207
bugünlerde vahşi hayvanların ve bitki türlerinin korunması üzerine yoğunlaşmaktadır. UNESCO’nun insanlık mirasının izleri olarak değerlendirilen sanat eserlerini koruduğu çalışmaları görmüştük. Şimdi ise Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP’nin belirli ormanları, mangrovları ve başka alanları koruma üzerine oluşturulan programlarını görüyoruz. Önemli olan BM’nin koruma politikasındaki etkinliği ve verimliliğinin yanı sıra bu konudaki sürekliliğidir.
BM, tek taraflı olarak yoksulluğun sistemden mi kaynaklandığı ya da sürekli mi olduğu tartışmasından kaçınmakta, yoksulluğu geçici ve mücadele edilebilir olarak değerlendirmektedir. Ancak, son dönemde çevreye yaptığı vurguyla BM, nüfus artışının bir sınırı olduğunun farkındadır.
Gözlemlerime göre Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra (1989) gelişmiş ülkeler çevreyi ön plana koydular. Fakir toplumlar çevreyi, doğal varlığı tehdit ediyordu. Kuşkusuz gelişmiş ülkeler de özellikle sera gazı, fosil yakıt kullanımı konusunda fakir ülkelerden daha fazla etki yaratıyorlar.
Katılımcı sosyal ormancılık yaklaşımı ilk defa TKV’nin de içinde yer aldığı projeyle başlatıldı. O zamanlar özellikle erozyon konusunda TEMA Vakfı kamuoyunu aydınlatma bakımından çok etkiliydi. Ancak bizler uygulama yapıyorduk. Türkiye’de yeni bir sayfa açılmıştı. Çok az kişi bu önemli değişimi ve etkilerini değerlendirebiliyordu. Yaklaşım düzeyinde önemli bir fark vardı. Çiftçiler ile konuşmak imkânsız görünüyordu. Oysa ki biz çiftçilerden yardım
Proje, yeni yaklaşımıyla hem köylüleri hem de ormancıları şaşırtmıştı. Sinop-Durağan’da köylülerle yapılan katılımcı bir planlama toplantısı, 1994.
Sinop, Durağan’da bir köy. Benim solumdaki tarım uzmanı şeker hastasıydı ve birkaç ay sonra vefat etti. Ortada orman mühendisi Celal Çoban. Celal, tüm iş hayatı boyunca Orman Genel Müdürlüğü’nde çalıştı. Emekli olduktan sonra da TKV’de çalıştı. TKV ile OGM arasında bağlantılar kurdu. Sibel Demir kadın programları uzmanıydı. Orman köylerinde kadınlar da “kaçak” olarak ağaç kesiyorlardı. Ormancılar kadınlara dokunamıyorlardı. Bu nedenle de erkekler bu işi genellikle kadınlara yaptırıyordu, 1992.