Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Haziran 2011 tarihi Üsküdar mitinginde yaptığı konuşma

Vikikaynak, özgür kütüphane
Bu maddede yer alan eserin telif bilgisi belirsizdir.
Vikikaynak'ta yalnızca telif hakkı serbest, kamu malı statüsünde olan ya da telif haklı saklı olmakla birlikte, yasal koruma süresi dolduğu için telif hakkı serbest hâle gelmiş eserler yer alabilir. Karışıklığa yer verilmemesi için, eserlerin telif bilgisinin maddede yer alması gerekir. Aksi takdirde, maddede olası bir telif hakkı ihlali söz konusu olabilir. Bu durum da maddenin silme politikası gereğince silinmesine yol açar.
Maddeye eserin telif hakkı bilgisini girerek Vikikaynak'a katkıda bulunabilirsiniz.

Maltepe’de ve şimdi Üsküdar’da artık son final mitingini yapıyoruz.

Gerçekten coşkunun doruğa çıktığı mitingler oldu. Tuzla muhteşem, Maltepe çok ama çok muhteşem ve Üsküdar yine muhteşem.

Kardeşlerim, yola nasıl çıktık? 14 Ağustos 2001, Partimizi kurduk yola çıktık. Ve siz çok acele ediyorduk, çünkü bu ülke çok sıkıntı çekti. 16 ay sonra kalktınız 3 Kasım 2002’de AK PARTi’yi iktidara taşıdınız. AK PARTi’nin arkasında karanlık güçler yoktu, AK PARTi’nin arkasında çeteler yoktu. AK PARTi’nin arkasında siz vardınız, millet vardı. Ve 3 Kasım’la birlikte çıraklık dönemi başladı.

Biz de sizin yanınızdayız… Kıymetli kardeşlerim, 22 Temmuz 2007, dediniz ki tamam şimdi kalfa oldunuz. Ve bize kalfalık beratını verdiniz 2007’de. Ve kalfalık beratını aldık, bugün son gün. Şimdi de yarın sizlerden ustalık beratını almaya talibiz. Hani Sinan diyor ya: “Şehzadebaşı benim çıraklık eserimdir, Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir” diyor ya, işte biz de diyoruz ki 3 Kasım 2002-22 Temmuz 2007 çıraklık eseri olan bir Türkiye, 22 Temmuz 2007’den bugüne kadar kalfalık eseri olan bir Türkiye, inşallah şimdi yarından itibaren de 2023’e ustalık eseri bir Türkiye. Çünkü biz birlikte Türkiye’yiz. Onun için Türkiye hazır, hedef 2023. Türkiye hazır, hedef 2023. Türkiye hazır, İstanbul hazır. Kardeşlerim, İstanbul hazır, hedef 2023. İstanbul yarın sandıkları demokraside bir … hareketi yaparak patlatmaya hazır mı? Üsküdar hazır mı? Şimdi bakın artık saatler kaldı. Buradan gittikten sonra durmak yok. Kapı kapı, telefonlar çalışacak mı? Yarın Üsküdar’dan farklı müjde bekliyoruz. İstanbul’dan farklı müjde bekliyoruz. Unutmayın, Türkiye’nin gözü İstanbul’da. Unutmayın, tüm dünyanın gözü Türkiye’de. Unutmayın Balkanlar’ın gözü İstanbul’da, Türkiye’de. Ortadoğu’nun gözü unutmayın İstanbul’da, Türkiye’de. Onun için oy pusulasının başında ne var? Yarın mühürlerle oraya evet demeye var mıyız? Evvel Allah bu iş bitmiştir.

