Recep Tayyip Erdoğan'ın 24 Mayıs 2011 tarihli Şırnak mitinginde yaptığı konuşma

Vikikaynak, özgür kütüphane

Buradan tüm Şırnak’a, Beytüşşebap’a, Cizre’ye, Güçlükonak’a, İdil’e, Silopi’ye, Uludere’ye selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.

Şırnaklı kardeşlerime 12 Eylül halkoylamasında yüzde 89 gibi çok yüksek bir oranda “Evet” kararı verdikleri için teşekkür ediyorum. Ben inanıyorum ki katılım tehditle, şiddetle engellenmemiş olsaydı Şırnak’ta “Evet” oyu çok daha fazla çıkardı. Demokrasiden, özgürlükten, değişimden korkanlar, hukukun üstünlüğünden korkanlar, Şırnak’ta tehditle, baskıyla korku salarak benim vatandaşlarımın sandığa gitmesini engellemek istediler. Hizmet siyasetinden korkanlar, AK PARTi’nin kardeşlik siyasetinden gözleri kamaşanlar, Türkiye’de huzurun, istikrarın, kardeşliğin devamından kaygı duyanlar boykot adı altında çetelere destek verdiler. Ah benim Şırnaklı kardeşim, barış diyerek, özgürlük diyerek, hak, hukuk diyerek yola çıkanlar 12 Eylül’de olduğu gibi bugün de milli iradeyi susturma mücadelesinin içine girdiler.

Şimdi bakın sevgili Şırnaklı kardeşlerim; ben bugün sizlerle hasbıhal etmeye geldim, bugün sizlerle kucaklaşmaya, sizlerle dertleşmeye geldim. Ben bugün size gönlümdekileri, Türkiye’de sahnelenen oyunu deşifre etmeye geldim. Ben ne istiyorum biliyor musunuz? Türkiye’de oynanan oyunu Şırnaklı kardeşim görsün. Gelirken yolda oturan genç arkadaşlarımı gördüm. Elini kaldıracak; ama kaldıramıyor. Ben selam veriyorum, zorla elini böyle kaldırıyor. Bu korku niye? Kaldıracak, ama hissediyorum kaldıramıyor, bu kadarcık. İşte o gönlünden o kalkacak elleri engelleyenlere 12 Haziran’da gereken cevabı vermeye var mıyız? İstiyorum ki burada söylediğim sözler dalga dalga yayılsın, Şırnak’taki tüm evlere, tüm köylere, tüm kardeşlerimize ulaşsın. Zira ben popülizm yapmaya, olmayacak vaatler vermeye, sizleri kandırmaya değil; yaptıklarımızı sizlere anlatmaya, yapacaklarımız için de ruhsat istemeye geldim. Ben sizlerle hesaplaşmaya değil; kardeşlik hukukumuzun bir gereği olarak sizlerle helalleşmeye geldim. Işığa gözlerini kapatanlar hiçbir zaman gerçeği göremezler. Gerçeklere kulaklarını tıkayanlar hiçbir zaman doğruyu bulamazlar. Ah benim değerli kardeşlerim, burada birileri sizlerin ışığı görmenizi, gerçekleri duymanızı engellemek istiyor. Burada birileri tehditle, zorbalıkla, korkutarak, sindirerek, kandırarak sizin iradenizi ipotek koymak istiyor. Burada birileri on yıllardır olduğu gibi gençlerin kanından, anaların gözyaşından beslenmeye devam etmek istiyor.

Sevgili kardeşlerim; geçtiğimiz Cuma günü Van’da 1940’lı yıllara ait 5 tane resmi belgeyi açıkladım. CHP döneminde Kürtçe kitapların, Kürtçe kasetlerin Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandığını resmi belgeleriyle gösterdim. Bakanlar Kurulu kararı burada. Burada CHP’li bakanların imzası var, Cumhurbaşkanı İnönü’nün imzası var. Türkiye 1940’lardan 2002 yılına kadar, AK PARTi’ye kadar Kürt kardeşlerime karşı inkar, ret ve asimilasyon politikası izlemiştir. Kürt kimliği, Kürt kültürü, Kürt dili yasaklanmış, yok sayılmış, inkar edilmiştir. Allah aşkına, Mem-ü Zin kitabından korkan, masum bir aşk hikayesinden tedirgin olan, bunu yasaklayan bir zihniyet bu ülkeye hizmet üretebilir, bu milletin dertlerine çare olabilir mi? İşte şu eser Ahmed-i Hani’nin Mem-ü Zin’i, bir aşk hikayesi, buna yasak koydular. Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Leyla ile Mecnun neyse, şurada Cizre’de yatan Mem-ü Zin de işte odur. Birbirine hasret koyan zihniyet, fitneci Bekir zihniyeti neyse, Mem-ü Zin kitabını yasaklayan zihniyet de odur.

