larla yaşatılmıya çalışıldığını gördükçe biraz da hallerine acırım. Biliyor musunuz, Berlinde senenin ancak yüz gününde hava açık ve güneşli, iki yüz altmış beş gününde kapalıdır. Limonlukların projektörleri ve sunî güneşleri bu ağaçların ışığa ve sıcağa alışmış yapraklarını doyurabilir mi? Buna rağmen yaşıyorlar, kurumuyorlar... Ama buna yaşamak denir mi?. Canlı bir mevcudu kendisine uygun olan iklimden ayırarak, birkaç meraklının keyfi için bu berbat şartlara tâbi etmek bir nevi işkence değil midir?»
«Ama siz de bu meraklılardan birisiniz...»
«Evet, fakat buraya her gelişimde içim derin bir hüzünle doluyor!»
«Ne diye geliyorsunuz öyleyse?»
«Bilmem!»
Islak sıralardan birine oturdu. Ben de yanına iliştim. Eliyle yüzündeki yağmur tanelerini silerek:
«Ben buradaki nebatları seyrederken biraz da kendimi düşünüyorum!» dedi. «Belki asırlarca evvel bu ağaçlarla, bu garip çiçeklerle ayni yerlerde yaşamış olan ecdadımı hatırlıyorum. Biz de bunlar gibi yerimizden sökülüp
dağıtılmış değil miyiz? Ama bunlar sizi alâkadar etmez... Doğrusu beni de pek alâkadar etmiyor... Yalnız bana birçok şeyler düşünmek, kafamın içinde birçok şeyler yaşamak imkânını veriyor... Göreceksiniz ya, ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşıyan bir insanım... Hakikî hayatım benim için cansıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir... Siz benim Atlantik’teki işimi belki pek hazin buldunuz, halbuki ben onun böyle olup olmadığının farkında bile değilim... Hattâ bazan beni eğlendirdiği de oluyor... Zaten bu işi annemin yüzünden yapıyorum. Ona bakmıya mecburum ve bir sene zarfında yaptığım birkaç resimle geçinmek imkânı yok... Siz resimle uğraştınız mı?»
« Bir parça!»
«Neden devam etmediniz?»
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/98
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
98
KÜRK MANTOLU MADONNA