İçeriğe atla

Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Mart 2017 Amasya mitinginde yaptığı konuşma

Vikikaynak, özgür kütüphane

Bugün güzel bir gün, bugün bereketli bir gün, bugün anayasa değişikliğini konuşacağız. Sizden özel isteğim var, slogan atmadan lütfen beni bir dinleyin. Çünkü düşünmemiz gereken bir gün, sandığa giderken düşüneceğiz. Kimi düşüneceğiz? Türkiye’yi düşüneceğiz. Kimi düşüneceğiz? Bayrağımızı düşüneceğiz. Kimi düşüneceğiz? Birlikte yaşamayı düşüneceğiz. Kimi düşüneceğiz? Evlatlarımızı düşüneceğiz. Kimi düşüneceğiz? Birlikte yaşamanın sevincini nasıl yakalayabiliriz bunu düşüneceğiz. Nerede, nasıl, ne zaman, nerede ne yapıyoruz oturacağız düşüneceğiz, konuşacağız, tartışacağız ve sandığa öyle gideceğiz.

Diyebilirsiniz ki, neden Amasya’da böyle bir toplantı yaptınız? Amasya bizim tarihimizin önemli bir kilometre taşıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Amasya’ya geldiğinde bir Amasya Tamimi, bir Amasya Genelgesi yayınladı. Dedi ki, o genelgede “Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Amasya ne kadar gurur duysa azdır. Böyle bir genelgeye sahip olmak her şehre nasip olmaz.

Evet, şehzadeler kenti, Ferhat ile Şirin’in kenti ama Amasya Genelgesinin de kenti. Bakın, şu anda bu meydanda her partiden insanımız var. Her partiden insana gönül borcumuz var. Her partiden insana, kardeşime sesleniyorum. Biz Türkiye’de yaşıyorsak, beraber yaşıyorsak, aynı havayı teneffüs ediyorsak, bir anayasa, hepimizin canını ve malını güvenlik altına alan bir anayasa olmalıdır. O anayasa hepimizin anayasası olmalıdır. Benim gibi düşünmeyen insanın da anayasası olmalıdır. Ben düşünüyorum diye herkes gibi düşünmek zorunda olmamalıdır. Anayasa bir uzlaşma belgesi olmalıdır. Anayasa bizim, hepimizin ortak paydası olmak zorundadır ve o nedenledir ki, anayasa değişikliğini görüşürken bu A partisinin, B partisinin görüşü değildir. Beraber düşüneceğiz hepimiz hangi partiden olursak olalım.

Bakın burada hiçbir siyasi partinin bayrağı yok. Niye yok? Çünkü anayasa bir partinin anayasası değil, hepimizin anayasası. O nedenle sandığa giderken ister sağcı olalım, ister solcu, ister ortacı, ister doğuda yaşayalım, ister batıda, ister güneyde, ister kuzeyde, istersek yaşam tarzımız farklı olabilir, kimliklerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir. Ama biz bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Kutuplaşmak değil, kavga etmek değil, bir arada yaşamak istiyoruz. Caddede, sokakta gördüğümüzde birbirimizi tanımasak bile selam vermek istiyoruz, merhaba demek istiyoruz. Anayasa bize bu güvenceleri sağlamalı.

Şimdi ben sizlere bazı sorular soracağım ve cevabını da vereceğim. Birinci sorumuz şu; Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı? Eğer Cumhurbaşkanı taraflı olmalıdır diyorsa bir vatandaşım, sandığa gitsin “Evet” oyuna mührünü bassın. Eğer vatandaşımız Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır, Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır, Cumhurbaşkanı 80 milyonu temsil eder, Cumhurbaşkanı arabasında Türk bayrağını taşıyan 3 kişiden birisidir o nedenle tarafsız olması gerekir ve devletin uyum içinde çalışması için mücadele etmesi, çaba göstermesi, olayları gözlemesi gerekir diyorsa, o zaman gidecek “Hayır” oyuna mührünü basacak. Bakın bunun partiyle bir ilgisi yok, A’yla, B’yle bir ilgisi yok. Bütün mesele şu; Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı? Tarafsız diyorsanız yer belli, adres belli, tercih belli mührünüzü oraya vuracaksınız. Birinci soruda anlaştık mı? Güzel.

