İçeriğe atla

Ergenekon iddianamesi/Ergenekon, Analiz Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi

Vikikaynak, özgür kütüphane

1). AMAÇ, KAPSAM VE YÖNTEM

1/a). AMAÇ

Bu çalışmanın amacı, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, biçimlendirilmiş, Kemalizm'in tek ve içtenlikli koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren "Ergenekon"un re-organizasyonuna katkıda bulunabilmektir.

Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasına karşın, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki "Milli Mücadele" ile kendi iradesini ortaya koyarak, yeni bir devlet kuran ve Batı'yı dize getiren tek ülke Türkiye olmuştur. (1914-1922) Ortadoğu'ya barış adalet, sağ duyu önere Düvel- Muazzama'nın ne denli sorunlu bir bölge yarattığının kanıtı günümüzde içinde bulunduğumuz koşullardır. Bu nedenledir ki; "Cihan Harbi" ile "Milli Mücadele" bir bütün olarak aynı kavganın iki ayrı evreleridir. Emperyalizme karşı yenik düşmesinin ardından, yılmadan mücadele eden Türk ulusunun Cumhuriyet Türkiyesi ile sonuçlanan başkaldırısı, Batı'nın unutması mümkün olmayan acı bir yenilgi örneğidir. Bu örneğin yer yüzünde ilk ve tek oluşu ise; Batı'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırılarının sürdürmesindeki en önemli nedenleri arasında yer alır.

I. Dünya Savaşı'nın ardından, sözde savaşa son veren gerçekte ise; barışa son veren barış antlaşmaları imzalanmıştır. Bu barış antlaşmaları ise; Mısır'dan Afganistan'a, İran'dan Umman Denizi'ne değin birbirinerakip dinlerin, ideolojilerin, milliyetçilik akımlarının ve hanedanların savaştığı bir savaş alanı yaratmıştır. Rus-Afgan, İran-Irak ve Lübnan savaşları, Kürt hareketleri ve sonu gelmeyen Arap-İsrail sürtüşmeleri Batı'nın bölgeye hediyesidir.

Kurulduğu günden başlamak üzere sürüp giden, emperyalist sisteme dayalı bölücü/yıkıcı/çok uluslu/çok emelli sinsi faaliyetler; Arnavutluk'un çözülmesi, İran'da Şah rejiminin yıkılması ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte sabırsızla iştahların artmasına yol açmıştır. Çünkü, bu rejimlerin kuruluş dönemleri hemen hemen aynı dönemlere rastlar. İşte bu nedenlerden ötürüdür ki; Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. yılını idrak ettiği 20. Yüzyılın son yılında, bölücü/yıkıcı faalyetler çok tehlikeli bir tırmanışa geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik çabalar, dış odaklı olmaktan çıkıp, yerli işbirlikçilerin gönüllü katkılarıyla ülke içinde de yıkıcı güç odaklanma noktasına ulaşmıştır. 1914 yıllarında İstanbul, dış ülkelerin istihbarat ajanlarının cirit attığı, pek çok yandaşlarının olduğu, dileklerini gerçekleştirebildikleri bir dünya kentine dönüşmüştü. Bugün de böyledir. Çünkü, savaş sürdürlmektedir. Ve bu savaşın tek amacı vardır: Bölerek/Parçalayarak Türkiye Cumhuriyeti'ni Yıkmak!

Kaynağını dış ülke istihbarat örgütlerinin sinsi ve çok yönlü emeller dayalı finans/organize/yönlendirme çabalarından alan ve ülke içinde konuçlandıran bu güç adaklarının yerli işbirlikçi uzantıları, devletin he kademesine sızarak, TBMM'ne girebilmiş ve hatta siyasi plâtformda iktidar dönemleri yaşamışlardır. Bunun içindir ki; Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon, Türkiye Cumhuriyeti için, her zaman olduğundan çok daha fazla yaşamsal önem ifade eder duruma gelmiştir.

Bu çalışmada Atatürk ilkeleri doğrultusunda TSK bünyesi içinde faaliyet gösteren Ergenekon'un sorunlarının belirlenmesi ve giderilmesine yönelik gözlem tespit karşılaştırma ev önerilere yer verilmekle yetinmeyip, yepyeni bir yapılanma örneği önerilmektedir. Böylelikle, 21. yüzyıl koşullarına uygun re-organizasyonu doğrultusunda analiz yapılarak, bir araştırma, geliştirme ve yeni yapılanma raporu hazırlanmıştır. Ergenekon'un gerçek ve çağdaş anlamda re-organizasyonunun sağlanabilmesi için, talep edilmesi halinde daha bir çok etüt hazırlanması mümkündür.

1/b). KAPSAM

Yukarıda özetle ifade edilmeye çalışıldığı gibi, bu analiz, yönetim, geliştirme ve yeni yapılanma raporu, haddimizi aşarak Ergenekon'un büyüteç altına alınmasından ziyade, pek çok sistemin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı ve bağımsızlığı üzerinde oynanan sinsi çok emelli oyunların analizinden yola çıkılarak, 21. yüztılda yepyeni bir yapılanma ile değerli TSK mensuplarının yanı sıra, sivillerden de sonuna değin yararlanılması gereği ve zorunluluğuna yer verilmiştir. Ergenekon içinde yer alan değerli TSK mensupları ile Kemalizm'e ve ülkesine bağlı, insanlık onurunu ve kimkliğini yitirmemiş, her meslekten sivillerin organizasyonu ile ortaya çıkacak olan yeni yapılanma gerçekte geç kalınmış bir girişim olarak görülmelidir. Her meslekten seçkinlerin yer alacağı sivil personel kadrosu ile Ergenekon, iç ve dış faaliyetlerinde çok daha etkin bir güce erişecek; her alanda hareketlilik, duyarlılık ve yaptırım gücü yüksek olanaklar kazanmış olacaktır.

1/c). İSTİHBARAT VE ÖRGÜTLENME

İstihbarat -haber alma- oyunu, insanlık tarihinin en eski ikinci mesleğidir. Bu oyunun kendine özgü kuralları ise; doğası gereği, çok büyük bir hızla kendisini yenileme özelliğine sahip olmasıdır. İstihbarat mesleği, oyunların en büyüğü, en görkemlisi ve en gerçekçi olanıdır. Ancak, istihbarat mesleği onca katı gerçekliğine karşın; besin kaynağını "düşsel yaratıcılığa" dayalı "kurgu"dan alır. Bu nedenle düşsel yaratıcılıktan yoksun bir istihbarat örgütünün başarı örneklerinden tarih hiç söz etmemektedir.

Günümüzden tam 5.000 yıl önce; Mısır'a Kral III Tutmois kuşatma altında tuttuğu Yafa kenti kahhında "istihbarat" toplayabilme amacıyla un çuvallarının içine gizlediği adamlarını kente yollamış olması tarih sayfalarındaki ilk örnektir. Kral III. Tutmosis, farkında olmaksızın ilk yasal istihbarat teşkilatını kurmuştu. İnsanlık, onun bu alandaki başarılarını Mısır hiyeroglifler tabletlerinden öğrendi. Ve istihbarat toplayan elemanlar literatürde "casus" ve "ajan" tanımlamasıyla anılır oldular.

