İçeriğe atla

Numan Kurtulmuş'un HAS Parti Kuruluş Konuşması

Vikikaynak, özgür kütüphane

Bu eser, kültürel öneminden ötürü Türkiye Cumhuriyeti'nde kamuya maledilmiştir ya da 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin koruma süresi dolmuştur. Kanun'un 27. maddesine göre:

  • Koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder.
  • Sahibinin ölümünden sonra alenileşen (herkesçe bilinir duruma gelen) eserlerde koruma süresi ölüm tarihinden sonra 70 yıldır.
  • 12. maddenin birinci fıkrasındaki hallerde (sahibinin adı belirtilmeyen eserlerde) koruma süresi, eserin aleniyet tarihinden sonra 70 yıldır; meğer ki eser sahibi bu sürenin bitmesinden önce adını açıklamış bulunsun.
  • İlk eser sahibi tüzelkişi ise, koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır.

Çok saygıdeğer hanımefendiler, çok değerli kardeşlerim, kurucular kurulumuzun değerli üyeleri, basınımızın değerli mensupları, milletimizin değerli evlatları; sizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün burada, hep beraber, Türkiye'de yeni bir siyaset sayfasının açılmasına, yeni bir yürüyüşün başlamasına şahitlik ediyoruz. İyi niyetler ve temiz duygularla bu millete ve insanlığa hizmet etmek için bir araya gelmiş olan bu kadro, yürekten inanıyorum ki Türkiye'nin geleceğini inşa edecektir. Herkesin eşit ve özgür yurttaşlar olduğu, her ferdinin adaletten pay aldığı ve hakça paylaşıma sahip olduğu bir Türkiye'yi oluşturmak inşallah bu kadrolara nasip olacaktır.

Mücadelemiz yüksek hedefler uğruna devam edecek ve sonuna kadar milletimizin duaları ve destekleriyle ve medeniyetimizin bize vermiş olduğu büyük güçle ayakta duracağız, bununla hayat bulacağız. Bu yolculuğun hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum, 'vira bismillah' dediğimiz bu ilk günün yani 1 Kasım 2010 tarihinin Türkiye siyaseti için unutulmaz bir gün olmasını diliyorum. Cenabı Allah'a bizlere bu ülkeye ve insanlığa hayırlı hizmetler yapmayı ve gök kubbede hoş sedalar bırakarak öte dünyaya göçmeyi nasip etsin diye dua ediyorum.

Hiç kuşkusuz sözlerime başlarken, birçok değerli kardeşime, arkadaşıma, şükran borçlu olduğumu ifade etmek isterim. Her şeyden önce, siyasi yolculuğumuzda bize başından itibaren destek veren, en zor şartlarda beraber mücadeleyi ve yolculuğu sürdürdüğümüz bütün kardeşlerimize yürekten teşekkürlerimi, şükranlarımı arz ediyorum. Ayrıca bir ay gibi kısa bir süre içerisinde bu partinin kurularak bugün Türkiye kamuoyunun ve sizlerin huzuruna gelmesini sağlayan, emeği ile çabası ile gece gündüz demeden bu katkıyı sunan bütün arkadaşlarıma -burada isimlerini sayarak vakitlerinizi almak istemiyorum- tebriklerimi ve teşekkürlerimi ifade ediyorum. Yine bu süreç içerisinde duaları ile bize destek olan, yüreklerinde hep bize bir yer bırakan, bilmediğimiz, tanımadığımız, görmediğimiz ama her gün bize dua eden ve dualarını, desteklerini hep arkamızda hissettiğimiz bütün kardeşlerimize, bütün yurttaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca bundan sonraki siyasi yolculuğumuzda bize güç verecek, hayat verecek, bizim sesimizi hep beraber Türkiye sathında çoğaltacak olan bu hareketin başlangıcından itibaren ortaklarımız, paydaşlarımız, omuzdaşlarımız olarak kurucular kurulunda bulunan değerli kardeşlerime de şükranlarımı arz ediyorum.

