Recep Tayyip Erdoğan'ın 8 Temmuz 2011 tarihli hükümet programını sunuş konuşması

Vikikaynak, özgür kütüphane


Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyetimizin 16., Adalet ve Kalkınma Partisinin 4. Hükümeti adına aziz milletimizi ve siz değerli vekillerini saygıyla selamlıyorum.

Meclisimizin 24. döneminin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını Cenabı Allah’tan temenni ediyorum.

Bu vesileyle başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, muasır medeniyet yolunda bu büyük millete hizmeti geçen, eser bırakan, taş üstüne taş koyan bütün devlet ve siyaset adamlarına şükranlarımı sunuyorum.

12 Haziran 2011 seçimleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil yetkisi alan bütün siyasi partileri ve siz değerli milletvekillerini yürekten tebrik ediyor, hep birlikte milletimize yapacağımız hizmetlerde başarılar diliyorum.

Huzur ve güven ortamı içerisinde gerçekleşen, hızlı bir şekilde sonuçlandırılan adil ve özgür bir seçim süreci yaşadık. Bu vesileyle bir kez de yüce heyetiniz önünde seçim sürecine katkıda bulunan tüm kişi ve kurumlara bir kez daha teşekkür ediyorum.

12 Haziran seçimleriyle oluşan bu Meclis yurt içinde yüzde 87 gibi çok yüksek düzeyde bir katılım oranıyla şekillendi. Meclisimize girmeye hak kazanan milletvekillerinin temsil ettiği seçmen oranıysa yüzde 95 gibi yine uzun zamandır rastlanmamış bir düzeye çıktı. Bu sonuçlar demokrasimizin katılımcılık ve temsil niteliklerinin daha da güçlendiğini gösteriyor. Yine bu sonuçlar milletimizin Meclisi tüm sorunlarının çözüm adresi olarak gördüğünün ve bu Meclisten çok şeyler beklediğinin açık bir işareti. Parlamentomuzun seçmenin kendisine yüklediği emaneti hakkıyla yerine getireceğinden, milletimizin beklentileri doğrultusunda 4 yıl boyunca büyük bir özveriyle çalışacağından şüphe duymuyorum. Millet Meclisten sorunları için çözüm bekliyor ve bu Meclis de inşallah bu beklentiyi azami ölçüde karşılayacaktır.

12 Haziran seçimlerinde milletimiz yüksek katılım ve temsilin yanı sıra, yönetimde istikrarı da güçlü bir şekilde sürdürme yönünde tartışmasız bir irade ortaya koymuştur. Demokrasi tarihimizde görülmemiş, dünyada da eşine az rastlanır bir şekilde birbiri ardına 3 dönem Partimizin oylarının artması, milletimizin iktidarımıza olan güvenini her dönem tazelediğini gösterdi. Siyaset tarihimize silinmez harflerle yazılacak olan bu başarı aynı zamanda sorumluluğumuzu ve hassasiyetimizi de artırdı. 12 Haziran 2011 seçimlerinin asıl galibi hiç ama hiç şüphesiz Türkiye’dir, bu aziz millettir. Sahip olduğumuz tecrübeyle hiç eksilmeyen heyecanımızı birleştirerek, bu millete efendi değil, hizmetkâr olmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi olarak köklü tarihimizden ve medeniyetimizden aldığımız özgüvenle ilk günden itibaren kaynak Türkiye’dir dedik. Ülkemizin sahip olduğu muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik. Milletimizi siyasetimizin öznesi olarak gördük, attığımız her adımda insanımızın değerlerini, talep ve beklentilerini esas aldık. Siyaset kurumuna güvenin ancak böyle sağlanacağını inandık. Türkiye'yi zenginleştiren, demokrasisini derinleştiren, ülkemizin itibarına itibar kazandıran siyasetimiz, yeni dönemde daha güçlü bir Türkiye için milletten aldığı yetkiyi yine milletin hizmetine sunacaktır. Ülkeler arasında kıyasıya bir rekabetin yaşandığı dünyamızda kaybedecek bir tek günümüzün dahi olmadığına inanıyoruz.

Programımızın hemen başında iki önemli hususu ifade etmek istiyorum. Ben burada sizlere oldukça kapsamlı ve detaylı şekilde hazırladığımız Hükümet programının sadece bir özetini aktaracağım. Hükümet programı sizlere dağıtıldı. Herhalde dağıtacaktır arkadaşlar. Çünkü dağıtılmasını kendilerinden ben de rica etmiştim.

İkinci olarak; programımızı devamlılık esasıyla 18 Kasım 2002'den bugüne ulaşan bir silsile etrafında kaleme aldık. 4. AK PARTi Hükümeti önceki 3 dönemde başlattığı çalışmaları bir devamlılık esasıyla geleceğe taşıyacak. 2015 yılına kadar olan 4 yıllık dönemde bir yandan başlattığımız çalışmaları tamamlayacak, bir yandan da yeni projelerimizi hayata geçireceğiz. Bir başka deyişle, bu Hükümet programında “yaptık, yapıyoruz, yapacağız” diyor, yaptıklarımızı yapacaklarımızın teminatı olarak sizlere ve kamuoyuna bir kez daha hatırlatıyoruz.

Değerli milletvekilleri; önceki Hükümet programlarımız ülkemizin yıllardır bekleyen sorunlarına gerçekçi çözümler içeriyordu. Dünyanın ve bölgemizin yaşadığı çalkantılı dönemlere rağmen bu çözümlerin büyük bölümünü hayata geçirmiş bulunuyoruz. Diklenmeden dik durduk. Omuzlarımıza yüklenen emanete sahip çıktık. Milletimizin ekmeğinden de, özgürlüğünden de taviz vermedik. Demokratik siyaset kurumunu bir bütün olarak zayıflatmaya yönelik her türlü tahrik ve tertibi büyük bir sağduyuyla aştık. Bundan sonra da milli irade önüne çıkarılan her engeli, kararlı ve cesur bir duruşla, milletimizin desteğiyle aşma noktasında hiçbir tereddüt taşımıyoruz. Değişimden yana bir Hükümet olarak demokrasi ve hukukta, ekonomide, sosyal alanda ve dış politikada ezberleri bozduk. 9 yılın ardından şunu büyük bir memnuniyetle ülkem ve milletim adına çok büyük bir gururla ifade etmek istiyorum: Bugün artık Türkiye'de siyasetin alanı daha geniş, ekonomi daha büyük, sosyal bünye daha güçlüdür. Ülkemizin itibarı bölgesinde ve dünyada çok daha yüksek bir konuma ulaşmıştır. Sorunlardan kaçmadık, yapay gündemlere takılıp kalmadık. Sorunlardan değil, sorunların çözümünden beslenen ve büyüyen bir iktidar olduk. Tüm bu reform ve dönüşüm sürecinde milletimiz ve milli iradenin tecelligahı olan Meclisimiz en büyük desteğimiz oldu. Önümüzdeki dönemde Meclisimiz içinde diyaloga, uzlaşma arayışına ve işbirliğine önem vermeye devam edeceğiz. Meclisimizin daha verimli çalışması için Hükümet ve AK PARTi Grubu olarak elimizden gelen tüm katkıyı vereceğiz.

Bir kez daha hatırlatmak isterim ki, nasıl ki bu Meclis Türkiye'nin, 74 milyonun Meclisi ise, 4. AK PARTi Hükümeti de hiç kuşkusuz 74 milyonun Hükümetidir. 81 vilayetin 78'inden milletvekili çıkarmış, 7 coğrafi bölgede birinci olmuş bir parti olarak milletimizi topyekün kucaklayacak, ayrımcılıktan büyük bir hassasiyetle kaçınacağız. Tek bir kişi dahi olsa her vatandaşımızın diline, inancına, kültürüne, değerlerine, yaşam tarzına, tüm farklılıklarına saygı göstermeye devam edeceğiz.

12 Haziran seçimlerinde hesap verdiğimiz halkımız yapılanları takdir ettiğini gösterdiği gibi, gelecekte yürümemiz gereken yol haritasını da hür iradesiyle tayin etti. Halkımız istikrar içinde yenilenmeye verdiği desteği açıkça ortaya koydu. Hepimize düşen görev, işte bu çatı altında milletimizin kutlu çağrısına cevap vermektir. Biz de Hükümet olarak programımızı milletimizin sandıkta verdiği mesajı en iyi şekilde okuyarak hazırladık. İnanıyorum ki sizlerin onayıyla bu program, yeni Türkiye'nin inşasına giden kapıyı sonuna kadar açacaktır. Bu program 21. yüzyılın yükselen ülkesi olarak bölgemizde ve dünyada hak ettiğimiz konumu daha da pekiştirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki en büyük modernleşme hamlesi olan Avrupa Birliğine katılım sürecini kararlılıkla yürüttük, yürütüyoruz. Bazı Avrupa Birliği ülkelerinin objektif kriterlerden uzak, özellikle bunu söylüyorum, objektif kriterlerden uzak yaklaşımları süreci olumsuz yönde etkilese de, biz Avrupa Birliği standartlarına uyum konusundaki çalışmalarımıza samimi olarak devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de sürdüreceğimiz reformlar, ekonomik gelişme ve aktif dış politikanın Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerini olması gereken noktaya taşıyacağına inanıyoruz. Zaman ülkemizin lehine işleyecektir. Avrupa Birliğine tam üyelik sürecine verdiğimiz önemin bir gereği olarak, Avrupa Birliği Bakanlığını kurmuş bulunuyoruz. Bu yeni kurumsal yapı içerisinde Meclisimizin de hayati katkılarıyla reformlarımızı sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTi hükümetleri olarak politikalarımızı bir bütünlük içerisinde şekillendirdik. Ekonomik istikrarı demokratik gelişmelerden ayrı düşünmedik. Gerçekçi sosyal politikaları ekonomik ve demokratik gelişmelerle bağlantılı gördük. Bu alanlarda aldığımız mesafelerin ülkemizin dış politikası ve dünyadaki konumu ile etkileşimini büyük bir hassasiyetle çözdük. Demokrasi açığının geçmişte insanımıza ve ülkemize ödettiği ağır bedellerin farkında olarak, siyaset kurumunun itibar kazanması ve demokrasimizin ayıplarından arındırılması temel önceliğimiz oldu. Sonuncusu, 12 Eylül 2010 Anayasa halk oylamasıyla olmak üzere pek çok reformu cesaretle hayata geçirdik. Ülkemizi yasaklardan, olağanüstü hallerden uzaklaştırdık. Vesayetçi anlayışların sultasına karşı milli iradeyi güçlendirdik. Demokrasinin tüm kurum ve kurullarıyla yerleştirilmesi, eksik demokrasiden ileri demokrasiye geçişin tam olarak sağlanması 3. dönemde de temel hedefimiz.

