Recep Tayyip Erdoğan'ın 19 Mayıs 2011 tarihli Siirt mitinginde yaptığı konuşma
Misafir ettiğiniz için sizlere şükranlarımı arz ediyorum. Eniştenize sahip çıktığınız için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Biz Siirt’te sevdalıyız, biz Siirtli kardeşlerimize sevdalıyız. Siirt bizim ocağımız, Siirt bizim memleketimiz, Siirt seyitlerin yurdu, alimlerin yurdu, evliyaların yurdu. Siirt, tarih boyunca medreseleriyle, ilim yuvalarıyla, alimleriyle, eserleriyle dünyaya yön vermiş, ışık tutmuş bir medeniyet şehri.
Değerli kardeşlerim, bundan birkaç hafta önce Ana Muhalefetin Genel Başkanı buraya geldi. Önce Veysel Karani türbesinde kameraların önünde duasını etti, Allah kabul etsin. Sonra geldi bu meydanda Siirtlilere hitap etti. Güya bana hakaret etmek isterken ölçüyü, izanı kaçırarak, hedef dairesini aşarak, içindeki hezeyanı dökerek ne dedi? “Statükonun Allah’ı Ankara’dadır” dedi. Rabbimize edepsizce dil uzattı. Siirt buna gereken cevabı verdi, Siirt bu edep dışılığa gereken cevabı verdi. Ama bunların bakıyorsunuz çoğu aynı. İşte İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı. Girişince kapıda bir şey yazıyor, ne yazıyor? “Her nefis ölümü tadacaktır” yazıyor. Profesör bir bayan ne diyor bunun için? Çok sinir bozucu diyor. Tabii profesör olmuş; ama bunun ayet olduğunun farkında değil. Zannetti ki herhalde İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sözü. Halbuki yarın ölecek, öldüğü zaman tabut, tabutun üzerinde bir örtü. O örtüde ne yazıyor? “Kullu nefsin za-ikatu-lmevt” yazıyor. Ne demek bu? Bu ayet, her nefis ölümü tadacaktır. Yarın hepimiz ölmeyecek miyiz? Yarın hepimiz ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Hoca efendinin önüne geleceğiz, musallaya koyacaklar bizi. Cumhurbaşkanı bile orada. Ne diyecek hoca efendi, cumhurbaşkanı niyetine mi diyecek? Başbakan niyetine mi diyecek? Trilyarder niyetine mi diyecek? Profesör niyetine mi diyecek? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Neden? Çünkü, gerçek eşitlik, gerçek adalet işte orada. Orada ayrım yok. Ve ne olacak? Kefenin belli, atlastan kefen var mı? Patiskadan kefen, kefene saracaklar, ondan sonra da 2 metreküp mezara koyacaklar. Ondan sonra bir daha zaten yanına da kolay kolay uğramazlar. Eğer geride bir şeyler bırakmışsan hayırla yad edilirsin. Bırakmamışsan, bundan kurtulduk derler. İşte baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer, bunu yapacağız. Biz bu yola bunun için çıktık. Onun için biz bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik.
Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, Siirt’te makamı bulunan Veysel Karani Hazretleri biliyorsunuz sahabe-i kiramdan değildir, sahabe olamamıştır. Zira Hazreti Peygamberin sadece mübarek suretlerini görmüş olsaydı, o zaman sahabe olabilecekti, ama göremedi. Nedeni neydi, siz bilirsiniz? Hazreti Peygamberi ziyarete gidecekti, ama annesi hastaydı. Cennet, annelerin ayakları altındadır sözünü bildiği için hasta annesini yatağında bırakıp yola çıkamadı. Yaradılmışların en şereflisini annesine hürmeten göremedi. Diyor ki Hazreti Peygamber, bakın bu çok önemli; ümmetimden öyle bir kimse vardır ki, en büyük iki kabilenin bütün koyunlarının kılları kadar mümine şefaat edecektir. Kim olduğunu sorduklarında da, Karenli Üveys’tir diyor. Sonra diyor ki, onun gelmemesi de bana olan bağlılığındandır. İhtiyar bir annesi vardır, iman etmiştir, ancak gözleri görmez, hareket edemez. İşte Siirt, annesine bu kadar bağlı, bu kadar hürmetli bir zatın, Veysel Karani Hazretleri’nin şehridir.
Şimdi değerli kardeşlerim, biz neysek oyuz. Çok açık, net olarak, yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu istismarlarından bıktık. Yalanlarından bıktık. Akşam yalan, sabah yalan. Artık cevap yetiştirmeye, takip etmeye ne benim, ne arkadaşlarımın gücü yetmiyor, çok da pişkin, yüz kızarmaz, böyle bir yapısı var.
