Recep Tayyip Erdoğan'ın 4 Haziran 2011 tarihli İzmir mitinginde yaptığı konuşma
Buradan, bu coşkulu meydandan tüm İzmir’i; Aliağa’yı, Balçova’yı, Bayındır’ı, Bayraklı’yı, Bergama’yı, Beydağ’ı, Bornova’yı, Buca’yı, Çeşme’yi. Çiğli’yi, Dikili’yi, Foça’yı, Gaziemir’i, Güzelbahçe’yi muhabbetle selamlıyorum.
Karabağlar’a, Karaburun’a, Karşıyaka’ya, Kemalpaşa’ya, Kınık’a, Kiraz’a, Konak’a, Menderes’e, Menemen’e, Narlıdere’ye, Ödemiş’e, Seferihisar’a, Selçuk’a, Tire’ye, Torbalı’ya, Urla’ya selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.
Sevgili kardeşlerim, Ege’nin, Akdeniz’in, tüm şehirleri güzeldir. … güzeldir, Beyrut güzeldir, İskenderiye güzeldir. Malaga, Barcelona, Marsilya, Palermo güzeldir. Dubrobnik, Cezayir, Selanik güzeldir. Ama İzmir başkadır, bir başka güzeldir. İzmir, Akdeniz’in, Ege’nin incisidir. İzmir, tarihiyle, insanıyla, Güneş’işle, yiğitliği, kahramanlığıyla Akdeniz’in de, Türkiye’nin de medarı iftiharıdır. İzmir, bereketli topraklarının, sanayisinin, ticaretinin ötesinde Asya’dan Akdeniz’e gururla bakan Efeler diyarıdır. Efe bir şehirdir İzmir.
Gazi Umur Beylerin, Çaka Beylerin şehri olduğu kadar, Kurtuluş Savaşımızın ilk kurşununu atan Hasan Tahsin’in şehridir. İzmir, acıyı da yaşamış, sevinci de yaşamış, ama asla kendisini kapatmamış bir şehir. Hoşgörü şehridir İzmir. İşte bu güzel şehrin, bu yiğit şehrin, bu efeler şehrinin tüm sakinlerini yürükten kutluyorum. Sizleri gönülden selamlıyorum. İzmir’le bizim aramıza hiç kimse giremez. Bizi İzmir’e hizmet etmekten hiç kimse alı koyamaz. Bu dünya şehrine, bu Akdeniz şehrine, Ege’nin incisine, Türkiye’nin gözbebeğine hizmet etmekten bizi hiç kimse uzaklaştıramaz.
Sevgili İzmirliler, bugün İzmir’de 70. mitingimizi yapıyoruz. Bayburt’tan yola çıktık. Batıda Edirne’ye, doğuda Van’a uğradık. Kuzeyde Trabzon’u, güneyde Antalya’yı ziyaret ettik. Gittiğimiz her şehirde milletimizle kucaklaştık, dertleştik, hasret giderdik. Her şehirde kardeşliğe vurgu yaptık. Hepsinde demokrasi dedik, özgürlük dedik, büyük Türkiye dedik. Gittiğimiz her şehirde gönül diliyle konuştuk, samimiyetin diliyle konuştuk, hasbilik in diliyle konuştuk. Çünkü biz Hazreti Mevlana’nın öğüdüne kulak veriyoruz. Biz, olduğumuz gibi görüyor, göründüğümüz gibi oluyoruz. Bizim yaptıklarımız neyse niyetimiz de odur. Kardeşlerim, niyetimiz neyse yaptıklarımız da odur. Bizim kalbimizde ne varsa dilimizde de ovar. Dilimizde ne varsa, gönlümüzde de o var. 81 vilayete 81 ayrı dil kullanmıyoruz. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye farklı kelimeler kullanmıyoruz. Sahillere ayrı, büyük şehirlere ayrı, ilçelere, köylere ayrı bir üslup kullanmıyoruz. Biz önyargılarla hareket etmiyoruz, biz bize oy vermeyenler bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, yüzde 60’ı aptal, beyinsiz gibi demokrasi dışı, nezaket dışı ifadeler kullanmıyoruz. Kıskançlık, küslük, dargınlık gibi kavramlara asla prim vermiyoruz. Biz belli kesimleri korkutarak, ardından da bu korkuları istismar ederek siyaset yapmıyor, siyaset üretmiyoruz. Hassasiyetleri kaşıyarak, korkuları abartarak, endişeyi çoğaltarak değil, saygıyla, güvenle, hoşgörüyle hareket ediyor, hizmet siyaseti yapıyoruz. Biz bugüne kadar İzmir’e hep elimizde hizmetle geldik hakaretle gelmedik. Okullarla geldik, hastanelerle geldik, adalet saraylarıyla geldik, Beydağ Barajıyla geldik, Gördes Barajıyla geldik, çevre yoluyla geldik, limanlarla geldik. Sevgili İzmirliler, demokrasi yolunda çok badireler atlattık. Çok partili dönemin seçimlerle gelen ilk başbakanı, Ege’nin bir efesi Adnan Menderes ve arkadaşları idam edildi. Onun idamına kimler alkış tuttu, kimler? Cumhuriyet Halk Partisi alkış tuttu. Ardından 12 Mart’ta, ardından 12 Eylül’de, ardından 28 Şubat’ta demokrasiye, milli iradeye müdahale edildi. Bütün bu süreçlerle Türkiye’de sanal düşmanlar, sanal korkular icat edildi, düşman ülkeler icat edildi. İnançlar, değerler, belli gruplar düşman gibi, tehdit gibi görüldü. Kardeşler, sevgili İzmirliler, 27 Mayıs’ı, Adnan Menderes’i ve 2 arkadaşının idam edildiği o günü kimler bayram ilan etti? Maalesef CHP, 27 Mayıs’ı bayram ilan etti düşünebiliyor musunuz? Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede, bu ülkeye hizmet veren, çok partili döneme giren ve bu hizmeti veren halkın iradesiyle iktidar olan bir Menderes ve arkadaşlarının idam edildiği günü bayram ilan eden zihniyet, CHP.
Kardeşler, İzmir demokrasinin beşiği. İzmir, Menderes’i elleri üzerinde tutan şehir. Ve o günden bugüne İzmir inanıyorum ki yine bu demokrasi mücadelesini veren, bu özgürlük mücadelesini veren, hak ve özgürlüklerde milletine efendi olmaya değil, milletine hizmetkar olmaya gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yanında olacaktır. Zaten bugünkü yüz binlerce ilgi İzmir’de bunu gösteriyor, bunu gösteriyor. İzmir bugün yeni bir kararın eşiğindedir ben buna inanıyorum, buna inanıyorum.
