Mithat Sancar'ın 19 Ekim 2021'deki grup konuşması
Gün geçmiyor ki bir çürüme vakası ile karşılaşmayalım, gün geçmiyor ki yozlaşma örneği çıkmasın. İktidar sürüyor düzen kokuşuyor. Son örneği TÜGVA. Türkiye’nin hakikatlerini göstermek ve geleceği nasıl inşa edeceğimizi bilmek için bunları tek tek anlatmamız ve her birinin peşine mutlaka düşmemiz gerekiyor. Pandora belgelerinden sonra TÜGVA ile ilgili olarak kamuoyuna sızan belgeler, dönen dolapların geldiği boyutları gözler önüne sermektedir.
Türkiye Gençlik Vakfı adlı kuruluş neler yapıyor? İktidarın kontrolündeki bu teşkilat 2013’te kurulmuş ve vergi muafiyetine de tabii tutulmuş, 81 ilde örgütlenmiş, her kamu kademesinde görevli bürokratların bulunduğu bir vakıf bu. Neler yapıyor? Kamuoyuna yansıyan belgelerden sıralayacaklarım yeterince fikir veriyor. Kamu mallarına çökme! Kamu kuruluşlarına torpille yandaşları yerleştirme, kamudaki KHK ile ihraç edilenlerin yerini yandaşlarla doldurma, önemli kurumlara işe alımlar, emniyet, polis, savcı, hakim alımlarında da referans olma, partizan kadroları yargıya yerleştirme, yarışma programlarına bile kendi yandaşlarını gönderme. Yine KHK ile kapatılan vakıfların neredeyse tüm taşınmazlarına birçok kamu kurumunun da varlıklarına el koyma, öğrenci yurtlarını kendi aralarında paylaşmak. İşte faaliyetleri bunlar. Devleti ve kamuyu arka bahçelerine çevirmişler. Belgelerle başka örnekler de karşımıza çıkacaktır. Bu belgelerin doğruluğunu kabul etmeleri, önce kumpas deyip sonra “sızdırılan bilgiler” diye itirafta bulunması yapılanları doğrulamaktadır. Çürüme budur. İktidar çürüme bataklığına saplanmıştır, bu düzen kokuşmuştur, her tarafından pis kokular yayılmaktadır, toplumu, bu çürümeye mahkum etmek için yalan düzenini devam ettiriyorlar. Ama tutmuyor karşılarında direnenler, hakikat mücadelesinin savunucuları var, karşılarında sizler varsınız.
Kul hakkından söz edenler bunlar. Bu vasıfsız ve yandaş elemanları ile kamu ve yargıda işleyişte de başka büyük sorunlara yer açıyorlar. Hayatının baharındaki Merve Çavdar, KPSS’yi kazandığı halde atanmadı ve bu nedenle intihar etti. Bunun gibi yüzlerce gencimiz var. İşte ne yazık ki TÜGVA bütün bunların da içinde yer almaktadır. O yandaşları oraya yerleştirdikleri için hak edenler başarıyla bir yere gelenler iş bulamıyorlar. Umutsuzluğa, karamsarlığa kapılıyorlar ve en değerli varlığı hayatı bile bırakacak noktaya geliyorlar. Buna dur diyeceğiz. Kimsenin buna hakkı olmadığını inatla ortaya koyacağız. Adalet ve hak mücadelesini her türlü bedeli göze alarak hak ve adalet için yapıyoruz. Yargıdaki çürümenin bir ayağı da bu. Yandaşları yargıya yerleştiriyorlar. Kumpas davaları açıyorlar, mahkumiyetler veriyorlar. Bu davaların hepsi siyasidir ve kumpastır. Zaten tutturamıyorlar. Ne delil ortaya koyabiliyorlar ne de kendi gerekçelerini haklı çıkarabilecek bir tek doğru dürüst kelime yazabiliyorlar. O nedenle biz bütün bu kumpas davalarında ve mahkumiyetlerin son bulacağı yeni başlangıçları başarmak zorundayız.