Şimdi değerli kardeşlerim, bildiğiniz gibi kısa bir süre önce yine Siirt’teydim. Bu benim Başbakan olarak Siirt’e 15. gelişim. Ve bu gelişimde de yine elim boş gelmedim. O gelişimde 32 eser Siirt’imize kazandırmış, bunların açılışını yapmıştık. Siirt’e kazandırdığımız okulları, yurtları, spor salonlarını, köy ve mezraları, su şebekelerini geçen gelişimizde açmıştık. Özel sektörümüzün önemli yatırımlarını yine o törenle Siirt’imize kazandırmıştık.
Sevgili Siirtliler, yarın Van’da Van mitingimizi yapacağız. Bugün bizi can kulağıyla dinleyen Siirtli kardeşlerimin yarın da televizyonları başında Van mitingimizi dinlemelerini özellikle rica ediyorum. Şimdi bakın, bizim Doğu ve Güneydoğu illerimiz her açıdan çok büyük bir potansiyel barındırıyor. Şu Siirt’in bugün olduğundan çok ama çok daha ileri seviyelerde olması gerekir. Siirt’te üretilen süt, tereyağ, bal, fıstık, battaniye, kilim, tüm dünya pazarlarında aranan ürünler arasında olabilir. Erzen, Derzin Kalesi, Ulu Camii, Veysel Karani Türbesi, İbrahim Hakkı ve İsmail Fakirullah Türbesi, Tillo’nun köyleri, medreseleri, tabiat güzellikleri sadece Türkiye’den değil tüm dünyadan ziyaretçi çekebilir. Yüzyıllarca ilmin merkezi olmuş Siirt, bugün de aynı şekilde dünyanın bir ilim merkezi olur.
Siirt’in yiğit insanları, çalışkan insanları, Siirtli hanımefendiler, gençler; çalışır, üretir ve Siirt’i bir marka haline getirebilir. Sevgili kardeşlerim, ben hayal görmüyorum, bu mümkündür. Sadece Siirt değil Doğudaki, Güneydoğu’daki her bir il, her bir ilçe, köy kabuğunu kırarak, sınırlarını aşarak makus talihini kökten değiştirebilir.
Şimdi şu soruyu kendimize soracağız, ama samimiyetle soracağız, hasbilikle soracağız, her türlü ön yargıyı bir kenara koyalım bu soruyu kendimize soralım; niçin Siirt bu halde? Kardeşlerim, bakınız oy veriyoruz değil mi? Oyu biz niçin kullanıyoruz, soruyorum neden kullanıyoruz? Şehrimize, insanımıza bir hizmet gelsin diye kullanıyoruz değil mi? Bu hizmeti en iyi kim getirir diye kullanıyoruz değil mi? Şimdi düşünün, şu anda Türkiye’de 8,5 yıldır iktidarda olan bir AK PARTi var. Eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, ta köylere kadar yapılan hizmetler gözlerimizin önünde, öyle mi? Biraz sonra bunları açık açık sizlere söyleyeceğim.
Sevgili kardeşlerim; Siirt, tarihinde görmediği hizmeti bizim iktidarımızda gördük. Sevgili kardeşlerim, kültürel noktada da görmediklerini bu dönemde gördü. Şimdi biz 81 vilayetle Siirt’in hizmetkarı olduk. Sizin sesinizi 10 yıllarca görmediler, size sırtlarını döndüler. Biz ise 79 yılda getirilmeyen hizmetin kat kat fazlasını 8,5 yılda getirdik. Ben buradan cezaevine gittim, cezaevine bu meydandan gittim, burada okuduğum şiirden dolayı gittim. O günkü Siirt’in durumunu biliyorum, bugünkü Siirt’in durumunu biliyorum. Yiğit, düştüğü yerden kalkarmış ve biz buradan kalktık. Neden? Çünkü sizler Mart-2003’te de bu kardeşinizi, eniştenizi yalnız koymadınız, yüzde 84’le Parlamentoya gönderdiniz, yüzde 84. Ben diyorum ki Siirtli kardeşlerim, şimdi de AK PARTi’ye aynen bu gücü vermeli diyorum.
