«Uzak değilmiş!... Şu halde yarın öğleden sonra gelin beni buradan alın!»
«Hangi dairede oturuyorsunuz!»
«Ben sizi pencerede beklerim. Yukarı çıkmanıza hacet yok!»
Kapının üzerinde duran anahtarı çevirerek içeri girdi.
Bu sefer süratli adımlarla evin yolunu tuttum. Vücudum bana her zamankinden daha hafif geliyordu. Gözlerimin önünde hep onun hayali vardı. Bir şeyler mırıldanıyor, fakat bunların ne olduğunu bilmiyordum. Dikkat edince onun ismini tekrarladığımı ve bir sürü okşayıcı kelimelerle hep ona hitabettiğimi anladım. Arasıra, zaptetmeme imkân olmıyan kesik ve sessiz kahkahalar atıyordum. Pansiyona geldiğim zaman ufuk aydınlanmıya başlamıştı.
Çocukluğumdan beri belki ilk defa olarak, hayatımın sebepsizliğini ve boşluğunu düşünerek içim ezilmeden, «Bugün de geçti işte... Ve bütün günlerim hep böyle geçecek, sonra ne olacak sanki!» demeden uykuya daldım.
Ertesi gün fabrikaya gitmedim. Saat iki buçuğa doğru Tiergarten’den geçerek Maria Puder’in oturduğu eve yaklaştım. Acaba erken mi? diye kendi kendime soruyordum. Sabaha kadar uykusuz kaldığını, geceki işinin yoruculuğunu düşünerek onu rahatsız etmekten çekiniyordum. İçimde ona karşı tarifi imkânsız bir şefkat vardı. Yatağında nasıl uzandığını, nasıl ağır ağır nefes aldığını, saçlarının yastığa nasıl serildiğini tasavvur ediyor ve hayatta bu manzarayı görmekten daha büyük bir saadet olamıyacağını düşünüyordum.
O zamana kadar bütün insanlardan esirgediğim alâka, hiç kimseye karşı tam mânasiyle duymadığım sevgi sanki hep birikmiş ve muazzam bir kütle halinde şimdi bu kadına karşı meydana çıkmıştı.
Henüz ona dair hiç bir şey bilmediğimi, bütün hükümlerimin tasavvur ve hayallerime dayandığını biliyor-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/90
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
90
KÜRK MANTOLU MADONNA