Tarih sahnesinde istihbaratçılar -casus ya da ajan övgü/hayranlık ya da nefret/kin duyguları ile anılır olmuşlardır ki; bu çok doğaldır. Çünkü, istihbaratçı faaliyetlerinden yarar gören taraf için, minnet duyularak efsaneleştirilen bir kahraman olurken, zarar gören tarafça bir "hain" olarak damgalanıp sonsuza değin lanetlenirler.

Literatürler incelendiğinde, istihbarat örgütleri ve istihbaratçıların amaçlarının "kutsal bir haklılık", yöntemlerinin "acımasız" ama "adil" olduğunun belirgin bir ortaklık segilediği göze çarpar.

Bir başka örnek İncil'de yer alır, HZ. Musa:

"Gidin ve ülkede gerekli araştırmayı yapın" der.

İnsanlık tarihi açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır ki; ulusların "gelişim" sağlayıp "güç" elde edebilmesi istihbaratla, yani "bilgi" ile sağlanabilmiştir.

Tarihin ilk atlı göçer toplulukları arasında önemli bir yer edinmiş olan Tatarlar, uzun yıllar bozkırların tek hakimi olmayı başarmışlardı. Kuzey Avrupa'da kiliseleri dolduran Hıristiyanlar, "Tatarlar'ın gazabından kurtar bizi Tanrım" diye, dua eder olmuşlardı. Yerleşik düzene geçememiş bu atlı göçer topluluk, kendilerini asla yerleşik toplumlardan aşağı görmemişti. Ne var ki, okur/yazar değillerdi (!)

13. Yüzyıl ortalarına gelindiğinde, mektuplara imzasını "Gökte Tanrı, yerde Tanrı'nın gücü" diye atan, Cengiz Han'ın tarih sahnesinde görünmesiyle birlikte, Moğolların tüm Asya kıtasını titreten Tatarları yenerek egemenlik kurmayı başarmalarının önemli faktörleri arasında, "okuma/yazma"yı öğrenmeye varlıklarını korumakla kalmayıp gelişme sağlamışlardır. Çünkü, "bilgi"; gelişim başarı ve güç doğurmaktadır.

Ne olmuştu da Moğollar, Asya ve Avrupa'nın tek hakimi olmuştu?

Yaşam, Cengiz Han'a güven duyabileceği tek desteğin, yalnızca kendisi tarafından oluşturulabileceği gerçeğini sunmuştu. Kurduğu küçük bir grup, ordunun omurgasını oluşturmuş, bu omurga daha sonraları iktidarın da temeli olmuştur.

Cengiz Han'ın büyük bir general olarak ün kazanmasınnın temelinde hiç kuşkusuz ki; düşmanlarına oranla daha fazla risk almış olması, gücünü 10'arlı grup sistemine bağlaması ve tüccarlardan oluşan bir istihbarat örgütü kurmuş olması yatar. İstihbarat sanatına bunca önem veren Cengiz Han, aleyhte casusluk faaliyetleri içinde kaçınılmaz olarak ölüm cezası getirmiştir.

Tarih; Timur, Fatih Sultan Mehmet, Neron, Sezar, Büyük İskender, Napolyon ve benzer örneklerin başarı sırları arasında "istihbarat" yani haber alma ile elde edilen "bilgi"nin, ne denli önemli avantaj faktörü olduğunun örnekleri açısından, çok zengin veriler ortaya koyar. Aynı zenginlik, dinler tarihinde de rahatlıkla gözlenir. Antik çağların bulguları ile ilk yazılı belgelerden başlayarak, yakın tarihe ve günnümüz örneklerine değin tüm kaynaklar, gelişme ve sonuçlar açısından (siyasal/teknolojik/ekonomi/kültürel/düşünsel bilgi) çok yönlü ve çok amaçlı istihbarat analizlerinin yaşamsal önemini yineleyip durmaktadır.

Yinelenen bir başka şey daha vardır. O da istihbaratın kendisini yineleyişidir. Doğanın kendini yenilemesi gibi, hiç durmaksızın ve süratle yenilenen; metot, organizasyon, taktik, yönetim, sistem ve analizlerin doğru biçimde değerlendirilebilmesi açısından; istihbarat sanatının "düşsel yaratıcılığa" ne denli gereksinimi olduğu gerçeğini bir kez daha karşımıza çıkartır.

1/d). YÖNTEM

Hemen her gün, ve kim bilir kaç kez, her alanda anımsatılıp yinelenip durmakta olduğu gibi, insanlık 21. Yüzyıla giriyor! Bu ifade, salt kuru bir zaman ölçüsünü dile getirmiyor. Bir başka anlatımla: Milyarlarca yıldır sürüp gitmekte olan insanlık serüveni, onca yılın bilgi ve deneyimlerini 21. Yüzyılın süzgecinden geçirerek hiç akla gelmedik yeni bileşimler elde edileceği gerçeğini anlatıyor. O halde, doğası gereği istihbarat sanatı da değişimler gösterecek. Yeni yüzyılda çok daha yaratıcı buluşlarla, çok daha etkin olma çabasını sürdürecektir.

Gelişmiş ülke istihbarat örgütlerinin sahip oldukları bilimsel ve maddi olanaklarla kıyaslanacak olduğunda, gelişmekte olan ya da üçüncü dünya ülkeleri tanımlamasıyla anılan ülkelerin istihbarat kuruluşlarının, bilimsel/fiziksel/maddi/siyasal/kültürel olanaklar karşısında güçsüz kalacağı anlamının çıkartılması da son derece yanıltıcı ve yanlış olacaktır. Çünkü; daha önce yukarıda da değindiğimiz gibi, istihbarat kuruluşları temel gücünü öncelikle "düşsel yaratıcılık"ta aramalıdır. Ardından sırası ile organizasyon, gizlilik ve daha sonra da teknolojik ve ekonomik güç faktörleri gelir.

Bu noktada; 21. Yüzyılda Ergenekon'un resmi istihbarat kuruluşlarının yanı sıra, legal ve illegal örgütlenmelere karşı mücadele etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağının bilinmesinin yeterli olup olmayacağı açıktır. 20. yüzyıl istihbarat faaliyetleri "klâsikleşmekle" kalmayıp "köhneleşmiş" olacaktır. Ve bugün; bu köhneleşme sürecinin sonuna varıldığından, önümüzde çok az bir zaman kalmıştır. Ergenekon, faaliyetlerini yeni ve gelişmiş yöntemlerle sürdürmek zorunda olduğu gibi, kaçınızlmaz olarak faaliyet alnlarını da genişletmek zorunluluğu ile karşı karşıyadadır.

1/e). GİZLİLİK PRENSİBİ

Sağlıklı ve güçlü bir istihbarat örgütü, ülkesinin bağımsızlığına yönelik iç ve dış tehditleri önceden tahmin edebilir ve önleyebilir. Ülkenin ekonomik ve sosyal kararlığının istikrarını sağlar. Bunları başarabilmesi için ise; gizlilik önkoşuldur. Enformasyon gizliliğinin çok kritik olduğunun bilincine varılabilmesi çok büyük önem taşır.