Değerli kardeşlerim; 1940’larda Bakanlar Kurulunun yasakladığı o kitabı 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak biz bastık, biz yayınladık. Değerli kardeşlerim, tek başına bu bile Türkiye’nin hangi noktaya ulaştığının göstergesidir. İnkar, ret ve asimilasyon politikalarının neticesinde on yıllar boyunca sadece bu bölgede değil, 780 bin kilometrekarenin tamamında insanlar sistemli şekilde baskı altında tutuldular. Sadece Kürtlere değil, farklı olan herkese, inançlılara, milli ve manevi değerlerine bağlı olanlara karşı da sistemli bir zulüm uygulandı, camiler kapatıldı, müzeye, hatta ahıra çevrildi. Bu ülkede ilmihal kitapları toplatıldı. Değerli kardeşlerim, Bakanlar Kurulu kararıyla bunlar yasaklandı. Cumhuriyet Halk Partisi sadece 1940’larda değil, 2002 sonrasında da aynı şekilde inkar, ret ve asimilasyonu çok güçlü şekilde savunan bir parti olmuştur. Yeni CHP’nin yeni Genel Başkanı, Meclis’te bir arkadaşı; “Dersim’de tabii ki analar ağlayacaktı” dediğinde onu alkışlamış, ardından gereğini yapsın demiş, ardından da uyarıyı alınca susmuş, sesini çıkarmamış bir kişidir. Yeni CHP’nin yeni Genel Başkanı, milli birlik ve kardeşlik projesine karşı çıkmış, önünde durmuş, engel olmuş bir kişidir, kardeşliğe karşıdır. Yeni CHP’nin yeni Genel Başkanı; “Nerede bu Ergenekon, gidip üye olacağım” diyecek kadar çete sevdalısı olduğunu açık açık belirtmiştir. Bu Genel Başkan, çeteleri avukatlığı bir adım daha öteye taşımış, CHP’nin çetelere kol kanat germesini sağlamıştır.

Sevgili Şırnaklılar; biz 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından yeni bir süreç başlattık. Biz inkar politikalarına, ret politikalarına, asimilasyona kesinkes son verdik. AK PARTi milletin kurduğu, sizin kurduğunuz bir partidir, AK PARTi sizin partinizdir. Sizden aldığımız güçle, iradeyle, yetkiyle bu ülkede demokrasiyi daha ileri standartlara ulaştırmanın mücadelesini verdik. Sizden aldığımız hayır dualarıyla yılmadan, yorulmadan, geri adım atmadan, çetelerle mücadele ettik.

Şimdi şu hususun altını çiziyorum: Ben geçtiğimiz haftalarda tekrar tekrar ortada bir komplo olduğunu, biz tezgah olduğunu, çirkin bir senaryonun uygulanmak istendiğini ifade ettim. Birbiriyle uç gibi, birbirinin hasmı gibi görünen taraflar arasında irtibat olduğunu söyledim. Çetelerle terör örgütünün aynı hizaya geçtiğini, muhalefet partilerini de yedeklerine alarak AK PARTi’ye karşı açık bir saldırı başlattıklarını ifade ettim. İşte söylediklerim tek tek çıkıyor. Önce dikkat ederseniz bir kaset numarası çevirdiler. Ben bunlara girecek değilim, bunlar benim işim değil. Bunlar CHP’nin, MHP’nin bunlar kendi iç sorunlarıdır, kendi sorunlarını kendileri çözsün. Eğer temizlenmek istiyorlarsa kendi problemlerini kendileri çözsün. Değerli kardeşlerim, bizim işimiz hizmet biz buna bakacağız.