Mümkün olduğu kadar sözü kısaltmaya çalışarak ama bundan sonrasına ilişkin neler yapmak istediğimizi aziz milletimizle de paylaşmak isterim.

Niçin siyaset yapıyoruz?

Birinci sorumuz şudur. Niçin bu kadro siyaset yapmaya ve siyasette kendisine yeni bir yol aramaya karar vermiştir?

Bugün yaşadığımız dünyanın içinde bulunduğu şartlar bir tarafta küresel ölçekte açlığın, kıtlığın, sefaletin ve yoksulluğun sürmesi diğer tarafta küresel şartların Türkiye üzerine yüklemiş olduğu fevkalade olumsuzluklar; artık bu sorunları kendi medeniyetinin kendi ülkesinin kendi coğrafyasının şartları içerisinde çözümleyecek ama çözümlerini küresel ölçekte de ortaya koyacak bir siyaseti zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede dünyanın bugün yaşadığı sorunların tamamı sadece bir tek ülkeyi ilgilendiren ya da bir bölgeyi ilgilendiren sorunlar değildir. Bu sorunların yaklaşık son üç asırdır dünyayı yöneten medeniyetin değerleri ile sömürgeci tekelci zihniyetle çözülmesi de asla mümkün değildir. Bu kanıda bulunanlar biliyorlar ki Türkiye'nin ve dünyanın yaşadığı sorunların esas sebebi sadece herhangi bir hükümet ya da herhangi bir hükümet programı değildir. Yaşadığımız sorunlar bir uygarlık krizinin, bir medeniyet krizinin yansımasından ibarettir. Üç asırdır dünyayı tekelci bir zihniyet ile yöneten mevcut uygarlığın değerleri ile de bu sorunların çözülmesi mümkün değildir. Dolayısı ile siyaseti bir medeniyet siyaseti olarak algılayan ve kendi medeniyetimizin bütün dünyaya ışık tutacak değerlerini insanlığın ortak paydası olarak sunabilecek iddia ve irade sahibi bir topluluk bugün burada, bir aradadır ve bu partinin kuruluşunu gerçekleştirmektedir.

Ayrıca Türkiye'de siyasal sitemin yaşamış olduğu sorunlar maalesef giderek büyüyor, artıyor ve çözümsüzleşiyor. Mevcut siyasi partiler sorunları çözmek yerine bir takım kavga alanları üzerinde siyaseti kamplaştırıp, kutuplaştırıp kavga üzerinden siyaset üretmeyi sorunların çözümsüzlüklerinin bir örtüsü olarak kullanıyorlar ve her gün sadece kavga üretiyorlar. Sorunları çözmek konusunda ise sadece çözüyormuş, yapıyormuş gibi davranıyorlar. Dolayısı ile milletin sorunlarını bilen bu sorunları çözme iradesine sahip olan asla 'mış' gibi yapmayan, ne yapacaksa onu söyleyen ve söylediklerini yapmaktan asla vazgeçmeyecek, geri adım atmayacak, korkmayacak bir siyasi harekete ihtiyaç var. Bu siyasi gerçekler burada bulunan kurucular kurulunu, bir siyasi parti etrafında bütünleşmek, yeni bir ortak sesi; milletin sesini, halkın sesini oluşturmak mecburiyetinde bırakmıştır. Sorunları çözmekten uzak bir siyasetin kullandığı dili reddeden bu kadro, milletin ve halkın temsilcisi olarak bugün buradadır. Siyasetin temel sorunlarını sürekli kamplaştırarak; Alevi-Sünni, Türk-Kürt, dindar-laik, asker-sivil gibi meseleleri sürekli büyüterek bunun üzerinden siyaset yapma devri artık geride kalmıştır. Bu toplumun bütün kesimleri bu sorunları çözecek kararlı bir siyaseti bekliyor ve bu siyaseti yapacak kadroda buradadır. Türkiye'nin bu sorunlarını gerçekten samimi bir şekilde çözmeye talip bir ekip bugün burada Türkiye'nin önüne çıkıyor. Yolumuz açık olsun.