Tarihin ayak izleri incelendiğinde görülmektedir ki; 1000 yıl ve 2000 yıl gizli kalabilmeyi başarabilmiş örgütler vardır. Örneğin; Knights Templar (12. yüzyılda Kudüs'te kurulan Şövalyeler Birliği gibi..

İletişim ağları ulusal olmaktan çıkıp çok uluslu ticari kuruluşların kontrolüne geçtiğinden ötürü, istihbarat örgütleri için güvenli olmaktan çıkmıştır.

Uydular aracılığı ile yerkürenin herhengi bir yerinde, sokaktaki bir insanın yüzünün belirlenebildiği, izlenebildiği bir dünyada gizlilik prensipleri çok daha büyük önem kazanmıştır.

Uluslararası ticaret, bankacılık, Web TV (İnternet) ve uydu sistemleri dünyayı giderek daha çok küçültmeyi sürdürürken, "güvenlik" sorunu büyümüştür.

20. yüzyılın en başarılı istihbarat örgütleri arasında yer alan MOSSAD, diğer istihbarat örgütleri ile dayanışmaya yönelip enformasyon paylaşımına yönelince, ajanları yakalanmaya başlamış ve başarısız operasyonlara imza atmak zorunda kalmıştır. Buna benzer örnekler incelendiğinde, enformasyon paylaşımının çok zorunlu hallerde dahi olabildiğince azıyla geçiştirlmesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

İstihbarat örgütleri serbest ve açık bir işbirliği politikasına sahip olsalar bile, temel amaçları gereği düzenli bir biçimde aleyhte faaliyet göstereckleri unutulmamalıdır.

Bu noktada; "satılık enformasyonların", ne denli tehlikeli sonuçlar yarattığının tarih sayfalarında pek çok örnek ortaya koyduğuna dikkat çekmek isteriz. Çok gerekli ve zorunlu hallerde enformasyon satın almanın yararlı ve kaçınılmaz olacağı da bilinmektedir. Ancak, enformasyon satıcısı ile ideolojik prensiplerdi uyum aranması zorunluluğu vardır.

2). 21. YÜZYILA GİRERKEN DÜNYA'DA İSTİHBARAT VE ÖRGÜTSEL YAPILANMA İLE FAALİYET ALANLARININ ÖNEMİ

2/a). GENEL

Ülkelerin bağımsızlık ve devamına katkıda buluncak olan en önemli unsurlar: 1-Ekonomik
2-Bilimsel/Eğitimsel/Kültürel/Yatırım ve Araştırmaya Dayalı İstihbarat ve Karşı İstihbarat Çalışmaları olacaktır.

İstihbarat faaliyetlerini genel anlamda yalnızca "haber alma" olarak değerlendirenleriçin bu oldukça yeni bir durumdur. Ancak, sözü edilen çalışmaların verim sağlanan ilk uygulama provaları gelişmiş ülkeler tarafından yaklaşık 50 yıldır sürdürülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Resmi İstihbarat Kurumları; bilim, düşünce, kültür, sanat ve eğitim alanlarında yetişkin insan kaynaklarından yararlanmamıştır. Yararlanmayı da gereksiz görmüştür. Oysa ki; 2. Dünya Savaşı sonrası 1940'lı yıllarda, Abdül Nasır'ın İstihbarat Şefi Salah Nasır, bir gazeteciden yararlanarak kurduğu "Siyasi Kalem" adlı gizli örgüt sayesinde tam 412 sanatçı ve aydından karşı casusluk faaliyetlerinde yararlandığı bilinmektedir.

Resmi İstihbarat Kuruluşlarımızın entelektüel çevrelere bakış açısını bilen yabancı istihbarat örgütleri ise; bu kontra bakıl açısından yararlanmayı bilmiş, rejim tarafından dışlanıp horlanan entelektüel çevrelerin etkin portrelerinden çok olumlu bir biçimde yararlar sağlamıştır. Bu gerçek günümüzde de sürüp gitmektedir. Bu nedenledir ki, ülke insanımızın benimsemediği pek çok aydın, dış ülkelerce en büyük ödüllerle onurlandırılarak, bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı örtülü bir biçimde dokunulmazlık zırhına büründürülerek, muhalif unsura dönüştürülmektedir.

Son derece duyarlı bir yapıya sahip entelektüel bünyelerin, rejim muhalifi oluşları sanatçı kişiliklerinden kaynaklanan doğal muhalifliğin boyutlarını aşıyorsa eğer, bunda en etkin sorumlu istihbarat kuruluşlarında yer alan yönetici kadroların entelektüel birikimdem yoksun oluşlarıdır. Onların bu eksikliğinin yol açtığı dışlayıcı ve aşağılayıcı uygulamalar, çok unsurlu dış güçlerin bilim/sanat/düşünce/kültür dünyasının yaratıcı insanlarını küskün dünyalar içinde yer alan "kolay" ve ucuz avlara dönüştürmeye devam etmektedir.

Son derece yararlı, etkin ve düşsel yaratıcılık anlamında bitimsiz, eldeki mevcut pozitif avantaj; dış istihbarat unsurlarının sonuna değin yararlanabildikleri, -hatta ölümlerinden sonra bile- dezavantaj sonsuzluğuna terk edilmektedir. Türkiye'nin 21. yüzyılda entelektüel birikimli, yaratıcı, güvenilir insan kaynaklarından istihbarat çalışmalarında yararlanması gereği kaçınılmazdır.

2/b). ÖRNEKLER

Örneğin; 1964 yılında ölen İngiliz Deniz Kuvvetleri'nin 17/F kod adlı haberalma ajanı Ian Fleming, gerçek bir entelektüel idi. Savaş yıllarında Londra'nın göbeğinden yaptığı radyo yayınlarıyla, unutulmaz "Kara Propaganda" örnekleri sergileyerek Alman ordularının moral değerlerini çökertmeyi başarmış ve bu yolla 2. Dünya Savaşı'nın sınırlarını zorlamıştır. Ian Fleming'den bugün insanlığa bir armağan daha kalmıştır: Kendi kaleme aldığı James Bond öyküleri.. Ve tabi ki; bir de dünyanın gözünde İngiliz istihbarat unsurlarına kazandırdığı hayranlık imajı..

II. Dünya Savaşı'ndan önce işe alınan pek çok Amerikalı casusluk yapmıştır. Bunlar arasında John Franklin Carter, yatırımcıWinthrop Aidrich, Nelson Rockefeller, avukat David K. Bruce, daha sonra OSS'nin başına geçen William Donova ve 1961 yılında ölen, ünlü yazar Ernest Hemingway yer alır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Doğu Bloku ülkeleri ile pek çok Batı ülkesi, entelektüelleri ile sporcularından istihbarat alanında sonuns değin yararlanmayı bilmiştir.