İktidar kamu kurumlarını, halkın kaynaklarını vakıf, cemaat ve SADAT gibi paramiliter organizasyonlar ile 5’li çete gibi yandaşlara pay etmektedir. Halka kuru ekmek bile kalmamaktadır. Bu soygun ve talan düzenini mutlaka görmeli ve değişmesi için kararlılığımızı bir an bile bırakmamalıyız. Bu rant ve talan yapısına dair iddiaların yargıda, Mecliste, kamuoyunda peşine düşeceğiz. Haksızlığın ve yalanın ortaya çıkması için elimizden geleni her alanda yapacağız. Adalet ve hakikat için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu aynı zamanda ekmek ve alın teri mücadelesidir, bu yoksulların onurlu bir hayat sürdürmesi için verilen bir mücadeledir ve başarıya ulaşacaktır, şüpheniz olmasın. Hiç bir toplum bu kadar kokuşmuşluğu hak etmez, yeni bir başlangıç ve demokratik bir düzen, barış içinde ortak ve eşit yaşamı kuracağız, hiç yolu yok mutlaka kuracağız.
Bu talan düzenin ekonomideki yansımalarına bakalım. İktidar başka bir ekonomi yarattı, kara ekonomi, rant ve hırsızlık ekonomisi bu. Bir yandan gece yarısı kararnameleriyle, zamlarla, savaş politikalarıyla, yandaşa sipariş ihalelerle çökertilen kamu kaynakları, halkın ekmeği var. Diğer taraftan da talanla, soygunla, yolsuzlukla oluşturulan bir Saray ve sömürü düzeni var. İktidarın zenginleri arttıkça yoksulluk büyümektedir. Yandaşlar arttıkça işsizlik artmaktadır. İktidar ekonomiyi talan ettikçe halkın sofrası boşalmaktadır. Gece yarısı kararnamesi ile 3 kişi Merkez Bankası’nda görevden alınıyor. Vardiyalı gece çalışması gibi yeni görevlendirmelerle başkan ve başkan yardımcısını değiştirerek, ancak daha fazla çöküşe yol açarsanız. İktidarı da beslendiği kara ve kirli düzeni değiştirmek bizlerin görevidir.
Kurdaki değişime değinmeme bile gerek yok. Yeni rekorlar kırıyor kur, her yeni rekor yoksullukta daha fazla dibe inmektir. Çiftçi de perişan vaziyettedir, emekçi de açlıkla boğuşmaktadır. Devasa borçlar. Üretim yok, Gübre, samanı bu döviz kurlarıyla temin etmesi mümkün değil. Sadece çiftçiyi değil, ülkeyi açlığa sürüklemektedir. Çünkü bu düzen, bu ülkenin kaynakları halklarındır, yandaş ve sermayeye peşkeş çekme mecburiyetimiz tam da bundandır.
Faiz lobisi vs. diyorlar ama gözlerden saklamayı en iyi yaptıklarını sandıklarının başında savaş politikaları geliyor. Sürekli savaşa yatırım yapan, çatışmadan beslendiği için kendini mecbur hisseden bir iktidar var. Bu iktidar, yeni düzenini bu ittifaklarını savaş politikaları üzerine kurmuştur ancak savaş nefret ve düşmanlık politikaları iktidar ortaklarının tek harcıdır. Savaş politikalarının temelinde Kürt düşmanlığı yatmaktadır. Savaş tamtamları çalıyorlar, Suriye’ye askeri operasyon hazırlıklarını tartıştırıyorlar. Tek nedeni var. Kürt anasını görmesin. Türkiye batsın ama Kürtler de gün yüzü görmesin. İşte Kürt düşmanlığının iktidarı ve ülkeyi getirdiği yer gözlerimizin önünde. Çatışmasızlığın olduğu dönemde, bütçede güvenliğe ayrılan miktar ile bugünkü arasında uçurumlar var. O gün 50 milyar TL, bugün 250 milyar TL civarında bir güvenlik bütçesi. Bu bile iktidarın tutunduğu dalın ne olduğunu göstermektedir.
