siri ile, yüzümü, o tükürülesi yüzümü onun o sırada yaktığı ve bana doğru tuttuğu kibrite uzattım.
Ben daha ne olduğunu fark etmeden, kibrit elinden yere düştü ve yüzümde korkunç bir tokat şakladı. Sigara ağzımdan fırlamış, burnum kanamaya başlamıştı. Karşımdaki, saatlerden beri tuttuğu hiddet ve kini hızlı nefesler halinde burnundan fışkırtarak, arka arkaya suratıma tokatlar yapıştırıyor, dizlerimi, karnımı tekmeliyor ve hırsından boğuklaşan bir sesle hiç durmadan bağırıyordu: 'Hayvan... Sahiden karşımda sigara içebileceğini mi sandın?.. Siz insan muamelesine layık mısınız ulan... Senin gibi köpeğin sigarası da ben yakacaktım öyle mi?.. Vatan, millet haini... Sizleri bit ezer gibi ezmeli... Eşşek seni... Kanapeye kurulmuş da bana sigarasını yaktırıyor... Edepsize bak... Defol.'
Kapıya dönüp bağırdı: Gelin buraya!”
Hemen içeri giren iki memura beni gösterdi: “Götürün bu rezil herifi. Her şeyi itiraf ettirinceye kadar nefes aldırmayın!”
Hakikaten, bu defadan sonra iki gün nefes aldırmadılar. Fakat sonra ne oldu, anlamadım, galiba onlar da bıktılar, yahut hakikaten bir şey bilmediğime kanaat getirdiler. Bana karşı alakaları birdenbire azaldı... Vücudumdaki çürükler geçince de bıraktılar...”
Genç kız birdenbire durdu. Önüne bakarak:
“Bizim eve geldik, siz daha gideceksiniz galiba!” dedi.
Rifat önünde bulundukları kapıyı gösterdi:
“Burası mı?“
“Hayır, şu sokağın içinde. Fakat siz zahmet etmeyin!”
Elini uzatarak ilave etti:
“İkimizin de yalnız kalmaya ihtiyacımız var.”