İstihbarat sanatı akıl gerektirir. Bu nedenle de yalnızca sağ duyu ve mantık kuralları içinde işleyemez. İlham, sezgi, fantezi, düşsel yaratıcılık ve içgüdü başarı için gereklidir. Entelektüel insan yapısı derinlerde kök salmış akıldışı, duygusal ve yaratıcı bir çekirdeğe sahiptir. İnsan aklının özellikleri olan bilinç, bellek, yüksek duygu ve düşsel yaratıcılık; yaradılışında var olan değil, sonradan öğrenilerek elde edilen becerilerdir. Entelektüelle, bu nedenle her an patlayacak bir yanardağ gibi görünseler de içten içe yanarak küle dönüşen yumuşak bir yanardağ gibidirler. Ergenekon, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değerli personeli dışında entelektüel ve her meslekten seçkinlerin de içinde yer alacağı "sivil" personelden yararlanmakla karşılaştığı ve bundan sonra karşılaşacağı en önemli sorunların üstesinden gelmekte güçlük çekmeyecektir. ABD'nin bir çok istihbarat biriminin örgütlenmesinde "Masonik" benzei bir yapılanmaya gidilmiş olmamasının nedenleri arasında, istihbarat birimlerinin karşılaştığı sorunların üstesinde kendi içinde yer alan zengin insan kaynaklarına sahip olunması amacı yatmaktadır.

İnsanlık tarihi incelendiğinde çok net görülmektedir ki; "mantığın kristal saflığı" ile "düşsel akıl dışı yaratıcılık" karşısında hiç bir güç başarılı olamamıştır. Örneğin; 1453'de Fatih Sultan Mehmet, İstanbul Boğaz'ında demirli kalmış gemilerini bir gecede karadan Haliç'e indirmeyi "düşsel akıl dışı yaratıcılık" sayesinde başarmıştır. Ve o güne değin yer yüzünde hiçbir savaşta böylesi bir taktik kullanımı akıl edilememişti. O günkü bilgi/beceri/teknoloji/mantık kuralları karşısında bu düşünce tümden "marjinal" yani "aykırı" idi. Bu örnekte yer alan Fatih Sultan Mehmet ise; yalnızca iyi eğitilmiş bir asker ve komutan değil, aynı zamanda çok genç yaşına karşın çağının entelektüel birikiminin zirvesinde bir aydındı.

Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir saptamadaha yapmayı yararlı görmekteyiz. Dünyanın her yerinde radikal düşünceler entelktüel kesim arasına yeşermiştir. (Komünizm, Sosyalizm, Demokrasi vb) Güçlü istihbarat örgütleri için en tehlikeli görülen grup entelektüel kesimdir. Bağımsız ve liberal eğilimli olan bu "düşsel yaratıcı" kişilikler, çok boyutlu düşünebilme yeteneklerinden ötürü, enformasyon bulmacasının en küçük bir mozaik parçacığından rahatlıkla tablonun bütününü görüp saptayabilirler. Kamuoyunu en çok ve kolaylıkla etkileme becerisine sahip oldukları için, istihbarat örgütleri tarafından ciddi biçimde kontrolde tutulmak istenirler Bunun yanı sıra bu çevre, istihbarat toplama açısından da çok zengindir. Entelektüel kesimden kazanılacak olan elemanlar, kazanışlarının yanı sıra, diğer istihbarat örgütlerinin çalışma sahasını büyük ölçüde daraltacak bir girişimdir.

3). İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ VE POLİTİKALARI

3/a). GENEL DURUM VE SORUNLAR

Günümüz dünyasında istihbarat örgütlerinin en önemli sorunu "insan" faktörüdür. Gelişmiş ülkelerde istihbarat örgütlerinin elemanlarına sağladığı onca geniş olankalara karşın; enformasyon atışlarının oluşturduğu muazzam bir pazar olduğu gerçeği yaşanmaktadır. Hem de 10 bin dolar gibi küçük paralar karşılığında çok önemli bilgileri el ve taraf değiştirdiği çok ıkça görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, bireylerin ideolojik hedefleri artık hiçe sayıyor oluşlarıdır. Bireylerin ideolojik inançları terk ediş nedenleri arasında "Globalleşme" düşlerinin etkisi aranabilir.

Bir başka önemli sorun da hükümetlerin çok büyük sıkıntılarla karşılaşmadıkları sürece istihbarat örgütlerine finansal olanaklar sağlamamalarıdır. Hiç bir hükümet istihbarat örgütünün güçlenmesinden yana olmamıştır. Çünkü güçlü ve etkin bir amaçlarının önüne çıkabilecek istihbarat örgütünün amaçlarının önüne çıkabilecek en büyük tehlike ve engel olarak görmüşlerdir.

Türlü özverilerle yurtdışında eğitim görmeleri sağlanan yetişkin insan kaynakları ne acıdır ki; ülke çıkarları için “negatif” veriler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle devletin en önemli yapı taşları çökmüş ve işlemez hale getirilebilmiştir. Bu nedenle Ergenekon bünyesinde yurtdışında eğitim görmüş personel bulundurulmaması zorunluluğu vardır.

3/b). TERÖR

21. yüzyılda en önemli sorunlardan birisi de “terör” olacaktır. Terör uluslararası jeo/ekonomik politikanın karıştırılmasında ve temel rol oynayacaktır. Türkiye için terör yalnızca toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılabilmesi ve bölgesel istikrarsızlaştırma amaçlı değildir. Türkiye’nin ticaret ortaklarına yönelik terör; destabilizasyon yaratacak, böylece Türkiye’nin dış ticaretine büyük darbe vurularak, ticari platformda ticaret hacminin önünün kesilmesi sağlanmaya çalışılacaktır. Bu nedenle terör grupları kontrol altında tutulmalı, gereğinde ‘Naylon terör grupları” oluşturularak, terör dünyasına yön verilmeli ve güçlü istihbarat örgütlerinin kurguladığı oyunun içinde mutlaka yer alınmalıdır.

3/c). POLİTİKALAR

21. yüzyılda, kaçınılmaz bir biçimde dünya politikalarını ve siyasetçilerini istihbarat örgütleri biçimlendirecektir. Bu öylesine bir etkinlik olacaktır ki; 100 hatta 200 yıl sürecektir.

Neden 100 ya da 200 yıl?

20. yüzyıl dünyasında kültürel etkinliklerle toplumlar çökertilmiş ve yapı taşları değiştirilmiştir. Ve bu politikanın adına “globalleşme süreci” denilmiştir. Ancak, Çin ve Japonya’da başarısız kalınmıştır. Çin ve Japon toplumlarının da kültür emperyalizmi ile çökertilmesi, yapı ve inançlarının değiştirilmesi gereklidir. Bu nedenle emperyalist tuzağı globalleşme sürecinin amacına erişerek “Dünya Hükümeti” kurabilmelerinin önünde 100 ila 200 yıllık bir zaman engeli oluşmuştur.

Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır:

1- Suikast
2- Dezenformasyondur.

Kaçınılmaz olarak 21. Yüzyıla adım atmakta olan Türk insanı, kültürel anlamda dünya görüşü gelişmediği, okumadığı, matbaa makinesi ile icat edilmesinin üzerinden 900 yıl geçtikten sonra tanışabildiği için; kolayca yanıltılabilmekte ve her an kandırılmaya açık beklemektedir. Bu nedenle dezenformasyon ya da bir başka anlatımla ‘kara propaganda’ sonuçları bakımından negatiftir. Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için; geriye kalan tek yol suikasttır.

Suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için, siyasi portreler çok ciddi biçimde analiz edilmeli, ortak ideallere uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalıdır. İçte ve dışta ortak ve benzer idealler doğrultusunda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası legal ve illegal örgütler ile işbirliğine yönelmek kaçınılmaz ve zorunluluktur.

