Nihayet Bektaşî oldu. Tahminen 1245 (M. 1829) tarihlerinde vefat etti.
Cesarî’nin biri Ankara Umumî kütüphanesinde, diğeri Edirne kütüphanesinde iki yazma divanı vardır. Ankara’daki yazmanın sonunda kendi el yazısıyla yazılı olan, «Temmet bu dîvânı âşık Cesârî: Tûl-i ömür versin cenâb-ı Barî sene 1243» beyti ve tarihi vardır. Aynı divanın kabında ve iç sahifesinde ise «Dîvân-ı Cesârî sâkin-i meydan» kaydına tesadüf olunuyor.
İnkılâp müzesinde merhum M. Cevdet’in vakf ettiği kitaplar arasındaki bir mecmuada da epeyce manzumesine tesadüf olunuyor «Küçük, yazma No: 287».
Cesârî, Âşık Ömer tesiri altında ve daha çok aruz vezniyle şiirler vücuda getiren bir şairdir. Bir fahriyesinde şöyle diyor: </poem> Eş’arımızı şeri meydan olan anlar Esrarımızı ehli sühandan olan anlar Dil mektebi içre okuduk Mantıkıtayrı Güftarımızı Dehre Süleyman olan anlar</poem>
Cesârî, aruz vezninde en fazla muvaffak olan âşıklardandır:
Biz ki Rûm abdalıyız her yerde var dergâhımız
Hanikahı aşkolur her dem ziyaretgâhımız
Hacı Bektaş-ı Velinin erleri derler bize
Bendei mukbilleriz sırrı Alidir şahımız
Terkü tecridi fenâ bulduğumuzdur lûtfu Hak
Görmüşüz biz kendimiz pir menziline müstahak
Men aref sırrı rümuzundan yürü al bir sebak
Okuyup ilmi Ledünnü olagör agâhımız
On sekiz bin âlemin, bu kâinatın aynıyız
Nüshai kübra vü suğra mümkinatın aynıyız
Halkolunmuş ne ki var eşyayı Zatın aynıyız
Nur ile pertev salar dünyaya Mihrü Mahımız
Zahidâ bu aşka salik âşıkı sadıklarız
Nutku Hak güftara malik âşıkı sadıklarız
Sür’at ile hakezalik âşıkı sadıklarız
İrgörür maksut menzilgâha âli rahımız