Kullanıcı:Dr.Suskun/Taslaklar/1. Taslak
1 Eylül 1960, Cuma
Açılma saati: 15.00
KÂTİP ÜYELER: Kâmil KARAVELİOĞLU, Ahmet ER
Konu
“ | Mucip Ataklı'nın, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun muaddel 64 ncü maddesi ile aynı kanunun 65 nci Caddesine birer fıkra ve 6306 sayılı Kanuna geçici bir Madde eklenmesine dair kanun teklifi ve İktisat Komisyonu raporu (2/26) | ” |
Başkan
“ | Kanun teklifinin konuşulmasına geçmeden evvel gerekçesinin ve maddelerinin okunmasını oyunuza koyacağım. Yalnız gerekçesi mi okunsun, yoksa tümünü birden mi okuyalım
Yalnız gerekçesinin okunmasını isteyenler lütfen parmak kaldırsınlar... |
” |
Kâtip
“ | Efendim, gerekçesinin okunmasına lüzum yoktur. Sözcü bunu bize izah etsin, ondan sonra maddelere geçelim. | ” |
Başkan
“ | Bu teklifi kabul edenler lütfen parmak kaldırsınlar... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi Mucip Ataklı arkadaşımız kanun teklifinin gerekçesini izah edecektir. |
” |
“ | Muhterem arkadaşlarım, getirmiş olduğum bu kanun teklifinin gerekçesinden anlaşılacağı üzere teklifimin gayesi, Emekli Sandığının mâlûller arasındaki bariz tefriki ortadan kaldırmaktır. Vazife esnasında mâlûl hale gelen şahısların hayat standartlarını yükseltmek, hayat sıkıntılarını tahfif etmektir. Mâlûller hakkında Emekli Sandığı Kanunuyla bidayette bir tefrik yapılmamış, bilâhara yapılan tadillerle mâlûller arasında bir aykırılık yaratılmıştır. Mâlûliyeti şu şekilde sıralayabiliriz. Vazife mâlûlü, âdi mâlûl ve diğeri de harb mâlûlüdür. Bununla birbirinden farklı malî imkânlara sahip zümreler ortaya çıkarılmıştır. 11 Ağustos 1325 tarihli ve 143 sayılı askerî Tekaüt ve İstifa Kanununun, 24 ve 25 ve 26. Maddeleri ile 13 Aralık 1919 tarihli bir kararname ile 1930 yılında meriyete giren 1683 sayılı Kanun askerî ve mülki mâlûller arasında bir tefrik yapmıyan hükümleri ihtiva etmektedir. 1938 yılında yürürlüğe giren 3485 ve 3486 sayılı kanunlarla her hangi bir vazife maksadiyle uçuş yapan uçak veya dalış yapan ve dalgıçların dalışlarında kazaya uğrayarak mâlûl veya şehit olanların haklarını koruyan hükümler de ilave edilerek mâlûl ve şehitlerin maaşları arasında bir aykırılık yapılması ciheti güdülmemiştir. Nihayet 1948 yılında 5107 sayılı Kanunun birinci maddesi ile Harb mâlûlü bulunan subay ve askerî memurlardan harbde fiilen ateş altında veya harekât sahasında veya bu sahaya giriş esnasında her hangi bir sebeple mâlûl olmuş bulunanlara subay ve askerî memurlar ifadesi kullanılmak ve bunlara %50 zam yapılmak esası kabul edilmek suretiyle vazife mâlûlleri arasında ilk tefrikin yapılmış olduğunu görüyoruz. 1949 senesinde kabul edilmiş bulunan 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun hazırlanması sırasında, Hazine lehine hareket mâlûller; âdi mâlûl, vazife mâlûl ve Harb mâlûl olmak üzere 3 kategoride mütalâa edilmiştir.
Âdi mâlûller 10 hizmet senesini doldurdukları takdirde maaşa müstahak bulunmuş ve bunlara başka hiçbir avantaj sağlanamamıştır. Âdi mâlûller ile diğer mâlûl olamayanlar arasında hemen hemen hiçbir fark yoktur. Vazife mâlûlleri 6 dereceye ayrılmış ve bunlara müstahak oldukları maaşın %15-%60'ı kadar zam yapılması ve ayrıca 30 seneden az hizmet etmiş olanlara, 30 hizmet müddeti kabul edilerek buna göre muamele yapılması, 30 seneden fazla hizmet etmiş olanların da fiilî ve itibari hizmetleri üzerinden emekliye sevkleri kabul edilmiştir. Harb mâlûlleri ise 64'üncü madde şümulü içine girenler Harb mâlûlü sayılarak bunların emsali vazife mâlûllerinin almış oldukları maaşlar, 75-250 erler için 30-60 zam kabul edilmiş, bilâhara bu miktarlar da iki defa değişikliğe uğrayarak 7236 sayılı Kanunla subaylara 200-600, erlere 80-200 lira zam verilmesi kabul edilmiştir. 64'üncü madde ile harb mâlûlleri tefriki dar bir şümul içinde tutulmuş bunun hatası anlaşılarak bilâhara 2 Mart 1954 tarihinde neşredilen 6306 sayılı Kanunla 5434 sayılı Kanunun 64'üncü maddesine bir (D) fıkrası eklenmiş bu fıkra ile bir ayarlama yapılmıştır. 1.1.1950 tarihinden sonra mâlûl olanlar bu fıkra hükmünden istifade ettirilmiş, 1950'den evvel mâlûl olanlar bu hükümden mahrum bırakılmıştır. |
” |