Bakınız şimdi yeni bir adım. Sevgili kardeşlerim, Silivri’yle Kandil arasındaki irtibata bakın. Şu anda CHP, BDP muhabbetiyle bu tescillenmiş durumda, tıkır tıkır işliyor, tezgah tıkır tıkır işliyor. Türkiye’nin demokrasi mücadelesi karşısında bir kez daha çetelere can suyu verilmek isteniyor. Biz CHP’nin de, MHP’nin de Sivas’ın ötesine geçmesini, buralara gelmesini istedik. Vatandaşla kucaklaşmasını her zaman istedik, onları her zaman teşvik ettik. CHP Genel Başkanı sonunda Van’a, Diyarbakır’a ve Hakkari’ye geldi. Elbette sevindirici, ama dikkat edin Hakkari’de 150-147 tane oy alan CHP, son yaptığı mitingde BDP’lilere yeni Başkan hitap etti. Orada olan CHP’li değil ha, BDP’li. Bütün hareketleriyle ortada zaten. Yani milleti nasıl aldatırız, bugün burada oynanan oyunu çarşı, pazarda, o gün Hakkari’de oynadılar. Benim vatandaşım orada kepenk kapatmadı, orada kepenkler kapattırıldı, tehditle kapattırıldı. Ve utanmadan, sıkılmadan kendi diyor takdirini kullandı. Ya 1 gün önceden vatandaşa tehditler gönderildi, gidin ekmeğinizi alın, yarın fırınlar kapalı olacak, dükkanlar kapalı olacak diye. Bunların hepsini biliyoruz. Ve bütün evlere gereken talimatları verdiler, tehditler yapıldı. Niye? Yarın buraya Başbakan geliyor, kimse buraya gelmeyecek diye. Buna rağmen yüreğini ortaya koyup oraya gelen vatandaşlarıma ben hitap ettim. Tabi Şırnak’taki kardeşlerim görüyorum ki bu oyuna hiç gelmediler, gümbür gümbür bu meydana geldiler. Fakat Şırnaklı kardeşim, şimdi buradan sormak gerekmez mi? Ya bu muhabbet nereden geliyor böyle? Aman, ne kadar güzel bir muhabbet. Ya bu ülkede Kürt meselesinin hiçbir zaman sahibi olmayan bu CHP ile Kürt meselesinden beslenen BDP bugün kol kola girmiş durumda. Yıllarca Kürt kimliğini, Kürtçe’yi inkar eden, yıllarca benim Kürt kardeşlerime zulüm eden CHP’yle güya Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden BDP bugün işbirliği yapmış durumda. Sormak gerekmez mi ya, ne oldu size, sizi bir araya getiren ne, sizi buluşturan ne, sizi işbirliği noktasına getiren ne? Sevgili Şırnaklı kardeşlerim, bunlar çeteleri yeniden diriltmek için işbirliği yaptılar. Bunlar çetelere yeniden can suyu vermek için işbirliği yaptılar. Bunlar kan üzerinden, gözyaşı üzerinden işbirliği yaptılar. Bunlar Türkiye’yi 2002 öncesine götürmek için işbirliği yaptılar. Çünkü 2002 öncesi karanlıktı, 2002 öncesinde çeteler cirit atıyordu. 2002 öncesinde çeteler ülkeye istedikleri gibi istikamet veriyordu. 2002 öncesinde ret vardı, inkar vardı, asimilasyon vardı. 2002 öncesinde müdahaleler yoluyla, kışkırtmalar yoluyla siyaset şekillendiriliyor, milli irade üzerine ipotek konuluyordu. Değerli kardeşlerim, aynı şey bugün de yapılmak isteniyor. Bugün de siyaset dışı mihraklar tarafından şekillendirilmek isteniyor.

CHP’nin yeni Genel Başkanı sakız isteyene sakız, gazoz isteyene gazoz veriyor. Elma şekeri isteyene elma şekeri veriyor. Hızını alamıyor, faşizm isteyene faşizm, komünizm isteyene komünizm, devletçilik isteyene devletçilik, özerklik isteyene özerklik vaat ediyor. İlke yok, sınır yok, çizgi, istikamet, rota hiçbir şey yok. Hem başörtüsüne özgürlük diyor, hem başörtülü hanımları özgürlük diyerek onlarla ilişki kurmaya çalışıyor, öbür taraftan İstanbul Avcılar’da benim başörtülü hanım kardeşlerimi rahibe kılığına sokuyor. Hem inanç özgürlüğü diyor, hem CHP’nin din üzerindeki baskılarına sahip çıkıyor. Bir garip insan, gidiyor Veysel Karani Türbesinde dua ediyor, hemen yarım saat sonra Allah-u Teala’nın ismini edepsizce ağzına alıyor. Ve statükonun Allah’ı Ankara’dadır diyor. Şu hale bak, bunları söyleyen belli. Batı’da sahillerde milliyetçilik pazarlıyor, burada kepenk kapattırılmasına, esnafın mağdur edilmesine, ekonomik özgürlüğünün kısıtlanmasına destek veriyor. İşte böyle bir CHP’ye BDP de, terör örgütü de çıkıyor, destek veriyor, omuz veriyor. 12 Haziran işte bu çirkin oyunun bozulacağı tarihtir. 12 Haziran CHP, MHP, BDP, terör örgütü ve Ergenekon ittifakının bozulacağı tarihtir, ben bunu böyle görüyorum. İnşallah 12 Haziran, çetelerin bir kez daha kaybedeceği tarihtir. Ben inanıyorum, ben inanıyorum Şırnak çetelere yol vermeyecek. Ben inanıyorum Şırnak sandığa gidecek, hür iradesiyle kendisine hizmet edeni seçecek, Şırnak eminim ki bir kez daha demokrasi, bir kez daha özgürlük, bir kez daha kardeşlik diyecek.