4). YENİ YAPILANMA ORGANİZASYONU VE PERSONEL ANALİZİ

4/a). GENEL DURUM VE SORUNLAR

Giderek artış gösterip tahrik edilen ve pek çok çeşitlilik göteren insan varlığının kaçınılmaz ihtiras, düşünce ve saplantıları nedeniyle istihbarat örgütlerinin yapısal örgütleniş biçimlerinin oluşturulması giderek güçleşmektedir. Çünkü insansız bir istihbarat örgütlenmesi mümkün değildir. İnsan kaynaklarının örgüt içinde değerlendirilebilmesi ise, başlı başına bir sorun olmuştur ve olmaya devam etmektedir. İnsanlık onurunu yitirmemiş aalete ve yetenek donanımlarına sahip dünya gerçeklerini görebilecek birikimde, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel varlık nedeni Kemalizm'e özümseyerek inanmış, Atatürk ilke ve prensiplerine sahip çıkmanın önemini kavrayabilmiş, özveriden kaçınmayan personel kazanımı ise, çok büyük bir sorun olarak karşımıza çıkar. Ancak, ordu birlikleri içinde yer alan askerler ile üniversitenin birinci ve ikinci sınıflarında öğrenim gören gençler, yararlanılabilecek pozitif bir kaynaktır. Bu sorunları "Milli Eğitim Politikaları"nın yetersizliğinden kaynaklandığı gibi, dış güçlerin kültür emperyalizmi alanında ne derece başarılı faaliyetler içinde olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Kültürel anlamda toplumsal yapını dejenerasyon göstergeleri ise; dış güçlerin istihbarat faaliyetleri alanında ne denli geniş bir faaliyet içinde olduklarının da kanıtıdır.

Eğitim görmekte olan Türk gençliği ve sözde aydın olduklarını iddia eden eğitimcile, çok amaçlı dış kültür emperyalizm politikalarının etkisinde kalarak; giderek gelişen ve "Globalleşen" yer yüzünde ülkeler arasındaki sınırların kalkacağına ırk ve millet anlayış ve faktörlerinin insanlığın kültürel zenginliğinden başkaca bir şey ifade etmeyeceğine ve bunun evrensel anlamda kaçınılmaz olduğuna iyice inandırılmış bulunmaktadır. Öylesine ki; içlerinde insanlığın mutlak mutluluğa ve güvenceli bir geleceğe kavuşabilmesi adına, bu çerçevedeki görüş doğrultusunda çaba göstermeyi, kendileine insanlık görevi olarak benimsemiş iyi-niyetli pek çok saflar vardır.

Türkiye'de bunca sivil toplum örgütünün kurulmuş olması, onca insan kaynağının bu örgütlerin çatısı altında yer alması, sivil toplum örgütlerinin Dünya Bankası, Avrupa Birliği örgütleri ve dış ülkelerin siyasi erkleri tarafından teşvik edilerek finanse ediliyor oluşlarrı; umutların devletten daha çok giderek bu ivil toplum örgütlerine bağlanıyor oluşu; gelişmiş ülkelerin geniş yelpazeli itihbarat örgütlenmelerinin ne denli ciddi çalışmalara yönelişlerinin ve pozitif neticelere ulaştıklarının göstergeleri arasında yer alır.

Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet etmeye layık bulduğu gençlğin büyük bir bölümü, günümüz Türkiye'sinde fundamentalisr çevrelerin gücünün hammadesi olmuştur. Küçümsenmeyecek bir yüzdesi çeşitli frakiyonlara mensup terör oluşumlarının militan kadrolarını oluşturur. Yine büyük bir yüzdesi varlık nedenlerini sorgulayamaz bir aymazlık ve sorumsuzluk içinde, üretmeden en üstün düzeyde ve zevk içinde yaşamanın kestirme yollarını aramaya yönelirken, bir daha içinden çıkmayı başaramayacağı labirentlere sürüklenmektedir. 50 yıldır, çıkar amaçlarına sırtını dayamış Siyasal Otorite aracılığı ile uygulamaya sokulabilmiş art niyetli çaba ve girişimler Türkiye'nin insan kaynaklarını ülke çıkarları "aleyhinde" bireyler dönüştürme noktasına getirmiştir. Bu öylesine keskin hatlarla belirgindir ki; birbirine düşmanlık derecesinde zıt görüşteki kutuplar, mevcut rejimim ortadan kaldırmaya yönelmişlerdir. Yakın tarihte İran'da benzer çabalar görülmüş ve İmam Humeyni bu dayanışma ruhundan yaralanarak Şah rejiminin yıkılmasında çok büyük yararlar sağlamıştır. Bu türden uzlaşma ve iş birliklerinin her ülkede ve her rejimde sağlanabilmesi ise; istihbarat birimlerinde yer alan "sivil entelektüel teorisyenlerin" çabalarıyla yaşama geçirilebilmiştir.

Özetle ve çok yüzeysel olarak değinmekle yetineceğimiz bu sorunlar nedeniyle, Ergenekon gibi çok, özel bir yapılanmanın içinde yer alması uygun görülecek sivil personelin seçimi olabildiğince dikkat titizlik ve özen istemektedir. Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti Resmi istihbaratı MİT’in bugün içinde bulunduğu sorun ve çelişkilerin benzer versiyonları Ergenekon bünyesine taşınmış olur.

Ergenekon, benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir. Bu deney kazanımı bugün düzenlenecek olan yeni yapılanma için çok önemli ve pozitif bir kazanımdır. Gerek ülke içinde gerek ülke dışında istihbarat birimlerinin mevcut olumsuz imajını da kendiliğinden ortadan kaldıracaktır.

Bu noktada bir saptama yapılmasını yararlı görmekteyiz şöyle ki: Ergenekon içinde sivil personelden yararlanılması düşüncesinin doğuracağı ‘önyargılı endişeler karşısında sağlıklı bir analiz yapılacak olduğunda: JITEM deneyimi ve bugün Ergenekon içinde mevcut sorunlar dikkate alındığında, endişeler önyargılar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü; insan yapısındaki yapı taşları özellikleri dikkate alındığında asker-sivil ayrımı yapılamayacağı ortaya çıkar.

4/b). GÜÇLÜ BİR İSTİHBARAT ÖRGÜTÜNÜN ANAHTARI

21. yüzyılda güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarı, uluslararası finansal organizasyonları engellemek olacaktır. Dünya para hareketinin dikkatle izlenişi, gerek uluslararası platformda gerekse ülke içinde siyasi ve toplumsal oluşumları çok önceden görerek, karşı önlemler alınmasını sağlayabilmenin en etkin çözüm yoludur.

21. yüzyılda en etkin istihbarat enstrümanı uluslararası ekonominin kullanımı olacaktır. İstihbarat örgütleri para/politikalarının türlü senaryoları ile ülkelerdeki hükümetleri çok büyük bir rahatlıkla devirebilecek ya da çıkar ve amaçları doğrultusunda yönetimler uygulamaya mecbur bırakacaklardır.

Ergenekon, kaçınılmaz bir biçimde, çağın ve koşulların gereği olarak ekonomi alanında çok etkin faaliyetler uygulamaya koymak ve para akışını kontrol altına alma zorunluluğu ile karşı karşıyadır.