Kardeşler, yola çıkarken ne dedik? 4 temel taş üzerinde Türkiye’yi yükselteceğiz dedik değil mi? Ve dedik eğitim ve dedik sağlık ve dedik adalet ve dedik emniyet ve bunun üzerinde Türkiye yükselmeye başladı mı? Düşünebiliyor musunuz, 79 senede yapılan okulların yarısını biz 8 senede yaptık. 79 senede yapılan 163 bin derslik, dile kolay. Sevgili kardeşlerim, bizden öncekilerin aklı neredeydi? Onlar ilerici değil miydi, onlar bu ülkede hep ilerici diye geçinmediler mi? İlericilik adına ne yaptılar? Bizi 70 kişilik sınıflarda okuttular, 100 kişilik sınıflarda okuttular. Biz ne dedik? Ortalama 30’un altına düşecek dedik. İşte buyurun, şu anda 30’u yakalamak üzereyiz Türkiye genelinde, bak nereden nereye geldik. Bilişim teknolojisi sınıfları var mıydı biz gelene kadar? Okullarda bilişim teknolojisi sınıflarını hangi iktidar kurdu? Ve Türkiye’nin genelinde bütün okullara bilişim teknolojisi sınıflarını kurduk mu? 1 milyona yakın bilgisayar gönderdik okullara, 1 milyona yakın. Durmadık. Biz teksir kağıdı bile bulamıyorduk, öyle okuduk. Hocalarımız ders anlatırdı, çala kalem yetiştirmeye çalışırdık öyle mi? Bizim jenerasyon bunu bilir, bizden sonraki bir bölüm de bunu bilir. Biz bu çileyi çektiğimiz için dedik ki hayır, artık biz okullarda kitabı kendimiz hazırlayacağız. Ve bütün yavrularımız eğitim öğretim yılı dönemi başlarken sıralarının üzerinde kitaplarını bulacaklar. İlköğretimde de, ortaöğretimde de kitapları size biz ücretsiz olarak verdik mi? Ey Bahçeli, ey Kılıçdaroğlu, siz niye bunları yapmadınız? Ben CHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, MHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; başımızı iki elimizin arasına alalım, iyi düşünelim, acaba niçin onlar yapmadılar? Bilgisayar, AK PARTi’yle mi icat oldu dünyada? Daha önce yok muydu? Niye bu sınıfları, bu derslikleri onlar kurmadı? Vizyon meselesi bu, vizyon. Ufuk meselesi bu, ufuk. Bunlarda o vizyon yok.

Kardeşlerim, bakınız sağlıkta biz kimden devraldık? MHP’den. Sağlık Bakanlığı bunlarda mıydı? Bunlarda. Hastanelerde Allah aşkına soruyorum, rehin ve rehine kalıyor muyduk? Ölüler bile bu ülkede rehin alınıyordu, ölü ölü. Ya bunu rehin alıp da ne yapacaksın? Ey Bahçeli, almadınız mı? Nasıl vereceksiniz bunun hesabını? İşte onun için diyorum gelin sandığa gömün bunları ya, gömün. Demokratik yoldan gömün. Çünkü, bunlara fırsat verdiğiniz sürece bunların yaptığı iş ne biliyor musunuz? Bunlarda nezaket falan yok, inanın yok. Şu gördüğünüz Başbakanınız sadece Bahçeli’den üç kez randevu talebinde bulunmuştur ve randevu taleplerine evet diyememiştir. Niye? Siyasi nezaket yok, yok. Öyle televizyonda falan duruşuna bakmayın, televizyondaki duruşları sanaldır, doğal yapısı çok farklıdır. Kılıçdaroğlu’nun hali de öyledir, sanal bir Genel Başkandır. Bunlar bir işi doğal yapmıyor. Bak ne dedim, önce yürüyen yalan dedim. Sonra koşan dedim. En sonunda ne dedim, uçan yalan dedim. Ama size belgeleriyle söyledim. Çünkü değerli arkadaşlar, yalan üzerine inşa ediyor siyasetini. Diyor ki, bizim eski CHP ile bir alakamız yok, biz yeni CHP’yiz diyor. Bu olur mu? Bakınız değerli kardeşlerim, ben Hakkari’ye gittim, arkamdan Hakkari’ye gitti. Diyor ki bana Hakkari’de BDP ile herhangi bir görüşme yapmadım. Peki, senin Hakkari’de kaç tane seçmenin var ya, aldığın oy 250-300. Meydana 2 bin, 2500 kişi gelmiş. Peki, onların eline CHP bayrağını tutuşturdun, peki onların eline niçin bir tane Türk bayrağını veremedin? Neden? Çünkü, BDP’li eline Türk bayrağını almaz. Ama benim CHP’ye gönül veren kardeşim eline Türk bayrağını alır, alır. Ne dedi? Sayın Başbakan bayrak üstünden siyaset yapıyor dedi. Ne demek o? Ne demek o? Bu bayrak bizim bayrağımız. Bunu Türkiye’nin neresine gidersen git, burca dikeceksin. Eğer sen Batıda Türk bayrağını mitinginde kullanıyor da Güneydoğu’nun Hakkari’sinde kullanamıyorsan, burada hesap var hesap. Niye? Çünkü bu yürek işi yürek. Orada anlaşmayı öyle yaptın. CHP bayrağına evet dediler, Türk bayrağına hayır dediler, sen de öyle çıktın konuştun. Bunun adı bayrak üzerinden siyaset değil, bayrağımıza sahip çıkmaktır, olay budur.

