Bir Siyah Fanila İçin
Kadıköy vapuru bir lodos dalgası gibi şiddetle çarparak köprüye yanaştı. Evvela bir iki cesaretli kendini iskeleye fırlattı. Arkasından sarsıntıyla çözülüp içindekiler dağılan bir kırpıntı bohçası gibi alacalı bulacalı bir kalabalık söküldü. Kısa lacivert etek, beyaz bere giymiş, uzun burunlu, gözlüklü, elindeki çantasından mektepli, hatta darülfünunlu olduğu anlaşılan bir hanım kız İstanbul tarafına yürüdü. Tam Ada iskelesinin yanından geçerken kulağının dibinde birisi bağırdı: "Boyyalım!.. Ayna gibi... Küçük hanım tozunu alalım!.." Mektepli kız tozdan beyazlaşan iskarpinlerine baktı, o tarafa yürüdü, sildirdi. Sandığın üstüne bir yüzlük atıp giderken boyacı arkasından seslendi: "Güzin Hanım!.. Beni tanımadınız mı?.." Güzin Hanım hayretle döndü. Bu eski püskü elbiseli, siyah fanilalı, ince kumral bıyıklı külhanbeyini süzdü. Evet, gözleri yabancı değildi, ama ne münasebet! Şiddetle başını salladı: "Hayır!" Öteki güldü: "Azıcık gelir misiniz?.." dedi. Güzin Hanım istemeyerek yaklaştı: "Tanıyamadım dedim ya!" "Düşünün bakalım!.. O kadar uzak değil canım... Şöyle bir sene evvel... Ömer... Mülkiyeli Ömer!.." 115