Siyasetimizi nasıl tanımlıyoruz?

Arkadaşlarımızın ortak çabalarından oluşacak bu siyaset, inşallah Türkiye'nin yolunu aydınlatsın, bu ülkenin insanlarının özgürlüğünü, adaletini ve refahını temsil etsin. Böyle baktığımız zaman hemen ikinci bir soruya müsaade ederseniz cevap vermek istiyoruz. Bu kurucular kurulu, bu siyasi kadro, Türkiye'nin alışılmış sağ ? sol, ilerici ? gerici, muhafazakâr ? laik, milliyetçi vb. gibi tanımlamaların tamamen dışında bir siyasal terkibi oluşturuyor. Çünkü bu tanımlamaların artık hiç birisi Türkiye'de halkın ihtiyaçlarına cevap verecek muhtevada değildir. Bu çerçevede baktığınız zaman bu parti sağcı bir parti değildir, solcu bir parti değildir, liberal bir parti değildir, muhafazakâr bir parti de değildir. Bu parti Türkiye'de milletin, halkın merkezi olan bir partidir. Onun için yerimizi milletin-halkın merkezi olarak tanımlıyoruz. Türkiye'nin üzerine yük olan bu siyasi tanımlamaların da artık bundan sonra çözüm üretmeyeceğini söylüyoruz. Siyaseti nasıl yapacağız?

Değerli kardeşlerim, nasıl siyaset yapacağımıza ilişkin üçüncü soruyu da açıklamak istiyorum. Biz geçmiş birikimleri çok farklı olan arkadaşlarımızla birlikteyiz. Bu arkadaşlarımız kendi birikimlerini, kendi tecrübelerini bu siyasi hareketin önce muktedir bir siyaset olarak inşasına ve ardından da muktedir bir siyaset olarak iktidarına odaklayacaklar. Farklı kesimlerden gelmiş olabiliriz, farklı birikimlere ve tecrübelere sahip olabiliriz ama asla ve asla bu farklılıklarımız aramızda bir ayrışma sebebi olmayacaktır. Tam tersine bu farklılıklardan milletin merkezini, halkın sesini ortaya çıkaracağız. Bunu yaparken de sakın yanlış anlaşılmasın, kim ne olursa olsun gelsin ve herkes süpermarketin reyonunda istediği malı satsın demiyoruz, burası bir süpermarket değil ve herkes farklı bir reyonda farklı bir mal satmıyor. Burası, hepimizin, bütün kardeşlerimizin, ortak ürettiğimiz sözde, ortak anlaştığımız kavilde birleşeceğimiz bir yer ve bu sözümüzden geri dönmeden sonuna kadar yolumuza devam edeceğiz.

Aramızdaki ortak söz!

Sevgili misafirler, değerli kardeşlerim, üzerinde kavilleşeceğimiz ana söz nedir? Bizim ortak doğrularımızı, ortak sözümüzü, kavlimizi oluşturacak şey, medeniyetimizde 'maruf' diye adlandırdığımız değerlerdir. Yani insanlığın ortak değerleri, insanların ortak erdemleridir.

Müsaade ederseniz bunlardan birkaçını, kendi aramızdaki ortak söz, ortak sözleşme, ortak kavil olarak bugün burada paylaşmak istiyorum.

Bu partiyi bir araya getiren arkadaşlarımız, öncelikli olarak Âdem'den bu yana, insanlığın en temel değeri olan adaleti tesis etmek için bir araya gelmiş insanlardır. Adaletten hiçbir şart altında şaşmayacağız, bizim aleyhimize olsa dahi adaletin peşinde olacağız, adaletin tesis edilmesi için mücadele edeceğiz.