İki; daha önemli bir soruya geliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 80 milyonun iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sizin oy verip parlamentoya gönderdiğiniz temsilciler, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşını yöneten bir meclis. O nedenle “Gazi Meclis” diyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs Barış Harekatını yöneten bir meclis. Türkiye Büyük Millet Meclisi, top sesleri arasında 15 Temmuz’da havadan bombalanırken, sabaha kadar çalışıp darbe girişimini püskürten meclis. Şimdi sorumuz şu: Bir kişi Türkiye Büyük Millet Meclisini hiçbir gerekçe göstermeden feshetsin mi, feshetmesin mi? Eğer, hangi partiden olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, bir vatandaşım çıkıp da, “Ya bir kişiye yetki verelim gitsin canının istediği zaman Türkiye Büyük Millet Meclisini feshetsin, yeniden seçime götürsün” diyorsa, tercihini gidip “Evet”ten yana kullanabilir. “Hayır, ben 80 milyon vatandaş olarak milletvekilimi seçiyorum, meclise gönderiyorum ve o meclis milli iradeyi temsil ediyor, milli iradeyi benim dışımda, halkın dışında hiç kimse feshedemez” diyorsanız, onun da yolu bellidir gideceksiniz “Hayır”dan yana tercihinizi kullanacaksınız. Anlaştık mı?

Size bir şey daha söyleyeyim. 1924 Anayasası görüşülürken bu yetki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verilmek istenir, meclisi feshetme yetkisi. İki genç milletvekili kürsüye çıkarlar derler ki, “Biz Gazi Paşa’yı seviyoruz, Gazi Paşa önemli bir komutandır, Türkiye için ne yaptığını çok iyi biliyoruz, ama bizi buraya Gazi Paşa değil, bizi buraya millet gönderdi. Millet gönderdiğine göre Gazi Paşa Meclisi feshedemez, böyle bir yetkiyi veremeyiz.” Ve yapılan oylamada büyük bir çoğunlukla reddediliyor. Yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e verilmeyen bir yetkiyi, bu anayasa değişikliğiyle bir kişiye vereceğiz.

Eğer, bakın hangi partiden olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Bir kişiye bu kadar yetki verilmez. Türkiye Büyük Millet Meclisini fesih yetkisini verdiğiniz zaman 80 milyonun iradesini sıfırlamış oluyorsunuz. 80 milyon milletvekili seçip gönderiyor, bir kişi kalkıyor 80 milyonun iradesine yok diyor ve meclisi feshediyor. O nedenle sandığa giderken düşüneceğiz. O nedenle söylüyorum bu işin partisi yoktur. Bu bir memleket meselesidir, hepimizin meselesidir. Onun için ikinci soruda da anlaştık değil mi? Güzel.

Geliyorum üçüncü soruya; devletin işleyişini ve yapısını bir kişi tek başına düzenleyebilsin mi? Biraz açayım ne demek bu? Çünkü vatandaşlarımızın bir kısmı bilmeyebilir. Devletin yapısı ve işleyişi şu değerli arkadaşlar. Devlette kim müsteşar olacak, kim vali olacak, kim kaymakam olacak, kim hakim olacak bunların tamamına bir kişi karar verecek. Eskiden kim karar veriyordu buna? TBMM karar veriyordu. Müsteşarın nitelikleri belli, büyükelçinin nitelikleri belli, genel müdürün nitelikleri belli, öğretmenin nitelikleri belli, profesörün nitelikleri belli. Kim nerede, nasıl, hangi mevkiiye gelecekse onun kuralları kanunlarla belirlenir ve TBMM belirler. Şimdi deniyor ki, yeni anayasa değişikliğiyle bunların tamamını kaldıralım ne gerek var buna, ne gerek var bu meclise? Ne yapalım? Bir kişi tek yetkili olsun o kimi isterse oraya atasın. Buna ne diyoruz? Bakın, bunun da hiçbir partiyle ilgisi yok. Hepimizi ilgilendiren bir sorun bu. Bir kişiye bu kadar yetki verilmez. O zaman şu soru olacak. Bu meclisin ne işi var? Devlette liyakat sistemini çökertmiş oluruz.

