de o nam-i muazzama rekz olunacağını bildiriyor. Ahiren frca-i nazar unvaniyle bir silsile-yi eş'ar neşreylemeğe başladı.
Tarih temaşa ki erbab-i nazardır,
Her safhası ayna-yı etvar-ı beşerdir.
diyor, safahat-ı tarihiyeyi ceste ceste nazme sokuyor. Zikrettiğiniz beyit de o safhalardan Kristof Kolomb'u tasvir eyleyen kısımdandır.»
İşte Ekrem Bey Naci'yi bu derece sevmez, hatta zerre kadar takdir etmez olmuştu.
Naci necata ermedi. Daha sin-i kemâl'de cihandan geçti gitti. Fakat Ekrem yine o zavallıya kinini fırsat düştükçe gösterdi. Bir gün Hamid'le Babıâli caddesinden geçerken bir kitapcinin ninda Naci'nin resmini görürler. «Zemzeme» naşidi bermutad lenir. Hamid o melekâne hasletiyle: «Canım neye aleyhinde söylüyorsun? Adamcağız öldü, gitti.» der, fakat Ekrem: «Öldü mü? Doğmadı ki ölsün» diye tezyifinde devam eyler.
O devirde az, çok meziyet gösteren gençler hep Üstad Ekrem'e tarafdar idiler, çünkü böyleleri ya Mekteb-i Mülkiyeden, ya Mekteb-i Sultaniyeden yetişiyorlardı. O mekteplerin ise en huceste bir rüknü de Üstad idi.
Naci ve Ekrem münakaşaları gitgide her vadi-yi efkârı ihata eyledi, irtica ile terakkinin cidal-1 ezelisine benzedi. Tarz-i kadim kudema tarafdarları hep Naci'nin etrafına toplandilar. Ekrem'i iltizam eyliyenler de gençler, genç fikirliler oldular.
Zavallı Naci Ustad Ekrem'e husumetinden, ihtimaldir, meyl-i hakikisine rağmen, edebiyatta yavaş yavaş mürteciane muhafazakâr oldu. Hamid'i hiç beğenmemeğe cesaret etti, Kemal'e bile arasıra itirazdan geri kalmadı, SAADET gazetesinde bu husumetlerini muttasil izhar eyledi, durdu. Her firsatta o üdeba-yı azama çocuk- casına hücum eder, dururdu. Meselâ:
Meal-i nazm ve nesir anlaşılmaz bir muammadir
Müceddid şairin tarz-i beyanı sädedir sözde
derdi. Bazen de
Divanece sözler mi demektir, edebiyat!
Asar-ı terakki diyoruz. Biz buna heyhat!
diye :
EDEBİYAT SAHNESİNDEN SİMALAR
Baba Tahir (Taha Toros arşivinden)
Beşir Fuat (Taha Toros arşivinden)