Biz size hizmetkar olacağız. Değerli kardeşlerim, buraya hizmet taşırken birileri bundan ciddi şekilde rahatsız oldu. Birileri bu hizmetleri bu hizmetleri engellemek için tahriklere, provokasyonlara başladı. Yıllardır Siirt’in yoksulluğundan, mağduriyetinden, mahrumiyetinden nemalananlar, şimdi Siirt’in kendi ayakları üzerine kalkmasından rahatsız oluyorlar. Ya Allah aşkına, düşünebiliyor musunuz; Veysel Karani’nin, İbrahim Hakkı Hazretlerinin kentinde, bu büyük alimlerin şehrinde ey benim Siirtli kardeşim, bir üniversite var mıydı? Sesiniz az çıkıyor, var mıydı yoksa? Peki, buraya üniversiteyi kim kazandırdı? Siz üniversite dediniz, biz üniversite getirdik. Hava alanı yolu üzerinde şu anda üniversitemizin bütün kampüsü yapılıyor mu? Ve Siirt’te üniversiteyi kazandırmanın ötesinde değerli kardeşlerim, bırakın köyleri mezraları, ilçeleri, Siirt’in yolu yoktu. Siirt’e duble yolları kim kazandırdı?
Sevgili kardeşlerim, hastanelerde ne çileler çekildiğini ben biliyorum, siz de biliyorsunuz. Şimdi istediğiniz hastaneye gidiyor musunuz? Soruyorum, gidiyor musunuz? Şimdi yeni inşallah 200 yataklı bir devlet hastanesi daha yapılıyor, o da başlıyor.
Tabii biz bunlarla kalmadık. Bu bölgede olağanüstü hali kim kaldırdı? Biz kaldırdık. Terör mağdurlarına biz sahip çıktık. Kürtçe üzerindeki, Arapça üzerindeki yasakları biz kaldırdık. Siirt’te Kürt’ü de var, Arap’ı da var, bizde ayrım yok. Biz sadece Kürdün, Türkün, Arapın, Lazın, Gürcünün, Çerkezin, Romanın değil, 74 milyonu kucaklayan bir iktidarız. Çünkü biz, yaradılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz, farkımız bul. TRT Şeş’i açtık, öyle mi? Aynı şekilde TRT Arap’ı açtık, Arapça TRT de var. Üniversitelerde Kürtçe bölümler, enstitüler kurduk. Ahmedi Hani’nin Mem-u Zin’i devlet eliyle, Kültür Bakanlığımız eliyle bastık bunu. Samimiyetle, gönülden, yürekten analar ağlamasın dedik. Yavrular ölmesin dedik. Biz bir süreç başlattık, biz bir yeni sayfa açtık. Biz yeni bir dönemin kapılarını açtık. İşte tüm bunlardan rahatsız olanlar var. Bu süreci baltalamak, süreci sabote etmek, bu süreci akamete uğratmak için var güçleriyle çalıştılar, çalışıyorlar.
Siirtli kardeşlerim, açık açık söylüyorum; birileri senin yavrularının kanı üzerinden, senin acın ve gözyaşın üzerinden siyaset yapmanın mücadelesini veriyor. Birileri Siirt’in kalkınmasının, huzura, istikrara kavuşmasının rahatsızlığı içinde. İşsizliğin azalması onları rahatsız ediyor. Bunları, barışın, huzurun, kardeşliğin yücelmesi rahatsız ediyor. Öyle reklam panolarında bunların demokrasi demesine bakmayın, bunlar demokrasi denince terör örgütünü anlıyorlar.
Sevgili kardeşlerim, Kürt sorunuyla PKK terör örgütünü lütfen birbirine karıştırmayalım. Benim Kürt kardeşlerimin sorunları vardır, Türkün de vardır, Lazın da vardır, Arapın da vardır, Gürcünün de vardır, bütün bunlarla ilgilenmek bizim görevimizdir ve biz bugüne kadar bunun imtihanını veriyoruz. Siirt, hayallerine yaklaştıkça birileri Siirt’i ayaklarından tutup aşağıya çekmeye çalışıyor. İşte görüyorsunuz, 4 yıl boyunca Meclis’te Kürt kardeşlerimin meselelerinin çözümü için en küçük bir çaba göstermeyenler, şu anda 12 Haziran öncesinde sokakları ateşe veriyorlar, gençleri tahrik ediyorlar. Sevgili kardeşlerim, Partimin Türkiye’nin değişik yerlerindeki seçim bürolarını molotoflarla bombalıyorlar. 100’e yakın şu ana kadar yeri ateşe verdiler. Arabaları yakıyorlar, otobüsleri yakıyorlar, seçim otobüslerini. Nedir bu, demokrasi bu mu? Hak ve özgürlük bu mu? Eğer demokrasiye inanıyorsan gel konuş. Mecliste konuştuğun gibi konuş. Ama yok, demokrasiyi böyle değil de teröre dayalı olarak yürütecekseniz kusura bakmayın benim milletim buna yol vermez, benim Siirtlim buna yol vermez, ben böyle inanıyorum.