Geliyorum bir başka soruya. Başbakanlık kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı? Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Başbakanlık var. Osmanlı döneminde padişah var ama Başbakanlık görevini üstlenen veziri azam var. Yani o da Başbakan. Niye Başbakanlığı kaldırıyoruz? Eğer bir vatandaşım, “Ya bu ülkede Başbakanlığa hiç gerek yok, ne gerek var Başbakanlığa” diyorsa gidip “Evet” oyu kullanacak. “Hayır efendim, Başbakanlık geleneği var bizim ülkemizde, demokrasinin geleneğidir, Başbakan hesap verir, Başbakan yatırım programları hazırlar, şunu yapar, bunu yapar, güvenoyu ister, biz Başbakanlığı isteriz” diyorsanız gideceksiniz hayır oyunu kullanacaksınız. Anlaştık mı burada da?

Şimdi değerli arkadaşlarım bir diğer soru; bir partinin Genel Başkanı hem Başkan, hem partinin Genel Başkanı. Hakim tayin etsin mi, etmesin mi? Savcı tayin etsin mi, etmesin mi? Bakın bunun da hiçbir partiyle ilgisi yok. Bir partinin Genel Başkanı Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12’sini tayin ediyorsa, orada adalete siyaset girer. Eğer partinin Genel Başkanı Hakimler Savcılar Kuruluna hakim tayin ederse orada adalet siyasallaşmıştır. Niye diyoruz camiye siyaset girmesin, niye diyoruz adliyeye siyaset girmesin, niye diyoruz kışlaya siyaset girmesin, niye diyoruz okula siyaset girmesin? Söylüyoruz ki, çünkü camiye her görüşten vatandaşımız gider, siyaset girerse camiler bölünür. Kışlaya hepimizin çocukları askere gidiyor, bakıyorlar mı hangi partiden çocuklar geldi diye. Bakmıyorlar. Siyaseti sokarsanız bölünür. Bu soruda da anlaşıyor muyuz? Güzel. Hangi partiden olursa olsun vatandaşım sandığa giderken Nisan ayında elini vicdanına koyacak ve öyle gidecek. Bir başka soru; kurulacak olan hükümet TBMM’den güvenoyu istesin mi, istemesin mi? Eğer vatandaşlarımız hangi partiden olursa olsun ya bir hükümet kurulur, çoğunluk partisinin Genel Başkanı Başbakan olur, hükümet programını hazırlar, TBMM’ye getirir, TBMM’den güvenoyu alır ve yoluna devam eder. Usul böyle. Yeni değişiklikte ne oluyor? Yeni değişiklikte bir hükümet var ama TBMM’den güvenoyu istemiyor niye? Çünkü diyor ki, bu meclisten ben niye güvenoyu isteyeceğim ki, ne gereği var diyor. Meclisi küçümsüyor, meclisi aşağılıyor, milli iradeyi küçümsüyor, milli iradeyi aşağılıyor. Bakın bunun da hiçbir partiyle ilgisi yok. Bana söyler misiniz bunun hangi partiyle ilgisi var? Dolayısıyla, hangi partiden olursa olsun vatandaşım sandığa giderken elini vicdanına koyacak. Başbakan hükümet programını hazırlayacak, gelecek TBMM’den güvenoyu isteyecek niye istemiyor?

Başka bir konu değerli arkadaşlarım, bugünkü modelde Başbakan var milletvekili, bakanlar var milletvekili, hepsi milletvekili ve bunlar parlamentoya gelirler hesap verirler. Bütçeleri gelir, gensorular gelir, soru önergeleri gelir gene hesap verirler. Bir sorun çıkar, sizin bir sorununuz çıkar tapuda, nüfusta başka bir yerde Ankara’ya atlar gidersiniz milletvekiliyle görüşürsünüz benim bu sorunumu çöz diye. O da açar bakanla konuşur. Soru çözülür çözülmez oturursunuz en azından TBMM’de bir çay, kahve içersiniz. Yeni modelde ne bakanlar, ne de başkan yardımcılarının hiçbirisi milletvekili değil. Ama hepsinin milletvekili gibi dokunulmazlığı olacak. Hiçbirisi TBMM’ye hesap vermeyecek. Allah aşkına hangi partiden olursa olsun bütün vatandaşlarımın sağduyusuna sesleniyorum. Biz 550 milletvekilini niye meclise seçip gönderiyoruz? Bunların içinden bakan olacak bir adam yok mu yani? Bir adam çıkmayacak mı yani? Niye dışarıdan atanıyor? Millete mi güvenmiyorlar? Hani milli irade, milli irade diyorlar e milli irade milletvekili seçti. İçlerine bak, kendi partinden yetkili gerçekten konusunda uzman pek çok milletvekili var getir bakan yap. Olmaz başkalarını yapacağız. Herkes elini vicdanına koyacak sandığa öyle gidecek değerli arkadaşlarım.