8 gün var, 8 gün kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Köy köy dolaşmaya var mıyız? Telefonlarımızı kulağımızdan hiç ayırmayacağız değil mi? Bütün dost, ahbap her yeri arayacağız değil mi? İnşallah sandıklardan İzmir’de inanıyorum ki AK PARTi açık ara önde çıkacak ben buna inanıyorum. Biz size sevdalıyız be, biz size aşığız be, biz bu ülkeye aşığız, bu ülkenin dertlisiyiz biz. Onun için biz bu yollarda deli divane olmuşuz Ferhat gibi, Mecnun gibi, çok koşacağız. İnşallah biraz sonra hafta içinde İzmir’de, dün de arkadaşlarımın burada açıkladığı projeleri tekrar hatırlatacağım. Biz projelerle geldik, projelerle geliyoruz. 3 Kasım’da yeni bir süreç başlattık 2002. Milli iradenin güç kazanması, demokrasinin yüksek standartlara kavuşması, özgürlüklerin genişletilmesi için yoğun gayret sarf ettik. Hiçbir zaman ben demedik, biz dedik. Hiçbir zaman belli bir kitleyi, belli bir zümreyi düşünmedik. 74 milyon hep beraberiz dedik. İnsanları dillerine, dinlerine, inançlarına, yaşam tarzlarına göre ayırmadık. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Boşnakıyla, Arnavutuyla, Romanıyla, Arapıyla, yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevdik. Ne dedik? Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız dedik. Ve olacağız hiç endişeniz olmasın. Devlet karşısında herkes birinci sınıf vatandaştır. Devlet önde değil, insan öndedir. Devlet, insanın hizmetkarıdır. İşte bizimle bu başladı, devleti öne alan değil, bireyi öne alan anlayış, bu AK PARTi’nin anlayışı, bizimle bu geldi. Onun için eğitimde, sağlıkta bu adımları attık.
Şeyh Edebali’den aldığımız öğütle her zaman kararlılıkla şunu söyledik: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dedik. Hiç kimsenin yaşam tarzına karışmadık, hiç kimsenin değerlerine, yeme içmesine, giyim kuşamına müdahale etmedik, edilmesine izin vermedik. Kimseye tehdit gözüyle bakmadık, Allah aşkına şu 8,5 yıllık iktidarımızda bir Allah kulu çıkıp da şunu söyleyebilir mi: Benim içmeme karıştılar, benim giyimime, yaşamıma karıştılar diyebilir mi? Karışmadık. Herkes istediği gibi yedi, istediği gibi içti, istediği gibi yiyor, istediği gibi içiyor. İşte şimdi gelirken baktım gençler serpilmişler ve istediği gibi de içiyorlar. Bizim böyle bir derdimiz yok. Bizim derdimiz başka. Bizim derdimiz Türkiye’ye muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak. Bizim derdimiz bu milletin evlatlarını dünyada evvel Allah … bilimde, sanatta, fikirde, düşüncede aklınıza ne gelirse gelsin, evet öncü haline getirmek, öncü olacak bizim evlatlarımız, mucit olacak, üreten olacak, her alanda. Bizim derdimiz ülkeye hizmet, bizim derdimiz geride eser bırakmak, bizim derdimiz, gayemiz, yarın birilerine arkamızdan Allah onlardan razı olsun dedirtmek, bu, bu. Ne olacak ya, ne olacak, ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Hoca efendi musalla taşında ne diyecek? Cumhurbaşkanı niyetine mi diyecek? Başbakan niyetine mi diyecek? Profesör niyetine mi diyecek? Trilyarder niyetine mi diyecek? Ya? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. 2 metreküp yere bırakacaklar, ondan sonra gidecekler, öyle mi? Öyle. Fakat bakıyorsun bir tane profesör çıkıyor, Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısındaki kitabede… Profesör, Profesör. ne diyor orada? Her nefis ölümü tadacaktır diyor. Peki bu bayan ne diyor? Bu da diyor ki, evet ben her ayeti bilmek zorunda değilim, ama onun ayet olduğunu biliyordum, ama sinir bozucu diyor. Yine açıklamaları var. Hala ıhh, iflah etmiyor. Ve şimdi o da Genel Başkanı gibi … yapıyor. Diyor ki, nefisle can aynı değildir diyor.
Kardeşler, kardeşler, bunların gene işlemiş genlerine. Bir diğeri de ne diyordu? O da prof, o da ne diyordu? 27 Mayıs’ı onlar bayram ilan ettiler ya zamanında, göbek atıp oynardık diyor, oynadılar diyor, oynarlardı diyor. Bunlar devrimden nemalanıyorlar. CHP eşittir devrim. Nitekim Hopa’da da CHP’nin dev pankartının yanında ne vardı biliyor musunuz kardeşlerim? Tek yol sokak, tek yol devrim. Altında ne yazıyor? Halkevi. Hep bunlar legal görünüp illegal hareket edenler. İşte gel bak meydanda konuş, çık basın toplantısı yap. Televizyonlara çıkıp konuşuyorsunuz. Devrim nedir biliyor musunuz? Siz şu İzmir’in yollarını tamamlıyor, bitiriyorsanız bu ulaşımda devrimdir. İzmir’i İstanbul’a bağlıyorsanız, denizleri aşarak, köprülerle bağlıyorsanız bu ulaşımda devrimdir. İzmir’e kümes gibi bir hava alanını layık gören değil, şu andaki gibi modern Adnan Menderes Havalimanını yapıyorsanız bu devrimdir. İzmir susuz muydu? Arsenikli su içiyor muydu? İşte Gördes Barajı’ndan buraya suyu biz getirdik biz, belediye değil. Bu suyu getirmek belediyenin işiydi, belediyenin işiydi. Şimdi biz hava alanından indik buraya geliyoruz, aman Yarabbim o ne pis kokuydu, o ne pislikti. Hani nerede, hani CHP zihniyeti? CHP zihniyeti budur. Aynen ben de İstanbul’u CHP zihniyetinden böyle aldım, Haliç pislikti, pis kokuyordu. Aldık 4,5 yıllık belediye başkanlığımda Haliç’i temizledik, pırıl pırıl yaptık. Yüzüyorlar, balık tutuyorlar. Ya sen şehrin içinden geçen af edersiniz dereleri temizleyemiyorsunuz, nasıl belediye bu? Alsana bunları kolektörün içine, bunları arıtsana. CHP zihniyeti