Keloğlan ve Padişah
Metel metel mengi çatal. İki sıçan göt atar. Bindim uzun boynuna, çıktım Halep yoluna. Halep yolu sarp Pazar içinde maymun gezer. Maymun beni korkuttu. Kulağımı sarkıttı.
Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş, çok söylemesi günahmış. Diyarın birinde bir Keloğlan ve bir de bunun anası varmış. Keloğlan ve anası eski bir evde otururlarmış. Bir gün anası gelerek Keloğlan’a demiş ki:
-Al oğlum, babadan kalan altınları bozdur da bir usta getir ki şu evi başımıza yıkılmadan yeniden yaptıralım.
Keloğlan altınları almış, yolda giderken bir topluluğun kedinin birisini dövdüklerine şahit olmuş. Hemen ortaya atılarak:
-Alın şu altını da onu dövmeyi bırakın, demiş.
Altını vererek kediyi kurtarır, kediyle beraber yoluna devam eder. Bir süre gittikten sonra bir de bakar ki bu seferde yine üç-beş kişi bir köpeği sopalıyor. Yine hemen müdahale ederek:
-Durun ne yapıyorsunuz, alın şu altını da o hayvanı dövmeyi bırakın, der.
Böylece köpeği de kurtarır ve yanında hem köpek, hem de kedi olduğu halde yoluna devam eder. Tam şehre yaklaştığı sırada yine bir kalabalıkla karşılaşır. Bu seferde oduncular bir meşe kesmiş ve içinden çıkan büyük yılanı öldürmeye çalışıyorlarmış. Yine Keloğlan dayanamaz ve:
-Şu bir altını alında o yılanı serbest bırakın, der.
Bu şekilde yılanı da kurtarır.
Yılan Keloğlana:
-Hey âdemoğlu ben yılanlar padişahının oğluyum. Babamla kızıştık ve buraya saklandım. Lakin yerimi buldular, gel beraber tekrar babama gidelim, der. Keloğlan ve yılan birlikte padişah yılanın huzuruna çıkarlar. Şehzade yılan olanları babasına anlatınca padişah yılan buna sevinir ve Keloğlanı mükafatlandırmaya karar verir. Keloğlana seslenerek:
-Dile benden ne dilersen, âdemoğlu, der. Tam bu sırada padişahın oğlu şehzade yılan Keloğlan’a fısıldayıp, dilinin altındaki mühürü istemesini söyler. Keloğlan da:
-Mühürünüzü istiyorum, deyince Padişah yılan:
-Benim en kıymetli hazinemi istiyorsun ama oğlumu kurtardığın için yine de vereceğim, der. Sonrada bu mühüre ne emrederse onun yerine geleceğini söyler ve mühürü Keloğlan’a verir. Keloğlan mühürü, kediyi ve köpeği alıp evine gelir. Oğlunun boş geldiğini gören anası Keloğlanı epey azarlar. Ertesi gün Keloğlan anasına:
-Ana bana git padişahın küçük kızını iste, der. Anası olmaz oğlum, koskoca padişah kızını sana verir mi? dediyse de Keloğlan’ın ısrarı üzerine çaresiz gider padişahtan küçük kızını Keloğlan’a ister. Padişah da:
-Benim sarayımın karşısına aynı güzellikte bir saray yaptırırsanız kızımı veririm, der. Anası gelip olanları Keloğlan’a anlatır. Keloğlan gülerek:
-Ne üzülüyorsun ana, beş dakikalık iş, der. Hemen mühürden bir saray yapmasını ister ve koskocaman bir saray ortaya çıkar. Ertesi sabah padişah uyandığında sarayı görünce şaşırır ve çaresiz olarak kızını Keloğlan’a verir.
Keloğlan yeni sarayında mühürü en güzel köşeye koyar. Bir gün Keloğlan evde yokken, bu mührün varlığından haberdar olan birisi boncukçu kılığında gelir ve Keloğlan’ın karısına inci, boncuk satmak ister. Hiç parası olmadığını söyleyen geline, evde bulunan ne varsa getir, alırım deyince gelin de gider mühürü getirir ve satıcıya verir. Uyanık adam mühürü aldığı gibi gölün karşı tarafına geçer ve Keloğlan’ın sarayı olduğu yerde yığılı kalır. Padişah da kızını Keloğlan’dan alır. Akşam kedi ve köpekle eve gelen Keloğlan olanları duyduğundan üzüntüden renkten renge girer. Bu sırada kedi ortaya atılarak:
-Mühürü ben bulurum, ama gölü geçemem, der.
Köpek de:
-Ben gölü yüzerek geçebilirim, sen de sırtıma oturursun, sen de geçmiş olursun, der. Kedi köpeğin sırtına biner ve karşıya geçerler. Adamın evinin önüne varınca, köpek kapıda beklemiş, kedi bir fare yakalayıp kuyruğuna acı biber sürmüş. Daha sonra içeri girmiş ve mühürü çalan adam uyurken farenin kuyruğunu adamın burnuna sokmuş. Böylece adam hapşırmış ve dilinin altındaki mühür dışarı fırlamış. Kedi hemen mühürü kapmış ve köpeğe binmiş. Tam gölün ortasına geldiklerinde kedi mühürü ağzından düşürür ve onu bir balık yutar. Bu sefer de iş köpeğe düşer. Keloğlan ve köpek balık pazarına gidmişler. Köpek tek tek balıkları koklayarak mühürün hangi balığın karnında olduğunu Keloğlan’a göstermiş. Keloğlan da hemen o balığı satın almış ve beraber eve gelmişler.
Keloğlan tekrar sarayına ve karısına kavuşmuş ve yeniden kırk gün kırk gece süren bir düğünle evlenmiş. Kedi, köpek, Keloğlan, karısı ve anası hep beraber mutluluk içinde yaşamışlar.