Sayfa:Osman Kavala Başvurusu.pdf/81

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa istinsah edilmiş

Başvuru Numarası : 2018/1073
Karar Tarihi : 22/5/2019

8. Çoğunluk kararında tutuklamaya esas alınan dosyadaki somut olgu ve olaylardan hareketle başvurucunun suçlandığı Ceza Kanunu hükümleri yönünden cebir ve şiddet unsurunun ve suç işleme kastının ortaya konulması gerekmektedir. Aksi durumda herhangi bir kişi hakkında, ayrı ayrı değerlendirildiğinde tutuklamak için kuvvetli suç şüphesi olarak görülmeyen birçok olgu ve olayın hep birlikte bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ile birlikte farklı bir kurgu oluşturularak pekala bu kurgudan hareketle kuvvetli suç şüphesi noktasında oldukça farklı bir sonuca ulaşılabilmesi durumu ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu biçimdeki değerlendirme biçiminin Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru bağlamındaki işlevi açısından hiç de sağlıklı bir yöntem olmadığı açıktır.

9. Kanaatimizce tutuklamanın hukukiliği konusunda çoğunluk kararındaki asıl sorunlu husus başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülülüğü ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Çoğunluk kararında somut olayın özellikleri dikkate alındığında isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarını, işin niteliğini ve önemini de göz önünde bulundurarak İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince ulaşılan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı şeklindeki sonucun keyfi ve temelsiz olduğunun söylenemeyeceği ifade edilmektedir (§ 75).

10. Çoğunluk kararındaki bu kanaate katılmak mümkün değildir. Zira bilindiği gibi bu dosyada başvurucu Mayıs - Haziran 2013'te gerçekleşen Gezi Parkı olayları esnasında işlediği ileri sürülen suç iddiası dolayısıyla tutuklanmıştır. Her ne kadar başvurucu hakkında ilk soruşturmanın başladığı 2013 yılından bu yana farklı soruşturmalar yürütülmüş ve soruşturmanın kapsamı değiştirilmiş ise de esasında başvurucunun tutuklanmasına esas alınan dosyadaki tüm delillerin 2013 yılına ait olduğunu dikkate almak gerekir. Nitekim Başsavcılık tarafından 2015 yılında yürütülen ilk soruşturmada da delillerin önemli bir kısmının mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik yürütülen bu ilk soruşturma esnasında başvurucunun ifadesi alınmadığı gibi hakkında gözaltı ya da tutuklama şeklinde bir tedbire de başvurulmamıştır. Buna rağmen aynı delillerle başvurucu ilk soruşturmanın başlangıç tarihinin üzerinden 4 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra 01.11.2017 tarihinde tutuklanmıştır. Bu bağlamda hatırlatmak gerekir ki Gezi Parkı olaylarının hemen sonrasında bu olaylara karışanlarla ilgili açılan birçok dava sürüncemede bırakılmadan sonuçlandırılmıştır.

11. Bilindiği gibi tutuklama ceza soruşturması ve kovuşturması sürecinde uygulanan bir tedbirdir ve bu tedbirin uygulanması doğrudan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan haklarına müdahale teşkil etmektedir. Kişinin fiziksel olarak hürriyetinden yoksun bırakılmasına yol açan tutuklama tedbirinin bu nedenle ölçülülük ilkesinin tüm unsurları ile olması önem arz etmektedir.

12. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin zaman içerisinde yeni bir delil elde edilmemiş olmasına rağmen ilk soruşturmanın üzerinden dört yıldan fazla bir süre geçtikten sonra uygulanması bu yönüyle ölçülülük ilkesine uygunluğu boyutu ile değerlendirilmesini daha da elzem hale getirmektedir. Dört yıl sonra verilen bir tutuklama kararında başvurucu ile ilgili kaçma şüphesi ya da delilleri karartma veya yok etme biçimindeki bir şüphenin açık biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Aksine İstanbul 1 Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama kararında bu yönüyle şablon gerekçenin ötesinde bir açıklamaya yer verilmemiştir. Mahkememiz çoğunluk kararında da bu konuda ikna edici bir değerlendirmeye yer verilmemiş, kaçma ya da delilleri karartma veya yok etme konusundaki şüphe ortaya konulmamış; bu bağlamda sadece isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarı, işin niteliği ve önemi de göz önünde bulundurulduğunda adli kontrol uygulamasının

yetersiz kalacağı ve bu nedenle tutuklama tedbirinin ölçülü olduğuna değinilmiştir (§ 75)

81