Bu dönemde milletimizin Türkiye Büyük Millet Meclisinden en önemli beklentisi; yeni bir anayasa yapılmasıdır. Hükümet ve AK PARTi Grubu olarak bu konuda tam bir kararlılık içerisindeyiz. AK PARTi olarak yeni anayasanın mümkün olan en geniş katılımla hazırlanmasını, tüm toplumsal kesimlerin taleplerini yansıtan tam bir toplum sözleşmesi olmasını arzuluyoruz. Milletimiz ve Meclisimiz bunu yapacak olgunluğa ve birikime sahiptir. Türkiye’nin her alanda kat ettiği mesafe ve artan toplumsal beklentiler yeni anayasayı ertelenemez hale getirmiştir. Toplumun yaklaşık 30 yıl önce bir müdahale ürünü olarak kendisine dayatılan bu Anayasayı hak etmediği açıktır. Seçim kampanyası sürecinde hemen tüm partiler yeni anayasa taahhüdüyle milletimizin karşısına çıktılar. Bu taahhüdün gereğini yapma noktasında toplumun Meclis çalışmalarını ve tüm siyasi aktörlerin gayretlerini yakından izlediğini biliyoruz. Bu nedenle önümüzdeki dönem yeni anayasa dönemi olacaktır. Cumhuriyetimizi kuran, en zor şartlarda milli mücadelemize önderlik yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni anayasayı yapacak tam yetkiye, güce ve iradeye sahiptir. 24. dönem Meclis yapımız yeni anayasanın en geniş temsil ve uzlaşma ile yapılması için büyük bir fırsat sunuyor. AK PARTi Grubu olarak Meclisimizin yapacağı bu hayati çalışmalara en üst düzeyde destek olacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Elbette yeni anayasanın nasıl olacağına milletimiz karar verecek. Biz bu anayasanın dışlayıcı değil, kapsayıcı, ötekileştirici değil, kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil, bütünleştirici, baskıcı değil, özgürleştirici bir anayasa olması gerektiğine inanıyoruz. Yeni anayasanın bireyi ve onun haklarını esas alan, milli birliğimizi ve ortak değerlerimizi koruyan, toplumsal çeşitliliği bir zenginlik olarak kabul eden, tek sesliliği değil, çoğulculuğu öne çıkaran ve demokratik hukuk devletinin tüm unsurlarını içeren bir metin olmasını savunuyoruz. Yeni anayasanın temel haklar kısmı düzenlenirken, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi taraf olduğumuz uluslararası insan hakları belgeleri de esas alınmalı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu dönemdeki demokratikleşme hedefimizi ileri demokrasi olarak belirledik. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümüne doğru ilerlerken, hedefimiz demokratikleşme alanında örnek ülkelerden birisi haline gelmiş ve müzmin toplumsal sorunlarını asgariye indirmiş bir Türkiye’yi tesis etmektir. AK PARTi olarak kurulduğumuz günden itibaren toplumsal sorunların daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük ile çözüleceğine inandık. Kronikleşmiş toplumsal sorunları örtünün altına iten, görmezden gelen politikaları asla benimsemedik ve benimsemeyeceğiz. Türkiye’nin çözümü sürekli ertelenen ve ertelendikçe daha da karmaşık hale gelen köklü sorunları ile cesaretle yüzleştik. Daha önceleri hayal dahi edilemeyen adımlar attık. Yıllardan beri demokrasi eksikliği ile büyüyen dil, din, mezhep, etnik köken gibi konularda ortaya çıkan çok boyutlu ve kalıcı çözüm arayışlarımız önümüzdeki dönemde de sürecek. Türkiye küresel sistemin geleceğinde etkili olacak karar mekanizmalarında yer alırken ve 2023 yılında ilk 10 ekonomiden biri olmayı hedeflerken, iç bünyesini de sağlamlaştırmak zorunda. AK PARTi olarak bizim kararımız nettir. Hepimize kaybettiren ve büyük Türkiye’nin önündeki en ciddi engel olarak duran sorunların çözümü konusunda attığımız büyük adımları ilave adımlarla tahkim ederek sonuca ulaşmaya kararlıyız. Bu konuda bugüne kadar çok şeyler yaptık. Denizi geçtik, derede boğulmayacağız. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasiyi daha köklü bir şekilde yerleştirmek ve kardeşliğimizi yüceltmek için milli birlik ve kardeşlik projemizin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bizler ortak bir tarihi ve medeniyeti paylaşan, ortak geleceğimizi birlikte inşa eden tek bir milletiz. Geçmişte tüm insanlığa örnek olacak birlikte yaşama tecrübesi göstermiş bir ecdadın mirasçılarıyız. Ortak değerlerimizi hiçbir şekilde göz ardı etmeden, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmek ve çatışma konusu olmaktan çıkarmak hepimizin müşterek sorumluluğu, her kimliğin kendisini rahatça ifade edebildiği ve geliştirdiği bir ortamda ayrıştırıcı kimlik siyaseti yapmadan, kimliklere saygı duyan birlikteliği esas alıyoruz. İktidarlarımız döneminde ret ve inkar politikalarını sona erdirdik. Asimilasyon politikalarını tamamen bitirme yönünde adımlar attık. Bunları devam ettirmeye kararlıyız. Hiçbir insanımızın kendisini dışlanmış veya 2. sınıf hissetmediği kapsayıcı ve evrensel değerlere dayalı bir vatandaşlık anlayışı içerisinde birliğimizi ve bütünlüğümüzü pekiştiriyoruz. Toplumsal kesimlerin tümünün katılımıyla yürüyen tartışmalar, akademik incelemeler, siyasi partilerimizin ve sivil toplum kuruluşlarının önerileri yaşanan sorunlara çok daha derinlemesine yaklaşma imkanı sağladı. Yeni anayasa başta olmak üzere, Meclisimizin milli iradeyi esas alan çalışmalarıyla bu birikimin somut gelişmelere dönüşerek meyvelerini vereceğinden şüphemiz yok. Bütün etnik gruplara, Müslim veya gayrimüslim, Sünni veya Alevi, başörtülü veya başı açık, yoksul veya zengin, kadın veya erkek, engelli veya engelsiz her görüşten vatandaşlarımıza aynı nazarla bakıyoruz.

Hedefimiz; her bireyin temel hak ve özgürlüğünü en ileri düzeyde hayata geçireceği bir ortamı oluşturmaktır. Uzun yıllardır yüreklerimizin yakan sorunların tam anlamıyla çözüme kavuşacağı yegane yer bu yüce Meclis çatısıdır. Hükümet ve AK PARTi Grubu olarak tüm bu meselelere yönelik Meclisimizde oluşacak diyalog ve uzlaşma sürecine en güçlü şekilde destek olacağımızdan hiç kimsenin şüphesi, kuşkusu olmamalı. Ülkemizin geleceğini her türlü kısa vadeli menfaatin önünde tutarak, gerekenleri hep birlikte hayata geçirmek durumundayız. Milli birliğimizi ve gücümüzü pekiştirecek olan bu çabalar, insanımızın huzur ve refahına katkıda bulunacağı gibi, ülkemizin uluslararası arenada çok daha etkili bir güç haline dönüşmesini de hızlandıracaktır. Ustalık dönemi olarak gördüğümüz 3. iktidar dönemimizde bu temel sorunları, milli birlik ve kardeşlik ruhunu egemen kılarak çözmekte kararlıyız.

Kürt meselesinin çözümü için önceki dönemlerimizde çok önemli adımlar attık. Olağanüstü halin kaldırılmasından Kürtçe’nin serbestçe kullanımına ve öğrenimine, ekonomik kalkınmadan sosyal ve kültürel alandaki reformlara kadar çok geniş bir alanda tarihi reformlar gerçekleştirdik. Kardeşliğimizi daha da pekiştirecek bu reformlara kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Biz aynı tarihi, acıyı, sevinci paylaşan bir milletin çocuklarıyız. Bu nedenle, bu topraklarda ayrılıkçılığın tarihsel, sosyolojik ve kültürel hiçbir temeli ve zemini yoktur. Bizim çözüm politikamızın odağında insan var. Bu nedenle, cesaretle attığımız demokratikleşme adımları ülkenin bir bölgesine ya da toplumun bir kesimine değil, tamamına yöneliktir. Şiarımız; herkes için daha fazla demokrasi, daha fazla hak ve daha fazla özgürlüktür. Bu yüzden diyoruz ki; biz hep birlikte Türkiye’yiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz 9 yılda adalet hizmetleri alanında önemli atılımlar gerçekleştirdik. Öncelilikle hukuk sistemimizde başta Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu olmak üzere temel kanunları Meclisin iradesiyle yeniledik. Uzun yargılama sürelerinin kısaltılması amacıyla yüksek mahkemelerin kapasitelerini artırdık. Bilişim teknolojisini yargının hizmetine sunduk. Ulusal Yargı Ağı Projesi ile “UYAP” adliye, nüfus, tapu, polis ve seçim kurulları gibi birçok kurumu elektronik ağlarla birbirine bağladık. Modern adalet sarayları inşa edilerek, adliyeleri bodrum katlarından kurtardık. İktidarlarımız döneminde Cumhuriyet tarihinde yapılanın 5 katı kadar adalet hizmet binası inşası ettik. Önümüzdeki dönemde güven veren bir adalet sistemine ulaşmak temel hedefimizdir. Bu süreçte hazırlamış olduğumuz yargı reformu stratejisini bütün boyutlarıyla hayata geçireceğiz. “Gecikmiş adalet, adalet değildir” anlayışıyla yargı süreçlerini daha hızlandıracağız. Bilindiği gibi hükümetlerimiz döneminde istinaf mahkemeleri kurulmuş, ancak faaliyete geçirilememişti. Bu mahkemelerin sayısı 9'dan 15'e çıkartıldı ve başsavcıları atandı. İstinaf mahkemelerinin en kısa sürede faaliyete geçirilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor. Adli Tıp Kurumu’nun kapasitesini daha da artırarak kurumun hizmetlerinin hızlandıracak ve ülke genelinde yaygınlaştıracağız. Hakim-savcı ve diğer personelinde sayısında önemli artış gerçekleştirdik. Halen ülkemizde her 100 bin kişiye düşün hakim sayısı 10'dur. Bu rakamı önümüzdeki dönemlerde Avrupa Birliği ortalaması olan 20 seviyelerine yaklaştırmayı hedefliyoruz. Maddi durumu zayıf olan vatandaşlarımızın hukuk davalarında adli yardım almalarını kolaylaştıracak, koruyucu hukuk uygulamalarını geliştirecek, avukatlık hizmetlerini etkinleştireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTi iktidarı olarak ortaya koyduğumuz güvenlik politikalarıyla yerleşik güvenlik anlayışında köklü bir paradigma değişikliği gerçekleştirdik. “Özgürlük için güvenlik” yaklaşımını temel politika olarak benimseyerek uygulamaya koyduk. Güvenlik uygulamalarında ve güvenlik personelinin eğitiminde hukuk devletini ve insan haklarını esas alan önemli gelişmeler kaydettik. Toplum destekli polislik uygulamasıyla polisimizin vatandaşlarımızla daha yakın ilişki içinde olması polise duyulan güveni artırdı. Polis-halk yardımlaşması, suç oranlarının düşmesine ciddi katkı sağladı. 2007 yılında başlatılan “güvenli okul-güvenli eğitim” projesi başarılı bir şekilde uygulanıyor. Geliştirilen ileri teknoloji ve uzmanlık sayesinde, işlenen suçları ve olayları aydınlatmada en başarılı ülkelerden biri haline geldik. Geçmişte faili meçhul konusunda suçlanan ülkelerden biri olan Türkiye, iktidarımız döneminde eleştirilen değil, övülen bir sicile kavuştu. AK PARTi iktidarı, güvenlik alanında organize suç örgütleriyle, çetelerle, illegal yapılarla etkin bir mücadele yürüttü. Ülkemizde geçmişte görülen mafya ve çete örgütlenmeleri önemli ölçüde çökertildi. Suç oranlarının düşmesinde, organize suç örgütlerinin çökertilmesinde büyük payı vardır. Hükümetimizin esas aldığı, “işkenceye sıfır tolerans” ilkesi kararlılıkla uygulanıyor. Artık Türkiye işkence ile anılan bir ülke olmaktan çıktı. Uyguladığımız başarılı güvenlik politikaları sonucu gelinen nokta vatandaşlarımız tarafından da takdirle karşılanıyor. Bundan sonra da bireylerin özgürlük ve güvenlik arasındaki hassas dengeyi dikkate alarak, insan haklarını ve evrensel değerleri esas alan bir asayiş ve güvenlik ortamı tesisi için çalışmayı sürdüreceğiz. Özellikle mafya, çeteler ve organize suç örgütleriyle mücadelemizden hiçbir taviz vermeyeceğiz. Vatandaşlarımız için baskı ve tehdit oluşturabilecek bütün yapıların üzerine kararlı bir şekilde gitmeye devam edeceğiz.