Başka bir soru; milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarıyoruz. Allah aşkına bunu size anlatan bir Allah’ın kulu çıktı mı? Niye 600’e çıkıyor, hangi gerekçeyle 600’e çıkıyor? Bir Allah’ın kulu çıkıp desin ki, şunun için biz 600’e çıkarıyoruz. 550 milletvekili bile fazla normali 450’dir. Ha benim için fark etmez. Niye fark etmez? 600 milletvekiline çıkacak parayı sizler ödeyeceksiniz, vergilerinizle ödeyeceksiniz. Onlarda ballı maaşlarını almış olacaklar. Kendilerinin bir zararı yok. Zarar sizin sırtınıza biniyor. 5 yıllık maliyeti 187 trilyon lira. Niye vatandaştan bu para alınıyor, hangi gerekçeyle alınıyor? Hükümet güvenoyu vermeyecek, aralarından bakan çıkmayacak, gensoru verilemeyecek. Peki bu 600’e niye çıkarıyoruz? Daha da düşmesi lazım.

Başka bir şey daha. Size bir soru soracağım. İçinizde 18 yaşında çocuğu olan mutlaka vardır veya 18 yaşında torunu olan vardır. 18 yaşında çocuğum bu anayasa değişikliği geçerse milletvekili olacak diyen bir Allah’ın kulu var mı el kaldırır mı ben de bir göreyim Allah aşkına. Değerli arkadaşlarım, sevgili Amasyalılar, kuvva-i milliyenin kenti, milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır diyen kent, güzel Amasya, bu anayasa değişikliğinde vatandaşa hazırlanan tuzağı görüyor musunuz? 18 yaşında milletvekili olacak yetmiyor, ömür boyu askerlikten muaf olacak yetmiyor, iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra milletvekili emekli aylığı almaya hak kazanmış olacak. Bu kadar ballı bir böreği gariban Mehmet’in, Ahmet’in çocuğuna mı verecekler? Bizim çocuklarımız askere gider, bizim çocuklarımız eksi 35 derecede terörle mücadele eder, bizim çocuklarımız El Bab’a gider, bizim çocuklarımız şehit olur, onların çocuklarına böyle kaymaklar hazırlanır. Buna kim evet diyecek? Vicdan sahibi kim evet diyecek?

Diyorlar ki, bu anayasa değişikliği gerçekleşirse çift başlılık kalkacak. Allah aşkına inanan var mı? Tam tersine çift başlılık anayasal kurum haline gelecek. Çünkü Başkan hem Başkan olacak, hem bir siyasi partinin Genel Başkanı olacak. Çift başlı. Şimdi ben Amasya’yı merak ediyorum, Başkan seçildi diyelim Amasya’da partisinin bir İl Başkanı olacak, bir de Vali olacak. Şimdi Başkanı kim temsil edecek? Bugünkü modelde Cumhurbaşkanını Vali temsil eder. İl Başkanını Sayın Başbakan kimse Binali bey buradaki AKP’nin İl Başkanı da Başbakanı temsil eder. Yani kendi Genel Başkanını temsil eder. Yeni modelde? Valiyle İl Başkanını aynı kişi temsil edecek. Şimdi İl Başkanı mı daha güçlü, Vali mi daha güçlü? Alın size bir kavga. Vali diyecek ben temsil ediyorum, İl Başkanı diyecek ki bırak sen onları ben temsil ediyorum diyecek, ben seçimle geldim diyecek, ben daha güçlüyüm diyecek. Aralarında derin bir yarılma olacak. Yani çift başlılık kalkmıyor, millete doğruları söylemiyorlar.