İkincisi bu topraklarda, zengini daha da zenginleştiren, yoksulu daha fukaralaştıran, yoksul, kimsesiz ve çaresiz bir hale getiren, mağdur ve mazlum hale getiren bu haksız iktisadi düzenin kaldırılması için canla başla gayret edeceğiz, adil ve hakça bir paylaşım için mücadele edeceğiz.

Üçüncüsü bu topraklarda, milletin ensesinde, Tanzimat'tan beri boza pişiren, bu milleti; bir şey anlamaz, kendisini yönetemez, kendilerini ise milletin sahibi olarak gören, bürokratik oligarşinin, hem sahiplerinin hem de onların kurduğu düzeneklerin karşısında olacağız, bürokratik oligarşinin egemenliği yerine kayıtsız şartsız, milletin, halkın egemenliğini kuracağız.

Ortak sesimizin, ortak kavlimizin dördüncü unsuru, siyasi ve hukuki reform süreçlerinin gerçekleştirilmesidir. Bizi bir araya getiren en önemli unsurlardan birisi, demin de ifade ettiğim gibi millet egemenliğini kurmak olduğuna göre, bu milletin egemenliğinin önündeki hukuki ve siyasi düzenekleri, hiçbir tereddüde hiçbir ihmale mahal bırakmaksızın ortadan kaldırmak da bizim siyasetimizin vazifesidir. Türkiye'deki siyasal sistemin millete açık bir hale getirilmesi için başta yeni anayasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası, sendikalar yasası, meclis iç tüzüğü olmak üzere bütün hukuki ve siyasi reformları korkusuzca, cesurca gerçekleştirmek ortak hedeflerimizden birisidir. Burada sadece birkaç tanesini söylediğim ve ortak kavlimizi oluşturan bu noktalara ilaveten, üsluba ilişkin önemli bir farkımızı da ifade etmek istiyorum.

Bu siyasi kadro sözünü hiç esirgemeden söyleyecek. Bizden sözümüzü eğip bükerek, 'lakin' 've lakin' diyerek başlayan hiç bir cümle duymayacaksınız. İnanmadığımız hiç bir şeyi söylememizi hiç kimse beklemesin. Söylediğimiz sözleri gerçekleştirmek için de ne pahasına olursa olsun sonuna kadar mücadele edeceğiz. Yeri gelecek sözü tam kitabın ortasından söyleyeceğiz, yeri gelecek sözü en ileri noktada söyleyeceğiz ama üslubumuzda asla kavga olmayacak, üslubumuzda asla ötekileştirme olmayacak, üslubumuzda asla kamplaştırma olmayacak, üslubumuz asla marjinal bir üslup olmayacak. Halkın sesini, milletin nefesini medeniyetimizin bütün değerlerini hiç unutmadan, hiç çekinmeden yolumuza devam edeceğiz. Kimseyi bu topraklarda bizden farklı ve bizden ayrı olarak görmeyeceğiz, hiç kimseye karşı düşmanlık etmeyeceğiz, hiç kimseye izzetini zedeleyecek şekilde söz söylemeyeceğiz. Kimseye düşmanlık etmeyeceğiz, bunun bir tek istinası var, bu ülkede ve dünyada biz ancak ve ancak zalimlere karşı düşmanlık edeceğiz.

Siyaset tarzımız nasıl olacak?