kirlidir kirli, kirli. Bunları neresi paklar? Sandık sandık. Onun için gelin demokrasi dersini sandıkta verelim bunlara, bu çok önemli. Bakınız kardeşlerim, işte Türkiye’de bizim anlatmak istediğimiz bu. Ülkeye zarar verecek hiçbir girişimde biz yokuz. Biz bu yola sizinle çıktık, milletle çıktık, milletle yürüyoruz. Biz bu yola çetelerle çıkmadık, seçkinlerle çıkmadık, sermaye sınıfıyla, egemen güçlerle çıkmadık, medyayla çıkmadık, bunlara rağmen çıktık. Milletin çizdiği istikamette yürüyoruz. Hizmette böyle devam ediyoruz. Sevgili İzmirliler, dünya değişirken Türkiye yerinde sayamaz. Dünya ilerlerken Türkiye seyirci kalamaz. Türkiye, bölgesindeki, dünyadaki tüm gelişmelere kayıtsız olamaz. Bizim bir iddiamız var. Tarihimizden, köklü medeniyetimizden miras devraldığımız bir iddiamız var. Bizim dünyaya söyleyecek bir sözümüz var. Biz ne diyoruz? Her denklemde Türkiye vardır diyoruz. Türkiye adalet için vardır, Türkiye özgürlükler için vardır, barış için, hak için vardır. Ve biz her denklemde yerini alacağız. Sizin bu heyecanınıza, bu coşkunuza can kurban. İşte biz niçin bu yolda fedai cane diyoruz anlıyor musunuz? Hah, işte mesele bu. Milletin bu aşkına, bu heyecanına siyasi liderler fedai can ettikçe, o milletiyle bütünleştikçe bu Türkiye’nin önünde kimse duramaz, bunu böyle biliniz. İzmir’in önünde kimse duramaz bunu böyle biliniz. Avrupa Birliği üyeliği konusunda biz tam bir kararlılık sergilerken, Irak’ın, Lübnan’ın, Suriye’nin, Filistin’in hakkını en güçlü şekilde savunuyoruz. İhracatı artırırken, ticareti kat be kat artırırken, mazlumlara, mağdurlara, yoksullara elimizi uzatıyoruz. Herkesin sustuğu, herkesin sırtını döndüğü haksızlıklara karşı biz, cesaretle sesimizi yükseltiyoruz. Hiçbir zaman biz şehirlerimizin içe kapanmasını istemiyoruz. Kör ideoloji hiçbir şehrimizi esir almasın istiyoruz. Niye söylüyorum? Şu anda kör ideoloji İzmir’imizi esir almış vaziyette. Çünkü kaçak yapılaşmanın, çirkin yapılaşmaların, kanalizasyonların aktığı yerler benim İzmirli kardeşime layık değil, benim insanıma layık değil. Biz buna hoşgörüyle bakamayız. Bu kardeşlerimizi mağdur etmeden, ikna ederek onları daha modern konutlara niçin taşımıyoruz? Kardeşler, biz toplu konutla 500 bin konut inşa ettik. 370 binini sahiplerine teslim ettik. Niye? İşte bakın İzmir’de de yaptık, 10 bin civarında konut yaptık. Şimdi orada benim vatandaşlarım oturuyor değil mi? Huzur içinde oturuyor değil mi? Ama daha önce onların hali neydi?
Kardeşler, şimdi ne yapıyoruz biliyor musunuz? Yeni bir adım atacağız, ne olursa olsun hiçbir engel tanımıyoruz bu konuda. Eğer toplu konutun yapımına engel olmaya çalışırlarsa, özel kanun çıkarmak suretiyle biz geleceğiz, toplu konut olarak oralarda konutları yapacağız. Özel kanun. Çünkü biz İzmir gibi modern bir şehrimizde bunları görmek istemiyoruz, İstanbul’da görmek istemiyoruz, Ankara’da görmek istemiyoruz, Hakkari’de görmek istemiyoruz, Van’da görmek istemiyoruz, Tekirdağ’da, Edirne’de görmek istemiyoruz, Sinop’ta görmek istemiyoruz, hiçbir yerde görmek istemiyoruz. 780 bin kilometrekare modern olacak, Türkiye’yi biz böyle göreceğiz. Dün Konya’da Belediye Başkanıma onu söyledim, bak dedim bu kadar modern, bu kadar bizim tarihi binalarımız, eserlerimiz var. Mevlana Kültür Merkezi’ni yaptık, ama çevre berbat. Ne yapacağız? Hemen git, anlaş, konuş, buraları biran önce temizleyeceğiz, buralarda Selçuklu mimarisiyle konutlar yapalım, yeşillendirelim ve insanımız da gelsin öyle otursun. Aynı şey burada da olacak. Türkiye artık hizmet siyasetini, eser siyasetini görsün, tanısın. Kardeşler, ne olur size rica ediyorum, sizden istirham ediyorum. Futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım, ne olur, ne olur. Zira eser siyasetine oy verelim, hizmet siyasetine oy verelim, istismar siyasetine oy vermeyelim, ideoloji siyasetine oy vermeyelim. Vermeyelim ki bu ülke ayağa kalksın, inanın kalkar.
Kardeşler, biz bu Hükümeti kimden aldık? 2002’de MHP’den aldık, CHP’nin yavrusu DSP’den aldık değil mi? Milli gelirimiz neydi? 230 milyar dolardı. Şimdi ne oldu? 740 milyar dolar oldu. Kardeşler, bakınız devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63’le borçlanıyordu. Kim veriyordu bu faizi? Benim milletim veriyordu. Peki şimdi ne veriyoruz? Şimdi yüzde 7 veriyoruz. Aradaki fark 56. Bu kimin cebinde kalıyor? Benim vatandaşımın, halkımın cebinde kalıyor. Kardeşlerim, devletin borcu neydi biliyor musunuz? Kamu net borç stoku yüzde 61’di. Şimdi yüzde 26-27’ye düştü, bak nereden nereye. Bitmedi, enflasyon neydi kardeşlerim? Yüzde 30. şimdi ne oldu? 7. Aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Ayşe bacımın, Fatma bacımın cebinde kalıyor. Ah kardeşlerim benim, IMF’den bu MHP gitti borç aldı. 30 milyar dolar, 23,5 milyar dolarla bize bıraktılar. Ödedik ödedik ödedik, şimdi ne kaldı? 5 milyar dolar. Bizim Merkez Bankası’nın kasasında ne vardı biliyor musunuz? Merkez Bankası’nın kasasında 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi ne var? Yok, arttı arttı, 97 milyar dolar var, 97 milyar dolar. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bu güce ulaşır mı? Niçin sürekli olarak Türkiye’nin kredibilitesi artıyor anlıyor musunuz?
