İçeriğe atla

Fethullah Gülen Davası İddianamesi/IV-Fethullah Gülen Hakkında Askeri Yargıtay 3. Dairesinin Kararı

Vikikaynak, özgür kütüphane

IV- FETHULLAH GÜLEN HAKKINDA ASKERİ YARGITAY 3 NCÜ DAİRESİNİN 1973/146 ESAS, 1973/242 SAYILI KARARI:

Devletin temel nizamlarını dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla propaganda yapmak suçundan sanık Fethullah GÜLEN’in TCK.nun 163/4 maddesi gereğince 3 yıl müddetle Ağır Hapsine, aynı kanunun 31 nci maddesi uyarınca aynı müddet kadar Hidamatı Amme’den Memnuiyetine, TCK.nun 173 ncü maddesi gereğince 1 sene müddetle Sinop’ta genel güvenlik gözetimi altında bulundurulmasına, İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 20.09.1972 gün ve 1972/3-36 sayılı kararıyla karar verilmiştir. Bu hükmün askeri savcı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemede;

SONUÇ VE KARAR:

Sanık Fethullah GÜLEN Grubu hakkında tesis edilen mahkeme hükmünde usul, kasıt, sübut, vasıf ve uygulama yönlerinden bir isabetsizlik görülmediğinden sanık vekillerinin usule, kasta, sübuta, vasıf ve uygulamaya ilişkin bir cümle temyiz sebeplerinin 353 sayılı kanunun 217/2 maddesi gereğince reddine,

Ancak bu sanıkla ilgili bölümde izah edildiği veçhile sanık hakkında TCK.nun 163/4 maddesi gereğince tayin edilen ceza miktarının takdirinde isabet görülmediğinden hükmün yalnız bu yönden 353 sayılı kanunun 221 nci maddesi gereğince itirazen ve resen bozulmasına, karar verilmiştir.

Mahalli mahkemenin direnmesi üzerine:

Sanık Fethullah GÜLEN hakkında:

Sanığın İzmir dahilinde Nurcu olarak bilinen ve gerekçeli hükümde isimleri açıklanan kişilerin evlerinde gruplar halinde yapılan Nur toplantılarına iştirak ettiği, bu toplantılarda Nur risalelerinden muhtelif parçalar okuyup açıklamalarda bulunduğu, kendi evinde de bu tip toplantılar tertiplediği, öğretmenliğini yaptığı Kur’an kurslarında öğrencilerine Nurculuk propagandası yaptığı, 1969 yılı yaz aylarında İmam Hatip ve İlahiyat Fakültesine öğrenci yetiştirme derneği tarafından Buca yakınlarında açılan dinlenme kampında yöneticilik görevi yaptığı sırada öğrencilere Risaley-i Nur okuttuğu, aynı öğrencilere Nurculuk usulü veçhile maslah giyip, başlarına sarık sarmalarına ve sarıkların uçlarını “taylaşan” tabir edilen bir şekilde sarkıtmalarına ve sarıklı bir imam imametinde namaz kılmalarına müsaade ettiği gibi kendisi de aynı şekilde bir kıyafet ile kamp dahilinde dolaştığı, namaz esnasında sarık sarmak suretiyle şeklen de öğrencilere örnek olduğu, giyimi ile Said-i Nursi’ye örnek olmaya çalıştığı, Nurculuğun ilkelerinden biri olan “Atatürk’ü gençliğe din düşmanı olarak” tanıttığı ve bu şekilde laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak maksadıyla propagandada bulunduğu, şahadet, arama zabıt varakası ve dosya münderecatını teşkil eden diğer deliller ile sübuta erdiği sabit bir keyfiyet olup mahkemece delillerin değerlendirilmesinde suçun sübutunun kabulünde, suç vasfının tayininde ve kabul edilen vasfa göre TCK.nun 163/4 maddesinin uygulanmasında bir isabet görülmemiştir.

Ancak TCK.nun 163/4 maddesinde yazılı olan cezanın asgari haddinden uzaklaşılarak sanık hakkında 3 sene, buna mukabil propagandadan daha ağır olan aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı olan cemiyet kuranlar için 2 sene ağır hapis cezası tayin edildiği anlaşılmıştır.

Aynı karar içinde daha ağır suç olarak kabul edilen suç için maddede yazılı olan cezanın asgari haddi üzerinden iki sene, bu suça nazaran daha hafif olan suç için asgari hadden uzaklaşılarak 3 sene ağır hapis cezası hükmedilmesi, her iki suç için ceza miktarının tayini yönünden tezat teşkil etmektedir. Her ne kadar takdir hakkına istinaden maddede yazılı cezanın asgari haddi ile azami haddi arasında sebep göstermek suretiyle ceza tayini mahkemenin takdir hakkına giriyor ise de, aynı karar içinde aynı maddenin muhtelif fıkralarının uygulaması mevzubahis olduğu hallerde ceza miktarının işlenen suçların ağırlık derecesine göre dengeli bir şekilde tayin ve tespit edilmesi gerekirken aksi düşünce ile yukarıda yazılı şekilde ceza miktarının tayin edilmesinde isabetsizlik görülmüştür.