Sevgili kardeşlerim; sizlerin verdiği destekle, sizin verdiğiniz yetkiyle bu ülkeye 8,5 yıl boyunca çok hizmet ürettik. Bir yandan ekonomiyi büyüttük, bir yandan demokrasiyi büyüttük, bir yandan Türkiye’nin uluslararası itibarını büyüttük. Bütün engellemelere, bütün yavaşlatma çabalarına, çetelerin tüm kışkırtmalarına rağmen demokrasi mücadelesinden asla taviz vermedik. Ben buraya, Partiyi ilk kurmaya geldiğimde Şırnak’a bana o zaman şöyle geç bir saatti, Şırnaklı kardeşlerim dediler ki, Sayın Başkan, o zaman Genel Başkanım, şu olağanüstü hali kaldırın bize yeter dediler ve kaldırdık. Şu çekiç gücü buradan şöyle bir gönderin bize yeter dediler. Çekiç gücü de gönderdik. Öyle mi?

Değerli kardeşlerim; ertesi gün Cizre’deyim, dediler ki, Sayın Başkan şu Cizre’ye bir devlet hastanesi, söz dedik. Ve biz muhteşem bir hastaneyi Cizre’ye yaptık mı? Ve yol kenarlarında terkedilmiş kamyonlar gördüm, bakın sene 2001’i konuşuyorum ve bu kamyonlarla ilgili olarak tabi yıllarca artık sınır kapıları kapalı, çalışmıyor. Kamyonlar çürümeye terk edilmiş öyle mi? O durumdaydı. Dediler ki, bütün Cizre’nin, Şırnak’ın derdi bu Başkan dediler. Bu işi bir an önce çözmemiz lazım, şu sınır kapıları açılması lazım. Sevgili kardeşlerim, bu halloldu mu? Ve şu anda artık benim Şırnak’ta, Cizre’deki kardeşlerim artık yeni, sıfır kamyonlarını almaya başladılar mı? Bakın nereden nereye geldik. İnşallah daha iyi olacak, merdivenleri teker teker çıkacağız. Biliyorsunuz çocuk 9 ay 10 günde doğuyor. Erken doğum olmaz, olursa sıkıntılı olabilir değil mi? Sabırlı olacağız, bunların hepsi olacak.

Bak kim diyebilirdi ki Şırnak’a bir havaalanı. Var mı böyle bir şey? Ama bakın biz size söz verdik ve şu anda Cizre’de havaalanı yapılıyor mu? Yapılıyor. Allah aşkına Hakkari’ye kim havaalanı verdi ya? Şu anda Hakkari Yüksekova’da terör örgütü oraya da vatandaşları göndermedi. O temel atmanın zevkine Hakkari’deki kardeşlerim ulaşamadılar. Ama biz yine de bütün engellemelere rağmen Yüksekova’da da havaalanını yapıyoruz. Oraya da uçaklar inip kalkacak, Cizre’ye de inip kalkacak. Niye? Batı’daki hangi imkanlara sahipse, Güneydoğu’daki kardeşim de aynı imkanlara sahip olacak. Ayrım bizde yok.

12 Eylül akşamında size biz söz verdik. Ne dedik? Yeni bir anayasa yapacağız. 12 Haziran’dan itibaren inşallah yeni bir anayasanın yapım hazırlıklarına başlıyoruz. Sivil, katılımcı, özgürlükçü bir anayasayı sizlerle birlikte, milletle birlikte yapacağız. Burada hepinizin emeği olacak. Sivil toplum örgütlerimizin emeği olacak. Türkiye’nin önünü açacak, kardeşliğini yüceltecek ve Türkiye’yi 2023 hedeflerine taşıyacağız. Yeni anayasadan korkarak Türkiye’nin önünü kesmeye çalışanlara, çetelerle işbirliği yaparak ittifak kuranlara karşı 12 Haziran’da güçlü bir demokrasi dersi vereceğiz.