Efendim deniyor ki, bu anayasa değişikliği geçerse terör kesin bitecek. İnanan var mı? Kardeşim, sevgili kardeşlerim, güzel kardeşlerim 15 yıldır iktidardalar, terörü bitirmek istediler de kim engel oldu? Kanun dediler destek verdik, kararname dediler destek verdik. Her olaydan sonra açıklama yaptık. Dedik ki terörü bitirin vallahi billahi bitirmek için ne istiyorsanız biz yapacağız, yeter ki terörden bu ülke kurtulsun. Şimdi bitiremiyorlar. Efendim bu geçerse terör bitecekmiş. İnanıyor musunuz? Efendim diyorlar ki bu anayasa değişikliği geçerse ekonomide istikrar gelecekmiş. İnanan var mı Allah aşkına inanan var mı? 15 yıldır iktidardasınız kardeşim, istediğiniz kanunu çıkardınız, istediğiniz kararnameyi çıkardınız. İstediğinizi yaptınız. Şimdi siz ekonomik istikrarı sağlamak için anayasa değişikliğine mi ihtiyaç var? Yok böyle bir şey. Ekonomi de önemli olan alınan kararlardır. Kararların uygulamalarıdır. Doğru kararı alırsanız istikrarı sağlarsınız, doğru karar almazsanız istikrarı sağlayamazsınız. Bunların anayasayla falan bir ilgisi yok. Ne terörün, ne ekonomik istikrarın anayasa değişikliğiyle bir ilgisi yok. Varsa diyorlarsa çıksınlar desinler ki şu maddenin ilgisi var. Ben de diyeyim ki doğru bak biz o maddeyi okumamışız. Söylesinler. Böyle bir şey yok.

Sonra bir şey daha, bu anayasa değişikliği Türkiye’nin hangi sorununu çözecek? Çiftçinin sorununu çözecek mi, esnafın sorununu çözecek mi, terör sorununu çözecek mi, istikrar sorununu çözecek mi, hangi sorunu çözecek, emeklinin sorununu çözecek mi, gençlerin işsizlik sorununu çözecek mi? O zaman niye bu anayasa değişikliği yapılıyor, hangi gerekçeyle yapılıyor? Bütün vatandaşlarımdan sadece ve sadece bir şeyi istiyorum sandığa giderken düşünün elinizi vicdanınıza koyun. Bu işin vebali ağırdır. Sevgili anneler, size sesleniyorum. Siz freni olmayan bir otobüse çocuklarınızı bindirir misiniz?  Bir daha soruyorum siz nereye gittiği belli olmayan bir trene çocuklarınızı bindirir misiniz? Bu sistemin, getirilmek istenen sistemin freni yoktur. Çünkü hesap vereni yoktur. Bir apartman düşünün apartman, apartmanda oturan kardeşlerim bilirler. Apartman da bir yönetim kurulu vardır aidatları veririz. Bir de onun denetim kurulu vardır ödediğimiz aidatlar doğru harcanıyor mu harcanmıyor mu onları denetlerler. Bu sistemde parayı veriyoruz ama denetim sıfır, denetim yok.  Apartmanı bile denetliyoruz koskoca Türkiye Cumhuriyeti denetim dışında kalıyor. O nedenle vebali, günahı ağırdır bunun. Çocuklarımıza karşı güzel bir karar vermeliyiz. Çocuklarımız için, bayrağımız için.

