Ve başka suallere maruz kalmamak, hele hastanın karısı tarafından taciz edilmemek için paltosunu ve şapkasını çabucak giydi ve Nurettin Beyin daha evvel avucunda hazırlamış olduğu üç gümüş lirayı yüzünü buruşturup alarak, evi terketti.
Yavaşça hastanın kapısına sokuldum. İçeri baktım. Mihriye Hanımla Neclâ, büyük bir merakla, önlerinde gözleri kapalı yatan adama bakıyorlardı. Genç kız beni görünce başiyle işaret ederek çağırdı. Şimdi annesiyle beraber, hastanın halinin bende uyandıracağı tesiri görmek istiyorlardı. Bunu farkettiğim için bütün kuvvetimle kendime hâkim olmıya çalıştım. Gördüğümden müsterih olmuş gibi bir tavırla hafifçe başımı salladım. Sonra, sol tarafımda âdeta başbaşa vermiş duran kadınlara dönerek, zoraki bir gülümseme ile:
«Korkulacak bir şey yok herhalde... Atlatacak inşallah!» dedim.
Hasta gözlerini araladı, tanıyamamış gibi bana bir müddet baktı. Sonra büyük bir gayret sarfederek başını karısına ve kızına çevirdi, anlaşılmaz birkaç kelime mırıldandı, yüzünü buruşturarak birtakım işaretler yaptı.
Neclâ sokuldu:
«Bir şey mi istedin babacığım?»
«Hadi, siz biraz çıkın!»
Sesi pek hafif ve kesikti.
Mihriye Hanım bize işaret etti. Fakat bunu gören hasta, elini yataktan dışarı çıkararak bileğimden yakaladı ve:
«Sen gitme!» dedi.
Kadınlar biraz şaşırmıştılar. Neclâ:
«Babacığım, kolunu çıkarmasana!...» diye söylendi.
Raif Efendi: «Biliyorum, biliyorum!» demek istiyen bir hareketle çabuk çabuk başını salladı ve onlara, çıkmaları için, tekrar işaret etti.
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/41
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
41
KÜRK MANTOLU MADONNA