Fatma Gıza Su Yolunda Gavuştum'un öyküsü
Günün birinde köyün civan delikanlısı ile güzel, alımlı, cici kızı Fadik nişanlanırlar. Kız oğlanı, oğlan da kızı çok sevmektedir. Onlar birbirlerine delicesine sevdalansalar ne olur ki, şu yok olası başlık parası icat olaldan beri hangi sevdalının yüzünü güldürmüş? Elbette kimseler gülmemiş. İşte kör olası başlık parası Fadik kız ile sevdalısının da başına dert olur. Fadik'in babası yüklü bir başlık parası ister. Oğlan tarafı ise bu ağır yükü sırtlayamaz. Yani başlık parasını bir çırpıda denkleştirip Fadik kızın babasının ağzını kapayamaz. Kızın babası da başlık parasından bir kuruş bile eksik olsa bu iş asla olmaz der de başka bir şey demez. Oğlanın babası günlerce düşünceler içinde kıvranır durur. Bir türlü bu parayı nasıl bulup buluşturacağını bilemez. Velhasıl işin içinden çıkamaz. Babasının bu düşünceli, biçare haline çok üzülen oğlan sonunda dayanamaz ve babasına "Baba ben gurbete çalışmaya gideceğim" der. Oğlanın hem babası hem de anası buna pek razı olmazlar. Çünkü oğulları şimdiye kadar hiç gurbet yüzü görmemiştir. Gurbetlerde bu oğlan ne yer, ne içer, kiminle düşer kiminle kalkar diye kendi kendilerine tasalanırlar. Fakat oğlan kesin kararlıdır. Gurbete gidecek; çalışıp çabalayıp başlık parasını biriktirecektir. Çok zorluk çekecek ama sonunda da dünyalar kadar sevdiği Fadik kıza kavuşacaktır. Fadik'e kavuşma sevdası, onun içini içine sığdırmaz. Bu sevdanın uğruna yedi yıl gurbet çeksem de vız gelir diye düşünmektedir. Oğlan anasının ve babasının gönlünü eder ve nihayet başlık parası için gurbet yollarına düşer. Fadik de büyük bir heyecanla sevgilisini gurbet yollarına yolcu eder. Gizlice oğlanın cebine sevdasını, yürek yangınını anlatan, kuş gibi çırpınan kalbinin sesini işlemeye çalıştığı bir mektup iliştirir. Oğlan gurbet yollarında bu mektup ile teselli bulur. Kendisi de memlekete sık sık haber gönderir. Fakat zamanla bu haberler azalır ve zaman uzayınca da hiç haber gelmez olur. Oğlanın anası da babası da yol gözler ama dönen yoktur. Fadik'in gözleri yollarda kalır ama yine gelen olmaz. Aylar, haftalar hatta yıllar böyle geçer gider. Artık gurbetten ne gelen vardır ne de bir haber. Oğlan İstanbul'a öyle alışmış ki bir daha köye dönmeye hiç mi hiç niyeti yoktur. O artık Fadik'i de diğer sevdiklerini de çoktan unutmuştur. İstanbul'un büyülü havası oğlanın aklını başından almıştır. Böylece yıllar geçer gider ve Fadik kızın da ümitleri günün birinde tükeniverir. O da acı ve ızdırap içinde, bütün dertlerini yüreğine gömerek köyde Mecnunlar gibi dolaşmaya başlar. Artık köylü de bu çiçek gibi narin ve güzel kızın aklını yitirdiğine inanmaya başlar. Fadik kız gerçekten uğradığı vefasızlık yüzünden derbeder olmuştur. Bu arada köyün uyanıklarından birisi Fadik kızın aklına girmeye çalışır. Adam uyanık birisidir; Fadik gibi güzel bir kıza sahip olmak için olmadık hile ve yalana başvurur. Kızın ağzından girip burnundan çıkar ve günün birinde Fadik kızı evlenmeye razı eder. Seninle evlenip şehre gideceğiz, orada bir iş bulur çalışırım. Sen de tertemiz bir apartman katında oturursun diyerek kızın kafasını çelmiş. Fadik kız da bu süsle sözlere inanarak bir gün gizlice şehre gitmişler. Adam hemen nikâh kıyacağız demiştir ama şehre inince bugün, yarın, ertesi gün diye diye Fadik kızı günlerce oyalamış ve nikâh kıymamıştır. Bu arada Fadik kız ile birlikte yaşamaya devam etmiştir. Fadik kız da şehirde yapayalnız ne yapacağını bilmez bir halde adamın bir gün gelip nikâh kıyacağını ümit ederek günlerini geçirmiştir ama kötü talih Fadik kızın yakasını burada da bırakmamıştır. Adam, bir gün bir gitmiş pir gitmiş, eve bir daha dönmemiştir. Fadik kız ortalarda kalakalmıştır. Yalnız, işsiz güçsüz, parasız pulsuz bir kadıncağız bir başına, koca şehirde ne yapsın. Evin kirasını da ödeyemez olmuş, karnını doyuramaz olmuş. Ne yapayım diye bir çare düşünürken aklına şehirde yaşayan köylülerinden yardım istemek gelmiş. Gitmiş köylülerinin yanına. Fakat kahrolası kötü insanlar onun bu yalnızlığından yararlanmak için adeta yarışmışlar. Fadik kıza yardım ederiz ama karşılıksız olmaz demişler ve zavallı Fadik'i uçurumun kenarından kurtaracaklarına bir tekme de kendi köylüleri vurmuş ve itmişler yardan aşağı. Fadik kız da o günden sonra eşine, dostuna, canına, cananına velhasıl dünyaya küsmüş gitmiş. Derler ki Fadik kız aklını iyice oynatmış ve o diyarlardan almış başını gitmiş. Fadik kız deli olmuş ve o günden sonra da Fadik kızı bir daha gören olmamış. Bu olay üzerine köyde Fadik kızı sevenler ardı sıra bu içli türküyü söylemişler.
Kaynak: Güven, Merdan (2005). "Türkiye Sahasındaki Hikâyeli Türküler Üzerine Bir Araştırma (Doktora Tezi)" (PDF). Erzurum. 14 Kasım 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
|