duğunu İstanbulda ve Sanayii Nefise mektebinde, hiç kimsenin yardımı olmadan, kendi kendime öğrendim ve mektebe devam etmez oldum. Zaten hocalar da bende fazla bir sey bulmuyorlardı. Evde veya atölyede karaladığım şeyler arasından ancak en manasızlarını gösterebiliyor, bana dair her hangi bir şey ifade eden, içinde benden her hangi bir şey bulunan resimleri büyük bir titizlikle saklıyor ve ortaya çıkarmaktan utanıyordum. Bunlar tesadüfen birinin eline geçse, çıplak ve mahrem bir halde yakalanmış bir kadın gibi şaşırıyor, kıpkırmızı oluyor ve kaçıyordum
Ne yapacağımı bilmeden uzun zaman İstanbulda dolaştım. Mütareke seneleri idi, şehir benim tahammül edemiyeceğim kadar hayâsız ve karmakarışık olmuştu. Havrana dönmek için babamdan para istedim. On gün kadar sonra uzun bir mektup aldım. Babam benim işe yarar bir adam olmam için son bir tedbire başvuruyordu.
Almanyada, paranın kıymetini kaybetmesi yüzünden, ecnebilerin gayet ucuz, hattâ Istanbuldakinden daha az bir para ile geçindiklerini bir yerden duymuş, benim oraya giderek «sabunculuk, bilhassa mis sabunculuğu» öğrenmemi söylüyor, yol parasiyle diğer masraflar için bir miktar para yolladığını bildiriyordu. Fevkalâde sevindim. Bu sanatlara karşı bir heves duyduğumdan filân değil, çocukluğumdan beri gözlerimin önünde bin bir şekilde canlanan, bir çok hayallerime mevzu olan Avrupayı görmek fırsatının böyle hiç beklemediğim bir zamanda çıkıvermesinden sevindim. Babam mektubunda: «Bir iki senede bu işi öğrenip gelirsen, bizim burdaki sabunhaneyi büyütür, ıslah eder ve senin idarene veririm, sen de ticaret hayatına atılarak altın bileziğin sayesinde mesut ve müreffeh olursun!» diyordu. Fakat ben işin bu tarafını düşünmüyordum bile...
Bir ecnebi dili öğreneceğimi, bu dilde kitaplar okuyacağımı, ve asıl, şimdiye kadar sadece romanlarda ras-
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/50
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
50
KÜRK MANTOLU MADONNA