Sevgili Şırnaklılar; Şırnak, Kuran-ı Kerim’de adı geçen Cudi Dağının şehridir. Hazreti Nuh, Rabbim beni bereketli bir yere indir dedi ve su çekildi, iş bitti. Arkasından… “vestevet alel Cudi” yani gemi Cudi’ye oturdu. Şırnak Hazreti Nuh’un şehridir. Şırnak, feyzimiz Nil gibidir. Biz Fırat ve Dicle’yiz diyen Melaye Cizre’nin şehridir. Şırnak El-Cezeri gibi dünyaya nam salmış, modern bilime ışık tutmuş bir büyük alimin şehridir. Şırnak Memuzin’in şehridir. İşte Memuzin, yıllarca nasıl birbirine hasret kaldıysa, Şırnak da yıllarca hizmete, esere hasret kaldı. Biz bu hasrete son verdik. El-Cezeri gibi bir mühendis yetiştirmiş Şırnak’a üniversiteye kim kurdu? Biz kurduk. Mühendislik fakültesini biz açtık. Melaye Ceziri, Seyit Ali Fındıki gibi büyük alimlerin yetiştiği, Hazreti Nuh’un şehri Şırnak’a İlahiyat Fakültesini biz kazandırdık.

Dikkatinizi çekiyorum, Cumhuriyet tarihi boyunca Şırnak’a sadece 1539 derslik yapılmıştı. Biz sadece 8,5 yılda Şırnak’a 1886 derslik yaptık. Fark bu. Biz sizi seviyoruz ya, biz size efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik, bizim farkımız bu.

Değerli kardeşlerim; biz geldiğimizde Şırnak’ta öğretmen sayısı neydi biliyor musunuz? 1849. Biz, 2 bin 597 öğretmen ataması daha yaptık. Şu anda ne oldu? 4 bin 446 oldu. Her ilçemize modern hastaneler yaptık. Biz istismar siyaseti içinde olmadık. Ah benim kardeşlerim, şu anda Şırnak’ın Belediyesinin haline bakın. Bu BDP’nin olduğu ne kadar belediye varsa hepsinin hali bu, hali perişan bu. Yollar rezalet, yollar pislik, kaldırımlar öyle. Ya bir belediyenin görevi ne kardeşim? Yol yapacaksın, su getireceksin, temizliğini yapacaksın, altyapısını yapacaksın. Öncelikli belediyenin görevi bu. Ben Belediye Başkanlığından geldim. Ama burada böyle bir şey var mı? Peki niye benim sevgili Şırnaklı kardeşim hala bu zihniyetlere gider oy verir? Bakın biz sizlerin Şırnak’taki susuzluğunuzu giderdik. Bizim görevimiz değildi o, Belediyenin göreviydi, suyu buraya Belediyenin getirmesi lazım. Ama biz tuttuk risk aldık, yasaya rağmen ben, Bakanıma talimatı verdim ve dedim ki Şırnak’ın susuzluğunu gidereceksin. Ve sevgili kardeşlerim, Şırnak’a suyu biz getirdik, merkezi yönetim olarak biz getirdik. Buradaki bağımsız milletvekilleriniz getirmedi. Onların zaten Meclis’in içerisinde bağırıp çağırmaktan başka yaptıkları bir şey yok. Yapacakları bir şey de yok. Çünkü bunların hizmet siyaseti diye bir anlayışları yok. Bunların tek anlayışı var, o da; ideoloji. Asla hizmet siyaseti değil. Sırtlarını terör örgütüne dayamışlar ve buradan oy toplamaya çalışıyorlar, yapılan bu. Bakın açık söylüyorum, bunlara oy veren kardeşlerim başlarını iki elinin arasını alsınlar, bunların benim Güneydoğu Anadolu Bölgeme de, benim Kürt kardeşlerime de verecekleri hiçbir şey yok, getirecekleri hiçbir şey yok, kendimizi aldatmayalım. Şunu bilesiniz ki: AK PARTi camiası içerisinde benim Kürt kardeşlerimin haklarını en ideal şekilde savunan bir kadro değil, AK PARTi’nin kendisi zaten bunu savunuyor, bunu yapıyor. Çünkü biz bu ülkede Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Abaza’sıyla, Zaza’sıyla, Roman’ıyla hiçbir ayırım yapmaksızın, Yunus’un diliyle; “Yaratılanı Yaratan’dan ötürü seviyoruz” farkımız bu. Onun için de diyorum ki, 12 Haziran’da istismar siyasetine değil; hizmet siyasetine oy verin, hizmet siyasetine. Yani Şırnak’a şu hal reva mıdır Allah aşkına kardeşlerim soruyorum sizlere? Bu kadar para gönderiyoruz, inanın hiçbir belediyeden ayırt etmeksizin, tam aksine buradaki ekonomik durum Batı illerine göre daha geri olduğu için buraya daha fazla para gönderiyoruz. Daha fazla para gönderdiğimiz halde gönderilen bu paralar hizmet olarak Şırnak’a dönmüyor, Hakkari’ye dönmüyor. Bunu gözlerimle gördüğüm için, aldığım raporlar neticesinde maalesef müşahedelerim.