4 yıl boyunca Türkiye’nin, Siirt’in hiçbir sorununa eğilmeyenler, şimdi sorundan beslenmek için istismar ve siyaset, ikisini bir arada götürmek istiyorlar. Ve özellikle de yıllarca bu vampirler gençlerin kanını emdi. Yıllarca silah tüccarları köşeyi döndü. Yıllarca istismarcılar kazandı. Ama kaybeden her zaman Siirt oldu, milletim oldu, benim Kürt kardeşim oldu, benim Arap kardeşim oldu, biz bu kısır döngüyü kırdık. Biz bu döneme son verdik Siirtli kardeşim.
Bu tezgahı hep birlikte alt-üst etmeye var mıyız? Bu gençlerin kanı üzerinde oynanan bir oyun, bu oyunu hep beraber bozacağız. Siirt’i, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini, büyük şehirleri terörize edenlere hep birlikte dur diyeceğiz. Huzuru, istikrarı, kardeşliği tehdit edenlere geçit vermeyeceğiz. Bakın bunlardan özellikle şunu söylemem lazım rahatsızlığı ifade etme bakımından: 12 Haziran’dan sonra inşallah yeni bir anayasa yapacağız, yeni bir anayasa. Ama bu nasıl olacak? 367’nin üzerinde bir güçle bizi Parlamentoya göndereceksiniz. Onun için üç diyor mu Siirt? Arka tarafların sesini duymuyorum, üç diyor mu Siirt? Üçte üç var mıyız? Bunu başardık mı evvel Allah bu iş gider.
Sevgili kardeşlerim, bu benim anayasam olmayacak, bizim anayasamız olacak. Birilerinin anayasası değil milletin anayasası olacak. Siirtli kardeşim diyecek ki, işte bu benim anayasam. İstanbullu kardeşim diyecek ki işte bu benim anayasam. 74 milyon insanın benim diyeceği bir anayasa yapacağız.
Bu BDP, hani 12 Eylül vardı ya, 12 Eylül’de ne yaptı biliyor musunuz? Parti kapatmalarına karşı en mağdur olan benim dedi, ondan sonra partilerin kapatılmasına yönelik madde geldiğinde kendileri Meclise girmedi, girmedi. Hadi gelin işte beraber bu işi çözelim, gelmediler. Ne yaptılar? CHP, MHP, BDP, TKP, TİP, hepsi bir araya geldiler bu maddenin Meclis’ten çıkmasını engellediler. Ondan sonra da meydanlara çıkıp ne diyorlar? İşte Türkiye’de parti kapatılıyor. Kardeşim, kapatmayalım, işte bak Anayasal düzenleme yapalım. Eğer Meclis’ten geçseydi bugün böyle bir şey olmayacaktı. Bunlar dürüst değil.
Demokratik, katılımcı, sivil, özgürlükçü bir anayasa yapılmasın diye yine CHP, MHP, Ergenekon aynı hizaya geçiyorlar.
Şimdi ben size burada bir gerçeği söyleyeceğim, bunlar belki hep gizleniyor, ama istismarcılara karşı bunu söylemem lazım. Eğer bunu söylemezsem, bunun sorumluluğu altında kalırım. Bakınız, Kürtlerin dini İslam değil, Kürtler Zerdüşt diyorlardı. Kim? İmralı ve onun izinde olanlar.
Değerli kardeşlerim, şimdi bakın ne yapıyorlar? Cuma namazı kılınıyor değil mi? Bunlar Cuma namazına gitmiyorlar, devletin imamının arkasında namaz kılınmaz diyorlar. Ayrı bir yerde orada hemen kendilerine göre bir saf oluşturuyorlar, kadın erkek karma karışık, ya bu işin hepsinin bir edebi adabı var. Cuma, cem etmekten gelir, birleşmekten, bütünleşmekten gelir. Biz Cumaları köyde, mezrada kılmayız, kasabada kılarız, ilçede kılarız. Niye? O gün orada cem oluruz, bir araya geliriz. Ama bunlar bizim birliğimizi beraberliğimizi bozmak için bu yollara başvuruyorlar. Şimdi bazı gerçekleri anladılar, bazı gerçekleri anladılar. Anladıkları için de şimdi rahatsız olmaya başladılar, rahatsız olmaya. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bu gerçekleri duyun, öğrenin, belki Hakk’ı bulursunuz, Hakk’ı, Hakk’ı bulursunuz. Hakk’ı bulmanız lazım, doğruyu bulmanız lazım, doğruyu bulmadıkça bu ülkeye zararlı olursunuz.