AK PARTi gittiği her yerde ne diyor? Tek millet diyor değil mi? Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Boşnağıyla, Arnavutuyla, Romanıyla, ne varsa bu ülkede hepimiz biriz, beraberiz, yaratılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz. Ve tek ortak paydamız var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Onun için tek millet diyoruz. Çünkü millet, bunların hepsini ne yapar? Şemsiyesi altına alır, tek millet bu.

Tek millete ne lazım? Bayrak. Bayrağımız tek. Bu BDP belediyelerinde bile Türk bayrağını asıp asmamayı tartışacak kadar ileri giden bir parti. Öyle mi? Bu ülkede bunu tartışma konusu yapan bir parti.

Değerli kardeşlerim, bakınız biz ne diyoruz? Bizim bayrağımız tek, bunun üstüne bir şey düşünmüyoruz ve onun için tek bayrak diyoruz. Ardından ne diyoruz? Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyoruz. Onun için tek vatan diyoruz. 780 bin kilometrekareyle. Bizim bayrağımız rengi, şehidimizin kanı. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesi. Yıldız, şehidimizin simgesi, bu niye sizi rahatsız ediyor ya, ey BDP, niye bundan rahatsız oluyorsun? Hesap başka, bunlar bölücü, bunlar ayrılıkçı. Bunların hiçbir zaman birlikten, beraberlikten yana bir dertleri yok, bölmekten yana hesapları var. Ama biz 780 bin kilometrekarede ameliyat yaptırtmayız. Ve dördüncüsü, tek devlet. Devlet içinde devlet asla kabul etmiyoruz. Buna müsaade etmeyiz. Değerli kardeşlerim, bak ayrılıkçı diyorum ya, işte şimdi yaptıklarını görüyorsunuz. Ne yapıyorlar? Kürtçe ezan. Kürtçe ezan. Bunların eski CHP, yeni CHP fark etmez, CHP zihniyetinden farkı var mı? Onlar da 1932’de ne yapmışlardı? Türkçe ezan, Türkçe ezan. Sevgili kardeşlerim, ha Türkçe ezan, ha Kürtçe ezan fark etmez. İşte bunların ortak paydası bu. CHP ile BDP bak buluştular. Aynı yerde. Merhum Menderes aslına döndürdü ve milletin teveccühüyle gümbür gümbür geldi. Şimdi diyorum ki gelin CHP’ye de, BDP’ye de tarihi bir ders verelim yarın sandıklarda. Bizim ezanımız evrenseldir, bizim ezanımız mevzi değildir, lokal değildir, Allahüekber sesini dünyanın neresine giderseniz gidin böyle duyamazsınız. İngilizce duymazsınız, Almanca duymazsınız, şu dilde olaydı, bilmem neydi duymazsınız aynı ses. Sünnetin diliyle duyarsınız aslı budur. Bunun üzerinde spekülasyon olmaz. İşte biz Kürt milliyetçiliği yapan BDP’ye de, Türk milliyetçiliği yapan MHP’ye de aynı gözle bakıyoruz. Biz diyoruz ki bu ülkede etnik milliyetçiliğe karşıyız. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına evet diyoruz. 74 milyona aynı mesafedeyiz, hepsini de Yaradan’dan ötürü seviyoruz ayrım yok.