Kardeşlerim, 12 Haziran’da kan, gözyaşı, şiddetten beslenenlere değil, silah tüccarlarını kazandıranlara değil; kardeşliğe oy vermenizi istiyorum. 12 Haziran’da çetelere değil; çetelerle mücadeleye destek olmanızı istiyorum. Biz hizmet için yola çıktık. Kucağımız hizmet dolu olarak sizlere geldik. Bakın bugün yine şu mitingden sonra toplu açılış törenimiz var. 73 ayrı eserin açılışını yapacağız bugün, resmi açılışını. Toplam bedeli ne biliyor musunuz? 317 trilyon. 317 trilyonluk yatırım. Bunlar bugün Şırnak’a kazandırılıyor. Liseler, ilköğretim okulları, anaokulları, spor tesisleri, enerji yatırımları, içme suyu ve sulama kanalları daha pek çok yatırımı bugün hizmete açıyoruz. İdil’de, Silopi’de, Uludere’de, Güçlükonak’ta devlet hastaneleri yaptık. Onların resmi açılışını yapıyoruz. 10 tane sağlık ocağı inşa ettik, bunları da bugün resmi olarak hizmete açıyoruz.

Şırnak’ta biz gelene kadar 25 kilometre bölünmüş yol vardı. Biz bunların üzerine 117 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Sevgili kardeşlerim, hepsinin Şırnak’ımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Şimdi sevgili kardeşlerim, Şırnak’a getirdiğimiz bu hizmetleri şöyle kısa başlıklarla size bir anlatayım. Bakınız az önce söyledim, 1886 yeni derslik yaptık. Okullarda sıraların üzerinde kitapları okullar açılırken ücretsiz olarak alıyor musunuz? Değerli kardeşlerim, kitapları ücretsiz olarak aldık değil mi? İlköğretimde sosyal güvencesi olmayanlara sesleniyorum, bakınız sosyal güvencesi olmayan kardeşlerim, erkek çocuğa biliyorsunuz ilköğretimde 30 lira veriyoruz, kız çocuğa 35 lira. Ortaöğretimde erkek çocuğuna 45 lira veriyoruz, kız çocuğuna 55 lira veriyoruz. Sosyal güvence yoksa anneye de 150 lira veriyoruz. Evde özürlü bakıyorsa asgari ücret veriyoruz ayrıca. Özürlülere eğitim desteği veriyoruz ayrıca. Ayrıca erzak, yakıt bu yatırımları ayrıca veriyoruz.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi, artık burada üniversite var. Burs olarak ne veriyoruz? Bizden öncekiler 45 lira veriyordu. Biz 240 lira veriyoruz. Eğer Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalıyorsa o zaman 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Mastır öğrencisiyse 480 lira, doktora öğrencisiyse 720 lira. Ve şimdi biz Şırnak’a kaç tane bilgisayar gönderdik biliyor musunuz? 4 bin 51 adet bilgisayar gönderdik. Ve Şırnak bilişim teknolojisi sınıflarına bizimle kavuştu, bu bilgisayarlara bizimle kavuştu, dünyaya internet ağıyla bizimle bağlandı.

Ama şimdi size bir müjde veriyorum. Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Okullara bilgisayarı, akıllı tahtayı, bilgisayarla donanmış akıllı tahtayı monte ediyoruz. Her okula, her dersliğe bunu yerleştireceğiz. Fakat çocuklarımıza birer tane de böyle elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap. Bunda bütün müfredat var, bütün kitaplar bunun içerisine doldurulmuş durumda ve bunları zengin-fakir ayırımı yapmaksızın ücretsiz olarak dağıtacağız. Ücretsiz olarak. Şırnak nasıl buldunuz? Her Şırnaklı yavrumuzun elinde bu olacak. Kardeşlerim, ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? Ah diyorum, yahu Amerika’da George’un, Edward’ın çocuğunda bu olacak da, Almanya’da Hans’ın, Helga’nın çocuğunda bu olacak da, benim Şırnak’ımın, Cizre’min, Ahmet’inde, Mehmet’inde, Ömer’inde, Akif’inde, Ayşe’sinde, Fatma’sında, Hatice’sinde, Betül’ünde onların çocuklarının elinde niçin böyle bir elektronik kitap olmasın, neden, niçin? Bizim onlardan artık geri bir yanımız kalmadı, yarışıyoruz evvel Allah. Artık Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. İstikrar sürsün, Şırnak Büyüsün. Şırnak da büyüyecek. İnşallah bu kararlı gidişle her yönüyle altyapısıyla, eğitimde, sağlıkta attığımız bu adımlarla, bütün ulaşım, enerji bu adımlarla Türkiye dünya ile yarışıyor.

