Sayfa:Servet-i Fünûn 282.pdf/5

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmedi

Zaman zaman kelebekler gelir konar yoluna;
Zaman zaman o mehîb ormanın derûnundan
Sehâb-ı zemzemekâr tuyûr olur perrân...

Göründi işte yeşil sâhili güzel derenin:
Uzun bir âyînesi suretinde meşcerenin
Agaçların arasından güzâr edip gidiyor;
Bütün civârına bir tazelik nisâr ediyor.
Ne tatlı zemzeme: ancak bu savtı hâsıl eder
Tesâdüm eylese billûr içinde dürr ü güher!

Suyı görünce kızın gözlerinde oldu 'ıyân
Bir eski dostunu görmüş gibi ziyâ-yı sürûr;
Agaçların arasından yavaşça etti mürûr;
Gelince sahile, oldu civârına nigerân:

Yeşildi daglar, etekler yeşildi, mâî semâ
Olurdu bunların üstünde tül gibi mer'î;
O dilrübâ derenin rengi gök gibi mâî
İdi, bu âlemi yelpazelerde bâl-i sabâ!..

Şu mâî tüll yeşil 'âlemin içinde onu
Kolaydı benzetivermek beyaz bir çicege;
Bir iş mi benzetivermek o rütbe sâf olanı
Yabâni bir çicege, bir perîye, bir melege?

Şu sâf lücce kenarında kaldı, kız hayran
Yavaşça başladı ruhunda gizli bir heyecân...

Bu anda meşcereden bir terâne-i mahzûn
Dagıldı titreyek: bir kaval sesiydi bu ses!
Bu ses gelince kızın gûşuna, lebinde nefes
Kesildi, destini vaz' etti kalbine; zirâ
Kaval çalan çobana oldu görmeden meftûn!

Ona muhabbeti etti bu nagmeler ilhâm;
Göründü rûhuna gûyâ sabah içinde sabah,
Sabâh-ı sâf-ı rebîîde subh-ı sâf-ı garâm!

Cenab Şahabeddin