Değerli basın mensubu kardeşlerim, değerli kurucular kurulu üyelerimiz, değerli misafirler, toplantının bu bölümünde siyaset tarzımıza ilişkin bazı konuları açıklamak isterim. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, biz siyasette ittifaklarımızı asla ve asla kapalı kapılar ardında yapmayacağız. Biz Türkiye'nin ve dünyanın egemenlerinden herhangi bir şekilde vize alacak, onay alacak bir siyaset geliştirmeyeceğiz. Aslında biz kısaca söylemek gerekirse sahnede kimin rol aldığı ile de ilgili değiliz. Sahnenin kenarında bir figüran olarak "acaba rol fırsatı ne zaman bize gelecek" diye asla beklemeyeceğiz. Çünkü biz, ülkemizde ve dünyada uygulanan yanlış siyasetlerin alternatifi olacak bir siyaseti ortaya koymak için bir araya geldik. Biz bu oyunu değiştirmek için bir araya geldik. Biz bu sahnede düzgün bir senaryo ortaya konulsun diye bir araya geldik. Onun için bir ittifak olacaksa bu ittifakımız sadece ve sadece halkımızla, milletimizle olacaktır. Yine siyaset tarzımızın ipuçlarını göstermek bakımından ikinci önemli gördüğüm husus, Türkiye'de katılımcı demokrasinin örneği olacak bir partiyi inşa etmektir. Hep eleştiriyoruz; Türkiye'deki siyasal sistem bir bürokratik oligarşidir diye... Uzun uzun konuşmayacağım bu salondaki herkes en az bizim kadar bunun ne olduğunu biliyor. Milletimiz de bunun ne olduğunu artık görüyor, eliyle tutarcasına görüyor. Bugün ülkemizde sistemin oluşturduğu siyasal partilerde oligarşik bir demokrasi vardır. Bu parti, oligarşik bir demokrasinin hakim olduğu bir parti olmayacaktır. Bu parti, katılımcı demokrasinin en iyi örneğini oluşturacaktır.

Bu çerçevede yine siyaset tarzımızın ipuçlarına ilişkin söyleyeceğim bir başka husus da şudur; bu parti, asla bir grubun, bir teşkilatın partisi olmayacaktır. Bu parti, milletin, halkın bizzat kendisinin içinde bulunduğu ve halkın yönlendirdiği bir parti olarak inşa edilecektir. Değerli kardeşlerim, bu çerçevede siyasetimizi asla Türkiye'nin alışılmış siyasetinin dar kalıpları içerisinde sürdürmeyeceğiz. Bu partide kasaba politikalarının ayak oyunlarını kimse görmeyecektir. Dedikoduların, iftiraların, adam kayırmaların, inşallah bu partide yeri olmayacak, bu tür davranışlar partimizde bir karşılık bulamayacak.

Siyaset yapma tarzımızın başka önemli ipuçlarından birisi de; kullanacağımız dildir. Bizden asla inanmadığımız bir sözü duymayacaksınız, biz asla çift dilli, çift sözlü olmayacağız. Bu salonda ne konuşuyorsak, içerideki odada ne konuşuyorsak, bu söz zaten milletin sözü olduğu için, Tandoğan Meydanı'nda da, Beyazıt Meydanı'nda da konuşacağımız söz bu söz olacaktır. Yine bir başka özelliğimiz olarak şunu ifade etmek istiyorum. Dünyanın bütün gelişmelerini bileceğiz; "Avrupa'da, Amerika'da, Uzakdoğu'da, dünyanın başka bölgelerinde ne oluyor, dünya siyaseti nasıl gelişiyor, bunlar bölgeye ve Türkiye'ye nasıl etki ediyor?" Bunları bileceğiz ama asla dışarıdan esen rüzgârlara kapılmayacağız. Dışarıdan esen rüzgârlara göre rotamızı asla değiştirmeyeceğiz. Kısaca söylemek gerekirse, partimiz, reel politiğin ne olduğunu bilecek ama asla reel politiğe teslim olmayacak, reel politiğin önünde diz çökmeyecek. Yine siyaset tarzımızın ipuçlarına ilişkin sıralayacağım bir başka husus asla "mış gibi" davranmayacağımızdır. Bunu özellikle vurguluyorum. Türkiye'de milletin oy vermesiyle ilgili bir problem yok. Milletimiz, o günkü şartlar içerisinde; demokratikleşme, refahın bölüşümü, adalet gibi vaatler için bir partiye oy veriyor. Çok partili siyasi hayatımıza baktığımız zaman, statükonun yanındaki partilerin milletten oy aldığı görülmemiştir. Millet statükonun karşısında gördüğü, öyle zannettiği partilere oy veriyor. Problem milletin oy verişinde değil, milletten oy alan partilerin tutumlarındadır. Bu partiler millete verdikleri sözün, milletle yaptıkları sözleşmenin gereğini yerine getirmiyorlar. Sorduğunuz zaman "mış gibi" davranıyorlar, "müsaade etmediler" diyorlar, "yerimiz dar geldi" diyorlar, "bize yaptırmadılar" diyorlar, çok açık bir şekilde söylüyorum ki, bizim siyaset anlayışımızda; "bize yaptırmadılar, bize müsaade etmediler" sözünü hiçbir zaman duymayacaksınız.