4/c). İSTİHBARAT TOPLAMA HEDEFLERİ

İstihbarat toplamanın hedefi ülke çıkarlarını gözetebilmeyi, kontrol altına almayı ve kontrolde tutabilmeyi amaçlar. Dünyanın herhangi bir yerine herhangi bir olay gelişiğinde plansız hareket edilmemesi prensibine uyulmalıdır. Enformasyon akışı olabildiğince hızlı bir şekilde merkezde toplanmalıdır. Böylece mozaik parçacıklarından oluşan bir tablo tamamlanmadan oluşan tehlikelri göremek ve engelleyebilmek mümkündür. Bu nedenle Ergenekon’un gözleri her şeyi görmeli, kulakları her şeyi duymalıdır.

Bu noktada bir saptama daha yapmakta yarar vardır. Şöyle ki açık toplum iyidir. Fakat toplum çıkarlarına aykırı zararları ortadan kaldırılmakta yarar vardır.

İstihbarat toplamak için pek çok yol vardır. Örgüt elemanlarından sağlanan bilgiler, yabancı örgütlerden elde edilen bilgiler, yabancı örgütlere sızdırılan ajanlar aracılığı ile elde edilen istihbaratlar. Yabancı örgütler ve içlerine sızdırılan ajanlar aracılığı ile elde edilen istihbarat çok önemlidir. Ancak, bunlar kontrol dışına kalan kanallardır. Bu nedenle sürekli kontrol edilmeli, denetlenmeli ve sıkça motive edilmelidirler.

4/d). SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

Ergenekon’un kendi kuracağı sivil toplum örgütlerine ihtiyacı vardır. Çünkü sivil toplum kuruluşları içte ve dışta kamuoyunda kutsal bir insanlık görevi yerine getiren örgütler olarak değerlendirilirler. Bu örgütlerin girebildiği ve etki altına alabildiği öyle noktalar vardır ki; bunu diplomasi sağlayamaz. Sivil toplum örgütlerinin imajı, saygın, kutsal ve masumdur. Bu özelliklerinden ötürü dünyanın her ülkesinde geniş halk kitleleri sivil toplum örgütlerinin arkasındadır. Sivil toplum örgütleri aracılığı ile dünya kamuoyu kolayca etki altına alınarak yönlendirilebilir.

Ergenekon, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm sivil toplum örgütlerini kontrol altına almalıdır. Bu bir zorunluluktur. Çünkü, bu örgütlenmelerin finans kaynakları dış ülkelerdir.

4/2). ELEMAN VE ORGANİZASYON

Bir istihbarat örgütünün organizasyon ve elemanlarının yapıları çok büyük önem ifade eder. Ergenekon merkez yönetiminde yer alacak eleman sayısı olabildiğince az olmalıdır. İllegal çevrelerden seçilecek elemanlar, etnik ve siyasal ideoloji açısından örgüt ideolojisi ve amaçlarına en yakın uygunluk gösterenler tercih edilmelidir.

20. yüzyıl istihbarat örgütlerinin en önemli hatası eleman satın alınması yönüne gidilmiş olmasıydı. Etnik ve ideolojik yapılara gerekten önem verilmemiştir.

Örnek: 1- Fidel Castro, CIA'in paralarıyla Küba'da komünist bir devrim yapmıştır.

Örnek: 2- ABD, örtülü operayonlarına finans kaynağı sağlayabilmek için, elemanlarına zenciler arasında da uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması nedeniyle, CIA'in uyuşturucu ticaretini deşifre ederek suçlamaya yönelmişlerdir. Bu örnek örgüt elemanlarının hangi işlerde doğrudan rol almaları, hangi işlerde illegal çevrelerin yer alması gerektiğini açıklıkla ortaya koymak için yeterli olacaktır.

Örgüt için ne denli yararlı olursa olsun, kamuoyunda imajı zedelenmiş bir elemanı örgüt içinde tutmak ve korumaya yönelmek çok sakıncalıdır. Böyle bir faaliyet örgütün kamuoyundaki imajını düzeltilemez bir biçimde zedeleyecek, örgütün tükeniş nedeni olacaktır. Hiç bir şey halka rağmen ayakta duramaz gerçeğine gereken dikkat, önem ve saygı gösterilmelidir.

4/2-a). KÖPRÜ PERSONEL

Genç, yetenekli eğitimli ve donanımlı personel arasından seçilecek 3 kişi Ergenekon içinde (üniteler arası) ve örgüt dışında örgütü temsilen hareket edebilmeli ve teması sağlamalıdır. Bu kişiler örgüt içinde görev almamalı, örgüt dışında legal bir işte istihdam edilmelidir. Böylece güvenlik sağlanmış olacaktır. Zaman içinde bu personel arasından Ergenekon bünyesinde gerekli olacak çok başarılı yöneticiler yetişecektir.

4/2-b). AJAN PROFİLİ

Doğru insanı seçebilmenin bilimsel verileri yoktur. Gençlerden seçilmiş yeteneklerin eğitilerek kazanımı dışında, profesyonellerden yararlanılması pozitif bir yoldur. Doktorlar, avukatlar, psikologlar, vb gibi.. Çünkü, bu gruba girenlerin, toplumun her kesiminden insanla temasta oldukları görülecektir.

Bu noktada önemli bir saptama yapmakta büyük yarar vardır. Başarılı istihbarat örgütleri elemanlarının anestezi altında bilgilerini açığa vurabilecekleri olasılığından ötürü, doktor ve psikologlar tarafından tedavi edilmelerine izin vermezler. Gerekli hallerde kendi bünyeleri içindeki doktor ve psikologlardan yararlanırlar.

4/2-c). FAHİŞELER

İstihbarat sanatında en çok yarar sağlanan fahişeler olmuştur. Çünkü insanlar çoğu kez ruhsal problemlerin etkisiyle ve bilinçsiz bir karşı konulmazlıkla, sırlarını fahişelerle paylaşırlar. Bu bilimsel bir tespittir ve 2000 yıldır yararlanılan bir metottur.

4/2-b). MEDYA

Medya, en iyi ve en yararlı reklamcıdır. 20. yüzyılda istihbarat örgütleri medyadan çok yararlandılar. 20. Yüzyılın son yıllarında ise; kendi medya kuruluşlarını devreye sokarak bunları uluslararası platformda giderek güçlendirdiler. Böylece ulusal yayın organlarından elde edilen yararlar, uluslararası platformda dünya kamuoyunun kendi çıkarları ve amaçları doğrultusunda yönlendirilmesini sağladılar.

21. yüzyılda ise; uluslararası medya kuruluşları ile ülkelerin yerel medya kuruluşları arasında ortaklıklar oluşturma yoluna gidilecek, tüm istenmeyen çatlak sesler örtülü bir biçimde bastırılarak susturulmuş olacaktır.