Bitmedi, daha ne var biliyor musunuz, Bakınız değerli kardeşlerim, ihracat 36 milyar dolardı. Şimdi ne oldu ihracatımız? 123 milyar dolar. Fakat biz bunlarla yetinmiyoruz, inşallah daha iyi olacak, inşallah daha iyi olacak. Bakınız ben Hakkari’yi gördüm, Van’ı gördüm, Diyarbakır’ı gördüm, Batman’ı, Şırnak’ı, Mersin’i, Antalya’yı gördüm. Dünyanın bu en güzel şehirlerinin, İstanbul kadar, Ankara kadar, Trabzon kadar ödenek sahibi olduğuna, ama çöpe, çamura, pisliğe mahkum edildiğine şahit oldum. İşte İzmir’in durumu ortada. Akdeniz’in bu en güzel şehri böyle bir manzarayı hak ediyor mu? Türkiye’nin bu güzel şehri, bütün kaynaklarına, potansiyeline, güzelliğine rağmen bu çirkin görüntüleri, bu altyapı eksikliğini, bu hizmet yoksulluğunu hak ediyor mu? Kardeşler, bakınız duyuyorum ki size yalan söyleniyor. Bakın çok açık net söylüyorum, bakanlarım burada. Eski Ulaştırma Bakanım Binali Bey, Turizm Bakanım Ertuğrul Bey, Genel Başkan Yardımcım Nükhet Hanım hepsi buradalar. Kardeşler, çok iddialı konuşuyorum; İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı, kendi akıl hocası Genel Başkanıyla ne konuşacaksa onu konuşsun. Eğer Büyükşehir Belediyesi olarak hak ettiği parayı almıyorsa, gelsin bana ispat etsin ben bu görevi bırakırım, bu kadar açık konuşuyorum, bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan, hiçbir belediyeye göre geldiğinden bu yana adaletsizlik yapmamıştır. Tam aksine şikayetçi olanlar geldiği zamanda da talimatını vermiş, paralarını takır takır ödemiştir, bu kadar açık. İzmir susuz kaldı. Gördes Barajı’ndan İzmir’e suyu kim getirdi? Biz getirdik biz. Nankörlüktür bunun ötesi, nankörlük, bu kadar açık, bu kadar net konuşuyorum. Hiçbir zaman biz ne CHP belediyelerine, ne MHP belediyelerine, ne BDP belediyelerine hakları neyse bunda zerre kadar eksik yapmadık, paralarını gönderdik. Ve onun için de keyifleri yerinde, kolay kolay duymuyorsunuz şikayetlerini dikkat edin. Ama ben belediye başkanlığı yaptığım zaman, beni iktidar inim inim inletti. Paramızı doğru dürüst göndermezlerdi, kesinti yaparlardı. Biz ise şu anda borcu varsa bir belediyenin, azami yüzde 40 kesinti yapıyoruz, yüzde 25’le yüzde 40 arasında, yüzde 60’ı kendilerine gönderiyoruz, bizim anlayışımız bu. Bu ülkenin Başbakanı olarak, büyük bir heyecanla, bakın bunu iyi dinleyin, İzmirli kardeşlerim lütfen bunu iyi dinleyin. Paris’teki EXPO Genel Sekreteri’ne mektup gönderiyorum. EXPO 2020 için İzmir’in adaylığını desteklediğimizi ifade ediyorum. Ne tür bir destek gerekiyorsa, ne kadar yatırım gerekiyorsa bunları yapacağımızı teyit ediyorum. Ama İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmir’in şehremini sıfatıyla o mektubu bizzat götürmesi gerekirken, Hükümet arkamızda demesi gerekirken, tenezzül edip de bu mektubu götürmüyor. Bizim İzmir için yaşadığımız heyecanı, İzmir’in Büyükşehir Belediyesi maalesef yaşamıyor, hissetmiyor. Allah aşkına İzmir bunu sorgulayacak mı? Sorgulamayacak mı? Mesele bu. Ben inanıyorum ki İzmir bunu soracak. Sayın Başkanın daha önemli ne işi olabilir, onun görevi bu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir soruşturma yürütülüyor, aslını, gerekçesini öğrenmeden bazıları hemen sokağa çıkıp protesto gösterileri yapıyor. Ama AK PARTililere yumurta atsınlar diye bazı gençlerin finanse edildiği ortaya çıkınca da hiç kimse bunun peşine düşmüyor. Açık söylüyorum, İzmir bu tavrı hak etmiyor. İzmir, bizi sorgulayacak, ama İzmir kendisini istismar edenleri de sorgulamalı, bunu da yapmalı. Kendisini İzmir’in sahibi gibi görenlerin, İzmir’i nasıl içine kapattığını, İzmir’i nasıl gerilettiğini, mahrum ettiğini benim İzmirli kardeşim artık görmeli diyorum.
İşte CHP Genel Başkanı geliyor, İzmir meydanında pankart okuyarak vakit dolduruyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bak ben İzmir’e geldim, yaptıklarımızı anlatıyorum, yapacaklarımızı büyük projelerimizi anlatıyorum. Peki sen İzmir’de veya senden öncekiler hangi yaptığını anlattın veya anlatacaksın? İzmir’e hangi projeyle geldin? Hakkari’de neden BDP’lilerin eline Türk bayrağını verdiniz, BDP’lilere konuştunuz? Peki soruyorum Sayın Kılıçdaroğlu, Hakkari’deki o seni dinleyenlerin arasında niçin 1 tane Türk bayrağı yoktu, neden? Yoksa Türk bayrağı senide mi rahatsız ediyor. Çünkü kolay değil, 5 maddelik bir anlaşma yaptınız onlarla. CHP’nin bayrağını ellerine tutturdun ama, BDP’lilerin Türk bayrağını tutturamadın. Çünkü BDP’li Türk bayrağını eline almaz, belediyesine Türk bayrağını takayım mı takmayayım mı bunun tartışmasını yapan zihniyet, onun eline sen Türk bayrağını veremezsin. Ben şimdi bunu söyledim, bana daha cevap veremedi hala. Ne olacak diyor, olmayabilir. Lafa bak.
Sayın Kılıçdaroğlu, biz 2001’de bu yola çıkarken, biz tek millet dedik, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla, Arnavutuyla biriz, beraberiz dedik. Ve bunları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında tek millet olarak topladık, tek millet. Ama bu milletin bir de neye ihtiyacı var? Bayrağa ihtiyacı var. Bizim şu bayrağımız rengi şehidimizin kanıdır, öyle mi? Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, şehidimizin simgesidir. Onun için ne diyoruz? Tek bayrak. Bu ülkede başka bayrak tanımıyoruz, tek bayrak. Kardeşlerim, bitmedi, bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak; eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bunun için ne dedik? Tek vatan dedik, tek vatan. 780 bin kilometrekareyi biz ameliyat ettirtmeyiz, böldürtmeyiz. Onun için sokak eşkıyalarına biz ilçelerimizi, illerimizi bırakmayız, bunu böyle bilesiniz, herkes böyle bilsin. Ne oldu, Hakkari’de ne dedi? Özerklik dedi değil mi? Aynı Kılıçdaroğlu, Ardahan’a geldi, ne dedi? Ben eyaletten bahsetmiyorum dedi. Çünkü konuşurken, anlaşırken adamına göre, adamına göre. Dalgaya göre kürek sallıyor. Ama benim halkım, benim vatandaşım, benim İzmirlim inanıyorum ki 12 Haziran’da gereken cevabı demokratik yoldan sandıkta verecektir. İnanın şimdi buraya gelecek Sayın Kılıçdaroğlu, ona sorun. Doğuda konuştuklarını gelip burada konuşacak mısın, İzmir’de konuştun mu sorun. CHP Genel Başkanı, İzmir’le değil, karşıyla, Atina’yla ilgili CHP Genel Başkanı İzmir’i kurtarmakla ilgili değil, Yorgo’yu kurtarmakla ilgili. Ne diyor biliyor musunuz, ne diyor biliyor musunuz çok enteresan. Bir gazeteciyle yaptığı söyleşide çok ilginç: “Dayan Yorgo, Kılıçdaroğlu geliyor” diyor. Yunanistan’ın en büyük gazetesi … dalga geçiyor, o da ne diyor biliyor musun? “Dayan Yunanistan, Kılıçdaroğlu geliyor” diyor. Hale bak, ne günlere kaldık aman Yarabbim. O şiiri söylemeyeceğim. Bizim rekorlarımız var, bizim rekorlarımız var. Enflasyonda, faizlerde, milli gelirde, ihracatta, konut üretiminde, derslik sayısında, üniversite sayısında biz rekorlar kırdık, işte devrim bu, devrim bu. CHP’nin yerel Genel Başkanının, sanal Genel Başkanının acaba rekorları ne? Bu çok önemli, acaba rekorları ne? Söylemeyeceğim, siz söyle diyorsunuz; ama ben söylemeyeceğim, siz biliyorsunuz zaten, siz biliyorsunuz. Gereken dersi sandıkta vereceksiniz.
Kardeşlerim, bakınız ben son haftaya girerken bir şey söylüyorum; bugüne kadar hiç hakaret etmedim, yine etmeyeceğim. Sağında MHP, solunda BDP, arkasında emekli siyasetçiler, bagajında çeteler, bir istasyona doğru gidiyor. İşte onun için diyorum ki, gelin hizmet siyasetine oy verin. CHP’li kardeşim, MHP’li kardeşim, BDP’li kardeşim, ideolojilere değil, alışkanlıklara değil, tepkiyle değil, ne olur vicdanınla oy ver. Sana hizmet edene oy ver, hizmet ürütene oy ver diyorum.
Sevgili İzmirliler, bugüne kadar İzmir’e çok büyük hizmetler kazandırdık. İzmir’in sanayisini, ticaretini, turizmini, çiftçisini güçlü şekilde destekledik. İzmir’de emekli kardeşlerimizi, esnafı, engelli kardeşlerimizi en güçlü şekilde destekledik. Bakın bugün bana çok hoş, anlamlı bir olay anlattılar. Yaşlı bir teyzemiz, bakıma muhtaç. Ama maalesef çocukları kendisine bakmıyor veya bakamıyor. Yaşlı teyze tabi çok üzülüyor. Bir gün ortadan kayboluyor. Çocukları teyzeyi oldukça güç şartlarda hayatını sürdürmeye çalışan üvey kızının evinde buluyorlar. Üvey kızı, evde bakım hizmeti için ücret başvurusunda bulunmuş ve bu parayla teyzeye bakıyor. Kim veriyor bu parayı? Biz veriyoruz. Teyzemiz de kimseye yük olmadan hayatını sürdürüyor, işte mesele bu, mesele bu, sosyal devlet bu. Yaşlı teyzeyi memnun ettiysek bu bize yeter.
Bu uygulamayı 2007 yılında başlattık ve 75 bin civarında yaşlımızı bu şekilde memnun ettik. Sadece bakım parası da değil. Yaşlılarımızın ayağına eğer yatağa bağımlı hastaysa 40 bine yakın şu anda hastayı evinde tedavi ediyoruz. Biz yapıyoruz bunu biz. Emekliyse maaşını evinde kendisine teslim ediyoruz. Engelli kardeşlerimizin bakımı için, eğitimi için destek veriyoruz. Bu imkanları daha da artıracağız. Her bir vatandaş, devletin şefkat elini hemen yanı başında hissediyor, hissedecek. İmkanlar arttıkça, emeklilerimizi, bakın Sayın Kılıçdaroğlu bir şeyler söylüyor emeklilerle ilgili, inanıyor musunuz? Ben size, emeklilere neler yaptığımızı şu ana kadar söyleyeyim, rakamlarla söyleyeceğim. Bakınız değerli kardeşlerim, biz göreve geldik. SSK işçi emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz MHP’nin iktidarı döneminde? 257 lira. Şimdi ne alıyor? 782 lira. Artış yüzde 204. Emekli Sandığı emeklisi, memur ne alıyordu biliyor musunuz yine MHP dönemi? 377 lira. Şimdi ne alıyor? 936 lira. Artış yüzde 148. Bakınız bunlar en düşüğü, üstü var, o ayrı. Ben en düşüğünü söylüyorum. SSK tarım emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz? 216 lira, 2002’de. Şimdi ne alıyor? 705 lira. Artış yüzde 226. BAĞKUR esnaf emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz? 149 lira. Şimdi ne alıyor? 634 lira. Artış ney? Yüzde 325. Bitmedi, BAĞKUR tarım emeklisi ne alıyordu biliyor musunuz? 66 lira. Ona ne veriyoruz şimdi? 473 lira. Artış ne biliyor musunuz değerli kardeşlerim? Yüzde 617. Ve bununla kalmıyoruz, emeklilerin şu anda bir intibak sorunları var. Kardeşlerim, bu sorunu bizden başka kimse çözemez, bunu da biz çözeceğiz, bunu da biz çözeceğiz, oradaki adaleti de biz sağlayacağız. Çünkü biz Adalet ve Kalkınma Partisi’yiz. İmkanlar artıkça çiftçimizi de, esnafımızı da, sanayicimizi de, işçimizi de daha güçlü şekilde destekleyeceğiz.