Bugüne kadar idarede merkeziyetçi, içe kapanık, kırtasiyeciliğe dayalı katı hiyerarşik yapıların aşılması için çeşitli reformlar yaptık. İlk defa kamu yöneticileri için etik kurallar getirdik, denetim mekanizmaları kurduk. Kırtasiyeciliği azaltan mevzuat sadeleştirmeleri yaptık. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygın bir şekilde kullanımına önem verdik. Yenilediğimiz Kamu Mali Yönetimi Kanunu ile şeffaflığı artırdık. Bilgi edinme hakkı getirerek yönetimin tasarrufları üzerinde vatandaşımızın denetimini artırdık. 2003 yılından bugüne kadar Türkiye İstatistik Kurumuna düzenli bir şekilde “yaşam memnuniyeti” araştırması yaptırdık. Vatandaş ve sonuç odaklı yönetim anlayışımız önümüzdeki dönemde de hız kesmeden devam edecek.

Bakanlıkların yeniden düzenlenmesi başta olmak üzere, önümüzdeki dönemde merkezi idare reformlarına ağırlık vereceğiz. İdarenin bütünlüğü ilkesinden hareketle yerel yönetimleri hizmet odaklı bir anlayışla daha da güçlendireceğiz. Bununla birlikte merkezi idarenin strateji geliştirme, standart koyma, izleme ve denetleme fonksiyonlarını da geliştireceğiz. 61. Hükümet döneminde yeni ve daha icracı bir yapıyla etkin bir şekilde hizmet sunacağız. Bu çerçevede, Başbakanlığa bağlı kuruluşların sayısını azalttık. Başbakanlığın asli görevi olan koordinasyon işlevini güçlendirdik. Devlet bakanlıklarını kaldırarak, bazı bakanlıkları yeniden yapılandırdık. Oluşturduğumuz bu yeni yapıyla devlet vatandaşa daha iyi hizmet sunacak kurumlara kavuştu. Bu çerçevede, Kalkınma Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını kurduk.

Yerel yönetimlerin başta öz gelirleri olmak üzere finansman ve hizmet imkanlarını kuvvetlendireceğiz. Yerel yönetimlerin bazı alt yapı projelerini merkezi irade bütçesinden aktarılacak kaynaklar yoluyla da destekleyeceğiz.

Büyükşehir belediyeleri konusunda köklü değişiklikler yapıyoruz. Nüfusu 750 binden fazla olan illerde büyükşehir belediyesi kurarak, il bazında üst ölçekli plan ve hizmet bütünlüğü sağlamayı hedefliyoruz. Taslağının hazırlıklarının büyük oranda tamamladığımız Köy Kanunu da bu dönemde yenilenecek.

Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından yayınlanan yolsuzluk algılama endeksinde 2003 yılında 3,1 puanla 133 ülke arasında 77. sırada yer alırken, 2010 yılında 4,4 puanla 178 ülke arasında 56. sıraya yükseldi. Bu yöndeki çabalarımız 61. Hükümet döneminde de kapsamlı bir strateji çerçevesinde kararlılıkla ve kesintisiz bir şekilde devam edecek.

Kamu hizmetlerinin sunumu sırasında vatandaşlarımızdan diğer kamu kurumlarında bulunan bilgi ve belgeler artık istenmeyecek. Bugün vatandaşlarımız devlet ile olan işlerinin büyük bir kısmını internet üzerinden kolaylıkla yapabiliyor. Okul kaydından vergi ödemelerine, araç satışından tapu muamelelerine, ihracat, ithalattan trafik işlemlerine kadar birçok hizmeti elektronik ortamda verilebilir hale getirdik. Kamudaki işlemlerin resmi olarak elektronik ortamda gerçekleşmesine imkan sağlayan “elektronik imza” uygulamasını hayata geçirdik. Tüm vatandaşlarımıza “elektronik vatandaşlık kartı” dağıtımını gerçekleştireceğiz. Elektronik vatandaşlık kartı, kamu hizmetlerinin sunumunda kimlik doğrulama işlemleri için kullanılacak. Böylece vatandaşlarımızın kamu hizmetlerine 7 gün 24 saat evlerinden veya işyerinden ulaşabilecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık uluslararası bir başarı örneği haline gelmiş bulunan ekonomi politikalarımızı etkili bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz. Güçlü bir ekonominin temelinde güven ve istikrar kavramları vardır. Oluşturduğumuz güven ortamı ve inşa ettiğimiz istikrarla 9 yıllık iktidarımız döneminde enflasyon ve kamu açıkları gibi temel sorunları çözdük. Aynı şekilde bu dönemde yüksek büyüme oranları yakaladık, dünyada yükselen bir ekonomi olarak ön plana çıktık. Gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar ve güçlü düzenlemelerle bir yandan ekonominin kırılganlığını azaltırken, diğer yandan da piyasaların rekabetçi bir ortamda serbestçe işleyişini sağladık. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve birçok ülkenin hala etkilerinden sıyrılamadığı, küresel ekonomik krizden hızlı ve güçlü bir şekilde çıkan ve örnek olarak gösterilen bir ülke konumuna gelmiş durumdayız. Bu sonuca ulaşmamızda ekonomi politikalarımızda esas aldığımız şeffaflık, süreklilik, tutarlılık ve öngörülebilirlik ilkelerimiz önemli rol oynadı. 61. Hükümet döneminde de bu ilkeleri esas almaya devam edeceğiz. Uzun vadeli bakış açısıyla sorunlarımıza çözüm üreterek büyüme potansiyelimize artıracak bir çizgi izleyeceğiz. Sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın güçlü bir demokrasiye ve evrensel normlara dayalı olarak işleyen adil bir hukuk düzeniyle mümkün olacağının farkındayız. Yargı reformu başta olmak üzere bu konularda sağlanacak ilerleme önemli bir aşamaya gelmiş olan ekonomik dönüşüm sürecini sağlamlaştırmak açısından da kritik bir rol oynayacak. Ekonomi politikalarımızın temel hedefi insanımızın mutluluğunu ve refahını artırmaktır. Günümüzün rekabetçi dünyasında insana, insanın niteliklerine sağlıklı bir sosyal ortama yapılan yatırımların aynı zamanda ekonomik potansiyelimize yapılan bir yatırım olduğunu biliyoruz. Bu anlayışla, ekonomi politikalarımızı güçlü, sosyal politikalar ile bütünleştirdik ve bir sosyal restorasyon dönemi başlattık.

Değerli milletvekilleri; dünya istikrar arayışı içinde çalkantılı bir dönemden geçiyor. Küresel ekonomide toparlanma süreci devam etmekle birlikte, dünya ekonomisinde var olan kırılganlık ve belirsizlik ortamı sürüyor. AK PARTi iktidarının ekonomide gerçekleştirdiği yapısal dönüşüm ve bu kapsamda uygulamaya koyduğu reformlar ekonomimizin dayanıklılığını artırdı. Nitekim küresel kriz bu açıdan bir test süreci oldu, ekonomimiz bu sınavdan başarıyla çıktı. G-20 çerçevesinde alınan tüm kararlarda da şu anda Türkiye etkin bir rol oynuyor. Kararlılıkla uyguladığı tutarlı politikalarla Türkiye, dünya ekonomi ve finans çevrelerinde takdir ediliyor ve örnek gösteriliyor. Yerinde ve makul düzeyde aldığımız tedbirlerin etkisiyle, küresel krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini kısa sürede ortadan kaldırdık. 2010 yılında ekonomimiz hızla toparlanarak, milli gelirimiz yüzde 8,9 oranında arttı. Böylece OECD ülkeleri içerisinde en yüksek büyüme hızına ulaşarak kişi başına gelirimizi 10 bin doların üzerine çıkarttık. Satın alma gücü paritesine göreyse, milli gelir sıralamasında yaklaşık 1 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasılasıyla ülkemiz dünyada 16. sırada yer alıyor. Satın alma gücü paritesine göre, 2002 yılında Türkiye’de kişi başına düşen gelir Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 36’sıyken, 2010 yılında Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 48’ine yükseldi. Bir başka ifadeyle, bu 9 yıllık dönemde Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki refah farkı azaldı. İktidarımız döneminde mali disiplinin, güçlü büyüme performansının ve enflasyondaki düşüşün eşzamanlı olarak gerçekleştirebileceğini ortaya koyduk. Böylece, geçmişte ülkemizde hakim olan büyüme için enflasyonun gerekli olduğu kanaati kırılmış oldu. Artık işletmelerimizin belirsizliklerinin azaldığı bir ortamda geleceği çok daha sağlıklı bir şekilde öngörebiliyor ve planlayabiliyorlar. Diğer yandan yıllarca enflasyon ortamında gelir kaybına uğrayan sabit ve dar gelirli vatandaşlarımız da gerçekçi gelir artışına kavuştular.

Türkiye orta vadeli programla maliye politikası açısından çıkış stratejisini erken aşamada ilan eden az sayıda ülke arasında yer aldı. Bu durum Türkiye’nin birçok ülkeden olumlu bir şekilde ayrışmasını sağladı. Küresel krizi IMF gibi uluslararası kuruluşlardan kaynak kullanmadan, kendi politikalarımız ve imkanlarımızla başarıyla yönettik. 2002 yılında 23,5 milyar dolar olarak devraldığımız IMF borcunu şu an itibariyle 4,7 milyar dolara indirmiş durumdayız. Küresel kriz sürecinde tek bir bankamız batmadı. Borç-faiz sarmalına girmedik, finanssal piyasalarda çalkantılar yaşamadık. Önümüzdeki dönemde de temel amacımız; istikrarlı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, istihdamı artırmak, fiyat istikrarını sürdürmek, mali dengeleri sağlamlaştırmak ve finanssal istikrarı korumaktır. 9 yıllık kazanımlarımızdan hareketle, 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyoruz. 2023 hedeflerine ulaşma doğrultusunda önümüzdeki 4 yıllık Hükümet dönemimizde mali disiplin, enflasyonla mücadele ve istihdam esaslı yüksek ve sürdürülebilir büyüme konusundaki kararlılığımızı sürdüreceğiz. Sermaye hareketlerinin ve ticaretin serbest olmasını savunmaya devam edeceğiz. Dalgalı kur rejimini sürdüreceğiz. Yoksulluk ve fakirlikle mücadele uyguladığımız güçlü sosyal politikalarla başlattığımız sosyal restorasyon sürecine devam edeceğiz. Hükümet olarak, makro parasal dengeleri göz önünde bulundururken, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını dikkate alan uygulamaları sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; makro ekonomide sağladığımız önemli başarılarında katkısıyla eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal yardım harcamalarının toplamından oluşan sosyal harcamalarda ciddi artışlar gerçekleştirdik. 2002 yılı sonrasında kamu yatırımlarına önemli kaynaklar ayırarak, daha önceki dönemlerde başlanılıp bitirilmeyen yatırımları süratle tamamladık. Bu çerçevede 2002 yılında ortalama 9 yılda bitirilen kamu yatırımlarını, 2011 yılında 4,2 yılda bitirir hale geldik. Böylece, yatırımlarının ekonomin ve vatandaşımızın hizmetine daha hızlı ve daha az maliyetle sunulmasını sağladık. Önümüzdeki dönemde kamu harcamalarında kalkınma potansiyelimizi destekleyici mahiyette olan altyapı yatırımlarına ve sosyal amaçlı alanlara öncelik vereceğiz.