Bu politikalara itiraz etmedikçe iktidarın asli temeline ve ortakları arasındaki çimentoya gerçek muhalefet yürütmek mümkün değil. Savaş politikalarına karşı en güçlü birlikteliği her yerde oluşturacağız. Önce bütün Kürt yapılarıyla bir araya gelip ittifak oluştursunlar. Savaş karşıtı birlik oluştursunlar, halklar arasına betondan duvar ören iktidara karşı irade duvarı kurmak zorundayız. Bunu büyük bir barış hareketine dönüştürdüğümüz anda iktidarın sonu gelir. Büyük dönüşümün gelebileceği tek yol büyük barıştır. Bunun için önce savaşa karşı büyük birlikteliktir. Büyük dönüşü büyük barış, büyük savaş karşıtı koalisyonunu başarmak zorundayız. Bunun için hazırız. Nefesimizin son anına kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Bütçe buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin her yerinde çalışmalar yapıyoruz. Halkın bütçesini oluşturmak için halk ile çalışıyoruz. Alternatif bütçemizi bu çalışmalarla oluşturacağız. Bu iktidarın bütçesi, sömürü, talan ve savaş bütçesidir. Biz de bu ülkeye demokrasi, adalet, hakça bölüşüm ve barış bütçesi getireceğiz. Şimdiden bunun hazırlıklarını yapıyoruz. Bu ülkenin yönetimine ortak olduğumuz halkın desteği ile hayata geçireceğiz. Savaş bütçesini yırtıp atacağız. Barış bütçesini getireceğiz. Halkın ekmeğine ve aşına göz koyanlara dur diyeceğiz. Nusaybin ve Mardin sınırındaki mayınları söküp atacağız. Organik tarıma elverişli bu topraklara mayın değil, tohum ekeceğiz. Mezopotamya topraklarına kan değil, su akacak.
Derinleşen yoksulluk ve kriz karşısında iktidar tek çare olarak düşmanlaştırma ve savaş politikalarına sarılıyor, diyoruz ama bunun sınırına dayandılar. Bütün iyi insanlara sesleniyoruz, bu savaş ve nefret diline itirazınızı dile getirirseniz o sesler büyüyecek ve mutlaka buluşacak. Hiçbir nefret, aykırı bu seslerin karşısında duramayacaktır. Türkiye halkı ve toplumu barışmak istiyor, eşit geleceği ortak temelde, demokratik zeminde kurmak istiyor. HDP, bunun güvencesidir, nefrete, savaşa, düşmanlaştırmaya ve her türlü kaos planına karşı demokratik kararlılık ve barış savunuculuğuyla en büyük güvencedir. Biz gücümüzü halktan alıyoruz, bu güçle geldiğimiz yer HDP için 9’uncu yaştır. Biz yaş olarak değilse de -güç olarak büyüyoruz. Barış ve adalet için mücadele ede ede büyüyoruz. Beslendiğimiz mücadelelerin yaşı yüz yıllara dayanıyor. Bu mirasa layık olmak da boynumuzun borcudur. Bu nedenle iktidarın hedefindeyiz. İktidarı ve düzenin temellerini değiştirme iradesine sahip olan HDP var karşılarında. Buna dayanamıyorlar. Üzerimize yargıyı polisi salıyorlar, tehdit ve baskı ile yıldırabileceklerini sanıyorlar.
İşte Kobanî Kumpas Davası. Bu davaların nereden kaynaklandığını bütün Türkiye biliyor, bilmeyenlere gerçeği anlatacağız. Her türlü yolsuzluk normal, kara para normal ama yargı harekete geçmiyor, bu düzeni, yolsuzlukları, çürümeyi ortaya çıkaran ve mücadele eden HDP’ye saldırıyor. HDP’yi yargılamaya çalışmanın ne kadar nafile olduğunu Kobanî Kumpas Davasında arkadaşlarımız gösteriyor. Davayı da hakimlere verilen talimatları da mahkeme salonlarında, meydanlarda sokak sokak gezerek boşa çıkaracağız. Ne yaparlarsa yapsınlar hangi kumpası kurarlarsa kursunlar HDP durmayacak ve durdurulamayacak. HDP, yoluna kararlılık ile devam edecek, büyümeye, güçlenmeye devam edecek. Milyonların iradesi olmaya, Türkiye siyasetine yön ve ufuk vermeye devam edecek. Halkın gerçek alternatifi olmaya devam edecek. HDP sesini, sözünü yolunu da büyütmeye devam edecek. Şimdi, hep birlikte geleceği inşa etmek için kolları sıvadık, sorumluluk aldık. Bu sorumluluğun neler gerektirdiğinin farkındayız. Bütün baskılara rağmen ortak eşit geleceği ve demokratik yaşamı büyük barışı getireceğiz. Öyle bir ufka vardık ki benim sözlerim anlatmaya yetmez, Sevgili Ahmed Arif'in dediği gibi "şimdi öyle bir ufka vardık ki, öyle bir ufka vardık ki yalnız değiliz, gerçi gece uzun gece karanlık ama bütün korkulardan uzak bir sevdadır böylesine yaşamak". İşte bizimkisi böyle bir sevda. Bütün korkulardan uzak bir yaşamdır bizimkisi.