Sandıkta gereken cevabı bu CHP’ye vereceksiniz, diğerlerine vereceksiniz, sandıkta. AK PARTi’nin sandık dışı hiçbir yolu yoktur, sandıkta. Onun için şurada 24 gün çok çalışacağız. Çok çalışacağız ve sandıklardan AK PARTi’yi gümbür gümbür evvel Allah çıkaracağız.
Bakınız değerli kardeşlerim, buradan yine açık açık söylüyorum; biz kardeşlikten vazgeçmeyeceğiz, biz hizmetten vazgeçmeyeceğiz. Biz demokrasiden, özgürlüklerden bir adım geri adım atmayacağız. İnadına demokrasi, inadına özgürlük, inadına kardeşlik bunu başaracağız. Siz yeter ki bize destek verin. Gelin kanı birlikte durduralım. Gelin gözyaşını birlikte dindirelim. Gelin huzuru, istikrarı muhafaza edelim. Gelin şu Siirt’te omuz omuza verip hep birlikte Siirt’imizi ayağa kaldıralım. Siirt, bizimle mi? Siirt, çetelerle mücadelemizde arkamızda mı? Siirt, kardeşlik mücadelesinde yanımızda mı? İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. İstikrar sürsün, Siirt Büyüsün. Türkiye hazır, hedef 2023. Mesele bu.
Değerli kardeşlerim, önümüzdeki dönem malum ustalık dönemi. Ne yaptık? 3 Kasım 2002 çıraklık dönemi başladı. 22 Temmuz 2007 kalfalık dönemi başladı. 12 Haziran ustalık dönemi başlıyor. Sevgili kardeşlerim, kardeşliği yüceltmek, var olan sorunları samimiyetle çözmek, artık geleceğe odaklanmak istiyoruz. Türkiye’yi dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinden biri haline getirmekte kararlıyız. Milli gelirimizi 2 trilyon dolara, kişi başına milli geliri 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar liraya çıkarmakta kararlıyız. İnşallah bu hedeflerin hepsine de ulaşacağız. Bizim boş sözle, kuru gürültüyle, yalanla, iftirayla işimiz olmaz. Biz, kendimizi yaptıklarımızla anlattık, anlatıyoruz. Yaptıklarımızı referans olarak gösteriyor yolumuza devam ediyoruz.
Sevgili kardeşlerim, CHP neyi anlatacak bu meydanlarda? BDP neyi anlatacak bu meydanlarda? MHP neyi anlatacak bu meydanlarda? Bunların bu ülkede çakılı, dikili bir ağaçları var mı acaba soruyorum sizlere, bir eseri var mı?
Bakınız mitingden şimdi hemen sonra Alkumru’da toplu açılış törenimiz var, oraya geçeceğiz. Tek bir törenle 31 ayrı hizmeti Siirt’imize kazandıracağız. Bunların içinde okullar var, tarım projeleri var, spor tesisleri var, konutlar var, kültür eserleri var, bunların onarımı var, KÖYDES projeleri var. Ben bugün açılışını yapacağımız iki eseri sadece burada anlatayım, diğerlerini çünkü orada anlatacağız. Nedir bunlar?
Birisi, içme suyu arıtma ve ishale hatları projesi. Biliyorsunuz Siirt ve ilçeleri ciddi bir içme suyu sıkıntısıyla karşı karşıyaydı. Biz hemen kolları sıvadık, harekete geçtik. Aslında suyu getirmek belediyenin işidir. Belediye suyu getiremedi. Aciliyetine binaen 2008 yılında 20 kilometrelik ishale hattını devreye aldık. Ardından Botan Çayından Siirt’e 7 milyon metreküp su sağlayacak terfi merkezini devreye soktuk. Bugün günde 50 bin metreküp suyu Siirt’imizin hizmetine sunacak arıtma tesisinin açılışını gerçekleştiriyoruz. Bu heyecana, bu coşkuya, bu aşka can kurban. Aynı şekilde Kurtalan, Karabağlar, Atabağ, Aydınlar İçme Suyu Tesislerini de bugün hizmete alıyoruz resmen. Böylece çok uzun bir süre Siirt ve ilçelerinin içme suyu sorununu kökünden çözmüş oluyoruz. 57 milyon 756 bin liralık bu projenin, yani yaklaşık 57 trilyonluk bu projenin Siirt’imize hayırlı olmasını diliyorum.