Değerli milletvekilleri; fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek para politikamızın temel amacıdır. Bununla birlikte para politikamız, finansal istikrarı gözetecek ve fiyat istikrarını sağlama amacıyla çelişmemek kaydıyla büyüme ve istihdam politikalarını destekleyecektir. Tek haneli rakamlara inmiş olan enflasyon ve faiz oranlarını kalıcı hale getireceğiz. Enflasyon hedeflemesi, temel para politikası rejimi olmaya devam edecek. Hükümetimiz ve Merkez Bankası tarafından enflasyon hedefleri 3 yıllık vadede belirlenecek ve kamuoyuna duyurulacaktır. Bir kez daha tekrar etmek istiyorum, dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasını sürdüreceğiz. Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını bağımsız bir şekilde belirlemeye devam edecek.

“İstanbul Uluslararası Finans Merkezi” projesini hayata geçiriyoruz. Burada vizyonumuzu İstanbul’un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel bir finans merkezi olması şeklinde belirledik. Bu amaca yönelik olarak, ilan ettiğimiz strateji ve eylem planını titizlikle uyguluyoruz. Bu faaliyetlerimizle İstanbul’un 2023 yılında dünyadaki en önemli 10 finans merkezi içinde yer almasını hedefliyoruz.

Değerli milletvekilleri; ekonomik ve siyasi alanda oluşturulan güven ve istikrar ortamı sonucunda, ekonominin dış kaynak ihtiyacından fazla sermaye girişi yaşandı. Bu sayede Merkez Bankası brüt döviz rezervi, buraya çok önem veriyorum, 2002 yılı Kasım ayında 27 milyar dolar seviyesinden 30 Haziran 2011 itibariyle altın dahil 99,5 milyar dolar seviyesine yükseldi. Nereden nereye. 2002 yılı sonunda 36 milyar dolar olan ihracat hacmi küresel krizin ve son bölgesel gelişmelerin olumsuz etkilerine rağmen 2011 yılında yeniden 130 milyar doları aşacak.

İhracattaki bu olumlu performansın yanında, cari açık konusunu da dikkatle takip ediyoruz. Türkiye’nin hızlı büyüme dönemlerinde yaşadığı yüksek cari açığın altında bazı yapısal nedenler bulunuyor. Enerjide dışa bağımlılığın yüzde 74’ler seviyesinde olduğu ülkemizde petrol ve doğalgazın neredeyse tümü, kömürün ise 5’te 1’i ithal ediliyor. Bu nedenle uluslararası enerji fiyat hareketleri Türkiye’nin cari açığını doğrudan etkiliyor. Cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranı 2008 yılında yüzde 5,7 iken, 2010 yılında yüzde 6,5 olarak gerçekleşti. Enerji fiyat etkisinden arındırıldığında ise bu oranlar sırasıyla yüzde 1,8’e ve yüzde 4’e geriliyor. Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payını artıracağız. Yine bu amaçla nükleer santrallere yönelik çalışmalara kararlılıkla devam edeceğiz.

Önümüzdeki dönemde başta makine ve otomotiv olmak üzere, demir-çelik, tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon, elektrik ve elektronik ile kimyevi maddeler ihracat stratejimizin lokomotif sektörleri olmaya devam edecek. Bununla birlikte yeni rafineri inşası, elektrikli otomobil imalatı, ileri teknoloji içeren hava taşıtı motorları ve parçalarının imalatı konularında teşvik sistemini güçlendirerek yurtiçi üretim kapasitesini artıracağız. Sektörlerin uluslararası rekabet gücünün ve ülkemizin dünya ölçeğinde pazar payının artırılması dış ticaret dengesi ve cari dengenin makul seviyelerde tutulması için etkin dış ticaret politikaları uygulayacağız. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için eşgüdümü sağlamak amacıyla Ekonomi Bakanlığını kurduk. Üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla, ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı politikaları sürdüreceğiz. Bildiğiniz gibi, 2023 yılı ihracat hedefimiz 500 milyar dolar. Bu Hükümet döneminde, yani 2015 yılı itibariyle ihracatımızı 200 milyar dolara ulaştırmış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012-2014 dönemini kapsayacak orta vadeli programımızı önümüzdeki aylarda açıklayacağız. Orta vadeli programı mevcut küresel ekonomik gelişmeler ışığında, krizin etkilerinin özellikle gelişmiş ekonomilerde bir süre daha devam edeceğini dikkate alan ihtiyatlı bir yaklaşımla hazırlayacağız. Güven ortamının korunması ve büyümenin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için en küçük bir taviz dahi vermeyeceğiz. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da gereken tedbirleri kararlılıkla hayata geçireceğiz. Ayrıca bütçe dengelerinin kalıcı bir şekilde tesisi ve diğer tedbirlerle cari işlemler açığını sürdürülebilir seviyelere çekerek bankalarımızın ve özel sektörümüzün güçlü bir sermaye yapısıyla çalışmasını sağlayacağız. Özel sektörümüzün ve hane halkımızın borçlanmalarında ise, daha makul miktarları, daha uzun vadeleri ve para birimi olarak Türk Lirasını tercih etmelerini teşvik edeceğiz.

Değerli milletvekilleri; 2002 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı 13 milyon kişi. Turizm gelirleri ise 12 milyar dolar iken, 2010 yılında turist sayısı 29 milyon kişiye ve turizm gelirleri de 21 milyar dolara yükseldi. Bu ivmeyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye’nin Avrupa’da ve Ortadoğu’da termal turizm ve sağlık turizmi konusunda önemli bir merkez olması yolunda çalışacağız. Termal turizm, hidroterapi merkezleri, kış sporları ve yayla turizmi merkezlerinin altyapılarını ve yollarını hızla tamamlayacağız.

Gümrük hizmetlerinin daha süratli, etkin, kaliteli ve standartlara uygun biçimde yürütülmesi için Gümrük ve Ticaret Bakanlığını kurduk. Bu Bakanlığa iç piyasaların takibiyle ilgili ilave görevler de verdik. Önümüzdeki dönemde gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılmasıyla kaçakçılığın önlemesi konusunda altyapı başta olmak üzere, gerekli çalışmalara devam edeceğiz. Bu çerçevede bütün gümrük idarelerimizde gümrük işlemlerini kağıtsız ve insansız bir ortamda uygulanır hale getirecek, gümrük işlemlerinde tek pencere uygulamasına geçeceğiz.

Hükümet olarak, çalışabilir durumdaki bütün vatandaşlarımıza iş sağlamak daima en önemli önceliklerimizden biridir. Büyümenin daha fazla istihdam sağlaması için işgücü piyasasında gerekli reformları yapmaya devam ediyoruz. İstihdamda sağlanan artış bakımından da krizden en çabuk çıkan ülkelerden birisi durumundayız. 2008 yılında ortaya çıkan küresel ekonomik kriz, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada işgücü talebinde büyük bir düşüşe ve işsizliğe yol açtı. 2007-2010 döneminde işsizlik oranları; İspanya’da yüzde 8,3’ten 19,9’a, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 4,6’dan yüzde 9,7’ye, İngiltere’de yüzde 5,4’ten yüzde 7,9’a, İrlanda’da yüzde 4,6’dan yüzde 13,5’e, Yunanistan’da ise yüzde 8,3’ten yüzde 11,8’e çıktı. Ülkemizde ise zamanında alınan önlemlerle işsizlikteki artış sınırlı kaldı. Türkiye’de daha 2009 yılı bitmeden güçlü büyüme dönemi yeniden başladı. İşsizlik 2008 yılında yüzde 11, 2009 yılında yüzde 14 olarak gerçekleşmesine rağmen, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren düşme eğilimine girdi, 2011 yılı Mart ayı itibariyle işsizlik bir önceki yıla göre tam 2,9 puan azalarak yüzde 10,8’e indi. Mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik oranımız ise yüzde 9,9 olarak gerçekleşti. Böylece işsizlik kriz öncesi seviyesine gerilemiş oldu. Kriz döneminde işsizlik oranında artış olmasına rağmen, toplam istihdam hiçbir zaman azalmadı.

Değerli milletvekilleri; 2013 yılından itibaren her yıl 400 bin işsizimizi özellikle hazırladığımız aktif işgücü programlarından yararlandıracağız. Ülkemizde işsizlik sorununun aynı zamanda bir mesleksizlik sorunu olduğundan hareketle, işsizlerimize beceri kazandırmak amacıyla “uzmanlaşmış meslek edindirme merkezleri” projesini başlattık. 5 yıl devam edecek olan bu proje ile her yıl 200 bin kişi olmak üzere toplam 1 milyon işsizimizi eğitimden geçirecek ve işe yerleştireceğiz. İşsizliği kalıcı bir şekilde çözmeyi amaçlayan 22 adet somut hedef ile 102 politika ve tedbirden oluşan “Ulusal İstihdam Stratejisi”ni kararlılıkla uygulayacağız. İşgücü piyasamızın ihtiyaç duyduğu ulusal meslek standartlarının tamamını 2012 yılı sonuna kadar hazırlayacağız. Önümüzdeki dönemde İŞKUR’a kayıtlı her işsizin bir iş ve meslek danışmanı olacak. İşsizlerimize birebir hizmet verilecek. İş arayıp da mesleği olmayan herkese mesleğe yönlendirme ve iş bulma hizmeti sunulacak. Bu amaçla İŞKUR 2011 yılında 2 bin, 2012 yılında da 2 bin olmak üzere toplam 4 bin sözleşmeli iş ve meslek danışmanı istihdam edecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümet olarak amacımız sosyal adaletin sağlanması suretiyle çalışma hayatında barış ve huzurun temin edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda, çalışanlarımızın haklarının ve işletmelerimizin rekabet gücünün korunduğu Avrupa Birliği standartları ve ILO normlarına uygun bir çalışma hayatının geliştirilmesi için çalışıyoruz. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile çalışanlarımızın sendikal hak ve özgürlüklerinde önemli iyileştirmeler yaptık. Memur sendikalarına getirilen toplu sözleşme hakkı bunların en önemlilerinden biri. Ayrıca Ekonomik ve Sosyal Konseye anayasal güvence sağlayarak sosyal diyalog yolunda güçlü bir adım attık. Hükümet olarak önümüzdeki dönemde evrensel standartlara uygun kaliteli ve güvenceli bir çalışma hayatı tesis etmek için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

Aralık 2002 döneminde brüt 251 lira olan asgari ücret, bugün itibariyle 797 liraya yükseldi. Artış oranı yüzde 218. Önümüzdeki dönemde kadınların çalışma hayatına katılımını artırmak amacıyla çocuk bakım evleri ve kreş hizmetleri için teşvik uygulamalarını hayata geçireceğiz. Gençlerimizin, kadınlarımızın ve mesleki eğitim alan işsizlerimizin istihdamı halinde 54 aya kadar işveren sigorta primi payının devletçe karşılanması uygulamasını sürdüreceğiz.

Özürlü vatandaşlarımızın çalışma hayatında daha fazla yer alması için yaptığımız çalışmalar sonuç verdi. 2002-2010 döneminde kamu kurumlarında istihdam edilen engelli memur sayısını 6 bin 103’ten 19 bine, kamu ve özel sektörde istihdam edilen engelli işçi sayısını ise 10 bin 883’ten 32 bin 257’ye yükselterek 3 kat artırdık. Kamu ve özel sektördeki özürlü kontenjanlarının kullanılmasına yönelik tedbirleri almaya devam edeceğiz.

Yeşil Kart sahibi olan vatandaşlarımızın hizmet akdiyle ya da vergi kaydı olmadan esnaf olarak çalışmaları veya tarımsal faaliyette bulunmaları durumunda Yeşil Kart’ları iptal ediliyordu. Yapılan düzenlemeyle Yeşil Kart sahibi vatandaşlarımızın çalışması halinde Yeşil Kart’ı iptal edilmeyerek askıya alınacak. Söz konusu vatandaşımızın çalışması sona erdiğinde ise, diğer bürokratik iş ve işlemlere gerek kalmaksızın Yeşil Kart’ı aktif hale getirilecek.

Değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde yeni oluşturulan Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile reel sektöre yönelik politika ve uygulamaların daha etkin şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Bu yıl 2011, 2014 yıllarını kapsayan “sanayi stratejisi”ni uygulamaya başladık. Sanayide uzun dönemli vizyonumuz orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmaktır. Orta ve yüksek teknoloji sektörlerin katma değerini, üretim ve ihracat içindeki payını artıracağız. Düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişi sağlayacağız. Bu hedeflere ulaşabilmek için yatırım ve iş ortamını iyileştirmeye devam edecek, rekabet gücümüzü artıracak şekilde altyapıyı güçlendirmeyi sürdüreceğiz. 2009 yılında uygulamaya başladığımız yeni yatırım teşvik sistemini geliştirerek uygulamaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde dünya piyasalarında yer bulabilen Türk malı otomobilin üretilebilmesi için gereken destek ve teşvik mekanizmasını harekete geçireceğiz. Ülkemizin çeşitli alanlardaki ihtiyacını karşılamak üzere çok amaçlı hava araçlarının üretilmesini de destekleyeceğiz. Ekonomideki dinamizmin kaynağı olan esnaf, sanatkar ve KOBİ’lerimize önem vermeyi sürdüreceğiz. Özel önem verdiğimiz bir diğer alan olan Savunma Sanayinde bugüne kadar çok ciddi bir aşama kaydettik. Sektörün ihracatını 1 milyar dolara, cirosunu 2,3 milyar dolara ulaştırdık. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silah ve teçhizat ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranını yüzde 50’ye çıkardık. Savunma Sanayinde yürüttüğümüz projelerle 2023’te kendi milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava araçlarını, uydularını tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir Türkiye’yi hedefliyoruz. Ar-ge’ye ayrılan kaynakların etkin ve verimli kullanılması ve daha çok faydaya dönüşmesini sağlamak üzere Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını kurduk. Kurulan Bakanlığımız ar-ge ve yenilik alanında özel sektörle yakın çalışmayı sağlayarak bilgi ve teknolojinin ürüne dönüşmesinde önemli rol oynayacak.

Değerli milletvekilleri; ülkemizde 5,8 milyon kişinin geçimini sağlayan ve insanımızın gıda ihtiyacını karşılayan tarımda, geçtiğimiz 9 yılda yapısal dönüşüme özellikle ağırlık verdik. 2002 yılında 24 milyar dolar olan tarımsal üretimimiz 2010 yılında 62 milyar dolara, tarım ürünleri ihracatımız da aynı dönemde 4 milyar dolardan 13 milyar dolara yükseldi. 2002-2010 döneminde tarımsal desteklemelerde yüzde 255 oranında artış sağladık. Tarım kesiminde kredi faizleri yüzde 59’dan yüzde 5’e inerken, kredilerin tutarı da 30 kat arttı. Özel önem verdiğimiz hayvancılık ve damlama yağmurlama sulama yatırımlarında ise kredi faizlerini sıfırladık. Tarladan sofraya gıda güvenliğini sağlamak amacıyla bakanlığımızı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak yeniden yapılandırdık. Tarımda kendi nüfusunu yeterli, kaliteli ve güvenilir gıda ile besleyebilen, rekabet gücünü artırmış, üretimimizle dünyada ve bölgemizde söz sahibi olacağımız bir ülke konumuna erişmeyi hedefliyoruz. Bu çerçevede su kaynaklarının da etkin kullanımı ve korunması için bütüncül su kaynakları yönetimi modelini gerçekleştireceğiz. Bu çalışmaları yeni oluşturduğumuz Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile daha etkin şekilde yürüteceğiz. Arazilerin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmek amacıyla başlattığımız yasal ve yapısal değişiklikleri sonuçlandıracağız. Önümüzdeki dönemde tarımsal desteklemeleri, tarım havzaları modeli kapsamında belirlenen bölgeler ve ürünler itibariyle uygulayacağız. Meraların ıslahı ve kullanımında yaşanan sorunları çözecek ve hayvancılık yatırımlarına imkan tanıyacak düzenlemeler gerçekleştirerek, meralarımızın verimli ve sürdürülebilir kullanımını sağlayacağız. Besi ve süt hayvancılığının dengeli bir şekilde gelişmesi için başlatılan destekleme programlarına devam ediyoruz, devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri; son yıllarda yeterli seviyede elektrik enerjisi üretim kapasitesinin oluşturulmasına, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine, üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesine önem verdik. Bu doğrultuda 2002 yılında yaklaşık 31 bin megavat olan elektrik kurulu gücünü 9 yıllık iktidarımızda yaklaşık 50 bin megavata yükselttik. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına önem verdik. Enerji verimliliği konusunda gerekli strateji hazırlıklarını tamamladık. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını en üst düzeyde değerlendireceğiz. Özellikle hidroelektrik santraller kapsamında 2015 yılı sonuna kadar kamu ve özel sektör eliyle yürütülen toplam 5 bin 500 megavatlık ilave gücü devreye alacağız. Termik kaynaklar ile başta rüzgar enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından da yararlanarak bu iki alanda toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip yeni santralleri devreye alacağız. Nükleer santral kurulmasına ilişkin çalışmalarımızı hızlandıracağız. Bütün bu yeni kapasitelerin eklenmesiyle şu an itibariyle yaklaşık toplam 50 bin megavat olan elektrik kurulu gücümüzü 2015 yılı sonunda 62 bin megavata çıkaracağız.

2003 yılı öncesinde yalnızca 9 ilimizin doğalgaza erişimi mevcutken, bunu Haziran 2011 itibariyle 70 ile çıkardık. Kalan 11 ili de konumları itibariyle, teknik güçlükler ve yüksek yapım maliyetleri içermesine karşın 4 yıllık iktidar dönemimizde doğalgaz ile buluşturacağız. Artık ülkemizde doğalgazı olmayan il kalmayacak.

Önümüzdeki dönemde maden aramalarını artırmaya ve jeotermal potansiyelimizi geliştirmeye de devam edeceğiz. Ayrıca denizlerimizde kendi gemilerimizle araştırma yapmaya başlayacağız.

Değerli milletvekilleri, ulaştırmada vizyonumuz güvenli, ekonomik, konforlu, hızlı ve çevreye duyarlı hizmetlerin sunulduğu sürdürülebilir bir sistemi kurmaktır.

Ankara-İstanbul hızlı tren hattının Ankara-Eskişehir arasını daha önce hizmete açtık. Önümüzdeki dönemde de Eskişehir-İstanbul arasını ve İstanbul Boğaz demir yolu tüp geçişini tamamlayacağız. Yapımını tamamladığımız Ankara-Konya hattına ilave olarak, Ankara-Sivas hızlı tren hattının yapımına devam ediyoruz. Hızlı tren ağımızı 2015 yılı itibariyle 3 bin 500 kilometreye ulaştırmayı hedefliyoruz. Kara yollarında 9 yıllık iktidarımız sürecinde 79 yılda yapılmış bölünmüş yolun 2 katından fazlasını tamamladık. Oto yollar dahil 6 bin 101 kilometre olarak devraldığımız bölünmüş yol uzunluğuna biz 9 yılda 13 bin 800 kilometre ekledik. Toplam bölünmüş yol uzunluğumuz 20 bin kilometreye şu anda ulaşmış vaziyette. Hedefimiz bölünmüş yol uzunluğunu 2015 yılında 26 bin kilometreye ulaştırmaktır. Ayrıca önümüzdeki 4 yıllık dönemde 18 bin kilometre sıcak asfalt yaparak devlet yollarımızın büyük bölümünde sıcak asfalt kaplama çalışmalarını bitirmeyi hedefliyoruz. Oto yollarda yap-işlet-devret modelini kullanarak muazzam bir otoyol hamlesi başlattık. Başlattığımız projelerle halen 2 bin 225 kilometre olan otoyol ağı uzunluğumuza 750 kilometre daha ilave ediyoruz.

Dönemimizde iç hatlardaki yolcu sayısı 6 kat artışla 51 milyona, hava yolunu kullanan toplam yolcu sayısı ise 3 kattan fazla artarak 34 milyon kişiden 103 milyon kişiye ulaşmıştır. Bu atılımlarla hava yolunu halkımızın yolu haline getirdik. Hedefimiz 2023 yılında 750 uçaklı dev bir filo ile yılda 350 milyon yolcu taşımak.

Denizcilik sektöründe de geçtiğimiz dönemde birçok projeyi hayata geçirdik. Özellikle gemi inşa sanayinde büyük atılımlar yaptık. Verdiğimiz desteklerle tersane sayısı 37’den 70’e çıktı. Böylece daha önce gemi inşa sanayinde dünya sıralamasında 23. olan ülkemiz, bugün dünya 6.lığına yükseldi.

Değerli milletvekilleri; hükümetlerimiz döneminde öncelikli eğitim sistemimizin fiziki mekan, personel ve erişim boyutunu ele alarak donanımlı insan yetiştirmenin temel altyapısını oluşturduk. 2002-2011 yılları arasında 163 bin yeni derslik inşa ettik. Eğitim hizmetlerini kapsamlı bir yaklaşımla ele alıp çocuklarımızın barınma, spor ve kültürel faaliyetlerine yönelik altyapı hizmetlerini de güçlendirdik. 747 adet yeni pansiyon, 920 adet yeni spor salonu ve 6 bin 146 adet yeni okul kütüphanesini hizmete açtık. Çocuklarımızı bilgi toplumuna hazırlama hedefimiz çerçevesinde 2002’de okullarımızda çok az sayıda ve çoğunluğu demode bilgisayar varken, biz 1 milyona yakın yeni bilgisayarı okullarımıza tahsis ettik. Okullarımızın yüzde 97’sine hızlı internet erişimi sağladık. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa iktidarımız döneminde ilköğretim ve ortaöğretimde her çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulamasını başlattık.

Engellilerin eğitimine ve rehabilitasyonuna harcanan kaynağı 2002 seviyesine göre 16 kat artırarak 2011 bütçesinde 3,2 milyar liraya çıkardık. Eğitim gören engelli sayısını ise tam 10 artırdık.

Öğretmenlerimizin eğitimdeki kritik rolleri dikkate alınarak maaşlarında 2002-2011 yılları arasında yüzde 300’den fazla iyileşme sağladık.

2002’de toplam 76 üniversitemiz varken, 89 yeni üniversite daha kurarak yüksek öğretimi bütün yurt sathına yaygınlaştırdık. Böylece 81 vilayetimizin tamamında üniversite var. Bütün bu olumlu gelişmeler neticesinde eğitime erişimi kolaylaştırmış bir Hükümet olarak önümüzdeki dönemi kaliteye daha fazla önem vereceğimiz bir süreç olarak görüyoruz. Bu çerçevede derslik, altyapı, donanım ve öğretmen gibi zaten büyük oranda gelişme kaydettiğimiz alanlara ilaveten eğitime erişim sorunlarını sıfıra indirmek, nitelikli bir eğitim sistemini yurt sathında yerleştirmek en öncelikle hedefimiz. Okul öncesinden üniversiteye uzanan eğitim basamaklarında milli değerlerimizi ve uluslararası standartları esas alarak eğitim sistemimizi tamamen gözden geçirecek ve kaliteyi merkeze alan bir dönüşüm programı uygulayacağız. Kaliteyi yükselten, okulu öne alıp sınava hazırlık süreçlerini azaltan şekle ve törenselliğe değil, içerik ve işlevselliğe önem veren, öğrenciyi ve aileleri rahatlatan bir anlayışla eğitim sistemini yeniden yapılandıracağız. Tüm okullar, öğretmenler ve öğrenciler arasında kesintisiz bir elektronik iletişim ortamı sağlayacağız. Fatih Projesiyle eğitim ve öğretim teknolojilerinde çağın gerektirdiği teknolojik gelişmelere uygun ve dünyaya örnek olacak yeni bir uygulamaya geçeceğiz. Her öğrencimize eğitim müfredatını da içeren birer elektronik kitabı ücretsiz dağıtacağız. Yüksek öğretim sistemimizi bu dönemde tüm yönleriyle reforme edeceğiz. Üniversitelerimizin daha özerk olacağı ve kendi özgün gelişme alanları içerisinde yarışacağı rekabetçi bir ortam oluşturacağız. Özel sektörün üniversite kurmasının önünü açacağız. Yeni kurulan üniversitelerimizin öğretim üyesi açığını hızla kapatmak için öğretim üyesi yetiştirme programlarını yaygınlaştıracağız.