Sevgili kardeşlerim, eğitimde biz, üniversite öğrencisine MHP 45 lira verirken, biz ne verdik? 240 lira verdik. Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı var. Ne oldu? 390 lira. Mastır öğrencisine 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisine 720 lira veriyoruz. Bizden öncekiler ne verdi? Hava. Neyi konuşuyorlar? Eğer evde özürlü öğrenci varsa okula, eve biz götürüyoruz. Eğer evde özürlü bakımı yapıyorsa anne, asgari ücret ödüyoruz, biz yapıyoruz. Biz dertliyiz be, biz bu millete aşığız aşık, sevdalıyız. Değerli kardeşlerim, bak şimdi yeni bir dönem başlıyor, artık karatahtaları kaldırıyoruz, şimdi akıllı tahtaya geçiyoruz. Bilgisayar donanımlı akıllı tahta. Sevgili kardeşlerim, bütün görüşmeler yapıldı seçim sonrası ihale yapacağız. Ve bilgisayar donanımlı akıllı tahtayla internet ağıyla da dünyaya bağlanıyoruz. Ve çocuklarımıza birer tane elektronik kitap dağıtacağız. Görüyorsunuz, nasıl, çocuklar nasıl, güzel mi? Güzel. Zengin fakir ayrımı yapmaksızın bütün çocuklarımıza bunu ücretsiz olarak dağıtacağız. Değerli kardeşlerim, bütün müfredat bunun içinde olacak, bütün. Bizim derdimiz başka, yahu Amerika’da George’u, Edward’ı, Mary’si hepsi bu imkanlardan istifade ediyor da, benim Üsküdar’ımda, İstanbul’umda benim Ahmet’im, Mehmet’im, Ömer’im, Akif’im, Ayşe’m, Betül’üm, Fatma’m, Esra’m niçin istifade etmesin, neden. Hesabımız bu. Bunun için yapıyoruz. Haklı mıyım? Peki niye bunlar yapmadı bunu bugüne kadar? …

Gelelim sağlığa, sağlıkta ah benim Üsküdarlı kardeşim, istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Değerli kardeşlerim, peki bizden önce bu niye olmuyordu? Sayın Kılıçdaroğlu 8 yıl SSK’nın Genel Müdürlüğünü yapmadı mı? Yaptı. O zaman hastaneye gittiğimizde muayenehaneye çağırıyor muydu bizi doktor? Parayı alıyor muydu? Parasız bir şey var mı? Reçete verildiği zaman ilacın tamamını bulabiliyor muyduk? Yarısı var yarısı yok. Ama şimdi sizden bir kuruş para alabilir mi? Eczaneye gidiyorsun istediğin eczane, ilacını alıyor musun? İşçi, memur, çiftçi, zengin, fakir ayrım var mı? Çıkmış diyor ki, emeklinin hakkını ben savunurum. Yahu buna okkalı yalan derler ya. Hangi emeklinin ya? Senin 8 yıl SSK Genel Müdürlüğünde ne yaptığını gördük ya. Bakın kardeşler, Ziya Paşa diyor ki: “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” Sen eserinle konuş ya, 8 yıl boyunca SSK Genel Müdürüyken ne yaptın ya onu söyle. Şu anda Türkiye’nin dört bir yanını biz elhamdülillah hastanelerle kuşatıyoruz. İstanbul’umuza bir Avrupa Yakasında, bir bu Yakada iki tane modern, ama dev hastane kuruyoruz en ileri teknolojiyle. Her ilçede olan hastana hariç, bir de bunlar