Yine bugün çok önemli bir proje özel sektör eliyle yaptırdığımız ve özel sektöre verdiğimiz Tillo, yeni adıyla Aydınlar Alkumru Barajı ve Hidroelektrik Santrali, kaça mal oldu biliyor musunuz? 465 milyon dolarlık bu dev yatırım, yılda 1 milyar kilovat/saat elektriği Siirt’imize ve ülkemize kazandıracağız. Bu barajı bugün Cumhurbaşkanımızla birlikte açıyoruz. Ayrıca bugün Çetin ve Kirazlık barajlarının da temelini atıyoruz, yine özel sektör. Amacımız; bu bölgede, Botan’da 16 baraj ve hidroelektrik santrali inşa ederek Siirt’imizi bölgenin önemli bir enerji merkezi haline getirmek. Açılışını yaptığımız, temelini attığımız bu eserlerin ülkemize, Siirt’imize hayırlı olmasını diliyorum. İşte biz buyuz. Bakın biz neyi konuşuyoruz, birileri neyi konuşuyor. Onların konuşacak bir şeyi yok. Onun için ne diyorum ben, 3’te 3 diyorum. 24 gün kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Eş, dost, ahbap dolaşmaya hazır mıyız? Bu sadece eniştenizin, kardeşinizin görevi değil, hepimizin ortak görevi.
Buradan bir müjdeyi daha bugün veriyorum, Siirt çevre yolunun ihalesini yaptık. Yakında onun inşasına başlıyoruz, yakında inşasına başlıyoruz. İnşallah trafik olarak da böylece rahatlamış olacağız.
Buradan şimdi Siirt’imize şöyle kazandırdıklarımızı bir daha hatırlatayım, bunları bilelim değil mi? Bilmekte fayda var, duymayanlar duymuş olsun, duyduklarını da duymayanlara aktarsın.
Sevgili kardeşlerim, ben tabi CHP’ye gönül vermiş kardeşlerime de sesleniyorum, kızmasınlar, gücenmesinler. MHP’ye, BDP’ye gönül vermiş kardeşlerime de sesleniyorum. Ama biz parti ile futbol takımını birbirine karıştırmayalım. Futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım. Birisinde memleket meselesi var, millet meselesi var. Başımızı iki elimizin arasına alalım, ya ne yapıldı, ne yapıyoruz bunu görelim.
Sevgili kardeşlerim, eğitimde 163 bin derslik yaptık 8 yılda. Cumhuriyet tarihinde 350 bin derslik, biz 8 yılda 163 bin derslik yaptık. Siirt’imize 1278 derslik yaptık. Okullarımıza 3800 adet bilgisayar gönderdik. Bakınız, daha önce bilgisayar falan yoktu okullarımızda ha, bilişim teknolojisi sınıfı yoktu, şimdi var.
Gençler bir şey soruyorum şimdi sizlere; sıralarımızın üzerinde okullar açılırken kitaplarımızı ücretsiz olarak aldık mı? Daha önce böyle bir şey var mıydı? Eğitimde engel tanımadık. Sosyal güvencesi yoksa ne dedik, ilköğretimde erkek öğrenciye şu anda 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz, kaç çocuk olursa olsun. Üniversitede bizden önce verilen burs neydi biliyor musunuz? 45 lira, 45. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Mastır öğrencisi ise 480 lira veriyoruz, doktora öğrencisine 720 lira veriyoruz. Eğitimde engel tanımıyoruz. Ve şu anda Siirt’imiz okullaşma noktasında gayet iyi bir konumda. Ve Siirt Üniversitesi’nin bünyesinde 2 enstitü, 3 fakülte, 1 yüksekokul ve 4 meslek yüksekokulu hizmete girdi. Şimdi bir 750 kapasiteli yükseköğretim yurdu projemiz var, bu yurdu inşallah 2012’nin Mart ayına yetiştireceğiz.
Sevgili kardeşlerim, sizlere bugün bir müjde veriyorum. Bunu başka illerde söyledim, burada da söylüyorum; artık okullardan kara tahtayı kaldırıyoruz. Bundan böyle akıllı tahtaya geçiyoruz, akıllı tahta. Bilgisayar donanımlı olacak bu akıllı tahta.
Sevgili kardeşlerim, her öğrencimize birer tane elektronik kitap vereceğiz, bu… Elektronik kitap ve bunu ücretsiz olarak vereceğiz. Ayrım yok, zengin-fakir bütün öğrencilerimize vereceğiz. Ve müfredat bunun içersinde olacak. İstersen bununla beraber git gel, istersen bunun kitaplarını yanında getir. Böyle bir dönem. Şimdi ben ne diyorum, ben ne diyorum biliyor musun? Amerika’da George, Almanya’da Hans, Helga, onlar ileri derecede eğitimin, teknolojinin imkanlarından istifade edecek de, benim Siirt’teki Ahmet’im, Mehmet’im, Ömer’im, Akif’im, Ayşe’m, Fatma’m niçin istifade etmesinler diye soruyorum. Farkımız bu, farkımız bu.