Değerli milletvekilleri; iktidarımız süresince kültürü, devletin yanı sıra bütün milletimizin bir ortak faaliyet alanı olarak gördük ve özel kültürel oluşum ve faaliyetlere büyük destekler verdik. İktidarımız döneminde tarihi vakıflarımızı ve vakıf eserlerimizi yaşatmak yolunda dev hizmetler yaptık. Onarılan eser sayısını 9 yıl içinde 70 kat artırdık. Önümüzdeki dönemde arkeolojik, doğal ve kentsel ve tarihi SİT niteliği taşıyan alanlar ile, kültür ve tabiat varlığı niteliği taşıyan yapı ve anıtların tespit ve tescil çalışmalarına devam edeceğiz. Envanterleri dijital ortama aktararak, kamuoyuyla paylaşacağız. Türk kültür sanat ve edebiyatının ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtılması çalışmalarına devam edeceğiz. Elektronik kitap çalışmaları kapsamında Türk edebiyatının klasik kaynaklarını elektronik ortamda yayınlayacağız. Tarihi eserlerimizin restorasyonuna devam edecek, kültürel mirasımızın korunması için gerekli teknik elemanların yetiştirilmesini sağlayacağız. Özel sanat kurumlarına, sanat ve kültür ile ilgilenen sivil toplum kuruluşlarına verilen destekler artarak devam edecek. Tarihimizin önemli şahsiyetleri, olayları, masal kahramanları ve kültürel zenginlik unsurlarımız belgesel dizi ve çizgi filmlere dönüştürülerek kültür dünyamıza kazandırılacak. Vakıf mirasımızın korunması, yaşatılması, vakıf anlayışının geliştirilmesi ve yarınımızın teminatı olan gençlere bu anlayışın kazandırılması için büyük bir gayret ve özveri içerisinde çalışmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri; sağlık hizmetlerini temel bir insan hakkı olarak kabul eden Hükümetimiz, hayata geçirdiği sağlıkta dönüşüm programı ile sağlık alanında pek çok yapısal düzenlemeler gerçekleştirdi. Daha kaliteli, daha adil ve daha kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunma yolunda geçmişte hayal dahi edilemeyen başarılar kazandık. Sağlıktaki dönüşüm programımızın başarıya ulaşmasında büyük katkı ve fedakarlıkları olan hekimlerimiz ve tüm sağlık çalışanlarımıza buradan bir kez daha şükranlarımı iletiyorum. Göreve geldikten sonra sağlık çalışanlarımızın çalışma ve iş yeri güvenli şartlarını iyileştirdik, gelirlerini artırdık. Önümüzdeki dönemde de iyileştirmelerimiz devam edecek. İlaçtaki KDV oranını düşürdük ve ilaç fiyatlarında önemli oranda indirme sağladık. Bu indirim tabii ki bir rahatlama getirdi. Modern sağlık anlayışının temel unsurları arasında yer alan aile hekimliği uygulamasına geçtik. Hastaneleri tek çatı altında topladık, vatandaşlarımızın sağlık sigortalarıyla bütün sağlık kuruluşlarından hizmet almasını sağladık. Sağlık personeli sayısında önemli artışlar sağladık. 2002 yılında 161 bin olan hasta yatağı sayısını 2010 yılında 201 bine yükselttik. Hastanelerdeki nitelikli yatak oranı yüzde 6’dan yüzde 30’a çıktı. Hedefimiz 2015 yılı sonuna kadar tüm yataklarımızı nitelikli hale getirmek. Koruyucu sağlık hizmetlerinin bütçesinde yaklaşık 7 kat artış sağladık. 2010 yılında başlattığımız evde sağlık bakımı hizmetleriyle yatağa bağımlı hastalarımızın evlerinde kaliteli, etkin, ulaşılabilir ve güvenli sağlık hizmeti almasını sağlıyoruz. Bu uygulama ile bugüne kadar 60 bin kişiye ulaştık. 2010 yılında evde bakıma ihtiyacı olanların tamamına bu hizmeti ulaştırmayı hedefliyoruz. 2002 yılı sonunda 618 adet olan tam donanımlı 112 ambulansı sayısını 2 bin 547 adeta çıkardık. Ulaşımda güçlük çekilen bölgelerde 194 adet kar paletli ambulansı halkımızın hizmetine sunduk. Bu gelişmelerle 112 acil hizmeti sadece şehirlerde değil, köylerde de yaygın olarak verilen bir hizmet niteliği kazandı. Hava ambulans sistemini 2008 yılında faaliyete geçirdik. Temmuz 2011 itibariyle ülke geneline hizmet verecek şekilde 19 ambulans helikopterimiz ve 2 ambulans uçağımız bulunuyor. Hava ambulans sistemiyle bugüne kadar 10 bine yakın hasta ve yaralı taşıdık. 2011 yılı içinde 3 uçağı daha filomuza dahil ediyoruz. Bu gelişmeler neticesinde sağlık hizmetlerinde vatandaşlarımızın memnuniyet oranı yüzde 39’dan yüzde 73’e yükseldi. Önümüzdeki dönemde ülkemizi sadece kendi halkımız için değil, bölge ülkeleri için de cazip bir sağlık üssü haline getireceğiz. Vatandaşlarımızı hastalıktan ve yüksek tedavi maliyetlerinden korumak için kapsamlı bir koruyucu sağlık stratejisini hayata geçireceğiz. Hizmet kalitesine artırmak ve maliyet etkin sağlık hizmeti dengesini kurabilmek amacıyla inşasına başladığımız şehir hastanelerini ülkenin dört bir tarafına yaygınlaştıracağız. Toplum temelli sağlık hizmetlerini geliştirmeye devam edeceğiz. Yurt sathında oluşturulacak 29 sağlık bölgesinde istisnalar hariç hastaların diğer bölgelere gitmesini gerektirmeyecek seviyede gelişmiş bir hizmet altyapısını kurmuş olacağız. Bugün 120 bin olan doktor sayısını 2015’te 130 bine, 163 bin olan ebe hemşire sayısını 238 bine çıkaracağız. 2015 yılında hastanelerimizdeki nitelikli yatak oranını yüzde 45’e yükselteceğiz. Aile hekimi başına ortalama 2015’te 3 bin 200 nüfusun düştüğü bir yapıyı gerçekleştireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçmiş dönemlerde yaptığımız reformlarla nüfusumuzun yüzde 83’ü sosyal güvenlik kapsamına alındı. Yeşil Kartlı vatandaşlarımızı dahil ettiğimizde sağlık hizmetlerinden yararlanan nüfusumuzun oranı yüzde 96’ya ulaşıyor. Tüm imkanlarımızı zorlayarak emeklilerimizin maaşlarında ciddi artışlar sağladık. 2002-2011 yılı Ocak döneminde en düşük emekli maaşlarını çiftçi emeklimiz için yüzde 619 oranında artırarak 65 liradan 473 liraya, esnaf emeklimiz için yüzde 326 oranında artırarak 149 liradan 634 liraya, işçi emeklimiz için yüzde 204 oranında artırarak 257 liradan 782 liraya, memur emeklimiz için yüzde 149 oranında artırarak 377 liradan 936 liraya çıkarttık. Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin zenginleşen Türkiye’nin yeni imkanlarından milli gelirden daha fazla pay almalarını sağlamaya devam edeceğiz. Emeklilerimiz için adil bir intibak sistemini kademeli olarak hayata geçireceğiz. Yeni dönemde tüm vatandaşlarımızın sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası kapsamına alınması temel hedefimiz. Çalışanların emekli olduklarında oluşabilecek gelir kayıplarını en aza indirmek amacıyla tamamlayıcı emeklilik sistemlerini çeşitlendirerek geliştireceğiz.

Değerli milletvekilleri; vatandaşlarımıza daha hızlı, etkin ve verimli hizmet sunmak amacıyla sosyal yardım ve hizmet alanındaki bütün kurum ve kuruluşlarımızı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında birleştirerek tek çatı altında topladık. Böylece ülkemizde tüm sosyal yardım ve hizmetlerin tek elden ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlayacağız. Bizim diğer toplumlardan en büyük fark ve üstünlüklerimizden birisi sağlam bir aile yapısına sahip olmamızdır. Önümüzdeki dönemde ailenin korunması ve güçlendirilmesi sosyal politikalarımızın merkezinde olacak. 2010 yılında yaklaşık 10 milyon vatandaşımıza ulaştık. İktidarımız döneminde toplam 60,5 milyar liralık sosyal yardım harcaması yaptık. Yoksul vatandaşlarımızı bir yandan sosyal yardımlarla desteklerken, onların iş bulmalarına ve üretken bireyler olmalarına da büyük önem veriyoruz. GAP illerinde başlayan ve sonra DAP bölgesine de yaygınlaştırılan SODES ile yoksulluk, göç ve kentleşmeden kaynaklanan sosyal sorunları değişen sosyal yapının ortaya çıkardığı ihtiyaçları giderme yolunda büyük adımlar attık. Sosyal yardım sisteminin istihdam ile bağlantısının kurulması ve etkinleştirilmesi eylem planını 2010 yılında ortaya koyduk. Bu eylem planı çerçevesinde sosyal yardım başvurusunda bulunan veya sosyal yardım alan çalışabilir durumdaki vatandaşların İŞKUR’a kayıtlarını yapıyoruz. İŞKUR, yoksul vatandaşlarımızla özel olarak ilgilenmeye, onlara yönelik özel mesleki eğitim programları geliştirmeye, iş bulmalarını kolaylaştırmak için rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini vermeye başladı. İktidarlarımız döneminde uyguladığımız sosyal politikalar sonucunda ülkemizdeki yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının düzeltilmesi konusunda çok önemli mesafeler kat ettik. 2002 yılında kişi başına aylık 30 doların altında bir gelire sahip 136 bin kişi varken, 2009 yılında 30 doların altında bir gelire sahip nüfus kalmadı. Aylık 65 doların altında bir gelirle yaşayan nüfus 2002 yılında 2 milyon kişiyken, 2009 yılında bu rakam 159 bin kişiye düştü. 129 doların altında bir gelirle yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımızın toplam nüfus içindeki sayısı 2002’de 20 milyon iken, 2009 yılında bunu 3 milyona indirdik. 2015 yılına kadar aylık 65 doların altında bir gelirle yaşamak zorunda olan vatandaşımız kalmayacak. 2023 için temel hedefimiz, mutlak yoksulluğu ortadan kaldırmak. Hükümet olarak yoksullukla mücadelede önemli bir başarı ve tecrübe birikimi oluşturduk. Bu alanda tecrübelerimizi dikkate alarak yeni bir dönemi başlatıyoruz.

Önümüzdeki dönemde sosyal yardımlar, sosyal hizmetlerle eş zamanlı bir biçimde uygulanacak. Örneğin, engellisi olan bir aileye sosyal yardım verilirken, ailenin başvurusuna gerek kalmadan o ailedeki engelliye de gerekli rehabilitasyon hizmetleri sağlanacaktır. Sosyal yardımlarda ailenin durumu esas olacak. Her aileye aynı tür ve aynı miktar yardımı yapmak yerine, o ailedeki kişi sayısı, kişilerin yaşları, sağlık ve özürlülük durumları dikkate alınarak yardım miktarı belirlenecek. Ailede çalışabilecek durumda, ama çalışmayan kişiler varsa, işgücü piyasasına yönlendirilecek. Kayıtlı çalışan kişiler de yoksul duruma düşerse sosyal yardımlarla onları destekleyeceğiz.