Değerli kardeşlerim, aziz milletimizin değerli fertleri; şu ana kadar; nerde durduğumuzu, milletin, halkın merkezi olduğumuzu, eski siyasi tanımları reddettiğimizi, siyaseti yeniden formatladığımızı ve siyaset yaparken, bizi biraya getiren ortak değerlerimizi, ortak sözlerimizi ve siyaset yapma tarzımızın ana başlıklarını bazı ipuçlarıyla ifade etmeye çalıştım. Şimdi bu siyasi hareketin kurucularının ve bu siyasi hareketin mensuplarının önünde, tarihi bir sorumluluk duruyor. Türkiye ve dünyadaki şartları çok iyi bilen bir kadroyla beraberiz. Hem siyasi tecrübesi, hem fikri birikimi hem de gelecek ideali itibariyle fevkalade önemli, etkili bir kadroyla bir aradayız. İnşallah buradan çok hayırlı sonuçlar çıkacak. Bunu siyaset yapma tarzımızın bir başka göstergesi olarak ifade etmek istiyorum ki, asla salonların, kapalı kapıların, birtakım fanusların içinde siyaset yapan partiler gibi olmayacağız.

Biz siyaseti, meydanlarda, caddelerde, çarşılarda, tarlalarda, fabrikalarda, üniversitelerde yapacağız. Bu çerçevede, partinin bir aylık kuruluş aşamasında gördüğüm manzarayı sizlerle de paylaşmak istiyorum; nereye gidersek gidelim, toplumumuzun hangi sosyal katmanından kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla görüşürsek görüşelim, herkeste büyük bir ilginin, merakın ve teveccühün olduğunu görüyoruz. Bu Allah'ın bir lütfudur, milletin takdiridir. Şimdi bu siyasi heyete düşen, bu teveccühü, bu ilgiyi, bu desteği çok güçlü ve gayretli çalışmalarla, önce siyasal bir tavra ardından da ilk seçimlerde oya dönüştürmek ve Türkiye'nin muktedir siyasetini parlamentoya taşımaktır. Muktedir siyaset lafını da bilerek kullanıyorum. Muktedir siyaset ile iktidar olmak arasında fark vardır. Bir parti bazen muhalefette olsa bile iktidarları yönlendirecek kadar muktedir olur, bir başka parti de parlamentonun büyük çoğunluğunu alsa bile herhangi bir şeyi yapmaya muktedir olamaz. Bizim tercihimiz muktedir bir siyaseti iktidar yapmaktır. Türkiye'nin bundan sonraki hedefi siyasal merkezini bu partinin oluşturduğu muktedir bir siyaseti kurmaktır.