Peki, gelelim sağlığa. Sağlıkta Siirt’e yaptığımız yatırımların tamamı ne kadar biliyor musunuz? 88 trilyon, Siirt’e yaptığımız yatırım. Hastane kapılarından geri çevriliyor muyduk? Ölülerimizi rehin alıyorlar mıydı? Bizden önceyi söylüyorum, alıyorlardı.
Değerli kardeşlerim, peki şimdi istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Fakat yaş itibariyle şöyle 90’lı yılları yaşayan kardeşlerime sesleniyorum; o zaman biliyorsunuz memur hangi hastaneye giderdi, devlet hastanesine. İşçi nereye giderdi, SSK’ya, değil mi? Parası olan da özel hastaneye. O zaman, 90’lı yıllarda SSK’nın Genel Müdürü kimdi biliyor musunuz? Sayın Kılıçdaroğlu’ydu. Sayın Kılıçdaroğlu göreve gelene kadar SSK başarılı şekilde yönetilmişti. Göreve geldikten sonra SSK sürekli zarara başladı, zarar, zarar, zarar, zarar. Bu anlattıklarımı Parlamentoda bütçe müzakerelerinde anlattım, konuştum, onun için rahatlıkla konuşuyorum. Ve değerli kardeşlerim, biz doktor kapısında az mı çile çektik, soruyorum sizlere? Muayenehaneye çekiyor muydu bizi doktor, orada bizden parayı alıyor muydu? İlaçlarımızı tam alabiliyor muyduk? Sayın Kılıçdaroğlu, şimdi çıktın diyorsun ki ben 600 lira dağıtacağım, ya neyi nereden dağıtacaksın. Senin biz Genel Müdürlüğünü gördük. Genel Müdürlüğünde bu ülkeyi, bu ülkenin SSK’sını yönetemeyen sen, şimdi nasıl olacak da Türkiye’yi yöneteceksin be.
Değerli kardeşlerim, tablo bu. Onun için çok daha fazla üzerinde durmayacağım. Ancak yapımına bizden önce başlanan Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Pervari İlçe Hastanesini tamamladık, hizmete açtık. 4 adet aile sağlığı merkezi ile 1 adet eğitim tipi sağlık ocağının yapımına başladık, süratle tamamladık, hizmete açtık. Ayrıca, Kurtalan Devlet Hastanesi ile Aile ve Diş Sağlığı Merkezinin yapımına süratle devam ediyoruz. İnşallah en kısa zamanda onu da tamamlayacağız.
Yeni yaptığımız bütün hastanelerin biliyorsunuz odalarında banyosu, tuvaleti var. Şimdi iki yataklı en fazla olacak. Daha önce koğuş tipiydi. Koridorda bir tane tuvalet, sağlam girsen hasta çıkarsın, öyle bir durum. Devlet hastanelerimizde yine değerli kardeşlerim, tetkik ve tahliller için aylar, hatta yıllar sonrasına randevu alıyorduk. Bu dönem bitti. Şimdi biz zaten Türkiye’de 18 helikopterle ayrıca hizmet veriyoruz. 2 tane jet ambulansımız var, şimdi 3 tane daha geliyor, 5 jet ambulansla şehirlerarasında da hastalarımızı taşıyacağız. Modern cihazlarla hastanelerimizi donattık. Biz geldiğimizde Siirt’te sadece 1 tane 112 istasyonu vardı, bugün 10. 1’e 10. Sadece 1 tane ambulans vardı Siirt’te, şimdi 19. Uzman hekim sayısı neydi biliyor musunuz Siirt’te? 28. Şimdi 104. Ebe-hemşire sayısı neydi biliyor musunuz? 201, şimdi 441. Hizmet bu, biz sizin hizmetkarınızız.
Adalet hizmetlerinde Siirt Adalet Sarayı’nı biz tamamladık. TOKİ olarak Siirt’te bugüne kadar 869 konut uygulaması başlattık, 613’ünü tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Şimdi bir müjde veriyorum size konutta; yoksul, yeni evlenecek gençlerimiz için 50 metrekarelik daireler. Bunlara buzdolabını koyacağız, mobilyasını içine dahil edeceğiz, peşinatsız 20 yıl vade ile ayda 100 lira taksit. Nasıl? Bakın ben böyle kuru kuruya söylemiyorum. Ben diyorum ki ayda 100 lira taksit ve bunların iş bulmasına da ayrıca UMEM projesiyle destek vereceğiz.