Bu ülkede işçilerin hakkını sonuna kadar alacağı bir gelir adaleti meselesi de var. Cezaevlerinde rehin tutulan binlerce siyasetçinin, seçilmişlerin özgürlüğüne kavuşması meselesi de var. Pazar poşetini dolduramayan emekçi için refah da var. İş bulma kuyruklarında saatlerce bekleyen gençlerimiz için iş de var, kuraklıktan dolayı tarlalarına su arayan çiftçiler için destek meselesi de var. Sokakta yatan yurtsuz gençler için yurt da var. Tüm kadınlar için özgür sokaklar ve özgür yaşam da var. Şiddete karşı barış siyaseti ve engelliler için uyumlu hale getirilen kentler de var. İşte bizim bütçemizde olan başlıklar bunlar. Kürt sorununda demokratik bir çözüm var. Alevi canlarımız için inançlarını özgür yaşayabilecekleri bir yurttaşlık düzeni var, bütün inananlar için eşit bir düzen ve eşit bir hayat var. Bunlar için varız bunları savunmaya devam edeceğiz. Bütün bunları nasıl yapacaksınız diyorlar. Gücümüzü halkımızdan ve haklılığımızdan alıyoruz. HDP, günü geldiğinde ülkenin yönetimde yerini en güçlü şekilde yer alacak. Biz toplumsal diyalog ve müzakereyi esas alıyoruz. Gerilim ve çatışma değil, müzakere ve mutabakat ile yürümek istiyoruz. Bizden en uzak toplum kesimleri ile bile temas etmek için elimizden gelenleri yapacağız
Toplumun bütün kesimleri ile müzakere bizim yöntemimizdir. Mutabakat ve uzlaşma ile ülkenin sorunlarını çözmek için yolumuza devam ediyoruz. Bütün kesimlerle köprüler inşa etmek istiyoruz. Toplumun kesimlerinin birbirlerine ulaşacakları köprüler kurmak istiyoruz. Biz toplumun ortak dertlerinin ve acılarının ortak olduğunu biliyoruz, bütün topluma konuşma istediğimiz bundandır. Halk için yönetimi inşa eden toplumsal irade en temel hedefimizdir. Buna ulaşacağımıza da inanıyoruz. Toplumda bu arzu ve bekleyiş vardır. Beklenen bu kararlılık ve cesarettir, adres de HDP’dir. Talan, soygun ve sömürü sistemini, savaş ve çatışma politikalarını, kin ve nefret siyasetini, yalan, riya ve haram düzenini mutlaka değiştireceğiz. Gücümüzü ve inancımızı halkımızın uzattığı elden alıyoruz. Ne ikbal hesabı ne mevki makam hırsı, halk ile beraber halk için yolumuzu aydınlatan ışık budur.
Mezopotamya Kültür Merkezi, Mezopotamya ve Anadolu'nun bu coğrafyadaki seslerini ve renklerini sanatın her alanında canlandırmak için kurulmuş bir kuruluştur. Yüz akımız MKM ile her zaman gurur duyduk, yine gurur duyuyoruz. Tam 30 yıl önce kuruldu, kurucuları arasında Apê Mûsa da vardı. Bu kurumun neden kurulması gerektiğini çok iyi biliyordu. Baskı, engelleme ve bütün bunlar devam etti ama MKM inancından, hedefinden sapmadı. 30’uncu kuruluş yıl dönümünü kutlamak için Bostancı Kültür Merkezi'nde bir etkinlik yapılacaktı. Etkinlik sabahı Valilik izin vermişken Kadıköy Kaymakamı bu etkinliği yasakladı. Sanki yasaklayınca stranlar susacak, kilamlar bitecekmiş gibi. Hiçbir yasak türkülerin, kilamların, stranların sesini kısamaz. MKM’den dostlarımız aramızda. Orada kısıyorlarsa seslerini Meclis kürsüsü onlarındır.
(Devamında konserleri yasaklanan MKM sanatçıları, stranlarını okudu.)
Kaynak: "Sancar: Büyük dönüşümü, büyük barışı, büyük savaş karşıtı koalisyonu başarmak zorundayız". hdp.org.tr. 19 Ekim 2021. 19 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2021.
|