Eski Bir Alkoliğin Günlüğü/Gündüz

Vikikaynak, özgür kütüphane
 
GÜNDÜZ

Hayatın tadına varmak, bu olsa gerek!

İşte alkolle tanıştığımda hislerimi en iyi anlatan tümce bu olmuştu: “Hayatın tadına varmak, bu olsa gerek!”.

Alkollün varlığından çok küçük yaşlarda haberdar olsam da, onu dudaklarıma ilk defa 1999 yılında -yani henüz 14 yaşındayken- Heybeliada’d aki yazlığımızda te­mas ettirmiştim. Mayhoş tadı, sigarayla tanışmamış olan dudaklarımda usul usul gezinirken ben, onunla raks etmek istemiş, ardı sıra yuvarlamıştım içinde beni sarhoş eden biranın olduğu bardağı. Alkole alışık olmayan vücudum, “Yeter bu kadar dans.” diyerek beni yatağa çekmek için gözlerimi kapatmıştı. Hem de uzun süre, her son yudumda. 1 veya bilemediniz en fazla 2 şişe biranın etkisi hep aynı olmuştu: Bebekler gibi uyutmak. Gün içerisinde yaşadığım sorunlar yok oluyor, kendimi daha iyi ifade ediyor, daha “büyümüş” hissediyordum kendimi alkol aldıkça. Ardın­dan gelen huzurlu uyku da alkole âşık olmam için az cilve yapmadı bana!


Çocukken İçkiye Özenmek

Evde içki içen biri varsa genellikle 11-12 yaşına geldi­ğinizde alkol ile tanışırsınız. “Göster oğlum pipini!” diyen zihniyet, size bir yudum bira da içirebilir. Kısacası, aileniz­de alkolik ya da sosyal içici biri varsa alkolle erken yaşta tanışırsınız. Daha o yaşlarda hoşunuza giderse biranın tadı, devam edersiniz zaten içmeye.

Şimdi sakın bana “Aman bir yudumdan ne olacak?” demeyin. Fena olur. O bir yudum mideye indi mi, gerisi gelir ve devamı şiddetli şekilde devam eder.

Çocuklara alkol içirmek, tıpkı sigara içirmek gibi zarar­lıdır. Daha o gencecik yaşta çocuğunuza bu kötülüğü yapıp onu kötü etkilemeyin. Azıcık ailenizi, kendinizi düşünün. Hiç değilse onu düşünün.

Bir çocuğa içkili ortamda alkol vermek, şov yapmaktır, özentiliktir ve onu daha baştan kaybetmek demektir.

Eski bir alkolik olarak “Keşke çocukken içmeseydim.” diyorum bazen ama geçmişi getiremezsiniz. Bu nedenle dikkatli olun -tabii bu söylediğim, yeni çocuğu olanlara. İş işten geçtiyse bir şey diyemem.


 Alkole gün geçtikçe daha fazla tutulmuş, ilk yudumu almamdan 2 sene sonra ben, “sosyal içiçi”den tam bir “alkol bağımlısı"na dönüşmüştüm. Evrim geçiren ve asla önceki hâline dönemeyecek olan canlılar misali... Lise dönemime denk gelen 2001-2004 yılları arasında yoğun olarak alkol almaya başladım. Liseden mezun olurken alkolün en samimi arkadaşı sigarayla da tanıştım. “Arkadaş ortamı” derler ya hani işte benim alkolün dozunu artırışım ve sigarayı tanıyışım da bu ortam nedeniyle oldu. Hatta sigaranın ciğerimdeki dumanıyla, alkolün kanımdaki sarhoşluğuyla yetinmedim ve başka maddeler de denedim.

Alkolün İş Birlikçisi: Sigara

Alkolün yanında en fazla ne tüketilir? Tabii ki aşk değil, yemek değil. Tabii ki muhabbet değil... Sigara!

“Sigara sağlığa zararlıdır.” demeyeceğim. Şahsen ben de tütüncüyüm, tütünü çok severim. Sigaranın her türlüsünü de içtim -her markadan denemişimdir. Kafam güzelken bir gece vakti cebimdeki son parayla aldığım en ucuz sigarayı da içtim, ortamlara girip en pahalı sigaraları da. En son orta fiyatlı bir markada karar kıldım ve son 3-4 senedir bunu içiyorum.

2,5 senelik süre zarfında, 2010 da ilk hastaneye yattıktan sonraki dönemde sigarayı inanılmaz azaltmıştım. Günümüze dönelim: Alkol ile günde en az 2-3 paket bitirirken şimdi, alkolden kurtulduktan sonra, haftada 1 paket içiyorum. Can sıkıntısından yakarsınız sigarayı ya da mutlu olunca. Ama alkol içerken öyle değil: Kafanız güzelken 1, 2, 3 demeden durmadan içersiniz. Bir de ortamda “sigara çakalı” dostlarınız varsa o paketlerle birlikte paranız da biter. Bu kadar içtikten sonra ne olur? Ertesi sabah baş

ağrısıyla, ağzınızın içinde ağır hisler barındıran leş bir kokuyla, alkol ve sigaranın sindiği giysilerle uyanırsınız.