olacak. Niye? İstiyoruz ki herhangi bir sıkıntı olduğunda, daha ileri noktada yok yurt dışıymış şuymuş buymuş yok, yurt dışından buraya gelsinler bunu istiyoruz. Şimdi bunun adımını attık ve bunlar başladı. İstanbul karşı tarafın projesi hazır, Ankara’nın hazır, süratle başlayacağız. Yürüyen merdivenler göreceksiniz bu hastanelerde, yürüyen bantlar göreceksiniz bu hastanelerde. Benim yaşlı amcam artık sedyelerin üzerinde dışarılara çık, sokakta taşınmayacak, tamamen tüp geçitlerden gidip gelecek bunlar içinde olacak. Niye? Modernizm bunu gerektiriyor, çağı yakalamak bunu gerektiriyor. Değerli kardeşlerim, işte bu bir sevda işi dedim ya, bu bir aşkı gerektiriyor dedim ya, ondan dolayı. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Sevgili Üsküdarlılar, bakınız bizim şu anda 18 adet helikopter ambulansımız var Türkiye’nin 16 noktasında. Şu ana kadar 10 bine yakın hasta taşıdı bu helikopterler 1,5 yılda. 2 tane jet ambulansımız var, şimdi onları 5 yapıyoruz. Bu jet ambulanslarımız aynı şekilde bu kervanın içerisinde çok ilginç hastalıklara çare oldu. İşte dün evvelsi gün Gaziantep’teydim orada söylediler. Kuzey Irak’ta bir vatandaşımız, amele, amele amele orada bir iş kazası geçiriyor. Gidiyor, diyorlar ki operasyonu yaparız, şu kadar para, ama belden aşağısı tutmaz. Haber veriyor evine ve Sağlık Bakanımız devreye giriyor. Bizim jet ambulanslarımızdan bir tanesi gidiyor ve Kuzey Irak’tan alıyor Türkiye’ye getiriyor, Gaziantep’te operasyon yapılıyor ve Gaziantep mitingimizin olduğu günde de kendisi taburcu ediliyor. Ve ne diyor biliyor musunuz çok enteresan. Genel Başkan Yardımcım anlatıyor. Ben diyor bu kadar büyük bir adam olduğumu yeni öğrendim diyor, amele. Niye biliyor musunuz? Ya diyor Kuzey Irak’ta Büyükelçi beni aradı, Konsolos beni aradı, ondan sonra uçak ambulans geldi beni aldı, buraya geldi, burada operasyon yapıldı, benim cebimden bir kuruş çıkmadı. Sevgili kardeşlerim, neden? Çünkü biz, çünkü biz halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi diyen Kanuni’nin torunlarıyız. Çünkü onlar, çünkü onlar sağlıklı bir devleti Devleti Aliye-i Osmaniye’yi feda edecek kadar insana önem veriyorlardı. Devlet öncelikli bir yönetim değil, insan öncelikli bir yönetim, işte biz bunu ispatladık. Şu anda biliyor musunuz yatağa bağımlı 40 bine yakın hastayı evinde tedavi ediyoruz, 40 bine yakın, evinde. Doktorlarımız devamlı gidiyorlar, evde tedavilerini yapıyorlar. Ey Kılıçdaroğlu, senin zamanında bu ülkede hasta yok muydu ya, niye bunları yapmadınız? Bak biz yapıyoruz, yapıyoruz. Her geçen gün daha da ileri derecede yapacağız, daha da ileri derecede yapacağız. Koray nerede Koray, Koray?

Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında inşallah bizler halkımızla, bu ilgi alakayı devam ettirirken şüphesiz ki elimizden geleni yapacağız, yapmaya devam edeceğiz gücümüz nereye kadar yeterse, tamam?

Geliyorum bir başka konuya. Sevgili kardeşlerim, biz göreve geldik, biz göreve geldik neydi biliyor musunuz bu ülkenin milli geliri? 230 milyar dolar. Hemen 112 acil, 112 acil arkadaşlar nerede? 112 acildeki arkadaşlarımız nerede? Hadi şöyle oraya bir uzanıver, bir uzanıver, hadi kızım bir uzanıver. İşte şimdi içinizden bir vatandaşınız Bingöl’den özel uçakla yeğenim İstanbul’a getirildi, özel bir hastanede ameliyat oldu, çok iyi, hiç para ödemedik teşekkür ederim Tuncay Bal. Diyorum ya, insan ölür kalır eseri. İşte bunun için o. Evet değerli kardeşlerim, sağlıkta da böyle bir süreç yaşadık. Fakat 230 milyar dolar milli gelirle devraldık Sayın Bahçeli’den. Kardeşlerim, 280 milyar dolardan aldı 230’la bize devretti, şimdi 740 milyar dolar milli gelirimiz var. Ne diyor? Geçen Adana’da konuşurken şunu söylüyor, dediği laf şu: Diyor ki, ya sizin diyor zenginliğiniz var mı, sizin paranız arttı mı, vatandaşa bunu soruyor. Yani bir ülkenin kalkınmışlığını hemen oraya soruyor, siz zenginleştiniz mi, arttı mı diyor. Ha ben sana Sayın Bahçeli söyleyeyim, artıp artmadığını söyleyeyim, ama sana çok ilginç de bir iddiayla geliyorum, var mısın diyorum, 184 lira asgari ücret senin döneminde var, bizim dönemde şu anda 630 lira, gel, gel senin dönemindeki asgari ücretle kaç kilo ekmek alınıyordu, şu anda ne kadar alınıyor, ne kadar yumurta alınıyordu şimdi ne kadar alınıyor, kaç litre ayçiçeğiyağı alınıyordu, şimdi ne kadar alınıyor, ne kadar toz şeker alınıyordu şimdi ne kadar toz şeker alınıyor? Eğer şu anda daha fazla alınmıyorsa, senin gerinde kalmışsak ben bu işi bırakıyorum. Ama sen bu işi bırakmaya var mısın? Bak bu kadar açık konuşuyorum. Varım diyemiyor, Kılıçdaroğlu da diyemiyor. Kılıçdaroğlu’na dedim ki, hangi parti birinci olmazsa çekilsin, genel başkanlıktan çekilsin. AK PARTi’nin Genel Başkanı olarak eğer Partim birinci parti olmazsa ben Genel Başkanlığı bırakırım. Evet bırakırım, bırakırım çünkü size inanıyorum, size inanıyorum, bırakırım. Çünkü ben halkıma yük olamam. Ama diyorum ki eğer siz olamazsanız bırakacak mısınız? Bak bırakırız diyemiyorlar. Niye? Olamayacağını diyor. Diyor ki ben hesap uzmanıyım diyor, tamam hesap uzmanıysan yüzde 40’ın, yüzde 50’nin hesabını yap. Ama dikkat edin yüzde 40’ın, yüzde 50’nin hesabını yapmıyor. Ya? Sayın Baykal’ın aldığı oyun hesabını yapıyor. O çünkü yüzde 20,9 bu kadar almıştı veya 9 neyse veya 21 neyse. Ha diyor ben bunun üzerine artı 1 alırsam işi kurtarırım diyor. Ya bununla iktidar olunur mu? De ki, yüzde 30, yüzde 40 kendine böyle bir hedef koy, siyasetçi iktidar olmanın hedefini yapar, bunu hedef koyar. Ama Kılıçdaroğlu CHP içinde konumumu nasıl korurum bunun hesabını yapıyor. Onun zaten iktidar olmak gibi bir derdi yok. O şu anda muhalefete aday, diğeri de muhalefete aday, biz milletin iktidarıyız artık. Biz milletimize inanıyoruz, güveniyoruz. Ben diyorum ki, benim halkım, benim vatandaşım yarın sandıklardan bizi 367’nin üzerinde milletvekiliyle çıkartması halinde inşallah bu yeni demokrasi, yeni anayasayı biz yapacağız. Ama bunu yapalım derken kimseyi dışlamayacağız, onlara da diyeceğiz gelin beraber yapalım, sivil toplum kuruluşlarına gelin beraber yapalım diyeceğiz. Geldiler geldiler, gelmezlerse nasıl ki 26 maddelik Anayasa paketinde bunlarla Meclis’te ne yaptık gördünüz değil mi, 15 gün gece gündüz. Kimse geliyor muydu Meclis’e onlardan? Gelmiyordu. 