ların harman yeri, yoksa Toskaların harman yeri...
Aradan bir hafta geçmişti ki. bir akşam bizim musikisever arkadaş bana geldi:
— Ayol, sen artık harman yerine hiç gelmez oldun, kalk bu akşam yine birlikte gidelim!
— Gidip de ne olacak, hep aynı durum, aynı görüş değil mi?
— Hep aynı durum, aynı görüş olur mu? Bu bir hafta içinde ben onlardan birkaç ninni ile birkaç türkü daha öğrendim!
— Oh, âlâ, Tanrı feyzini artırsın !
— Sonra ben de onlara armonikle, kemanla bazı şeyler öğrettim!
— Desene artık onlarla iyice içli dışlı oldun!
— İçli dışlı oldum amma... Birkaç akşamdır orada kısarak boylu, köse suratlı, sırım gibi, elleri, kolları, yüzü dövmeler içinde bir herif peyda oldu... Bu herif bana bir tuhaf bakıyor!
— Nasıl bir tuhaf bakıyor?
— Ne bileyim ben... İşte öyle bir tuhaf... Hani seninle gittiğimiz akşam, benim falıma bakan, sonra çocuklarla ve benim armonikle birlikte:
Ninnisini söyleyen o esmer, narin, tirşe gözlü kız yok mu?
— Ey, ne olmuş?
— Galiba bu herif o kızın eniştesiymiş...
— Peki, sonra?