Sayfa:Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri.pdf/7

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu sayfa doğrulanmış
Budizm’in Misyon Anlayışının Temelleri

onun içinde bulunduğu durumun doğal bir sonu yoktur. İnsan, döngüsel bir zaman ve mekân içinde yaşadığından, cehalet ve arzular, onu ardı arkası gelmez bir çıkmazın içine düşürmekte ve doğum-ölüm döngüsüne (samsara) hapsetmektedir. Çünkü cehalet içindeki zihinler, hakikat bilgisiyle aydınlanmadığı sürece arzularını kontrol edememekte ve dünyadaki sıkıntılarından bir türlü kurtulamamaktadır. Bu kurtulamayış insanı ölüme ve değişik suretlerde tekrar doğuma sürüklemektedir. Dolayısıyla Budizm için insan hayatının en temel problemini cehalet ve arzular oluşturmaktadır (Wilkinson, 2003, s. 16-17; Eliade, 2003, s. 107-110).

Budizm’de kurtuluş, cehalet ve acılardan kurtulma bağlamında ele alınmıştır. Buda, kendi tecrübelerinden yola çıkarak insanı kurtuluşa ulaştıracak sekiz dilimli bir yol (doğru bilgi, doğru düşünce, doğru konuşma, doğru davranış, doğru meslek, doğru çaba, doğru gözetim, doğru konsantrasyon) önermiştir. Özünde doğru düşünce ve doğru eylem olan bu yol, denge prensibini esas almakta; problemi insanın zihninde çözmeyi ve davranışlar yoluyla ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu sekiz dilimli yolun sonunda elde edilen mutluluk ise Nirvana (Nibbana)’dır. Nirvana “sönmek, dinmek” anlamına gelmektedir. Yanan bir mumun sönmesine benzetilen Nirvana, fiziki varlığın ortadan kalkmasını değil, varlıktaki niteliksel değişimi ifade etmektedir. Dolayısıyla Nirvana’ya ulaşmaktan kasıt, bedensel değil ruhsal bir değişimdir. Sekiz dilimli yolu başarıyla uygulayan ve meditasyon pratiklerini yerine getiren kişi, içindeki arzuları dindirmekte ve Nirvana’ya ulaşmaktadır. Bu andan itibaren insana daha önce sıkıntı veren meseleler onun için etkisiz hâle gelmekte ve duygular dış dünyanın olumsuz etkilerinden kurtulmaktadır (Irons, 2008, s. 370; Eliade, 2003, s. 112113; Yitik, 2014, s. 101-106).

Budizm’de kurtuluş yolundaki insan, mutlak fail görünümündedir. O, aşkın bir müdahale olmaksızın kendi çabalarıyla içinde bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışmaktadır. Bundan dolayı Budizm’de Tanrı konusunda bir sessizlik bulunmaktadır. Bu sessizlik durumu nedeniyle Budizm, Tanrısız bir din ya da felsefe olarak adlandırılmıştır. Ancak durumun böyle olması, Buda’nın tercihlerinden kaynaklanmıştır. Buda, yaşadığı dönemin öncelikli sorunlarına odaklanmış ve insanı yaşadığı problemlerden kurtarmanın yollarını aramıştır. Bu önceliği nedeniyle o, Tanrı kavramı üzerinde durmamıştır. Onun böyle bir tercihte bulunmasının diğer nedeni ise Tanrı kavramının Hinduizm’de fazlasıyla işlenmiş olmasıdır. Çünkü hem kendisi hem de öğrencileri, Hindu din anlayışı üzerine yetişmiş ve Tanrı hakkında yeterince bilgi sahibi olmuş kimselerdir (Küçük, Tümer ve Küçük, 2014, s. 285; Störig, 1994, s. 70; Yitik, 2014, s. 104).

BUDİZM’İN MİSYON ANLAYIŞININ TEMELLERİ

Budizm’in misyon anlayışının temelleri, Buda’nın sağlığında, onun vaaz ve uygulamalarıyla atılmıştır. Buda, aydınlandıktan sonra geyik parkındaki beş zahide öğretilerini anlatarak onları kendi yoluna davet etmiştir. Bu beş zahidin kendisine katılmasıyla birlikte Hindistan’ın çeşitli bölgelerini gezmeye ve elde ettiği kurtuluş bilgisini anlatmaya devam etmiştir. Öğretilerinin daha çok insana ulaştırılmasını isteyen Buda, öğrencilerinden bu

yönde özel çabalar göstermelerini istemiş ve onları misyonerlik faaliyetleri konusunda teşvik etmiştir. O, öğrencilerine “Birçok insanın mutluluğu için, birçok insanı kazanmak için, dünyada şefkatle ilerleyin. Görkemli öğretiyi ve kutsal yaşamı ilan edin” diyerek büyük bir misyon perspektifi çizmiş ve öğretilerini daha uzak bölgelere götürmelerini öğütlemiştir. Buda’nın ölümünden yaklaşık iki yüz elli yıl sonra Budist keşişler, onun gösterdiği hedef üzere

IBAD Sosyal Bilimler Dergisi / IBAD Journal of Social Sciences, (10), 2021