Mezar Arasında Harman Olur mu'nun öyküsü
Kasap Kazım genç bir Kayserili, uzun boylu, gür kaytan bıyıklı, esmer tunç yüzlü bir delikanlı. Oturduğu mahalleden bir tüccarın kızı ona aşık olmuştu. Kız iki de bir kasap Kazım’a haber gönderdi “ya beni babamdan istersin yahut kaçırırsın” diye. Kasap Kazım ağır başlı bir delikanlı olduğu için aldırış etmez. Ancak Kazım, bir gün kız evine düğürcü gönderdi, kızı babasından istedi. Razı oldular ve nişan yapıldı.
Aradan birkaç gün geçmişti. Kazım’ın arkadaşlarından Hoyrat Ahmet, onun nişanlandığını duyunca kızdı, öfkelendi, içerledi. Hoyrat Ahmet daha evvel Kazım’ın nişanlısını istemiş ama kızı kendisine vermemişlerdi. Hoyrat Ahmet hırsını yenemedi. Bir sabah Kasap Kazım’ın yolu üzerinde pusu kurdu, beklemeye başladı. Yolun bir kenarı mezarlık, öteki tarafı ağaçlık, Kazım dükkanına gidiyordu. Birdenbire mezarlığın kenarında eli kamalı bir adamın üzerine koştuğunu gördü. Gözleri bulut bulut. Kaçmadı... Her şey öyle ansızın oluverdi ki; Hoyrat Ahmet’in gelince vurduğu iki hançer darbesi ile Kazım yere yıkıldı.
Dağ gibi delikanlı yerde uzanmış yatıyordu. Göğsünden, ağzından kanlar boşalıyordu. Kaytan gibi bıyıkları kızıl kanlar içinde kalmıştı. Yüzünün tunç rengi, ölü toprak rengini andırıyordu. Genç yaşta günahsız bir delikanlı, bir alçağın darbesiyle can veriyordu..
Kazım, henüz ölmemişti ama ya kaybettiği kan? Akrabaları onu doktora götürdüler. Doktor: “Böyle derin hançer yarasına derman olur mu?” diye düşünüyordu. Birkaç dakika sonra Kazım, bir yiğit delikanlı, ruhunu Allah’a teslim etmişti. Arkasından ağlayanlar çoktu. Ama en çok nişanlısı ağlıyordu...
Öyle rivayet edilir ki, Kazım’ın nişanlısı genç kız, yürekler dolusu acılarını bu türküyle dile getirmiş; nişanlısının ağzından bir ağıt söylemişti
Kaynak: Mirzaoğlu, G. (t.y.). Ankara’da Geleneksel Türk Halk Müziği. İçinde Anadolu’nun Sırlı Sesi: Müziğiyle Ankara (ss. 66-89). çevrim içi erişim (PDF)
|