Değerli kardeşlerim; bakınız, sağlıkta artık istediğin hastaneye gidiyor musun? Soruyorum arka taraf duymuyor musunuz? İstediğin hastaneye gidiyor musun? Allah aşkına şu başınızı iki elinizin arasına alın, şurada 8,5 yıl önce, 10 yıl önce AK PARTi’nin iktidarı olmadan önce siz bu hastaneleri görebiliyor muydunuz? İstediğin eczaneden gidip ilacını alabiliyor muydun? Peki siz AK PARTi iktidarıyla artık her hastaneye gidebiliyorsun, istediğin eczaneden ilacını alabiliyorsun. Kardeşim, biz size hizmetkâr olduk işte. Şu anda 18 noktada helikopter ambulans var, yani bir sıkıntı olsa ambulans devreye giriyor. Bak biraz sonra rakamlar vereceğim göreceksiniz. Ah benim kardeşim, jet ambulanslarımız var şimdi. Bak geçenlerde sanatkârımız İbrahim Tatlıses, Almanya’ya neyle gitti biliyor musun? İşte bu jet ambulansla gitti. Bu, mesele bu. Biz dertliyiz, sizin dertliniziz. Daha çok şeyler olacak. Paletli ambulanslar dağlara tırmanıyor. Eskiden kızaklarla hastalarımızı indiriyorlardı. Benim Şırnaklı bacım, köyde yaşayan bacım hamile mi oldu, şartlar kötü, kar-kış. 10 gün önceden şehre gelebilir. Sağlık Bakanlığımızın misafiri olur ve Sağlık Bakanlığımız doğumdan sonra kaç gün kalırsa kalır, ondan sonra da evine götürür. Bakın bunları biz uyguluyoruz. Nedir bu? Kadına verdiğimizin değeridir. Bu değeri kadına biz verdik. Artık kızaklar üzerinde inim inim kadınlarımızın inlemesini istemiyoruz.

Değerli kardeşlerim; şu Şırnak’a sadece sağlıkta yaptığımız yatırım ne biliyor musunuz? 181 trilyon. Cizre Verem Savaş Dispanseri, 14 adet aile sağlığı merkezi bunları tamamladık, hizmete açtık. Diğerlerine filan girmeyeceğim, ama ben sadece şurada alet noktasında bakınız, aletler noktasında, alet edevat noktasında şurada bakın Şırnak’ta tomografi cihazı yoktu biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, şimdi 2 adet tomografi cihazı ve 1 de MR cihazı Şırnak’ta hizmet veriyor. Daha önce ne oluyordu? Gönderin Diyarbakır’a, buydu, ama artık burada. 5 adet diyaliz cihazı vardı Şırnak’ta. Ah benim kardeşim, şimdi kaç tane var biliyor musunuz? 16 tane diyaliz cihazı var. 1 tane 112 istasyonu vardı. Şimdi 11, bak nereden nereye, 1’e 11. Ambulans ne kadardı biliyor musunuz Şırnak’ta? 1 tane. Biz onu şimdi 15’e çıkardık. Sağlık personeli sayısı, uzman hekim sayısı 21’di. Şimdi ne oldu? 163. Ebe, hemşire 154’tü. Şimdi ne oldu? 575. 154’ten 575’e. Biz sağlıkta da sizi yalnız bırakmıyoruz, bırakmayacağız.

Adalette Şırnak Adalet Sarayını tamamladık, hizmete açtık. Cizre Adalet Sarayının da resmi açılışını bugün yapıyoruz.

Değerli kardeşlerim; sosyal yardımlarda 176 trilyon kaynak aktardık Şırnak’a. Toplu konutta bugüne kadar Şırnak’ta 1876 konut başlattık. Bunların 784’ünü sahiplerine teslim ettik, diğerlerinin yapımı devam ediyor, kısa zamanda onları da bitirip, sahiplerine teslim edeceğiz. Ve 117 kilometre bölünmüş yolu söyledim. Bunlar da yine aynı şekilde devam ediyor. Şimdi Şırnak Havaalanını süratle bitireceğiz ve en kısa zamanda tamamlayıp hizmetinize sunacağız.

