluşumu için, iki veya daha çok kişinin aynı gaye doğrultusunda yani, suç işlemek için irade mütebakatı içinde bulunmaları yeterlidir. Şu halde, anlaşma ile suç oluşacağından, herhangi bir cürüm işlenmesine gerek bulunmayacaktır, başka bir değişle, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçunun oluşabilmesi için, bu teşekkülün herhangi bir suçu işlemiş ve tamamlamış olması gerekli bulunmamaktadır, yukarıda ifade edildiği yetkili mercilere derhal haber vermedikleri aksine, gizlenmesine yardım ettikleri,
Sedat Edip Bucak'ın, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah ve mermileri ruhsatsız olarak taşıdığı,
Mehmet Ağar'ın Emniyet Müdürü olarak görevli olduğu tarihte, yukarıda Yaşar Öz olayında izah edilen fiil ve hareketi ile görevini suiistimal ettiği sonuç ve kanaati oluşmuştur.
DGM C. Başsavcılığı'nın görev alanına giren, TCK'nin 313. maddesine mümas, cürüm işlemek maksadıyla teşekkül meydana getirmek suçu ile ilgili hazırlık tahkikatı yapılırken yukarıda zikredilen diğer suçlara ilişkin delillerde birlikte toplanmıştır. Tahkikatın bu aşamasında bu suçlarla ilgili evrakların ve delillerin tefrik edilerek ilgili C.Başsavcılıklarına gönderilmesi halinde tüm olarak tahkikatın sürüncemede kalacağı, dağılacağı ve yok olacağı ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi zorunluluğu nazara alındığında, evrakların tefrik edilmesinde fiili ve hukuki imkansızlık olduğu görülmüş ve bu sebeplerle fezleke, yukarıda zikredilen suçları da kapsayacak, şekilde düzenlenmiştir.
`Susurluk kazası' olarak Türkiye'nin gündeminde yer alan olayların, ülke genelinde tüm yönleri ile aydınlığa kavuşması ve olaylarda iştiraki olan başka kişilerin de varlığının belirlenmesi için; Sarıyer C.Başsavcılığı'nca tahkikatı sürdürülen Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayı, Silivri C.Başsavcılığı'nca tahkikatları sürdürülen Tarık Ümit'in kaybolması ve İran uyruklu Asker Smitko-Lasem Ecmaili'nin öldürülmesi olayları, Sapanca C.Başsavcılığı'nca tahkikatı sürdürülen Behçet Cantürk ve arkadaşlarının öldürülmesi olayı, Gaziantep C.Başsavcılığı'nca tahkikatı sürdürülen Mehmet Ali Yaprak'ın kaçırılması olaylarının tahkikatlarının ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu tahkikatların sonuçlanmaları halinde, olaylara iştirak ettikleri tespit edilen sanıklar hakkında, görevli C.Başsavcılıkları'nca yapılacak yasal işlemlere ek olarak, İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nın görev alanına giren, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek suçundan da ayrıca ek mukteza tayin olunacaktır.
Zaten, bu olaylarda adı geçen ve halen firarda olup yakalama ve gıyabi tutuklama kararları ile aranan bir kısım sanıklar ile bu olaylara ilişkin bir kısım ihbar ve iddialarla ilgili tahkikat halen İstanbul DGM C.Başsavcılığı'nca sürdürülmektedir.
SONUÇ VE TALEP
Halen 20. dönem Şanlıurfa Milletvekili olan Sedat Edip Bucak ve 20. dönem Elazığ Milletvekili olan Mehmet Kemal Ağar haklarında, müsnet suçlardan eylemlerine uyan ve yukarıda zikredilen kanun maddeleri gereğince takibat yapılabilmesi; T.C. Anayasası'nın 83/2 maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, adı geçen milletvekilleri hakkında Yasama Dokunulmazlıkları'nın kaldırılması kararına bağlı bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin takdirine tevdii olunmak üzere fezleke düzenlenerek, hazırlık tahkikat evrakı ile ilişikte sunulmuştur.
Gereğinin, yüksek makamınızca takdir ve ifrası arz olunur.
Hazırlık evrakı üzerinde yapılan diğer işlemler
1- Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan sanıklar İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz, Ercan Ersoy, Mustafa Altınok, Enver Ulu, Abdulgani Kızılkaya ve Ziya Bandırmalıoğlu haklarındaki evrak, müsned suçtan iddianame ile dava açılmasına esas olmak üzere tefrik edilmiştir.
2- Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan sanıklar Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Ayhan Akça, Yaşar Öz ve Haluk Kırcı'nın firari olmaları haklarında gıyabi tutuklama kararları bulunması ve henüz ifadelerinin alınamamış olmaları sebebiyle, aranmalarına 1996/2303 hazırlık numaralı evrak üzerinde devam edilmektedir.
3- Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Gonca Us'un ölmüş olmaları, sanıklar Sedat Hoştan ve Ömer Kaplan hakkındaki delil durumları nazara alınarak ayrıca mukteza tayin edilecektir.
4- Yaşar Öz isimli kişi hakkında Emniyet genel müdürlüğünde teknik danışmanlık hizmeti yürüttüğünden, bahisle düzenlenen evrakta sahtecilik bulunduğu nazara alınarak Mehmet Ağar hakkındaki erak tefrit edilerek 1997/9-1 sayılı görevsizlik kararı ile Ankara Cumhuriyeti Başsavcılığına gönderilmiştir.
5- Yaşar Öz'de yakalanan silahlar, sahte belgeler, ve pasaportlar ile ilgili evrak tefrik edilerek, Yaşar Öz hakkında evrakta sahtecilik, 6136 sayılı kanuna muhalefet, olay tarihinde İstanbul emniyet müdürlüğünde görevli olanlar hakkında da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1997/10-2 sayılı görevsizlik kararı ile evrak Bakırköy Cumhuriyeti Başsavcılığına gönderilmiştir.
6- Abdullah Çatlı'ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile cüzdanı veren görevliler hakkında evrakı tefrik edilerek görevsizlik kararı ile İstanbul Cumhuriyeti Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hz. no: 1997/23)
7- Abdullah Çatlı'ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile sürücü belgesi veren görevliler hakkında evrak tefrik edilerek görevsizlik kararı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hz. No: 1997/25)
8- Abdullah Çatlı'ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile umumi ve hususi damgalı pasaport verenler hakkında evrak tefrik edilerek görevsizlik kararı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. (Hz. no: 1997/24)
9- Abdullah Çatlı'ya Mehmet Özbay sahte kimliği ile İstanbul'da silah taşıma ruhsatı verilmesinde suistimali görülenler hakkında erak tefrik edilerek görevsizlik kararı ile İstanbul İl İdare Kurulu'na gönderilmiştir. (hz. no. 1997/22)
10- İstanbul DGM C. Başsavcılığı'nca yapılan hazırlık tahkikatı sırasıında toplanan delillerden,
a- Tarık Ümit'in kaybolması ile ilgili olanlar bu olay hakkında hazırlık tahkikatı yapan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
b-Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi ile ilgili olarak alınan ifadeler, yapılan telefon tespitlerine dair müfredat listeleri, bu olay hakkında hazırlık tahkikatı yapan Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.