Sosyal konut projesiyle yoksul hanelere teslim edilmek üzere ilk aşamada 50 bin, ikinci aşamada da 50 bin olmak üzere toplam 100 bin konut yapacağız. Bu konutları ayda 100 lira taksitle vatandaşımıza vereceğiz. Yeni evlenecek yoksul çiftlerimizin 20 yıl geri ödemeli çeyizi içinde konut edinmelerini sağlayacağız.

AK PARTi iktidarları olarak engellilerimize, yaşlılarımıza, korunmaya muhtaç çocuklarımıza, şehit ailelerimize, gazi ve malullerimize, muhtaçlarımıza sıcak bir gönül ve yaygın imkanlar sunduk. Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi sosyal hizmet alanında evrensel yaklaşımlarla model ülke haline getireceğiz. 4 ilde pilot uygulama olarak başlayan engelsiz kent projesini genişleteceğiz. Uygun büyüklükteki yerel yönetimlerin özel durumdaki engellilerin taşınması için donanımlı araç bulundurmalarını sağlayacağız.

Kamu hizmet binalarıyla kültürel ve sosyal tesislerin engelli kullanımına uygun projelendirilmesini sağlayacağız.

Kadınlarımızın hakları, refahı, sosyal hayatta karşılaştığı engellerin ortadan kaldırılması, güçlü toplum hedefimiz için vazgeçilmezdir. Kadınlarımızın istihdam imkanlarında ve sosyal güvenlik haklarında, girişimcilik desteklerinde, doğum izinlerinde önemli ilerlemeler sağladık. Sosyal destek ve proje desteklerinin yüzde 70’ini kadınlarımıza verdik.

Ana-Kız Okuldayız Kampanyası ile 567 bin kız çocuğu ve kadınımıza okuma-yazma öğrettik. Önümüzdeki dönemde de hanımlara yönelik bu tutumumuzu devam ettireceğiz. Kadınların karar alma mekanizmalarındaki etkinliğini artıracağız. Kadın konuk evlerinde kalan mağdur kadınlarımız için daha geniş istihdam imkanları oluşturacağız. Çocukları ile birlikte yalnız yaşayan annelere barınma öncelikli stüdyo evlerle birlikte her türlü sosyal desteği temin edeceğiz.

Giderek yaşlanan nüfusumuza yönelik yapılan bütün bu çalışmaları tek çatı altında daha etkin şekilde yürüteceğiz.

Korunmaya muhtaç çocuklarımıza yönelik yaptığımız hizmetlerimizi daha da artıracak ve kalitesini yükselteceğiz. Kurumsal bakım hizmeti alan çocuklarımızın ev ve aile ortamının güvenliğini ve sıcaklığını hissetmeleri için çocuk evleri ve sevgi evlerini yaygınlaştıracağız.

Aileye dönüş ve aile yanında destek uygulamasıyla bugüne dek 30 bin çocuğu ailesinin yanında destekledik ve bu uygulamayı güçlendirerek devam ettireceğiz.

Değerli milletvekilleri, insanı odak alan Hükümetimiz, gençlerimizin hem aile içinde ve yaşadıkları çevrede, hem de okullarda ve sosyal mekanlarda iyi yetişmeleri için önemli adımlar attı. Seçilme yaşını 25’e düşürerek gençlerin siyasete daha fazla katılımının önünü açtık. Üniversiteye giriş sınavlarında uygulanan katsayı adaletsizliğine son verdik. 2003’ten bu yana müracaat eden her üniversite öğrencisine burs veya öğrenim kredisi verdik. Yurtların hem kapasitesini, hem de fiziki durumlarını iyileştirerek tüm yurtlarda tek kişilik veya üç kişilik odalara geçtiler, koğuş sistemini kaldırdık, kaldırıyoruz. Yurt dışı eğitim ve değişim programlarından yararlanan öğrenci sayısını artırdık. Ülke gençliğine özgü ve daha yoğun bir hizmet sunacak Gençlik ve Spor Bakanlığını kurduk. Gençliğin sivil toplum örgütlerine üyeliğini teşvik edeceğiz. Gençlerin kendi projelerini hayata geçirebilecekleri gençlik merkezlerini yaygınlaştıracağız. Sporu sadece boş zamanları değerlendirme aracı olarak değil, aynı zamanda sosyalleşmenin ve sağlıklı bir toplum olmanın da önemli bir aracı olarak görüyoruz. Toplumumuzun bütün katmanlarının spor ile tanışması, spor faaliyetlerine aktif olarak katılması yönünde büyük yatırımlar yaptık. 2002’den bu yana tesis sayısını yüzde 500, sporun tesisleşmesi için ayrılan kaynağı yüzde 600, lisanslı sporcu sayısını yüzde 1000 oranında artırdık. 4366 amatör milli sporcumuza verilen aylık burs miktarını 3 kat artırarak karşılıksız burs miktarını 2011’de 720 liraya çıkardık. Geçtiğimiz dönemde uluslar arası şampiyonalara ve Üniversite Oyunlarına başarılı bir şekilde ev sahipliği yaptık. Bundan sonra da bu tür organizasyonlara ülkemizin ev sahipliği yapması için her türlü girişimi yapacağız.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği’nde ortalama olarak halkın yüzde 85’i kentlerde yaşıyor. Türkiye’de ise bu oran iktidarımız döneminde 9 puan artarak yüzde 73’e yükseldi. Önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalara daha kapsamlı bir bakış açısı ve uygulama birliği kazandıracak olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bu vesileyle kurduk. Bakanlığımız fiziksel planlama ve yapılaşma konusundaki düzenlemeleri ve standartları geliştirecek, kalkınma politikalarına uygun ulusal ve bölgesel nitelikli mekansal gelişme stratejilerini hazırlayacaktır. Çevreye ilişkin düzenlemeler, işlemler ve denetimler de bu Bakanlığımız tarafından planlara uyumlu şekilde yürütülecek. TOKİ ve yerel yönetimlerle müştereken toplam 60 ilde 188 bin konutluk, 248 gecekondu dönüşüm ve kentsel yenileme uygulaması başlattık. Buna ilaveten TOKİ eliyle 505 bin konutun yapımına başladık, 360 binini tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik. Sosyal adalet anlayışımızı burada da göstererek hiç geliri olmayan yoksul ailelere peşinatsız 100 ila 350 lira taksitle 10 ila 20 yıl vade sosyal konutlar inşa ettik. Kent içi ulaşımda yerel yönetimlerimizin kısıtlı kaynaklarıyla üstesinden gelemediği raylı sistem inşaatlarının merkezi yönetim tarafından üstlenilmesini sağladık. Kent içi trafiği şehirler arası trafikten ayırmak için 58 il merkezinde 474 adet ilçe ve 209 adet belde yerleşiminde 3786 kilometre uzunluğunda kent geçişi yaptık. Vatandaşlarımızın sağlıklı içme suyuna erişmelerine imkan veren ve çevre açısından önem arz eden atık su ve yağmur suyu sistemlerini kökten çözüyoruz. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bu amaçla su ve kanalizasyon alt yapı projesini başlattık, kısa adıyla SUKAP denilen projeyi başlattık. Şu anda paramız hazır, hangi belediye olursa olsun müracaatını yapmak suretiyle bu projeden istifade edebilir. Önümüzdeki dönem bu projeye sağlayacağımız kaynaklarla nüfusu 25 binin altında olan belediyelerimize proje maliyetinin yüzde 50’sine kadar hibe desteği sağlayacağız. Önümüzdeki dönemde şehirlerimizi adeta yeniden tasarlayıp kendi finansman dinamikleriyle yeniden inşa etme, kentsel estetiği, kaliteyi, kültürel değerleri ve çevresel hassasiyeti ihya etme anlayışımızı sürdüreceğiz. Bu hedefe uygun olarak imar mevzuatını yaşanabilir mekanlar ve marka şehirler hedefine hizmet edecek şekilde yenileyecek, kentsel tasarıma ve estetiğe imkan tanıyacağız.

Orman vasfını kaybetmiş, ihmalle yıllardır fiili kullanıma açılmış ve kazanılması mümkün olmayan alanları kamu yararı ve kişisel fayda dengesi içerisinde tekrar düzenleyeceğiz. Kentsel dönüşüm projelerini süratle hayata geçirebilmek için ilave düzenlemeler yapacağız. Depreme karşı hazırlıklı olabilmek için başta İstanbul olmak üzere riskli şehirlerde dönüşüm çalışmalarına devam edeceğiz. Şebekeli içme ve kullanma suyundan yararlanan belediye nüfusu oranını yüzde 100’e çıkaracağız. Susuz belde bırakmayacak ve ihtiyaç duyulan yerlerde içme suyu arıtma tesisleri yapacağız. Şehirlerde toplu taşıma alt yapısını geliştirmeye devam edeceğiz. Yoğun hatlarda raylı sistemleri hızla tamamlayacak ve şehir içi şehirler arası bütünleşmeyi sağlayacağız.

Değerli milletvekilleri, 12 Haziran seçimleri öncesinde bazı şehirlerimize yönelik olarak büyük projelerimizi kamuoyuna açıklamıştık İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır başta olmak üzere. Şehirlerimize ilişkin hazırladığımız bu projeler, bu şehirlerimizin marka değerini güçlendireceği kadar merkezinde bulundukları bölgelere de çok önemli kazanımlar sunacak. Bu projeler gerek inşa aşamasında, gerekse inşa sonrasında istihdam başta olmak üzere ulaşım, ticaret, çevre, şehirleşme gibi alanlarda farklı bir süreci de başlatacak. Bütün bu projelerin inşa aşamasında yüz binlerce kişinin istihdam edilmesini hedefliyoruz. Oluşacak yeni yaşam alanlarında depreme dayanıklı, sağlıklı yaşam alanları inşa edeceğiz. Bu projelerle çevrenin korunmasına da katkı sağlıyoruz.

Seçim öncesinde milletimize taahhüt ettiğimiz hiçbir vaadi unutmuş değiliz, üzerini örtmüş değiliz. Şehirlerimize yönelik açıkladığımız o projeleri Hükümet programımıza da alarak taahhüdümüze böylece resmiyet de kazandırmış oluyoruz.

Ben burada sadece bir özet vermek istiyorum, ayrıntılı bir listeyi elinizdeki kitaplarda bulacaksınız.

Kanal İstanbul Projesiyle İstanbul’un batısında Karadeniz ile Marmara Denizi arasında bir kanal inşa edeceğiz. Bu kanalın inşasıyla İstanbul Boğazındaki gemi trafiğini kanala kaydıracak, İstanbul’un ve Boğazın güvenliğini tesis etmiş olacağız. İstanbul’a biri Avrupa, diğeri Anadolu yakasında olmak üzere iki yeni şehir inşa edeceğiz. Bu yeni şehirlerde İstanbul içindeki kentsel dönüşümü destekler nitelikte olacak. İstanbul’a üçüncü bir havaalanı ve üçüncü bir köprü kazandıracağız. Taksim’deki Topçu Kışlasını aslına uygun olarak yeniden inşa edecek, Taksim trafiğini yer altına alacağız. Yassıada ve Sivriada’yı farklı bir konseptle yeniden ele alacak, Yassıada’yı bir demokrasi müzesine dönüştüreceğiz.

İzmir’de körfez geçişi projesi, diğer adıyla İZKARA’yı inşa edecek, İzmir Körfezinin iki ucunu birbirine bağlayacağız. Ankara, Afyonkarahisar, Uşak, Manisa, İzmir güzergahında 583 kilometre uzunluğunda çift hatlı, yüksek hızlı tren hattını iki etap halinde inşa edeceğiz.

İzmir-Manisa arası ulaşımın uzun yıllardır riskli bir bölgesi olan Sabuncubeli Geçişinde bir tünel inşa edeceğiz.

İzmir-Ankara ve İzmir-İstanbul otoyollarıyla Türkiye’nin üç büyük ilini birbirine kesintisiz, konforlu, güvenli şekilde bağlıyoruz.

İzmir şehir merkezini şehir içindeki diğer semtlere ve çevre ilçelere inşa edeceğimiz 4 metro hattıyla bağlayacağız. Bütün bu projelerle İzmir’i çok farklı bir kent konumuna yükseltiyoruz.

Aynı şekilde Diyarbakır projelerimizi de bu Hükümet döneminde başlatacağız. Diyarbakır’da sur içindeki 500 civarında sivil mimari örneği yapıyı aslına uygun şekilde yeniden inşa edeceğiz. Diyarbakır’da askeri ve sivil havaalanlarını birbirinden ayırıyoruz. Dicle nehrine rağmen yeşil alan miktarının oldukça düşük olduğu Diyarbakır’a yeşil ile mimarinin uyum içinde yükseldiği yeni bir yaşam alanı kazandırıyoruz. Diyarbakır’ı yüksek standartlı bir otoyolla hem Habur’a, hem de Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Mersin, Niğde, Ankara, Bolu, Düzce, İstanbul ve Edirne’ye kesintisiz bağlıyoruz.

Silvan projesiyle 2 milyon 450 bin dekar tarım arazisinin sulanabilmesini sağlayacağız. Bu projeyle hayata geçecek sulama sistemi sayesinde çiftçilerimize yılda 735 milyon lira ilave gelir elde etme imkanı getiriyoruz. Projenin enerji alanındaki faydası ise yılda 102 milyon lira olacak. Silvan projesiyle 318 bin kişiye iş imkanı oluştururken ülke ekonomisine de toplamda yılda 837 milyon lira katkı sağlayacağız.

Ankara için projelerimizi de burada hatırlatmak isterim. Ankara, savunma sanayimizin başkenti. İnşallah yeni projelerle Ankara’nın bu vasfını daha da güçlendiriyor, dünyanın en önemli savunma sanayi merkezlerinden biri haline getiriyoruz. Ankara’ya yeni bir Adalet Sarayı kazandıracağız. Ankara’ya UEFA kriterlerine uygun bir stadyum inşa edeceğiz. Akyurt ilçemize 1 milyon 800 bin metrekare alan üzerine kurulu uluslar arası standartlarda bir fuar merkezi inşa ediyoruz. Ankara-Yozgat-Sivas-Erzincan yüksek hızlı tren hattının çalışmaları devam ediyor. Ankara-Afyonkarahisar-Uşak ve İzmir hattının da çalışmalarına başlayacak, Ankara’yı hızlı trenin merkezi, kesişme noktası, ortak istasyonu konumuna yükselteceğiz. Ankara merkez olmak üzere üç otoyol projesini tamamlayacağız. Kuzey Ankara Protokol Yolu kentsel dönüşüm projesi, Mamak kentsel dönüşüm projesi, 50. Yıl kentsel dönüşüm çalışmaları devam edecek.

Güneykent adını verdiğimiz bir projeyle Ankara’ya 500 bin kişilik yeni bir şehir kazandıracağız.

Sadece Ankara, Diyarbakır, İzmir ve İstanbul değil 81 vilayetimiz için hazırladığımız projeleri yeni Hükümet dönemimizde başta büyük şehirler olmak üzere başlatacak, en kısa zamanda tamamlayacağız.

Değerli milletvekilleri, iktidarımız döneminde bölgesel kalkınma projelerimizi çok yönlü ve kararlı şekilde hayata geçirdik. Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi, Konya Ovası Projesi gibi bölgesel kalkınma projelerini hızla uygulama koyduk. Son olarak çıkardığımız kanun hükmünde kararnameyle Konya’da KOP ve Erzurum’da DAP bölge kalkınma idarelerinin kuruluşlarını da gerçekleştirdik.

Ülkemizde ilk defa cazibe merkezi niteliğindeki şehirlerimizin bulundukları bölgelere ekonomik güç, dinamizm ve kalkınma ivmesi kazandırmasına yönelik programları uygulamaya koyduk. Geçmiş uygulamalar temelinde yurdun her yerinde bölgesel gelişmenin hızlandırılmasına yönelik program ve projelerimizi güçlendireceğiz ve yaygınlaştıracağız. Kalkınma ajanslarının kaynaklarını ve imkanlarını artıracağız. Bölgesel ve sektörel teşvik sistemini güçlendireceğiz. Gelişme düzeyi zayıf kalan bölgelerimizin cazibe merkezi şehirler etrafında kentleşmesini ve daha hızlı kalkınmasını teşvik edeceğiz. KÖYDES ve BELDES programlarıyla köylerimizde ve beldelerimizde içme suyu, yol ve benzeri temel ihtiyaçların karşılanması için hummalı bir çalışma yaptık. Önümüzdeki dönemde de kentler ve kırsal alanlar arasındaki gelir ve refah farkını dengelemek için özel gayret sarf edeceğiz. KÖYDES programını kaynaklarını artırarak kapsamlı bir kırsal kalkınma programına dönüştüreceğiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, göreve geldiğimiz günden bu yana dış politikada temel hedefimiz, Türkiye’yi bölgesel bir güç ve küresel bir aktör yapmak, uluslar arası sistemin belirleyici ülkelerinden birisi haline getirmek oldu. Bu nedenle dış politikada sorun odaklı yaklaşım yerine vizyoner bir yaklaşım benimsedik. İktidara geldiğimizden bu güne kadar demokrasimizin güçlenmesi, ülkemizin bölgesel ve küresel sorunlarda daha etkin ve belirleyici bir aktör haline gelmesi için Avrupa Birliği’ne tam üyeliği stratejik bir hedef olarak gördük. Bu süreçte bazı ülkelerin haksız muhalefetine, yolumuza çıkartılan suni engellere rağmen tam üyelik hedefimiz yolunda gerekli adımları kararlılıkla atmaya devam edeceğiz. Kıbrıs’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının ve Türkiye’nin stratejik çıkarlarını gözeterek iki toplumlu ve iki kesimli tarafların siyasi eşitliğine dayanan kapsamlı bir çözüme ulaşılması yönündeki çabaları sürdüreceğiz. Derin tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Ortadoğu ile ilişkiler, ülkemizin dış politikasına güç katan önemli bir stratejik unsurdur. Türkiye ile Ortadoğu coğrafyası arasındaki mevcut ekonomik ilişkileri derinleştirmeye yönelik çabalarımız bu dönemde daha da güçlenerek sürecek.

Ortadoğu’da son dönemde cereyan eden değişik hareketlerinin, bölgenin daha demokratik, şeffaf ve etkin yönetimlere kavuşması bakımından önemli fırsatlar barındırdığını düşünüyoruz. Bu sürecin kardeş halklarımızın meşru özlem ve taleplerini karşılayacak şekilde neticelenmesi ve bölgenin bu süreçten daha demokratik, daha istikrarlı ve daha müreffeh olarak çıkması için her türlü gayreti göstereceğiz. Nihai istikrarın ancak yönetimlerin meşruiyetlerini halktan aldıkları sistemlerle sağlanabileceği anlayışıyla kardeş bölge halklarının meşru taleplerinin karşılanacağı reformların gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Özellikle Suriye, Libya, Mısır, Tunus ve Yemen’de bir an evvel iç barış, huzur ve istikrarın tesis edilmesi için aktif bir politika izliyoruz, izleyeceğiz. Bu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlık, ortamın yol açtığı insani sorunların halli için her türlü yardımı yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Hükümetimiz Libya’daki kriz baş gösterdiğinde tarihin en büyük tahliye operasyonlarından birini yaparak 25 bin üzerinde sivilin ülke dışına transferini sağladı. Halen Suriye’deki güvenlik sorunları sebebiyle sınırı geçerek ülkemize sığınan 10 bin civarındaki Suriyeli kardeşimize her türlü insani yardım ve destek hizmetini sunuyoruz. Türkiye, Irak’ın güvenlik, barış ve demokrasiye kavuşması için en fazla çaba sarf eden ülkelerin başında oldu. Bölgede istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından biri Filistin sorununun insani ve barışçıl bir yolla çözülmesidir. Barışın anahtarı Birleşmiş Milletler kararları kapsamında birbiriyle barış içinde yaşayan iki devletli çözümden geçiyor. Bu doğrultuda Türkiye gerek Filistin uzlaşmasının sağlanması, gerekse de barış sürecinin yeniden canlandırılması için aktif çaba göstermeye devam edecek. Sivil toplum kuruluşları tarafından Gazze’ye insani yardım amacıyla gönderilen sivil konvoya yapılan saldırının ilgili uluslar arası platformlarda takipçisi olacağız. İsrail, uluslar arası hukuka ve her türlü insani değerlere aykırı bu yasa dışı eyleminden dolayı resmen özür dilemedikçe, bu menfur olayda… Resmen özür dilemedikçe, bu menfur olayda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına tazminat ödemedikçe, Gazze’ye yönelik ambargoyu kaldırmadıkça, iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi düşünülemez.

Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendirmeye, barış, huzur ve istikrarın sürekli hale gelmesine katkı sunmaya devam edeceğiz. Kafkaslarda barış ve istikrarın temin edilmesi ve korunması, ülkemiz açısından stratejik bir önceliktir. Türkiye, Güney Kafkasya’da barış, istikrar ve refahın tesis edilmesi, Azerbaycan toprakları ile Yukarı Karabağ’daki işgalin sona erdirilmesi ve böylelikle Kafkaslardaki bütün akraba topluluklar arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi için çaba göstermeye devam edecektir.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi dahil olmak üzere Kafkaslarda en geniş barış, istikrar ve refah ortamının doğması gerektiğine inanıyoruz. İktidarlarımız süresince yürüttüğümüz aktif ve ön alıcı dış politika neticesinde bugün Türkiye bölgesel ve küresel aktör konumuna yükseldi. Uzun yıllar boyunca sadece kriz ve afetlerle anılan Türkiye imajının yerini uluslar arası barış ve güvenliğin tesisi için görüşlerine ihtiyaç duyulan ve özgün vizyonuyla çözüm üreten Türkiye algısı aldı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, dünyanın son derece stratejik bir coğrafyasında köklü bir tarih ve medeniyete yaslanan büyük bir milletin vekilleri olarak ne kadar gurur duysak azdır. Cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 hedeflerine doğru ilerleyen ülkemiz, bölgesinde ve küresel düzeyde imrenilerek bakılan başarılarına koşar adımlarla devam edecektir. Daha önceki hükümet programlarımızdaki hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz gibi, buradaki hedeflerimizi de inşallah gerçekleştireceğiz. Böylece, milletimizi ileri demokrasiye, daha çok refaha, daha çok sosyal adalete, daha güçlü bir Türkiye’ye kavuşturacağız.

Toplumumuzu oluşturan tüm kesimleri kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecek olan Hükümetimiz, aziz milletimizden ve Yüce Meclis’ten bir kez daha güven ve destek bekliyor. Çalışmalarımızı başta muhalefet partilerimiz olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve işbirliği içinde şeffaf biçimde yürüteceğiz. Bütün bu çalışmalar sonucu elde edilecek olan başarılar, sadece bize ait olmayacak. Tüm tarafların katkısıyla milletimizin başarısı haline gelecektir.

Bu yeni dönemin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun. Yolumuz, bahtımız açık olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.