çup bir çocuk olduğum halde babamın bana böyle söylemesi, oğlunu nekadar az tanıdığını ğöstermiye kâfi idi. Ne olsa, içimde bazı cihetlere doğru gizli bir takım arzular duyuyordum. Mektepte iken hocalarımın takdirini kazandığım bir ders vardı: Oldukça iyi resim yapıyordum. İstanbuldaki «Sanayii Nefise» mektebine girmek arasıra aklımdan geçer ve bana tatlı hayaller kurdururdu. Zaten küçüktenberi hakikatten ziyade hayal dünyasında yaşıyan sessiz bir çocuktum. Tabiatımda manasız denilecek kadar ileri giden bir çekingenlik vardı ki, çok kere etrafım tarafından yanlış anlaşılmama, aptal yerine konmama sebep olur ve beni üzerdi. Hiçbir şey beni, hakkımdaki bir kanaati düzeltmek mecburiyeti kadar korkutmazdı. Sınıfta arkadaşlarımın yaptığı bir kabahat daima benim üzerime atıldığı halde ben kendimi bir kelime ile olsun müdafaaya cesaret edemez, eve döndüğüm zaman bir kenara saklanıp ağlardım. Annemin ve bilhassa babamın bana sık sık: «Yahu, sen kız olacakmışsın ama yanlış doğmuşsun!» dediklerini hatırlıyorum. En büyük zevkim evin bahçesinde veya derenin kenarında yalnız başıma oturup hülyalara dalmaktı. Bu hülyalar, hareketlerimle büyük bir tezat teşkil edecek kadar cesurca ve genişti: Okuduğum sayısız tercüme romanlardaki kahramanlar gibi, her sözüme tereddütsüz itaat eden maiyetimle beraber ortalığı kasıp kavurduğum, bir mahalle ötede oturan ve içimde şeklini pek tayin edemediğim tatlı arzular uyandıran Fahriye ismindeki bir kızı, yüzümde bir maske ve belimde çifte tabancalarla, dağlardaki muhteşem mağarama kaçırdığım olurdu. Onun evvelâ nasıl korkup çırpınacağını, sonra, önümde tirtir titriyen insanları, mağaradaki emsalsiz zenginliği görünce nasıl büyük bir hayrete düşeceğini ve nihayet yüzümü açınca, saklıyamadığı bir sevinçle nasıl haykırarak boynuma atılacağını tasavvur ederdim. Bazan büyük kâşifler gibi Afrikada gezer, yamyamlar arasında görülmemiş
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/48
Görünüm