162
Kamerun’da balıkçılık yapan bir aile, 1986.
madan en çok zarar gören Kuzey Kamerun’daki (Çad Gölü) bir kabileydi. Çünkü onlar Lagdo’nun ana yolu üzerinde ve göl limanı yakınlarında yerleşmiş bir gecekonduda yaşıyorlardı. Kabile Şefi Diauro polis felaketine karşı koyun kurban edip, dua ediyordu. Bir yoruma göre onlar yeni Müslüman oldukları için hâlâ putperest metotlar kullanıyorlardı. Başka bir metot olarak da, polis gelince bir bitkiyi, belirli bir ağaçtan bir yaprak kopararak ceplerine koyuyorlar ve böylece polis onları rahat bırakıyordu. Çünkü inançlarına göre bitkinin etkisi çok güçlüydü. Başka bir kabile her balıkçıdan haftalık bir miktar para topluyor; batık fon (sinking fund) oluşturuyor ve polisler rüşvet almaya geldiklerinde bu fondan rüşveti veriyorlar, daha sonra da bir ay rahat ediyorlardı. Rüşvetçilere karşı en başarılılar Nijeryalı profesyonel balıkçılardı. Polis ve jandarma onlardan daha çok para istiyor, yoksa da kimlik kartlarını alıyordu. Balıkçılar da bu konuda bekçileri görevlendiriyordu. Bekçiler polise, “Bizim paramız var, ama burada değil. Bizimle kampa gelin,” diyorlar ve tekneye bindirip polisleri teknelerle ıssız bir yere götürüyorlar, polislere “yüzme dersi veriyoruz” diye su altında bazen onları boğuyorlardı.
Yerli balıkçılar problem yaşamıyordu. Çünkü onlar muhteşem Lamido Rey Bouba ve Lamido Garoua’nın geleneksel askerleri “dogari” tarafından jandarmaya karşı korunuyorlardı. Ben ara sıra göl etrafında çeşitli araştırmalar yaptım. Kendi ekibimle, yastıklar, çadırlar, sineklere karşı cibinlikler ve şezlongları tekneyle taşıyorduk. Akşam üzerlerinde benim favorim gecekondu Djukunlardı. Onlar benden bir zarar görmediler. Biliyorlardı ki proje müdürü için soğuk bir bira rüşvet değildir. Bir balık kafesi içinde, uzun bir iple, gölün derin ve serin yerine bira şişelerini koyuyorlardı ve ben akşam üzeri, güneş battıktan sonra, çadırın önünde şezlongda bira içiyordum ve kampın şefinin karısı da iyi pişmiş bir balık ikram ediyordu. Ondan sonra bize soru soruyor ve anlattıklarımıza kulak veriyorlardı.
Djukunlar bana, “Raporunda bizimle ilgili kötü bir şey yazma,” demişlerdi. Çad’dan gelen Kabawa ve Shoa Kabilesi balıkçıları “part-time” idi. Onlar aslında hayvancılık yapan kabilelerdi. Sadece kısa süreliğine balık bolluğundan faydalandılar ve kazandıkları parayla kendilerine inek aldılar. Onlar işçileri köle gibi çalıştırıyorlardı. Lagdo Gölü çevresinde çimento ve güneşte pişmiş kil tuğlayla evler yapıp geçici olarak orada kalıyorlardı.