Değerli kardeşlerim, kurucular kurulumuzun değerli üyeleri, bugün bu siyasi şartlar altında önümüzde çok kolay bir yol var demiyorum, halkın teveccühü var, milletimizin ilgisi var, milletimizin bize olan dua ve destekleri var, buna şükrediyoruz. Ancak önümüzde kolay bir yol olduğunu asla söylemiyorum. Zaten sizler de kolay yoldan bazı makam ve mevkilere gelmek için değil, halkımız adına bir mücadeleyi vererek, bu ülkeyi bir esenlik yurdu haline getirtmek için bu siyasi hareketin içerisindesiniz. Ben ve arkadaşlarım biliyoruz ki siyaset iki temel amaçla yapılır; ya yakın siyasi hedefler için ya da yüksek idealler uğruna... Biz çok şükür, yüksek idealler uğrunda birleşmiş bir topluluğu oluşturuyoruz. Hedefimiz bu ülkeyi bir esenlik yurdu haline getirmek, yeni ve adil bir dünya kurulması için mücadele etmek ve nihayetinde bizim medeniyetimizi yeniden inşa ederek, insanlığın önüne çıkarmaktır. Bu çerçevede yolumuzun zor olduğunu bu salondaki herkes biliyor. Ama bu zorluk oranında hayırlı bir iş yapmakta olduğumuzu da biliyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde bu siyasi hareketi hep beraber inşa edeceğiz, yücelteceğiz ve yükselteceğiz. Gönül arzu ederdi ki çok daha geniş istişarelerle partimizi kuralım. Zamanın baskısı altındaydık ve önümüzdeki sıkışmış bir takvim vardı. Bir ay içerisinde gelinen nokta fevkalade önemlidir. Bunun için en baştaki teşekkürümü tekrarlamak istiyorum. Bu bir aylık süre içerisinde herkese, emeği geçen herkese bir kez daha dua ediyorum, teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. Kolay bir iş değildi bu noktaya kadar gelebilmek ve inanıyorum ki bu kadro çok daha başarılı işler yapacaktır. Partimiz, önümüzdeki seçimlere girecek şekilde en kısa zamanda kadrolaşmasını, teşkilatlanmasını tamamlayacak ve bu ayın sonuna doğru genel kurulunu yaparak seçime hazır bir parti haline gelecektir. Allah sözümüzü kuvvetli kılsın, Allah adımlarımızı sabit kılsın, niyetlerimizi halis kılsın, sözümüz kuvvetli, dostlarımız sadık, Allah yardımcımız olsun.

Evet değerli arkadaşlarım, hayırlı uğurlu olsun, yolumuz açık olsun.

Şimdi herhalde partimizin, ismi ve logosunu açıklamak bu toplantının son noktasıdır.

Partimizin logosu, bildiğiniz gibi Osmanlı güneşi ya da medeniyet güneşi adı verilen bir semboldür. Güneşin bu tarz bir uygulaması, bizim tarih boyunca medeniyet güneşi olarak isimlendirdiğimiz bir motifi ortaya koyuyor. Bundan amacımız; yeni bir günün doğduğunu, Türkiye'de yeni bir siyasetin, yeni bir dönemin başladığını, yeni bir dünyanın kurulmakta olduğunu ifade etmektir. Ayrıca medeniyet değerlerimizle olan bağlarımızı ifade etmek açısından da bu motifi kullandık.

Partimizin adı, Halkın Sesi Partisi'dir. Halkın Sesi ya da kısaltılmış şekli ile Has Parti, halkın egemen olduğu bir siyaseti referans alıyor, halkın karar verici olduğu bir siyasetin önünü açıyor. HAS kısaltılması ise yine medeniyet değerlerimize vurgu yapıyor, Has olan, millet tarafından tutulan, teveccüh gösterilen bir anlamı barındırıyor. Ümit ediyorum ki çok kısa bir süre içerisinde zaten Has Parti, Halkın Sesi Partisi, milletin dilinde dolaşmaya başlayacaktır. Bugünden itibaren Türkiye'nin birçok yerinde, gün doğdu, güneş doğdu sözleri söylenecektir.

Allah yolumuzu açık etsin, gününüzü aydınlık etsin, geleceğimizi aydınlık etsin. Hepinizi Allaha emanet ediyorum, hayırlı uğurlu olsun.

Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ 1 Kasım 2010 - Ankara