3-5 kişi orada var, diğerleri istirahatta. Onlar yatıyordu biz çalışıyorduk. Her kürsüye çıkan ne diyordu biliyor musun? Ya Başbakanın burada ne işi var, gitsin devleti yönetsin. Onlar bizim devleti nasıl yönettiğimizi bilmiyorlar zaten. Onlar yatarken, onlar keyfi sefadayken biz hamd olsun gümbür gümbür dünyanın dört bir yanını dolaştık. Biz böyle çalıştık. Sayın Bahçeli’ye sorun. 3,5 sene Başbakan Yardımcılığı yaptın, kaç tane dünya ülkesini gezdin, kaç tane dünya ülkesini, inanın şu elimizin parmaklarını bulmaz. Zaten Türkiye’nin şehirlerini de dolaşmış değil, bu nasıl Başbakan Yardımcılığı, bu nasıl devlet yönetimi. Bunlar bu işi bilmiyorlar, bunlar bu ülkeyi kapattılar, biz ülkemizi açtık. Ve onun için ihracatımız 36 milyar dolardan değerli kardeşlerim, bakın 132 milyar dolara kadar çıktı. Bu krizde bir düşüş oldu, buna rağmen şu anda 123 milyar dolarız. Hedef 2023’te 500 milyar dolar, hedef bu. Kardeşlerim, bakınız devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü, şimdi yüzde 7. Kimin cebinde kaldı bu aradaki fark? Halkımın cebinde kaldı. Enflasyon yüzde 30’du, şimdi yüzde 7. Kime zarardı bu? Halkıma. Şimdi bu aradaki fark kimin cebinde kaldı? Halkımın, biz buyuz. Ah benim değerli kardeşlerim, bu MHP, IMF IMF dedi, 23,5 milyar dolarla bıraktı, şu anda 5 milyar dolar borcumuz var. Merkez Bankası, sevgili kardeşlerim, Merkez Bankası’nın kasasında 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi ne var? 97 milyar dolar var. Bunu bu noktaya getirdik. Ve 6 bin 100 kilometre duble yolla aldık Cumhuriyet tarihinde. Şu anda 13 bin 600 kilometre hamd olsun duble yol var, bunu yaptık. Hızla gideceğiz. Toplu Konut İdaresi, 500 bin konut inşa halinde, 360 bin konutu sahiplerine teslim ettik. Kentleri değiştiriyoruz, dönüştürüyoruz, inşallah İstanbul’umuzda Anadolu Yakasında 1 milyonluk şehir, aynı şekilde Avrupa Yakasında 1 milyonluk şehir, bunları kuracağız. Niye kuracağız, zevk olsun diye mi? Hayır, deprem tehdidine karşı kuracağız. Çünkü deprem tehdidi var. Vatandaşa diyeceğiz ki, bak kardeşim senin bu evin deprem tehdidi altında, Allah göstermesin yıkılabilir. Yarın bunun hesabını biz veremeyiz. Bak şurada şu konutları yaptık, sizleri ister oraya aktaralım, ister evinizin parasını verelim, isterseniz buralara yapacağımız konutlardan size konut verelim. Ama gelin bize yardımcı olun bu adımları atalım. İşte Ataşehir’i görüyorsunuz değil mi, kim yaptı orayı? Biz yaptık. Hilal konutlarını biz yaptık. Karşı tarafta Başakşehir’i biz yaptık. Değerli kardeşlerim, bütün bunları halkımızı mağdur etmeden gerçekleştirmenin hep gayreti içinde olduk, gayreti içinde olacağız. 8,5 yıllık iktidarımız döneminde şimdi bu CHP’nin bazı Genel Başkan yardımcıları var, bunların da bu ülkede herhangi ortaya koydukları bir eserleri yok. Ve bunlar da dürüst değil. O bir tane yardımcı var yanında. Benim çarşaflı kardeşlerimi Baykal’ın huzuruna getirdi, dediler ki çarşaflılar CHP’ye giriyor. Ve çarşaflı kardeşlerime CHP rozeti taktılar. Hatırlıyorsunuz değil mi? Ondan sonra da Mersin’de CHP’li kardeşlerimi otobüsten attılar. Ya bunlar dürüst değil, bunlar yalancı. Ben diyor başörtüye karşı değilim Kılıçdaroğlu. Ben imam hatiplere karşı değilim. Peki biz MHP ile birleşerek imam hatip mezunlarının veya başörtülülerin üniversitelerde rahatlıkla okuyabilmesinin önünü açan bir düzenleme yaptık, onu Anayasa Mahkemesi’ne kim götürdü, ey CHP sen götürmedin mi, Kılıçdaroğlu senin onun altında imzan yok mu? Ya bu yalan değil mi kardeşlerim? Kalkıyor diyor ki, ben diyor imam hatiplere niye karşı olalım. Arkasından şunu söylüyor: Ama diyor ne kadar imam ihtiyacı varsa o kadar olacak. Bu diyor değerli arkadaşlarım çok önemli. Bu ihtiyaca göre, bunu diyor biz belirleriz, ne kadar ihtiyaç varsa o kadar, ne kadar ziraat mühendisi varsa o kadar, peki