Sayfa:Kastamonu Vaazı.pdf/11

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış
cild 18 aded 464
Sayfa 259
(Sebilü'r-reşâd)

köyünü refah içinde yaşatırlar. Bir Fransız, Müslüman aleyhinde ikame-i dava etmez. Çünkü lüzum görmez. Onu isterse döğer, isterse öldürür.

Ey cemaat-i Müslimin! Zaman, zemin müsait olsa size İngiliz adaletinden! Fransız medeniyetinden! Birçok parlak numuneler daha gösterirdim. Mamafih ibret alacaklar için bu kadarı da yetişir zannederim. İşte sefaletlerinin derecesini kısaca anlattığım o zavallı dindaşlarımızın imdadına yetişmek yahut hiç olmazsa onların düştükleri felâkete düşmemek için artık gözümüzü açmalıyız. Düşmanımızın bizi de onların hâline getirmek için bugün elinde iki vasıta var. Ziyade yok, çünkü haddi zatında gerek keyfiyet, gerek kemiyet itibarile mühim olan kuvvetlerini dağıtmıştır. Ordusunun bir kısmı Hindistan'da bir kısmı Irak'ta, bir kısmı İran'da, bir kısmı İrlanda'da, bir kısmı bizzat İngiltere'de, bir kısmı Mısır'da, bir kısmı Sudan'da, bir kısmı Filistin'de meşguldür. Müstemlekât askerine itimadı kalmamış. Bilhassa Hind Müslümanları "artık biz dindaşlarımıza karşı silah kullanmayız" diyorlar.

Binaenaleyh şimdi söylediğim gibi bizi ezmek için ancak iki kuvvete malik bulunuyor: Birincisi yunan ordusu, İkincisi memleketimizde çıkaracağı, daha doğrusu çıkarmakta olduğu nifak! Zaten bu ikinci kuvvet olmasa birincisinin hiç ehemmiyeti yoktu. Biz aklımızı başımıza alarak el ele verdiğimiz gün inayeti hakla memleketimizi, istiklâlimizi kurtarmaklığımız muhakkaktır. İşte vilâyat-i şarkiye ahalisi gözünüzün önünde duruyor. Bunlar düşman istilâsı ne demek olduğunu gözleriyle gördükleri için, bu sefer İngiliz iğfalatına kapılmadılar. Aralarında tefrika çıkmasına, nifak çıkmasına meydan bırakmadılar. Can cana, baş başa verdiler; yurtlarını çiğnemek, kendilerini esaret altına almak için hudut boyunda fırsat gözetip duran düşmanı tarumar ettiler. Kars gibi en müstahkem bir kaleye bayrağımızı dikerek ileriye doğru yürüdüler, gittiler. Cenabı Hak o kahraman mücahitlerimize tevfikler ihsan buyursun; Anadolu'muzun garbindeki bu sefil düşmanı da Ermenilerin bi-hakkın, uğradıkları akıbete uğratsın.

– Âmin!...

Bizi mahv için tertib edilen muahede-i sulhiye paçavrasını mücahitlerimiz şark tarafından yırtmaya başladılar. Şimdi beri taraftaki dindaşlarımıza, kardeşlerimize düşen vazife Anadolu'muzun diğer cihetlerindeki düşmanları denize dökerek o murdar paçavrayı büsbütün parçalamaktır. Zira o parçalanmadıkça İslam için bu diyarda beka imkânı yoktur.

Ey cemaat-i Müslimin! Hepiniz bilirsiniz ki buhranlar içinde çarpınıp duran bu dini mübin, bu mübarek yurt bizlere vediatullahtır. Kahraman ecdadımız bu suphanî vediayı siyanet uğrunda canlarını feda etmişler, kanlarını seller gibi akıtmışlar, muharebe meydanlarında şehit düşmüşler; Rayet-i İslam'ı yerlere düşürmemişler. Mübarek naaşlarını çiğnetmişler; şeriatin harimi pakine yabancı ayak bastırmamışlar. Babadan evlâda, asırdan asıra intikal ede ede bize kadar gelen bu emaneti kübraya hıyanet kadar zillet tasavvur olunabilir mi? Yoksa bizler o muazzam ecdadın ahfadı değil miyiz? Ağyar eline geçen Müslüman yurtlarının hali bizim için en müessir bir levha-i ibrettir. Endülüs diyarını gözünüzün önüne getirin. O, Cihanın en mamur, en medenî, en mütefennin iklimi vaktile sinesinde on milyon Müslüman barındırırken bugün baştanbaşa dolaşsanız, tek dindaşımıza rast gelemezsiniz. Allahın vahdaniyetini garbin afakına yetiştiren o binlerce minarenin yerlerindeki çan kulelerinden bugün etrafa teslis velveleleri aksediyor. Şevketin, medeniyetin, irfanın, ümranın müntehasına varmışken birbirlerine düşerek vatanlarını üç buçuk İspanyol'a karşı müdafaadan âciz kalan bu zavallı dindaşlarımızdan olsun ibret alalım da İslam'ın son mültecası olan bu güzel toprakları düşman istilâsı altında bırakmayalım. Yeisi, meskeneti, ihtirası, tefrikayı büsbütün atarak azme, mücahedeye, vahdete sarılalım. Cenab-ı kibriya Hak yolunda mücahede için meydana atılan azim ve iman sahiplerile beraberdir. (Vellezîne câhedû fînâ lenehdiyennehum subulenâ ve-innallâhe leme'a-lmuhsinîn)

Ya İlâhi bize tevfikini gönder!

– Âmin!

Doğru yol hangisidir, millete göster!

– Âmin!

Ruh-i İslam'ı şedaid sıkıyor, öldürecek.
Zulmü tedib ise maksudi mehibin gerçek.
Nare yansın mı beraber bu kadar mazlumin?
Bigünahız çoğumuz, yakma İlâhi!

– Âmin!

Boğuyor âlem-i İslam'ı bir azgın fitne;
Kıt'alar kaynayarak gitti o girdap içine.
Mahvolan aileler bir sürü masumundur;
Kalan âvârelerin hali de malûmundur.
Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin?
Dinsin artık bu hazin velvele ya Rab!

– Âmin!

Müslüman yurdunu her yerde felâket urdu;
Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu.
O da çiğnendi mi, çiğnendi demek şer'-i mübin.
Hakisar eyleme ya Rab onu olsun!

– Âmin!

V'elhamdü llillahi rabbilâlemin.