İçeriğe atla

Sırrı Süreyya Önder'in 16 Mart 2018'deki savunması

Vikikaynak, özgür kütüphane

Bu hafta Newroz haftası. Sizin, buradaki halkların ve bütün Ortadoğu halklarının Newrozunu kutluyorum, Newroz piroz be. Ağırlıklı olarak Kürtlerde bir direnişe de tekabül eder, önemlidir. Bizim yargılanmamız da bir Newroz etkinliğidir. Newrozu kutlamadan bu oldu.

Sayın yargıç, geçen duruşmamızda da gözlemlediğim bir şeyi aktarmak istiyorum; amiyane tabirle “Aydın havası, kısa kes” tarzı bir baskılama altına almak istiyorsunuz. Sözle yargılanan iki tane halk temsilcisine söz kısıtlamak bu mahkemenin niyeti, objektifliği, dikkati konusunda soru işaretleri uyandırır.

6551 sayılı yasayı size hatırlatmak istiyorum. 6551 sayılı yasa çözüm süreci çerçeve yasasıdır. Kamuoyunda böyle bilinir. Bir siyasetçi olarak çözüm sürecinde barış için aktif görev ve sorumluluk üstlenmiş bir halk temsilcisi olarak böyle bir yasanın ya da böyle bir zırhın arkasına saklanmayı zül addederim. Biz, barış mücadelesi veren dünyanın her yerindeki insanlar, yürütmenin amacı olduğu için savaş dediğimiz mesele; hep savaşı aratmayacak yöntemlere maruz kalmışlardır.

Hiçbir ceza toprağa düşenlerimize yapılacak bir saygısızlık kadar ağır olamaz

Ben Türkiye mahkemelerinden muhtelif cezalar aldım, çok kez yargılandım. 12 Eylül’de zulmün en zirve olduğu zamanda kendi yargılandığım davada siyasi savunma diye adlandırılan savunmayı yaptım. Devrimciyim, sosyalistim, Kürt halkıyla yan yana omuz omuza bir barış mücadelesi içerisindeyiz. Söylediğim hiçbir sözün manasını eğip bükecek hiçbir şeye tenezzül etmem. Hayatımıza, geçmişimize, tarihimize, bu uğurda toprağa düşenlerimize, bu uğurda zindanlarda çürüyenlerimize saygısızlık addederim. Bunun için hiçbir ceza, hiçbir yaptırım benim için tarihimize, toprağa düşenlerimize yapılacak bir saygısızlık kadar ağır olamaz.

Sayın Başkan, siz niye bu kadar bağlam derdine düşüyorsunuz. Oyalama derdinde değiliz, bizim de işimiz gücümüz var. Yine bir Newroz’u idrak ediyoruz. Gideceğiz, yine meydanlarda barışı haykıracağız, savaşın son bulması için yine uğraşacağız. Çok yoğun da bir programımız var. Benim dediğim; ya bağlamı bir türlü ya anlamamakta ısrar etmeniz ya da adli sorumluluğu kendi üzerinizden atmanız.

Muradımız adalete sistemin göstermediği itina ve saygıyı göstermek

Demek ki iyi anlatamamışız. Çünkü mahkemelerde “bu bir siyasi operasyondur” dediğimiz için hakkımda Cumhurbaşkanı’na hakaretten fezleke geldi. Demokles’in kılıcı gibi sallanan hoyratlıklar dizgesi içinde muradımız hukuk onuruna ve adalete sistemin göstermediği itina ve saygıyı göstermek. Yoksa cezaymış kazaymış; bunların bizim hesabımızda yeri yok.

6551 sayılı yasayı okuyacağım. Hazırlayıcılarından da birisiyim, sayın başkanla birlikte:

Amaç ve kapsam: Bu kanunun amacı, terörün sona ermesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için yürütülen çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Madde – 2: Hükümet çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütür:

A – Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımlar.

B - Gerekli görülmesi halinde yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verilir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi kurum ve kuruluşlara görev verilir.

C – Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleriyle sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirler alınır”

Bakın, yasa maddesine bakın bir de bugün içine düşürüldüğümüz vahşet girdabına bakın.

Madde 4 – Bu kanun kapsamında verilen görevler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilir. Kanunun ikinci maddesinin birinci fıkrasının A, B ve C bentleri kapsamında (silah bırakma, görüşme temas, yurt içi, dışı, kandil) görevleri yerine getiren kişiler hukuki idari cezai sorumluluğu doğmaz.

6551 sayılı kanun derhal beraat gerekçesidir

Şimdi bu, derhal beraat gerekçesidir. Kanunda benden, Selahattin Bey’den hükümet tarafından, devlet tarafından bu süreçte inisiyatif almak için rica edildi. “Kandil, İmralı, devlet - hükümet kuruluşlarıyla, bakanlarla mutat toplantılar yapalım. Neredeyiz, nereye gidebiliriz” görüşmelerini yürütelim diye. Sadece bu bile bu davanın derhal beraatla sonuçlanmasına sebeptir. İddianameye yaklaşım anlayışı en hafif deyimle derbederliktir.

Ben aklımı peynir ekmekle mi yedim?

Esasa hiç girmedim, girmeyeceğim. Ama benim bir konuşmam için, konuşmamdaki bir iki cümle bununla ilgili. Tape dökümü, polisin raporu ve salak bir polisin. Niye? Kabristanı gülistana döndüreceğiz denilen kabristanı kabristana döndüreceğiz denilmiş. Nerede HDK dediysem HPG olarak yazmış. Ben aklımı peynir ekmekle mi yedim?

6551 sayılı yasanın uygulanması bizim için önemli değil. Herhangi bir zırh istemiyorum. Ceza ise, zaten bu toplumda her türlü öfkenin, psikolojik harbin, lincin öznesi durumuna gelmişiz. Bunlara da şerbetliyiz. Barış mücadelesine giren, sosyalizm mücadelesine giren bunlarla karşılaşacağını bilir. Ama şunun için önemli, bu devlet riyakârlıkla malul. Riyakârlık kurumsallaşmış, örgütlenmiş. Nereden biliyorum? Barış sürecinde en çok uğraştığımız şey güvensizlik meselesiydi. Bu devletin verdiği sözlere sahip çıkmama, dün ak dediğine bugün kara deme, dün ricacı olduğunu bugün darağacına gönderme gibi yüzlerce sicili var.

Barış uğruna mücadele edenler bu ülkenin onurlu sayfalarında yer almayı hak ederler

Biz 6551’i eğer tekrar bu milletin muazzam ve muhteşem bir uzlaşması ve evlatlarımızın, ortak geleceğimizin barışın korunması için bugün yok sayılan bir kanun maddesini yeniden ihya etmezseniz bir daha bu memlekette barış için bir araya gelecek olanlar şunu diyecektir: siz kendi yaptığınız kanunu çiğnediniz. Yani sadece bir yargıç olarak ve bu kanuna uyma zorunluluğu olan bir yurttaş olarak bu yasayı bir sormanız gerekiyor. Bu insanlar bu memleketin bakanlarıyla yan yana Dolmabahçe gibi bir mekânda deklarasyon açıkladılar. Barış uğruna mücadele edenler bu ülkenin ancak onurlu sayfalarında yer almayı hak ederler. Mahkeme tutanaklarında değil.

Sırrı Süreyya Önder

16 Mart 2018