4/2-c). ULUSLARARASI TİCARET VE BANKACILIK

21 .yüzyıl dünyasında uluslararası ticater arenası, istihbarat örgütlerinin denetim ve yönetiminde olacaktır. Çünkü ekonomi/politik, siyasal ve toplumsal gelişim ve oluşumların anhtarıdır. Bu nedenle Ergenekon, doğrudan kendi örgütüne bağlı holdingler ve bankaları süratle kurup ideolojiye uygun ekonomi/politik denge sağlayabilmelidir. Gerçek anlamda bir bağımsızlığa ulaşılması ve devamının sağlanabilmesi için, bu hedeflerin yaşama geçirilmesi şarttır. Bu yapılanma uygulama alanına sokulamadığında; para akışı, paranın yönlendirilişi, dış ticaret etkinliği, Türk Lirası'nın değeri, ekonomik güç dengeleri ve uluslararası finans örgütleri kontrol altına alınamayacaktır

Özetle; Ergenekon’un üretim tesislerine, ticari holdinglere ve bankalara ihtiyacı vardır. Hem de doğrudan ve mutlak sahibi olarak.

Japon "Yakuza", Japonya'da kendisine bir banka kurarak, ekonomiyi kontrol altına almayı başarmıştır.

İşte bu kaçınılmaz zorunluluk noktaları olan: Medya, Uluslararası Ticaret, Bankacılık alanlarında deneyimli, Kemalist ideolojiye uygun sivil personele ihtiyaç vardır.

Yine aynı şekilde legal ve illegal oluşumlardan yararlanma zorunluluğu vardır.

4/2-d). İLAÇ- KİMYA SANAYİ VE TAŞIMACILIK

Çok yüksek kar sağlayan legal ticari faaliyet alanları arasında ilaç ve kimya sanayi en baş sıralarda yer alan sektörlerdir. Yine aynı şekilde hava kargo taşımacılığı çok önemli bir yer işgal eder. Bu alandaki ticari faaliyetler, para aklanması için çok uygun alanlardır. Özellikle uyuşturucu üretiminde olmazsa olmaz asitanhidrit üretiminde dünyanın tek üreticisi oluşu, sentetik uyuşturucuların yapımında kullanılan kimyasal maddelerin üretim ve satışından (legal ve illegal) elde edilen karlar, günümüz Federal Almanya Cumhuriyeti ile tüm dünyada serbest dolaşımda olan Alman Mark’ını yaratmıştır.

4/2-e). İLLEGAL İŞLER

Türkiye silah üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz olarak ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına olmalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silah üretimi olabilir. Çünkü; bu alanda başarılı sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına sahiptir.

5). ORGANİZASYON PLANI

5/a). MERKEZ YÖNETİM

Ergenekon, örgütün Başkanına doğrudan bağlı olan 4 daire Komutanlığı ile iki sivil Başkanlıktan oluşmalıdır. Toplam 6 ünitenin komutan ve başkanlarının bir asistanı ile bir de bölüm uzmanından oluşan iki yardımcısı olmalıdır. Ünitelerin komutan ve başkanlarının yanında görev alacak bölüm uzmanı, illegal faaliyetlerin yurtiçi ve yurtdışı hukuk platformunda legal gibi gösterilebilmesi düzenlemelerinden sorumlu olacaklardır.

Şöyle ki:

1- Ergenekon Başkanlığı
2- İstihbarat Dairesi Komutanlığı
3- İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Dairesi Komutanlığı
4- Operasyon Dairesi Komutanlığı
5- Finansman Daire Başkanlığı (Sivil)
6- Örgüt içi Araştırma Dairesi Komutanlığı
7- Teori Tasarım ve Planlama Dairesi Başkanlığı (Sivil)”

Bu ünitelerin komutan ve başkanları, birbirlerini tanımalarında hiç bir sakınca olmamakla birlikte, birbirlerinin görev ve sorumluluk alanlarını bilmemeleri esası , Ergenekon 'a istihbarat örgütleri içinde ayrıcalıklı bir özellik ve güvenlik kazandıracaktır. Bu 6 ünitede görev alacak ajanlar, kendi bölümlerinin komutan ve başkan asistanları dışında diğer üniteler ve personel ile hiç bir şekilde irtibat kuramamalıdır. Örgütün üst düzey yöneticileri ile personel ve ajanlar arasında mutlak mesafe olmalıdır. Aksi halde başarısız bir operasyon sonucunda üst düzey yöneticilerinin korunması sağlanamayacağı gibi, örgütün kendisi riske atılmış olur ve örgütün imajı korunamaz.

Üniteler arasında enformasyon değerlendirmesinde ayrıcalık tanınabilecek tek bölüm, 'Operasyon Dairesi Komutanlığı 'dır. Çünkü elde edilecek enformasyon analiz ve değerlendirilmesinde gerektiği hallerde katkısı olabilir.

KONTROL DAİRESİ

Bu dairenin varlığından Ergenekon Örgütü Başkanı/Komutanından başkaca hiç kimsenin bilgisi olmaması kesin bir gerekliliktir. Operasyonlarda yer alması zorunlu olan dairede yer alan ajanların ilk görevi; operasyon alanı içinde bulunmak, operasyon esnasında temizleme ve ortadan kaldırma gibi işlemlerde doğabilecek sorunları çözümlemektir. İkinci bir görevleri, karşı istihbarat örgütlerine geçen, yakalanan veya operasyon amacına aykırı hareket eden herhangi bir ajanı öldürmektir.

Bir ajanın sonu başlangıcında olduğunun ilk işareti, örgüte ve ajanlarına karşı sorumluluk alanında yarar sağlamaya başladığı süreçtir.

Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidir. Emirleri doğrudan Ergenekon Komutanı 'ndan almalıdırlar, üst yöneticiler ve örgüt personeli ile ajanları tarafından bilinmemelidirler.

EĞİTİM

Ergenekon örgütü bünyesinde yer alacak personel mutlaka ve sürekli olarak eğitim programlarında tutulmalıdır. Kullanılacak her ajan eğitimden geçirilmelidir. Ve eğitime olabildiğince özen gösterilmelidir. Eğitim veren eğitmenlerin raporları titizlikle incelenmelidir. Eğitim sonrasında eğitim alanlar sınanmalıdırlar. Böylece, gelişim ve etkinlik düzeyi arttırılırken, personel kontrol altında tutularak güvenlik sağlanacağı gibi, personel sıkça motive edilmiş olacaktır.

6). KAYNAK YARATILMASI

Daha önce söz ettiğimiz nedenlerden ötürü hükümetler istihbarat örgütlerine finansal kaynak sağlamaktan hiç hoşlanmazlar. Bu nedenle istihbarat örgütleri finansal kaynaklar, yaratmak zorundadırlar.

Güçlü bir istihbarat örgütlenmesi, enformasyon toplanması, değerlendirilmesi , operasyonlar düzenlenebilmesi için istihbarat örgütlerinin çok güçlü finansal desteğe ihtiyacı olduğu gibi ekonomi/politiği kontrol edebilmesi için de finans dünyasını kontrol altında tutabilmesi zorunludur.

finansal kaynaklar yaratılabilmesi için, orta ve büyük ölçekli A.Ş. yapılanmasındaki şirketlerden yararlanılması, onların içine sızılması, elde edilecek banka işlemleri hesap ve şifre kodları ile yine uluslar arası bankalar ile yurtdışındaki çeşitli ülke bankalarına sızdırılmış ajanlar aracılığı ile hesaplardan para aktarımları yapılmalıdır. Bu operasyonlar 2/3 gün içinde tamamlanmalıdır. Böylece hesaplarla kimin oynadığı anlaşılamaz. Bu işlemleri başarıyla ve çok basitçe çözümlemek mümkündür ve bu işlemler için 'Hackers' tanımlamasıyla anılan pek çok bilgisayar hırsızı vardır. Bunlardan yararlanılmalıdır.

