nında... İğne yapıyor...» Ve hemen hastanın odasına daldı.
İçeri girmedim. Holdeki iskemlelerden birine oturarak kâğıda sarılı paketi önüme koydum. Mihriye Hanım bir kaç kere dışarı çıktığı halde bu zavallı eşyayı ona vermiye utanıyordum. İçerde bir insan caniyle uğraşırken onun yakınlarından birine kirli bir havlu ve eski bir çatal uzatmak pek münasebetsiz bir şey olurdu. Ayağa kalkıp ortadaki büyük masanın etrafında dolaştım. Büfenin aynasında
kendimi gördüğüm zaman oldukça şaşırdım. Sapsarı kesilmiştim. Kalbim hızla atmıya başladı. Kim olursa olsun, bir insanın yaşamakla ölmek arasındaki büyük köprüde çabalaması korkunç bir şeydi. Sonra, onun en yakınları: karısı, kızları, akrabaları dururken, benim onlardan fazla alâka ve teessür göstermiye hakkım olmadığını düşündüm.
Bu sırada gözüm misafir odasının aralık kapısından içeri ilişti. Biraz yaklaşıp bakınca Raif Efendinin kayınbiraderleri Cihatla Vedadı gördüm. Bir kanapeye yanyana oturmuşlar, sigara içiyorlardı. Müthiş bir iç sıkıntısiyle kıvrandıkları ve evi bırakıp çıkamadıkları için kendi kendilerine içerledikleri belli idi. Nurten bir koltuğa oturmuş, başını koluna dayamıştı; ağlıyor, yahut uyuyordu.
Biraz ötede, Raif Efendinin baldızı Ferhunde. iki çocuğunu kucağına oturtmuş, onların gürültü etmelerine mâni olmak için bir şeyler söylüyor, fakat her halinden, çocuk avutmanın nekadar acemisi olduğu anlaşılıyordu.
Hastanın kapısı açıldı ve doktor, arkasında Nurettin Beyle beraber, çıktı. Bütün lâkaytlığına rağmen canı sıkılmış bir hali vardı.
«Yanından ayrılmayın ve akse gelirse o iğnelerden yapın» diyordu.
Nurettin bey kaşlarını çatarak sordu:
«Tehlikeli mi?»
Doktor, böyle vaziyetlerde her meslektaşının verdiği cevapla mukabele etti:
«Belli olmaz!»
Sayfa:Kürk Mantolu Madonna.djvu/40
Görünüm
Bu sayfa doğrulanmış
40
KÜRK MANTOLU MADONNA