ne kadar düz lise mezunu varsa o kadar diyor musun? Bugüne kadar mezun olan düz lise mezunlarını nereye yerleştirdiniz? Biz 8-8,5 yıldır bu işin başındayız, bizden önce sizler geldiniz gittiniz, tek parti döneminiz oldu, şu oldu bu oldu. Şimdi biz ne yapıyoruz biliyor musunuz değerli kardeşlerim, bu Kılıçdaroğlu ve CHP zihniyetine diyoruz ki, şu meslek liselerinin üstünden elinizi çekiniz. Çekiniz. Yetti be yetti. İmam hatiplere kafayı taktınız, zaten bize zulmettiniz. Ben bir imam hatip mezunuyum, bize zulmettiniz. Bize dediniz ki siz üniversiteye giremezsiniz. Ve imam hatip bitirdik, gittik bir de lise imtihanına girdik, lise imtihanına girdik. Ve lise imtihanına da okumadığımız derslerden girmedik, okuduğumuz derslerden imtihana girdik. Ya bu cefa değil mi, bu zulüm değil mi? İşte bunlar hep CHP’nin zulmüdür. Bir de ne diyor biliyor musunuz? Sıkılmadan şunu söylüyor ya, bu daha enteresan. İmam hatipleri diyor, CHP kurmuştur diyor. Ha söyleyeyim size, bir yeri doğru. Şöyle: İnönü, cenazeleri, ölüleri yıkatacak gassal bulamıyordu gassal, öyle zulmettiler. Bütün Kur’an kurslarını, her yeri kapattılar. Artık ölüleri yıkayacak gassal kalmamıştı. Ve bunu bizzat Milli Eğitim Bakanlığı o zamanın Tahsin Banguoğlu’ndan dinledim. Ve Tahsin Banguoğlu merhum dedi ki, çağırdı beni, bana dedik ki, Tahsin sadece gassal yetiştirecek kurslar kur, kurs kurs. Tahsin Bey de kalkıyor gassal yetiştirmek üzere, yani bu cenazeleri, ölüleri yıkayanlara gassal denir. Sadece onu yetiştirecek kadar bilgiyle onu kurdular. Sonra ne oldu? Sonra benim hemşerim, merhum demokrat Tevfik İleri’nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde imam hatipler kuruldu. İşin aslı bu. Kılıçdaroğlu, bize cambazlık yapma, dürüst ol dürüst, bunu bize yutturamazsın, bunu başka yerlerde herkese satarsın; ama bize satamazsın. Evet ne olacak benim 4 çocuğumun 4’ü de imam hatip mezunu. Ama hepsi de imtihana giriyor, gitsin istediği yere gitsin, niye önünü kesiyorsun, mesele üniversite imtihanı değil mi üniversite imtihanı. Üniversite imtihanını başardı, nereye gidecek kardeşim, bırak istediği yere gitsin. İmtihan verirse, başarırsa gidecek niye önünü kesiyorsun, bu zulüm değil mi? Endüstri meslek lisesi mezunu bırak nereye gidecekse gitsin. Eğer endüstri meslek lisesi alanında üniversite okuyacaksa oraya gider. Aynı şekilde ziraatçısı, aynı şekilde önünü aç, kesme ya kesme, bilginin önü kesilmez, başarının önü kesilmez, bu CHP bu. Onun için yarın ne olur şu kalan saatler içinde kardeşlerim, şurada fazla kalmadı. Yaklaşık 15 saat var 15 saat. Çok çalışacağız, telefonları çalıştıracağız, kapı kapı dolaşacağız. Şimdi buradan çıkar çıkmaz ya zaten güçlüyüz, kamuoyu araştırmaları iyi gösteriyor, sakın ha böyle bir gevşeme yok. Yarın akşam İstanbul’u tabii ki Ankara’dan takip edeceğim. Hele hele ben Üsküdar’da oturuyorum, Üsküdarlı olduğuma göre, şu anda Üsküdar’da özellikle farklı bir netice görmek isterim. Bizi mahcup etmeyeceksiniz değil mi? Etmeyeceksiniz değil mi? Sağ olun var olun.

Kardeşlerim, daha fazla sizlere meşgul etmeyelim. Çünkü yasaklara şurada yarım saat kaldı. Onun için de hemen bu işi toparlayalım. Şöyle bayrakları bir göreyim, bayrakları bir görelim. Hazır mıyız? Hazır mıyız? Bütün Türkiye duysun, hazır mıyız?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor, bize her şey sizi hatırlatıyor, bize her şey sizi hatırlatıyor.

Yarın hayırlı olsun. Türkiye’miz, İstanbul’umuz, Üsküdar’ımız, milletimiz için, tüm İstanbullular için, tüm Üsküdarlılar için, yeni bir anayasayla, ileri demokrasiyle, temel hak ve özgürlüklerle farklı bir milat olsun diyorum.

Sizleri bu duygular içerisinde selamlıyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.