Sevgili kardeşlerim, ulaştırmada 2002 yılına kadar, yani biz gelene kadar Siirt’teki bölünmüş yol ne kadardı biliyor musunuz? Bakın bu çok önemli, yol medeniyettir. 7 kilometre. Peki biz 8 yılda ne kadar bölünmüş yol yaptık biliyor musunuz? 92 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şimdi ben buradan CHP’li kardeşlerime sesleniyorum; Allah aşkına 7 kilometre yol nere, 92 kilometre yol nere.
KÖYDES, 89 trilyon KÖYDES projelerinde yatırım yaptık. Neydi KÖYDES? Yol ve su, nereye? Köylerimize. Bu proje bize aittir ve başarılı bir şekilde yürütüldü.
Sevgili kardeşlerim, Siirt’imizde bizim organize sanayi bölgesi var mıydı? Yoktu. Ve organize sanayi bölgesini de Siirt’imize yine aynı şekilde biz kazandırdık.
Değerli kardeşlerim, geliyorum tarıma. Tarımda Siirt’te 2002’de MHP-DSP-ANAP iktidarında tarımsal destek neydi biliyor musunuz? 5 trilyon. 2010’da biz ne verdik? 6 kat fazlayla 30 trilyon; fark bu. 2003-2010 yıllarında toplam 202 trilyon destek verdik. Ayrıca, hayvancılık desteğimiz ne kadar oldu biliyor musunuz? 66 trilyon da hayvancılık desteği verdik.
Şimdi ben çiftçi kardeşime sesleniyorum; Ziraat Bankası bizden önce yüzde kaç faizle kredi veriyordu biliyor musunuz? Yüzde 59, şimdi yüzde 5. Hale bakın, çiftçinin yanında olan kim? Yüzde 59 faizle kredi veren mi, yüzde 5 faizle kredi veren mi?
Esnaf-sanatkara yüzde 47 faizle kredi veriyorlardı, biz yüzde 5 faizle veriyoruz. Verdikleri neydi biliyor musunuz? Sadece değerli kardeşlerim, 5 milyar. Biz ne veriyoruz şimdi, 20 kat fazlasını veriyoruz, 100 milyara kadar kredi veriyoruz yüzde 5 ile aradaki fark bu.
Şimdi geliyorum işin bir başka boyutuna. DSİ olarak 110 trilyon yatırım yaptık biz Siirt’te.
Sevgili kardeşlerim, bakınız biz gelmeden önce devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 7, yüzde 8. Bakın bizim iliklerimize kadar nasıl sömürmüşler. Niye şimdi CHP’li, MHP’li, BDP’li oraya gönül vermiş kardeşlerim bu hesapları yapmıyor. Yani bu hesapları iyi yapacağız ya, iliklerimize kadar bizi sömürmüşler. Bakınız bir başka rakam vereyim size; enflasyon neydi biz geldiğimizde? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne? Yüzde 4. Kimin cebinden çıkıyordu bu para? Benim halkımın cebinden çıkıyordu. Hadi çıksınlar televizyonlarda desinler ki bu rakamlar yalan.
Sevgili kardeşlerim, bakınız IMF’ye borç biz geldiğimizde neydi biliyor musunuz, bunu MHP’den aldık, 23,5 milyar dolar, 23,5 milyar dolar. Ödedik ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar var, 5 milyar dolar.
Peki, Merkez Bankası’nın kasasında ne vardı? 27,5 milyar dolar, bunun da yarısı Avrupa’daki işçilerimizin parasıydı. Peki, Merkez Bankası’nın kasasında şu anda ne var? 95 milyar dolar var. Kardeşlerim, Halep oradaysa arşın Siirt’te. Farkımız bu, farkımız bu.
Şimdi 24 gün çalışıyoruz değil mi? Bu duyduklarınızı duymayanlara anlatıyorsunuz değil mi?
O zaman bizim bir akdimiz var biliyorsunuz değil mi? Bunu söylemeye hazır mıyız? Arka taraflar hazır mıyız? Şöyle elleri, bayrakları bir görelim bakalım, maşallah. Bu birliğimizin, beraberliğimizin, inşallah geleceğe omuz omuza yürüyüşümüzün bir nişanesi olacak.
Beraber yürüdük bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, ülkemiz, Siirt’imiz, milletimiz için hayırlara vesile olsun. Türk demokrasisi, yeni anayasamız ve hak ve özgürlükler için bir milat olsun.
Ve bu vesileyle ben CHP’li kardeşlerime de iyi günler diliyorum, pencerede olan kardeşlerime de iyi günler diliyorum, sağ olun, var olun.