236
Aydın bir gün benim evimdeki kitaplardan İtalyan villaları ve diğer mimarlık örneklerini gördü. Bana, “Ben mermerci, fayansçı olmak istiyorum. Eski konakları restore etmek çok hoş bir iş,” dedi ve 2002 yılında, askerden geldikten sonra Aydın’ı Hollanda’ya götürdüm. Bugün kendisi Amsterdam’da mermer şirketi sahibi başarılı bir işadamı. Amsterdam’daki 17. yüzyıla ait konakların restorasyonunu yapıyor. Ayrıca 2010 yılında Amsterdam Belediyesi’nden “Belediye’nin En İyi Mermer/Granit Ustası” ödül belgesini aldı.
Datça hatıralarımı yazmak benim için çok önemli. Datça’yı ilk olarak sakinliği ve güzelliği için seçmiştim. Afrodit’in Knidos’ta çok önemli bir anlamı vardı. Fakat bugün Datçalılar Afrodit’i ticari amaçları için kullanıyorlar. Parlak broşürler, lokantaların girişinde bir tablo… Bazı esnaflar kartvizitlerinin üzerinde Afrodit’in resmini kullanıyorlar veya adını yazıyorlar. Onlara Afrodit’in Kıbrıs’ta deniz köpüğünden doğduğunu söylediğimde, yüzüme şaşkınlıkla bakıyorlar.
1992 yılında Aydın’a Eski Datça’da kaç eşek olduğunu sordum. Bir envanter çıkarmak istiyordum. Çünkü her çiftçi yavaş yavaş kamyonet ve traktör kullanmaya başlıyordu. Belki de birkaç yıl sonra sadece limanda bir eşek kalmış olacaktı ve o da turistlerin çocuklarıyla yürüyüş yapacaktı. Aydın’dan ayrıca eşek sahiplerini Cengiz’in kahvehanesinde (şimdiki Datça Sofrası Restoranı) toplamasını rica ettim. O da bana, “Carel dikkat et, yerliler bundan hoşlanmayabilirler, alınganlık gösterebilirler. Çünkü onlar Datça’daki en değerli taş evleri ve arsaları İstanbul veya Ankara’dan gelen yabancılara ucuza sattılar ve iskeleye taşındılar. İstersen dağdaki yabani eşekleri araştır,” dedi. Ben de ona, “hayır ben biyolog değilim, antropoloğum ve eşekleri değil, sahiplerini merak ediyorum,’’ dedim. Eski Datça’da alakargalar ve eşek sahipleri bir yarışma yapıyorlarmış. Bu bir masal gibi; fakat aynı zamanda masallarda olduğu gibi gerçek tarafı var. Alakargalar meşe palamudunun tohumunu kış için yedi santimetre toprak altına gömerler. Her alakarga kış sezonu için yüzlerce tohum gömer. İlkbaharda da bu tohumlardan filizler çıkar. Alakargalar yalnızca tohumları alır ve filizlere zarar vermezler. Fakat eşek sahipleri meşe ağaçlarını odun için budama bahanesiyle kesiyorlar. Datça’daki ziraatçılar ve ormancılar onları görmüyorlar; çünkü onlar arabaların giremeyeceği eşek yollarını kullanıyorlar. Birinci Dünya Savaşı’ndan, Müslüman-Ortodoks mübadelesinden önce