Bu sistemin asıl tehlikesi nerede? Asıl tehlike onu size anlatayım. Bütün yetkiyi bir kişiye verdik. Devleti yeniden yapılandırıyor. İstediği kişileri atayabiliyor. Eğer bu kişiyi bu bir kişiyi bir devlet kandırırsa, bir grup kandırırsa, bir kişi kandırırsa 24 saatte Türkiye Cumhuriyetini ele geçirir. Bir daha söylüyorum, bütün partili kardeşlerime söylüyorum, hiçbir partiye üye olmayan bütün kardeşlerime söylüyorum. Bu sistemde bir kişiyi, başkanı ikna ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyetini en geç 24 saat içinde ele geçirebilirsiniz. Hiçbir mekanizması yoktur. Nasıl geçirirsiniz? Müsteşarları o tayin edecek, bakanları o tayin edecek, genel müdürleri o tayin edecek, emniyet müdürlerini o tayin edecek, müftüleri o tayin edecek, müsteşar yardımcılarını o tayin edecek, daire başkanlarını o tayin edecek. Bir saatte hazırlık yapılır 24 saatte, bir saatte resmi gazetede yayınlanır devletin bütün kadroları 24 saat içinde değişir. Hani diyorlar ya FETÖ, FETÖ, FETÖ. FETÖ örgütü devleti ele geçirmek için hani paralel devlet yapısı ne kadar çalıştı? 30-35 yıldır çalışıyor diyorlar. 30-35 yıla gerek yok. Bir kişiyi kandıracaksın, bir kişiyi ikna edeceksin devleti zaten ele geçiriyorsun. Neden biz bunu Amasya’da başlattık? Bunun için başlattık. Sivas Kongresini düşünün, Erzurum Kongresini düşünün. 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılışını düşünün. Hiçbir yerde tek adam yoktur. Erzurum Kongresinde yoktur, Sivas Kongresinde yoktur, Amasya Genelgesi hazırlanırken de tek kişi yoktur. Kuvva-i Milliye vardır burada. 1920 TMBB açılırken yine tek kişi yoktur. Osmanlı, Osmanlı’da da tek kişi yoktur. Ama şimdi biz bütün yetkileri bir kişiye veriyoruz. Teklik Allah’a mahsustur. Beşer şaşar. İnsanoğlu hata yapar. Hata yaptığı içindir ki, insanoğlu ki hata sadece insana mahsustur. Dünyadaki bütün canlılar içinde hata insana mahsustur. Aslan gidip acıktığı zaman ceylanı yediğinde biz aslana hata yaptı diyor muyuz? Demeyiz. Akrep birisini ısırdığında akrep hata yaptı der miyiz? Demeyiz. Neden? Bizim aklımız var. Aklımızı kullanacağız. Allah’ın verdiği en değerli şey bu akıl. Biz çünkü bakarız, konuşuruz, sorgularız, tartarız. Aklımızı kullanırız. O nedenle yüce yaradan kutsal kitapta der ki; aklınızı kullanmıyor musunuz? Bir daha söylüyorum, yüce yaradan der ki aklınızı kullanmıyor musunuz? Şimdi aklımızı kullanma zamanı. Bu işin sağı solu yok. Bu işin doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi yok. Bu iş bir memleket meselesi, geleceğimiz meselesi. Bakın az önce müzeyi gezdim. Gazi Mustafa Kemal havzadan hareket ederken Amasya’yı sorar. Amasya müftüsü der ki, Amasya emrinize hazırdır der. Buyurun gelin Amasya’ya ve Amasya’ya gelir Amasya tamimi yayınlar. Millet kavramının en güzel şekilde resmi belgelere girdiği tarih, Amasya tamiminin yayınlandığı tarihtir. Yani 1919 yılıdır. Şimdi biz bu tarihten vazgeçiyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan bir modele gidiyoruz.

Bakın Hollanda’da olaylar oldu iki bakanımız alınmadı. Milli bir meseledir. Biz de destekledik mi? Destekledik. Milli meselelerde beraberiz hiçbir sorunumuz yok. Bir ülkenin, Türkiye Cumhuriyetinin bakanları başka bir yere gidiyorsa, hiçbir ülke onları geri çeviremez. Geri çevriliyorsa sorgularız. Ortak duruş sergileriz, düzgün duruş sergileriz. Ama size bir söz söyleyeyim. Sayın Dışişleri Bakanımız Hollanda’ya gittiğinde bizim büyükelçimiz neredeydi? Hiç duydunuz mu, hiç sordunuz mu? Niye büyükelçi konuşmaz. Nerde bu büyükelçi? Bu sorunun cevabını bekleyelim değil mi? Bekleyelim, bu sorunun cevabını bekleyelim. Bir Dışişleri Bakanı bir ülkeye gidecek, gittiği ülkede kendi ülkesinin büyükelçisi onu karşılamayacak, orada olmayacak. Ne için? Niye büyükelçi orada yok? Bunu sorgulamamız lazım.