Değerli kardeşlerim, İstanbul’da bir basın açıklamasıyla İzmir’e neler yapmayı hedefliyoruz bunu açıklamıştım. Biz İzmir’e 2 bakanımızı, Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Bey’le, Ulaştırma Bakanımız Binali Bey’i gönderdik. Sağ olsunlar kısa sürede İzmir’in turizm, sanayi ve ticaret potansiyelini azami ölçüde ortaya çıkaracak projeler ifade ettiler. Afaki projeler değil. Ve biz neyi başladıysak bitirdik. Ve biz bunlara da başlayacak ve bitireceğiz. İzmir’i bir dünya kenti, bir marka kent haline getirecek projeler. İzmir’i bu projelerle tarihte olduğu gibi, yine Akdeniz ve Ege’nin sanayi, ticaret ve turizm kenti yapıyoruz. Öncelikle İzmir’de büyük bir turizm hamlesi başlatıyoruz. Sadece deniz kıyılarına değil, Roma, Selçuklu, Osmanlı eserlerimizi, müzelerimizi, soframızı, türkülerimizi, artık dünyaya tanıtıyoruz. İzmir’e yeni konaklama tesisleri, yeni cazibe merkezleri kurarak, 2023’te şu anda yaklaşık 20 bin kadar olan yatak kapasitesini inşallah 100 bine çıkarıyoruz 100 bin. İzmir’de gençlerin, işsizin, yoksulun, esnafın, çiftçinin dertlerine çare olacak önemli bir süreci 12 Haziran’dan sonra başlatıyoruz. Nedir o? Olsun, duymayanlar vardır onlar da duysun, duysun duysun. İZKARAY projesi. Bostanlı ile İnciraltı’nı 4,5 kilometre köprü ve 1,5 kilometre batırma tüp tünelle birbirine kavuşturuyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bunları düşünüyor musunuz? Var mı senin kitapçığında bu tür bir şey? Bu ufuk meselesi, bu vizyon meselesi. Böylece Bostanlı ve Karşıyaka başta olmak üzere şehrin kuzeyinden gelenler en kısa yoldan şehrin güneyine ulaşacaklar. Konak Tüneli ile İzmir’in uzun yıllardır kent içi trafiğinin can damarlarından olan, çok yoğun bir trafik taşıyan Mürselpaşa Bulvarı üstünden sahil yoluna kadar trafiği yer altına alacağız yer altına. Nasıl? Çift tüp delme tünel olarak inşa edeceğimiz bu yolun toplam uzunluğu yaklaşık 2,5 kilometre. İzmir-Ankara, İzmir-Bursa, İstanbul yüksek hızlı tren projesini başlatıyoruz. Ankara-Afyonkarahisar, Uşak-Manisa-İzmir güzergahında 583 kilometre uzunluğunda yüksek hızlı tren hattını iki etap halinde inşa edeceğiz. Bu hattın tamamlanmasıyla İzmir-Ankara arası seyahat süresi ne olacak biliyor musunuz, ne olacak? Siz her şeyi öğrenmişsiniz zaten ya, vallahi bitirmişsiniz, İzmir bu işi bitirdi, ben inanıyorum. 12 Haziran’da benim kulağım sadece İzmir’de olacak. İzmir’de. Çünkü bu hatla Ankara, Afyonkarahisar, Uşak, Manisa ve İzmir birbirinin kapı komşusu kadar yakın hale gelecek. Bitmedi, bitmedi, bakılım İzmir Bandırma hızlı tren hattını Karacabey’de Osmaneli-Bursa hızlı tren hattına bağlıyoruz. İzmir’i böylece Ankara-İstanbul hızlı tren hattı ile doğrudan İstanbul’a bağlamış oluyoruz. Bu hatla İzmir, Balıkesir, Bursa, Kocaeli ve İstanbul birbirinin inşallah kapı komşusu oluyor. İzmir için bir başka projemiz var. Sabuncubeli Tüneli. İzmir-Manisa. Bu ulaşımın uzun yıllardır riskli bir bölgesi olan Sabuncubeli geçişinde orada da bir tünel inşa ediyoruz. Bir başka projemiz, İzmir-İstanbul ve İzmir-Ankara oto yolları. İzmir-Ankara ve İzmir-İstanbul oto yolları ile Türkiye’nin 3 büyük ilini birbirine kesintisiz, konforlu, güvenli şekilde bağlıyoruz. İzmir-İstanbul oto yolunun biliyorsunuz temellerini attık. İzmit Körfezi’ne yapacağımız asma köprüyle buradan devamına inşa edeceğimiz oto yolla İstanbul-Bursa arasını 3,5-4 saate indiriyoruz, bu yolun çalışmaları şu anda devam ediyor. İzmir’de metro hattını da artık metro ağı haline getiriyoruz. İzmir şehir merkezini, şehir içindeki diğer semtlere ve çevre ilçelere inşa edeceğimiz 4 metro hattıyla bağlayacağız. EGERAY, diğer adıyla İZBAN projemiz devam ediyor.
İzmir için bir başka müjde. Şehir yenileme projesi. İzmir’de şehir yenileme projesiyle ekonomik ömrünü doldurmuş, depreme dayanıksız, altyapı ve fiziki koşulları uygun olmayan yapılardan İzmir’imizi arındıracağız. Yeni, modern, sağlıklı bir kentleşmeyi başlatıyoruz. Proje kapsamında şimdi size bir müjde daha veriyorum. Sosyal güvencesi olmayan fakir fukara, garip gureba yeni evlenenlere 50 metrekarelik daireler yapacağız. Bunu muhafazakar, demokrat bir Parti olduğumuz için söylüyorum. Ve içinde beyaz eşyası olacak, mobilyası olacak. 20 yıl vadeyle, peşinatsız, 100-120 lira taksitle vereceğiz, yeter ki evlensinler. Niye? Muhafazakar demokrat olmanın gereği bu. Çünkü biz aile endeksliyiz, bir milletin temeli ne? Aile, sağlam aile. Biz köprü altında gençlerimizin yaşamasını istemiyoruz, berbat yerlerde yaşamasını istemiyoruz. İnşallah onlara modern, yaşanabilir konutlar yapacağız. 20 yıl vadeyle ve kendilerine inşallah iş temininde de yardımcı olacağız. Ve böylece bu aileleri kurmuş olacağız.
Kuzey Ege, Çandarlı Limanı’nın temeli biliyorsunuz bakanlarımız tarafından atıldı ve yapımı başladı. Şimdi İzmir’e bir de kruvaziyer limanı inşa edeceğiz. Turizm diyoruz ya, inşallah patlayacak. Ve parası bol olan turistler gelecek İzmir’e, burada harcama yapacaklar. Türkiye’nin en eski limanlarından olan İzmir Limanını modernize ediyoruz. Tarihte dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan Efes’in antik limanını yeniden inşa ediyoruz. İzmir’in farklı yerlerinde yat limanları inşa ediyoruz. İzmir’e 2 tane şehir hastanesi kazandırıyoruz. Bunlardan biri 1450 yataklı Bayraklı şehir hastanesi olacak, diğeri ise 1750 yatak kapasiteli güney bölge şehir hastanesi olacak. Buralarda benim yaşlı teyzelerim yürümeyecek. Ya? Yürüyen bantta yola devam. Yürüyen merdivenler aynı şekilde olacak. Neden? En ileri teknoloji.
Biliyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü yaptı bu ülkede, 8 yıl, 90’lı yıllarda. Ah ah ne çileler çektik, ben de SSK’lıydım biliyor musunuz? Kapıya gider kuyruğu beklerdik, doktor efendi bizi muayenehanesine çığırırdı. Biz de giderdik muayenehaneye, biz de zannediyoruz ki para pul vermiyoruz, ya ben bir garip işçi. Parayı ver, muayeneyi ol, reçete, ondan sonra gel gene hastaneye, ilacın biri var diğerleri yok, ikisi var diğerleri yok. Sorarsın ne olacak? Git eczaneden al. Siz benden zaten bunun parasını kesiyorsunuz. Nedir bu? Ne yapalım yok. Şimdi istediğin eczaneye, istediğin hastaneye gidiyor musun kardeşim? İlaçlarının tamamını alıyor musun? Şimdi ya soruyorum, ondan sonra bazıları kızıyor diyor ki, gelsin çıkalım televizyona, orada konuşalım. Ya bana televizyonda değil, meydanda ver bunun cevabını, niye bu hale soktun memleketi? Ameliyathanelerin haline bakın o dönemde. Ah ah, ameliyat masasında, başlık var ya başlık, o kısmın altına takoz koyuyorlardı takoz, takoz takoz, resimleri var elimde, hijyenik şart yok. Şimdi yaptığımız hastanelere bak. Uzaktan kumandayla sağa yatıyor, sola yatıyor, doktor beyler öyle kaldır, döndür bilmem ne yok böyle şey. Ameliyat masası kendiliğinden, hepsi böyle. Bana diyor ki başhekim çok enteresan, Başbakanım diyor, biz o refuj sebebiyle başımız yanardı, 8 derece veriyordu, derimiz böyle bazen kalkardı diyor, onun için vantilatör çalıştırırdık. Vantilatör çalıştırınca da bu sefer hasta üşümeye başlardı diyor, mecburen tekrar söndürürdük, tekrar kapardık. Ama şimdi artık diyor, ledlerle çalışıyoruz, artık böyle bir sıkıntı yok. Şimdi bu modernlik değil mi? İzmir’e bu yakışmaz mı? İşte bu hastanelerle İzmir’e bunu getiriyoruz. Değerli kardeşlerim, bazı projelerle İzmir’e tam 35 yeni proje, 35 İzmir, 35 proje. Tamam. Biz bunlarla çıktık yola. Bundan sonrası evet diyorum ki İzmir’e emanet.
Bak sevgili kardeşlerim, bu CHP zihniyeti var ya, bakın şu anda benim elime dün tutuşturdular Konya’da, tutuşturuyorlar her yerde. Pardon Antalya’da. Bu ne biliyor musunuz? Bu toz şeker dağıtım kartı. Sene 1942. Hem de 2 tane. İbrahim efendi bu kartla, bu dağıtım kartıyla gider, garibim benim kendisine verilecek olan şekeri alırdı. CHP zihniyeti bu. Bitmedi, bitmedi. Bak Trabzon’da ne oldu? Geldi bana bir amca nüfus kağıdını verdi. Maçka’nın yolları taştan, sen çıkardın beni baştan. Burada da çok enteresan Trabzon’un eskiden tiril bezleri varmış. Yahu şuraya düşünebiliyor musunuz sene yine 1942. 2 metre tiril bezi için mühür vurmuşlar. Nüfus kağıdına. Tabi daha arkada neler var neler. Bir çok şeylerde yine toz şekeri şu bu hepsi buraya mühürlü, bu da nüfus kağıdı. CHP bu, bunlar eski, şimdi gelelim daha yakına, 70’li yıllar. Biz yine benim çiftçi kardeşime, İzmirli çiftçi kardeşime sesleniyorum, Ödemişli çiftçi kardeşime sesleniyorum, Beydağlı çiftçi kardeşime sesleniyorum. Traktörüne mazot bulabiliyor muydun? Arabana benzin bulabiliyor muydun? Sana yağ bulabiliyor muydun? Neler çektik be, vita bulabiliyor muydun vita? Kuyruğa gir, traktörle, kardeşlerim kredileri yoktu kredileri. Şu anda o dönemin Enerji Bakanı Sayın Baykal’dı. Bakanlıklarda paltoyla oturuyorlardı kaloriferler yanmıyordu. Şimdi soruyorum ben, İzmir’de size doğalgazı getirdik mi? Ah benim kardeşlerim, iniyorduk apartmanın 8 kat bodrumuna, o bodrumda benim anam ne çileler çekti. Sizler de ne çileler çektiniz. Oradan kömür alacaksınız, sıçanlar cirit atıyor, değil mi, öyleydi değil mi? Kömürü çıkaracaksın, bir odayı ısıtırsın, salon neyse işte oraları ısıtacaksın. Şimdi? Kombinin düğmesine bas, bütün daireyi ısıt. Kombinin düğmesine bas sıcak suyu al. Eskiden bu imkanlar var mıydı? Ya kardeşim, Batının kadını bu imkanlardan istifade ediyor da, benim Ayşe, Fatma ablam, Hatçe ablam, Emine ablam niçin istifade etmesin. Yani onlar bu konfora layık da, benim İzmirli kardeşim bu konfora layık değil mi? Allah aşkına doğalgaz mı yoktu dünyada? Biz geldik 9 ilde vardı. Şimdi 69 ilde var. 81 ilin tamamına gidiyoruz. Niye? 780 bin kilometrekarede ayrım olmayacak, hepsine ulaşacağız. Çünkü adaletimizin gereği bu, herkese eşit mesafede olacağız.
Değerli kardeşlerim, şimdi İzmir’e kazandırdığımız hizmetlerden bazılarını da söyleyeyim, yoksa rahatsız olurum. İzmir’e iktidarımız döneminde 6 bin 447 derslik yaptık. 38 bin 257 bilgisayar gönderdik. Bilişim teknolojisi sınıflarını kurduk ya, Türkiye geneline 1 milyon bilgisayar, buradan 38 bin 227’yi buraya gönderdik.
Sosyal güvencesi olmayanlara, erkek çocuklara ilköğretimde 30 lira veriyoruz, kız çocuklarına 35 lira. Ortaöğretimde 45 lira erkeklere, 55 lira kız çocuklarına veriyoruz. Kitapları ücretsiz verdik mi? Veriyor muyuz? Biz buyuz. Fakir zengin ayrımı var mı? Yok. Üniversitede biz gelmeden önce ne veriyordu MHP? 45 liracık burs. Biz ne veriyoruz? 240 lira. Mastır öğrencisine ne veriyoruz? 480 lira. Doktoraya 720 lira. Şimdi size bir müjde. Artık karatahtaları kaldırıyoruz. Bilgisayar donanımlı akıllı tahtaya geçiyoruz. İnternet ağıyla dünyaya bağlı olacak. Sizlere de çocuklar, nasıl güzel mi, güzel mi? Sizlere de elektronik kitap vereceğiz. Ve bunu ücretsiz olarak vereceğiz. Fakir zengin ayrımı yapmadan vereceğiz. Ve bütün ön çalışmalarımız bitti, şimdi süratle seçim sonrası ihaleyi yapacağız ve 4 yıl içerisinde peyderpey bütün okullara montajı yapılacak ve elektronik kitaplar yapılacak. Bunun içine bütün kitapları giriyoruz, hepsi var. Ne düşünüyorum; yahu diyorum Amerika’da George, Edward, Mary, Almanya’sında, Hans, Helga ya bunlar bu imkanlara sahip oluyor da, benim ülkemde Ahmet’im, Mehmet’im, Hasan’ım, Hüseyin’im, öyle mi? Ayşe’m, Fatma’m, Emine’m, Hatice’m, Betül’üm, Esra’m niçin onlar bunlara sahip olmasın, İzmir’de bu niçin olmasın derdimiz bu, derdimiz bu. Değerli kardeşlerim, bakınız Ege Üniversitesi bünyesinde sağlık birimleri fakültesi kurulması kararını aldık, çalışmalara başlandı. İzmir, ileri teknoloji enstitüsü bünyesinde 1 yüksekokul, 2 araştırma ve uygulama merkeziyle teknokent hizmete girdi. İzmir’e 4 yeni üniversite kazandırdık 4. Biz geldik Türkiye’de 76 üniversite vardı. Biz bunun üzerine 89 üniversite ilave ettik. Şu anda üniversitesi olmayan il kalmadı, biz buyuz. Göç böyle engelleniyor, illere hayat böyle verilir, illerin modernleşmesi böyle olur. İşte biz bunu yapıyoruz.