Değerli kardeşlerim; susuz köy, yol kalmayacak dedik. Onun için de 77 trilyon lira kaynak kullanarak KÖYDES için buraya para aktardık ve bu da devam ediyor. Tarım, tarımda attığımız adımlar Şırnak’a biz gelmeden önce verilen neydi biliyor musunuz 2002’de? 8 trilyon. Biz 2010’da 36 trilyon verdik. 2003-2010 arasında 219 trilyon verdik. Değerli kardeşlerim, hayvancılık yardımı olarak toplam 14 trilyon hayvancılık desteği verdik. Biz gelmeden önce Ziraat Bankası yüzde 59 faizle çiftçiye kredi veriyordu, yüzde 59. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faiz nerede, yüzde 5 faiz nerede, 12’de 1, buraya düşürdük. Değerli kardeşlerim, biz çiftçinin yanındayız. Esnafın, sanatkârın yanındayız. Bakınız, yüzde 47 faizle Halk Bankası kredi veriyordu, şimdi yüzde 5. Aynı şekilde Devlet Su İşleri’nin Şırnak’a yaptığı yatırımı biliyor musunuz? 237 trilyon. Şırnak suyu böyle geldi, içme suyu projesini böyle tamamladık ve bunu çözdük. Artık Şırnak bu proje ile Merkez, Şenoba, Hilal, Balveren beldelerine yılda 8 milyon metreküp içme ve kullanma suyu sağladık. Bak buralarda AK PARTi var mı, yok mu diye bakmıyoruz. Ya? Buralarda insan var diye bakıyoruz. Türk mü, Kürt mü hayır, bizim kitabımızda böyle bir ayırım yok. Biz yaratılanı Yaratan’dan ötürü seviyoruz. Onun için de bu hizmetleri getiriyoruz. İdil ilçesinin 2040 yılına kadar içme suyu ihtiyacını karşılayacak tesisi inşallah Temmuz ayında tamamlıyoruz. Silopi’ye içme suyu temin edecek projenin de hazırlıkları sürüyor. Şırnak Barajını tamamlamıştık. Çetintepe, Musatepe, Uludere, Ballı, Kavşaktepe ve Silopi barajlarının inşaatlarına da devam ediyoruz. 7 adet taşkın koruma tesisini tamamladık.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunlarla beraber bakın ben size bir şey söyleyeceğim. Biz göreve geldiğimizde bizim milli gelirimiz neydi biliyor musunuz? 230 milyar dolar. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? 740 milyar dolar. Bak nereden nereye. Türkiye’nin IMF’ye borcu neydi biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar. Şimdi 4,9 milyar dolar. Bak nereye düştü. Merkez Bankamızdaki para neydi biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Şimdi 95 milyar dolar. Bizim Bay Kemal de bu paraya sulandı galiba, dağıtacağım diyor. Ama ben tabi BDP’ye gönül veren kardeşlerime özellikle sesleniyorum. Eğer sizler bizim için hizmet önemli değil diyorsanız bildiğinizi okuyun, o ayrı mesele. Ben sizin tercihinize saygı duyarım. Ama yok, biz hizmet istiyoruz Sayın Başbakan diyorsanız oy vereceğiniz yer AK PARTi’dir. Çünkü milletin karşısına çıkıp daha henüz yüzde 10 barajının hesabını yapan bu bağımsızlardan size bir şey gelmez, bunlardan yar olmaz. Bunlar gerilim politikalarından nemalanıyorlar. Terör örgütü destek verecek, bunlar da oy kazanacak, yaptıkları iş bu. Kandan, gözyaşından besleniyorlar. 12 Haziran inşallah gelin barışın, kardeşliğin, dayanışmanın ve hizmet üretmenin karşılığının taçlandırıldığı bir gün olsun. Biz sizi seviyoruz, biz size inanıyoruz ve biz ayrımcılığa hayır diyoruz. Ve dikkat edin bu döneme, biz Batı’da ne varsa Doğu’da da o olacak dedik, bunu yaptık, yapıyoruz. Ama bir de BDP’li belediyelere bakın, hali görün. AK PARTili belediyelere bakın, hali görün. Onlar da belediye, onlar da. Ama bunlar aldıkları parayı nereye gönderiyor, benim de hala aklım, sırrım ermiyor, bunu da siz biraz düşünün. Herhalde anlıyorsunuz.

Şimdi hazır mıyız? Buradan Batman’a geçeceğiz. Sevgili kardeşlerim, inşallah önümüzde devasa yatırımlar var. Hazır mıyız? Bizim şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Hep beraber gümbür gümbür inşallah şarkımızı söylüyoruz.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. Ama kaç günümüz kaldı? 19 gün. Kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Yalnız sesiniz biraz daha gür çıksın. Hazır mıyız? Köy köy dolaşmaya hazır mıyız? Sandıklara hakim olacağız. Tamam mı? Oy pusulasında AK PARTi nerede? 1 numara, listenin başında. Tamam mı? Koşuyoruz, çalışıyoruz, 12 Haziran akşamında da mutluluğu beraber paylaşıyoruz inşallah.