Maden Dağı Dumandır'ın öyküsü
Köyde Ali ile Gülsüm birbirlerini sevmektedirler. Ali babasının sağlığında Gülsüm’le evlenmek için söz almış. Fakat Ali’nin Gülsüm’ü alabilmesi, Gülsüm ile nişanlanıp evlenebilmesi için yüklü bir başlık parası gerekmektedir. İşte o zaman Ali’yi kara düşünceler sarmıştır. Başlık parasını denkleştirmesi gerekmektedir. Ali, bu parayı biriktirmenin çok zor bir iş olduğunu da bilmektedir. Artık Ali’nin gecesi gündüzüne karışır. Kara kara bu parayı nasıl biriktireceğini düşünmektedir. Nihayet Ali kararını verir ve başlık parasını biriktirmek için İstanbul’a çalışmaya gider ama umduğunu bulamaz ve oralardan eli boş döner. İstanbul’da da başlığa yetecek parayı biriktirememiştir. Çünkü Ali’den istenen miktar bir hayli fazladır. Gülsüm’ün babası da aslında kızını Ali’ye değil İlyas Ağa denilen bir zenginin oğluna vermek istemektedir. Köyde Ali’ye de “Çakır Ali” derler ya. Gülsüm’ün anası da, kızını Çakır Ali’ye vermekte kararlıdır. O da dürüstlüğe, efendiliğe ve sevgi dolu yüreğe sahip olan Ali’yi takdir etmektedir. Ali’nin anası, Gülsüm’ü istemeye gider ama kızın babası herkesin tahmin ettiği gibi yüklü başlık parasında diretir ve “Bu parayı getirmeyene kızımı iki cihan bir araya gelse yine vermem” diye tutturur. Hem öyle yıllarca da bu paranın denkleştirilmesini bekleyemem” deyip kestirir atar. Köy ahalisi içinde Ali de Gülsüm’ün ağabeyi Mehmet’le çok iyi arkadaştır. Mehmet de kız kardeşinin Ali gibi iyi bir insanla evlenmesinden yanadır. Zaman zaman bu iki samimi can dostu arkadaş oturup düşünürler. Bu başlık parasına bir çözüm bulmaya çalışırlar. Sonunda bir çıkar yol bulurlar. Mehmet ile Ali bu duruma bir hal çaresi olarak Maden Dağı’ndaki taş ocaklarında işçi olarak çalışmak olduğunu düşünürler. Hiç zaman kaybetmeden hazırlıklarını yapıp taş ocağına çalışmaya giderler. Fakat Gülsüm’ün babası aksilik edip kızı başkasına vermekte diretir. Bu arada Ali Gülsüm ile haberleşmeye devam etmektedir. Bu haberleşmeler sayesinde kızın babasının bu fikrinden zamanında haberdar olur. Ali bir gün kızın Ağabeyi Mehmet ile oturup konuşur; durumu ağabeye açıklar ve bunun üzerine Gülsüm kızı birlikte kaçırmaya karar verirler. Kızın ağabeyi de Ali’ye yardım edecektir. Ali, bu karını uygulamaya koymak için taş ocağındaki yetkili kişiden izin almak ister; ancak iş sahibi bir gün daha çalışıp, ertesi gün gitmesini söyler. Ali de tamam deyip o gün de çalışmaya devam eder. Ali o gün çalışırken oldukça düşüncelidir; aklı fikri Gülsüm kızdadır. O dalgınlık halinde çalışırken ateşlemiş olduğu dinamit aniden elinde patlar. Dinamitin patlaması sonucunda Ali’nin bedeni paramparça olur. Ali, Gülsüm’üne kavuşamadan; muradına eremeden bu alemden geçer gider... Ali’nin battaniyeye sarılı cesedi köye getirildiği zaman köye derin bir matem havası çöker. Bu hazin olay sonucunda permeperişan olan Gülsüm, bir türkü tutturmuş Maden Dağı üstüne. Türkü ki ne türkü… Yürekler yakan bir sevda türküsü bu.
Kaynak: Güven, Merdan (2005). "Türkiye Sahasındaki Hikâyeli Türküler Üzerine Bir Araştırma (Doktora Tezi)" (PDF). Erzurum. 14 Kasım 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
|