Sigara, alkolün en kötü arkadaşıdır -en yanıltıcı arkadaşıdır-. Alkol olmadığı zaman hayatınızda, sigarayı az içersiniz, daha az tüketirsiniz bu tütün canavarını. Alkolsüz çekilmiyor değil mi?

Alkol bağımlısı olup alkolü bir şekilde bırakanlar, beni daha iyi anlayacak: Alkolü bırakmanın bir diğer faydası da sigarayı azaltmanıza vesile olması. Alkol alırken üst üste, farkına varmadan 3, 4, hatta 5’er 5’er içiyordunuz ama şimdi alkol gittikten sonra hayatınızdan, sigarayı nasıl azalttınız değil mi?

1 hafta alkol tüketmeyin, bakın sigarayı nasıl azaltacaksınız. Hatta bana göre hiç içmeyin. Bu sizin hayatınız, ben karışamam. Ben sadece doğruları söylemekle yükümlüyüm.

“Şans nedir?” diye soracak olsanız bana, “Şans, bağımlılık yaratan maddelere ulaşma imkânının olmaması demektir.” derim en samimi duygularımla. Çünkü bunlardan herhangi birini bir kez denediğinizde devamı geliyor -ben de kısmi olarak şanslı sayabilirim kendimi çünkü madde bağımlılığım hiç olmadı- ve siz, kullandığınız maddeye bağımlı hâle gelerek hayatınızı koca bir konteyner’e atıyorsunuz, sorgulamadan, sanki size verilmiş en değerli armağan değilmişçesine...


 Hep daha fazlasını ister insanoğlu. Vücut da öyle, ruh da. Lise bittikten sonra 2005 yılında Fransa’ya Sorbonne Üniversitesi’ne gittiğim zaman da benim için durum tam olarak böyleydi: Daha fazla alkol almak istiyordum artık. Çünkü hayatı tüm yalınlığıyla bir dilim limon yercesine yüzümü ekşiterek, bir başıma yaşıyordum. Yeni bir çevreye kolaylıkla adapte olamamak ve sınırsız özgürlük, birkaç birayla kandıramadığım ruhumu ve bedenimi viskiyle doyurmama neden oldu. Bardakları sayarken başta, zamanla şişeleri sayar oldum. Gündüzleri de içiyor, artık bu “sarhoşluk” hâlini, normal hâlim sayıyordum.

2009 yılında, Odessa’ya Ukraynaca ve Rusça öğrenmeye gittim. 6 ay süresince kaldığım bu yerde votkayla tanıştım. Votkayı hiç sevmedim aslında. Şarabı sevmediğim gibi… Sevmeden de içilebiliyormuş -vücut tüm hücreleriyle alkol isteyince. Kendimi bilmez bir hâlde gece kulüplerinde yerlerde sürünürmüşüm. Ertesi gün konuştuğum arkadaşlarımdan alırdım votkanın bana neler yaptırdığının haberlerini.

Yurt dışında geçirdiğim süre boyunca alkole değil âşık olmak, ona resmen tapar duruma gelmiştim. Sultanların aklını başından alan cariyeler gibi alkol de tüm şehvetiyle her gün karşıma dikilir olmuştu. İstanbul’a döndükten sonra 2010 yılının sonuna kadar alkol almaya yoğun bir şekilde devam ettim...

Alkolik Belirtileri

Bütün alkolikler aynı belirtileri göstermezler. Çoğu, hastalığın değişik evrelerinde, şu belirtileri gösterirler:

  • Bir tek, alkol kendilerine güven verir ve başkalarının önünde kendilerini rahat hissederler,
  • Bazen de bir davetin sonunda içmek (son bir kadeh) isterler,
  • İçmek için sebep ararlar ve içkiyi çok sık düşünürler. İstemeden sarhoş olurlar, içkilerini değiştirerek kendilerine hâkim olmaya çalışırlar. İçmeyeceklerine dair kendilerine söz verirler.
  • Gizlenerek içerler, içme istekleri hakkında yalan söylerler; şişeleri saklarlar; işte ya da okulda içerler,
  • Yalnız içerler, unutkanlıkları vardır (Bir gün önce ne dediklerini veya ne yaptıklarını hatırlayamazlar),
  • Sabah içerler (Bir gün önceki fazla içkinin verdiği rahatsızlığı geçirmek için, suçluluk ve korkuyu uzaklaştırmak için),
  • Yemek yemek istemezler; karaciğer sirozu olurlar. Titremeler, halüsinasyonlar ve kasılmalar olur alkol almadıkları zaman.[1]

  1. Alıntıdır