6/a). NAYLON ŞİRKETLER

Liberal ekonomilerde doğal ticari işleyiş içinde her yeni günde pek çok şirket kurulmaktadır. Bunlar, çeşitli nedenlerle ya da illegal amaçlı kurulduklarından her yeni günde de kapanmakta, iflas başvurularında bulunmaktadırlar. ticaret kuralları içinde doğal akışın böyle olduğu bir dünyada 'Naylon Şirketler' kurulmalı, ithalat-ihracat, Temsilcilik, Dağıtım ve Pazarlama alanlarında faaliyet gösterilmeli, işlemler tamamlandıktan sonra, naylon şirketlerin kurulması için kullanılan elemanlar ortadan kaldırılmalıdır. Elde edilen ekonomik girdiler, öz kaynak olarak örgütün kuracağı legal şirketlerde değerlendirilerek aklanmalıdır.

Ergenekon 'un kuracağı legal ticari şirketler, deşifre olmadıkları sürece yaşatılmalı; geliştirilerek, güçlenmesi sağlanmalıdır. Böylece ekonomi kontrol altında tutulacak, para, akışları yönlendirilebilecek, kapital dünyasının içinde yer alındığından ekonomik istikrarın dış istihbarat örgütleri, uluslar arası finans kuruluşları, siyasiler ve her şeyi mubah sayan ticaret adamlarının spekülatif amaçlı soygun ve vurgunları önlenebilecektir.

6/b). YURTDIŞINDAN KAYNAK AKTARIMI

Türkiye 'den pek çok kişi yurtdışına kaynak aktarmaktadır. Ve bunun önüne geçebilmek mümkün değildir. Ancak, çeşitli ülkelerde bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızları, tespit edilen bu kaynaklar ile Türkiye 'den kaynak aktarımı yapan kuruluşların likit aktarımlarını mevcut güçlü bir şirket üzerinden yeniden Türkiye 'ye aktarabilir. Çeşitli ülkelerdeki bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızlarından yararlanılarak, likit kaynak aktarımı yoluna gidilmelidir. Bu türden kaynak aktarımları operasyonları 48 saatte tamamlanmalıdır. Operasyon sonrasında bankaların durumu tespit edebilmeleri için 5/6 gün gibi bir süre geçmektedir ki; bu süre operasyon sonrası için güvence sağlanabilmesi için de yeterli bir zamandır.

6/c). YURTDIŞI TİCARİ FAALİYETLER

Çeşitli ülkelerde kurulacak ticari şirketler, kullanılarak finansal güç kazanımı yoluna gidilmelidir. Çeşitli, ülkelerde görev yapmakta olan Askeri Ateşeler’den bu alanlarda da mutlaka gereği biçimde yararlanılmalıdır.

6/d). SPEKÜLATİF KAYNAKLARDAN YARATILMASI

Hazine arazileri kentleşme yörelerinde “gecekondu MAFIA’sı”na yıllardır kaynak sağlamaktadır. Oysa ki, bu kaynaktan siyasi otoritelerin “oy” çıkarına dayalı, MAFIA’nın rant sağlaması önlenebilmeliydi. Ancak, olmadı! Ergenekon, hazine arazilerinden bu anlamda değil ama, spekülatif kazanç anlamında yararlanarak kaynak yaratmalıdır. Sanayi bölgeleri, toplu konut yapımları için hazine arazilerinden yararlanılarak, imar alanları yaratılmaktadır ve bu alanlardan spekülatif kaynaklar yaratılarak, art niyetli kişiler yararlandırılmaktadır. Ergenekon hazine arazileri üzerinde yeni organize sanayi alanları ile yeni toplu konut alanlarının oluşturulmasından spekülatif kaynaklar yaratmalıdır. Bu yollardan sağlanacak olan kaynaklar, konut ihtiyacı alanında kurulacak inşaat şirketi ile değerlendirilerek, sürekliliği olan kaynaklar yaratılabilecektir.

7). GENEL DEĞERLENDİRME

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet göstermekte olan “Ergenekon”un yeni bir yapılanmaya yönelme zorunluluğu ve gereksinimi vardır. 21. Yüzyılda çok daha aktif çalışmalar içinde olacak olan dış istihbarat birimlerinin operasyonlarına karşı kontra operasyonlar düzenleyebilmek, faaliyetlerini engelleyebilmek ve bağımsızlığın korunabilmesini sağlayabilmek için istihbarat faaliyetlerini sürdürebilmek için yeni yapılanma ve yeni personel ihtiyacı olduğu gerçeği kaçınılmazdır. Bunların yanı sıra yeni çalışma yöntemleri geliştirilmesi esastır. Ayrıca Ergenekon ‘un kamuoyundaki imaj ve düşünce değişiminin sağlanması zorunluluğu vardır. Kamuoyu kafasının karıştığı, içinden çıkamadığı, mantıklı ve tatmin edici açıklamalar alamadığı zamanlarda gelişen her olay karşısında Ergenekon sözcüğünü anımsayıp, dehşete kapılarak içten içe Ergenekon sözcüğünü yinelemektedir. Bu durum kamuoyunda moral çöküntüsüne neden olmakta, toplumda gelecek endişeleri belirmektedir. Bu gerçeği gören kötü niyetli çevreler ise; Medya kuruluşları içindeki yandaşlarından yararlanarak Ergenekon aleyhinde ‘Kara Propaganda’ yürütebilmektedirler.

Bu noktada, ‘Kara Propaganda’nın yararlarını görmezden gelemeyiz. Ancak, Ergenekon, ‘Kara Propaganda’nın sağlayacağı yararlılıkta doyum noktasına ulaşmıştır. Bundan sonrası negatiftir.

Ergenekon'un yeni yapılanması hakkında düzenlediğimiz bu raporda haddimizi aşmak gibi bir niyetimiz olamayacağı gibi, dürüstlük esasları içinde yararlı olacak bir rapor hazırlamaya çalışmamız gerktiğinin de bilincinde olduğumuzu ifade etme gereği duyuyoruz.

Raporumuzda dile getirdiğimiz hususların re-organizayonu, personel içinde sağlanacak değişim, örgütün yeniden düzenlenmesi, operasyonel faaliyetlerdeki aksaklıkların giderilmesi; jeo-ekonomi/politik alandaki çalışmalar, eğitim, "düşsel yaratıcılık"tan ve Askeri Ateşeler'den gereği biçimde yararlama, teknolojik/lojistik olanaklara kavuşulması ile Ergenekon, Türkiye Cumhuriyeti'nin 76. Yaşının Gururla kutlandığı şu günlerde, Türkiye'nin bağımsızlığının devamını sağlayıcı en etkin ve önemli unsurlardan birisi olarak değil; aynı zamanda da çok daha güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumuna önemli, büyük ve anlamlı katkıları olacağından hiç kuşku yoktur.

En içten Saygı
ve Şükranlarımızla

Kaynakça