Fırâk-ı Irak/Anneme

Vikikaynak, özgür kütüphane

Kabrini on senede ancak iki defa ziyâret edebildim. Hissizliğe ve vefasızlığa pek benzeyen bu günâhı unutturmak ve affettirmek için şimdi sana öyle bir mezâr inşâ ediyorum ki vatan muhabbeti fezâil-i beşeriyyeden ma'dûd oldukça ve vicdanların harîm-i samîminden yükselen enînler insâniyyetin kalbinde câ-yı kabûl ve câ-yı tahassüs buldukça tavâf olunacak...

İtirâf ederim ki ben bu dertlerimi kâğıt üstüne döktüğüm günler seni değil senden daha büyük.. kıskanmayacağını ve memnûn olacağını bildiğim için söylüyorum anne!. . Senden daha muazzez vâlide olan vatanımı düşünüyordum. Ye münhasıran onu düşündüm. Sen gözlerimin menâbi-i sirişkiyle kalemimin midâd-ı feryâdı kuruduktan sonra hâtırıma gelebildin.

On sene evvel cismini Büyükada'nın mâtemimle istihzâ edecek derecede şûh ve şâik olan- topraklarına gömmüştüm. Bugün de rûhunu mukadderâtına bu sahîfeler ağlayan-diyâr-ı târmârın kumlarına defn ediyorum. Sen, dünyâ yüzündeki bî-kesliklerini o çöllerde daha az hissedersin. O çöller ki en yüksek bir ufk-ı temâşâsı olan Mardin kasabasındaki mezârından babam da ihtimâl ki bu dakikada benim gibi nevha-nisâr oluyor.

Âh anne!....

Keşki ben yalnız senin öksüzün olsaydım... ve yalnız senin öksüzün olarak, kırk sene evvel ölseydim de böyle yetîm-i vatan ve yetîm-i târîh kalmasaydım!...

Nişantaşı
Senden çok bedbaht oğlun