Sevgili kardeşlerim, 2007’de İzmir Üniversitesi, 2008’de İzmir Gediz Üniversitesi, geçen sene de Katip Çelebi Üniversitesi ve Şifa Üniversitesini kurduk. İnşallah bu sene yatırım programımızda Buca’da TOKİ tarafından 1000 yatak kapasiteli yurt projemiz var. Ve bunlardan asla taviz yok, süratle bunları bitireceğiz.
Sağlıkta İzmir’e 694 trilyonluk yatırım yaptık, 694. Biz göreve geldiğimizde tomografi, MR neyde biliyor musunuz? Ah ah, koskoca İzmir buradaki tomografi sayısı neydi biliyor musunuz kardeşlerim? Devlet hastanelerinde biz geldiğimizde koskoca İzmir’de 7 tane tomografi vardı, ondan sonra tabi sana 7 ay sonraya gün verirler. Şimdi ne oldu? 33 tane oldu, biz yaptık. Kaç tane MR vardı biliyor musunuz? Şu hale bak, bunların hesabını sormak lazım bu MHP’liler, CHP’lilere. 1 tane MR vardı 1. Şimdi 24 tane MR cihazı var. AK PARTi farkı bu. Diyaliz cihazı neydi biliyor musunuz? 476. Biz bunu da yeterli görmedik. Şimdi 912 diyaliz cihazı var. 30 tane 112 istasyonu vardı, şimdi 68. Ambulans 30’du, 91, biz buyuz. Uzman hekim 1277’ydi, şimdi 2 bin 130. Ebe, hemşire 4 bin 988’di, şimdi 6 bin 131. Ha unutmayayım, benim size bugün bir müjdem var, sözleşmelilere bir müjdem var, sözleşmeli. Eğitimde, sağlıkta, birçok alanlarda 205 bin sözleşmeliyi kapsıyor. 4B kadrosundaki sözleşmeliler, 4A kadrosuna geçirilmiştir. Bitti, resmi gazetede yayınlandı, bitti. İşte biz buyuz, bizde sorumluluk var. Biz öyle kurusıkı atmayız. Biz uygularız. İşte şimdi o sorunu bitirdik. 205 bin sözleşmeli kardeşimin bu sorunu bitti.
Adalette daha iyi hizmet verilmesi için, Dikili, Menemen, İzmir Torbalı ve İzmir Adalet Saraylarını tamamladık, hizmete açtık. Menderes ve Çeşme adalet saraylarının inşasını da tamamladık. Tire Adalet Sarayınınki devam ediyor. İnşallah seçim sonrası teşekküre geldiğimizde onların da açılışını yaparız, tamam?
TOKİ ile 13 bin 903 konut uygulaması başlattık. 12 bin 554’ünü sahiplerine teslim ettik. Ulaştırmada 161 kilometre bölünmüş yol yaptık. Değerli kardeşlerim, Adnan Menderes Havaalanını biliyorsunuz. Geldiğimizde 2 milyon 489 bin yolcusu vardı, şimdi ne oldu biliyor musunuz? 7 milyon 485 bin. İşte bunlar durup dururken olmuyor.
KÖYDES’te İzmir’e 70 trilyon destek verdik. Değerli kardeşlerim, Devlet Su İşleri olarak, şu İzmir’e verdiğimiz destek ne biliyor musunuz? Şu ana kadar Devlet Su İşleri olarak 906 trilyon yatırım yaptık. 3 baraj, 2 gölet, Beydağ Barajı’nı kim yaptı? Biz. Şimdi sulama kanalları devam ediyor. Değerli kardeşlerim, Ödemiş Ovası’nın kuraklık sıkıntısına inşallah Beydağ ile tamamıyla son veriyoruz. 15 ay gibi, 1990’da başladı, biz hemen süratle 15 ayda bitirdik. Ödemişte Aktaş ve Bademli, Bayındır’da Burgaz Barajlarının temellerini attık. Gördes Barajı’nı da planladığımızdan önce bitirdik
Değerli kardeşlerim, benim çiftçi kardeşime sesleniyorum; Ziraat Bankası yüzde kaç faizle kredi veriyordu? Yüzde 59. Biz yüzde 5 faizle veriyoruz, fark bu. Esnaf sanatkara Halk Bankası yüzde kaç faizle kredi veriyordu? Yüzde 47. Biz yüzde 5, aradaki fark bu. Ah benim kardeşlerim, bir tarafta zulüm, bir tarafta şefkat, farkımız bu.
Şimdi hazır mıyız? Çok yoruldunuz biliyorum, ama şu anda hava da çok güzel. Balıkçı kardeşlerim de ışıklarını yaktı, artık … inşallah vira dedik zaten, vira Bismillah dedik, ve artık Ulaştırma Bakanımız da zaten İzmir’de, bundan sonra beraber el ele yürüyeceğiz, inşallah bolluk, bereket Allah’tan.
Kardeşlerim, hazır mıyız? Şöyle bir kaldırın bakayım bayrakları. Bayrakları bir kaldıralım. Çok gür seda ile. Size selamlar getirdik, nereden? Adana’dan. Adana’da da gümbür gümbür muhteşem bir miting yaptık o sıcakta, ama çok çok muhteşemdi. Fakat İzmir bugün bir başka muhteşemdi. Şimdi yarın Sakarya var, yarın İstanbul var. Sakarya’ya da, İstanbul’a da selamlarını götüreyim mi? Duydular zaten duydular. Yarın İstanbul bir başka olacak, Sakarya bir başka olacak. Çünkü ben yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya, yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya dedik, yola böyle çıktık. Hazırız değil mi? Tamam.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor, bize her şey sizi hatırlatıyor, bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran; Türkiye’miz, İzmir’imiz, milletimiz, tüm İzmir’de yaşayan kardeşlerim için, yeni anayasamız için, temel hak ve özgürlükler için, bir milat olsun. Demokrasimizin zenginliği için bir milat olsun diyorum. Sizleri bu duygularla selamlıyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.