İşin özeti, güzel bir ülkede yaşıyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz, görüşümüz farklı olabilir, kimliklerimiz farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir. Bereketli bir Türkiye’miz var. Yağmurumuz var, denizimiz var, göllerimiz var, ırmaklarımız var, ovalarımız var, yaylalarımız var. Allah inandırsın dünyanın pek çok ülkesini gezdim Türkiye’den daha güzel bir ülke yok. Bu ülkede hepimiz huzur içinde yaşamak istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Ben hiçbir zaman, benim partim de hiçbir zaman neden şu parti daha fazla oy aldı diye çıkıp eleştirmedik. Eğer bir yanlışlık varsa kendimize döndük. Kendimizi sorguladık o yüksek oy alıyor biz niye oy almıyoruz diye. Doğru yaptılar doğruları destekledik. Yanlış yaptılar eleştirdik. Bakın size bir şey daha söylüyorum. Diyorlar ki bu parlamento çalışmıyor. Geçen hafta parlamentodan kaç kanun çıktı? Bilen var mı? 100’ün üstünde kanun çıktı. Demek ki uzlaşma olunca oluyor. Bir engel yok. Her kanun engellenir diye bir madde de yok, bir düzenleme de yok. Bakarız doğruysa bütün partiler bakın altını çiziyorum, bütün partiler destek veriyor. Milli irade orada mı? Orada. TBMM’ne ne diyoruz? Milli iradenin kalbi diyoruz. Milli iradenin kalbiyse kardeşim bir kişi milli iradeyi feshedebilir mi ya? Bir kişi mi büyük 80 milyon mu büyük? Yani oturup düşünmemiz lazım. Ne söyledim bu işin partisi yoktur. Diyorlar ki, bu işin partisi mi var? Yoktur arkadaşlar. Bu hepimizin meselesidir. Birlikte oturacağız, birlikte konuşacağız, birlikte tartışacağız ne diyordu bize babalarımız, akıl akıldan üstündür. Onların babaları da diyordu kendi evlatlarına akıl akıldan üstündür diye. Şimdi aklımızı kullanmayacağız, bir kişiye yetki vereceğiz. O Türkiye’yi yönetecek. Bizim aklımız ne olacak, sizin aklınız ne olacak, 80 milyonun aklı ne olacak? Belki birisi hata yapar, birisi yanlış yapabilir. Peki, nasıl düzelteceğiz, nasıl önleyeceğiz? “Hayır” diyerek. Ayrım yapmadan AKP’li olabilir, Cumhuriyet Halk Partili olabilir, MHP’li olabilir, BBP’li olabilir, HDP’li olabilir, SP’li olabilir. Hangi partiden olursa olsun 80 milyon vatandaş bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz.

Bu anayasa değişikliği toplumu bölüyor. Oysa anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir. Benim de anayasam olacak, benim gibi düşünmeyenin de anayasası olacak. Bu nedenle Amasya’ya geldim. Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Dediler ki niye anayasa mahkemesine gitmiyorsunuz diye? Milletin kaderini mahkemeler değil, milletin kaderini millet belirleyecektir. Mademki Amasyalı verdiği sözün arkasında durdu, mademki Amasyalı milli irade dedi ve burada yayınlanan genelge 1921 ve 1924 anayasalarının 1. Maddesi olduysa aynı kararı Amasyalı kardeşlerim yeniden vereceklerdir.

Hepimize hayırlı olsun diyorum. Yağmurumuz da hayırlı olsun. Bereketli olsun diyorum. Hepinize yürekten sevgilerimi, saygılarımı ve muhabbetlerimi gönderiyorum.

Gerginlik yaratmak istiyorlar, kutuplaşma yaratmak istiyorlar, Kılıçdaroğlu acaba bu dili kullanarak bir tuzak mı hazırlıyor? Asla, asla ve asla. Ülkemi seviyorum, insanlarımı seviyorum, hizmet etmek istiyorum. Hangi görüşten olursa olsun insansa Kemal kardeşlerinin başının üstünde yeri vardır.

Hepinize selamlar, saygılar sunuyorum.

Kaynak: "CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, AMASYA MİTİNGİNDE KONUŞTU". chp.org.tr. 15 Mart 2017. 20 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
Telif durumu: