Demokratik Toplum Partisi'nin Temelli Kapatılması İstemine İlişkin Savcılık İddianamesi/II- Siyasi parti kapatma nedenleri

Vikikaynak, özgür kütüphane

II-SİYASİ PARTİ KAPATMA NEDENLERİ:

A- Uluslararası hukuk yönünden;[değiştir]

Uluslararası hukukta örgütlenme özgürlügü içerisinde degerlendirilen siyasi partiler, kural olarak yine uluslararası sözlesmelerle (BM Kisisel ve Siyasal Haklar Sözlesmesi ve _nsan Hakları Avrupa Sözlesmesi) korunmaktadır. İnsan Hakları Avrupa Sözlesmesi’nin (İHAS’ın) 11 nci maddesinde açıkça siyasi partiler konusunda bir düzenleme yer almamakta ise de; siyasi partiler, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) tarafından “dernekler baglamında” 11 nci madde kapsamında degerlendirilmektedir.

İHAM’a göre, 11 nci madde ile bir siyasi partinin kurulmasından baska, özgürce faaliyette bulunabilmeleri de koruma altına alınmıstır. Ancak İHAS ile birey hak ve özgürlükleri ve bu baglamda örgütlenme özgürlügü koruma altına alınmıs ise de, siyasi partilere tanınan bu özgürlük kuskusuz sınırlandırılamayan bir özgürlük degildir. Avrupa kamu düzenini olusturan ve koruyan sözlesme uyarınca, bir siyasi partinin eylemlerinin, Avrupa kamu düzeniyle çatısması ve sözlesmeyle korunan alanın dısına tasması durumunda, yine sözlesmede öngörülen nedenlere dayalı olarak yasaklama ve sınırlandırmalar öngörülebilecektir.

İHAS’ın “temel haklar” kapsamında görerek, 11 nci maddesinin birinci fıkrasıyla korudugu siyasi partiler konusunda, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki “Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliginde olarak, ulusal güvenligin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin saglanması ve suç islenmesinin önlenmesi, saglıgın veya ahlakın veya baskalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında mesru sınırlamalar konmasına engel degildir” biçimindeki düzenlemeden hareketle, siyasi partiler hakkında kısıtlama veya yaptırımlar uygulanması mümkündür.

Siyasi partilere uygulanacak yaptırımlar arasında kuskusuz bir siyasi partinin kapatılması yaptırımı da yer almaktadır. Ancak kapatma yaptırımının, bir siyasi partiye uygulanabilecek en radikal yaptırım olması karsısında, bu yaptırımın uygulanabilmesi, belirli kosulların gerçeklesmesini gerektirmektedir.

İHAS’nin 11 nci maddesindeki düzenleme gözetildiginde, ülkedeki demokratik rejimi tehlikeye sokacak siyasi projesi bulunan ve/veya siyasi amaçlar için gerektiginde siddete basvurmayı amaçlayan siyasi parti için kapatma yaptırımı öngörülmesi İHAS’a aykırı degildir (Emek Partisi/Türkiye kararı).

İHAS’ın 11 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan nedenlere dayanarak bir siyasi partinin kapatılması konusu, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu tarafından incelenerek Venedik İlkeleri adıyla da raporlastırılmıstır. Buna göre, ifade özgürlügünü düzenleyen İHAS’ın 10 ncu maddesiyle çok yakın iliskisi olan 11 nci madde uyarınca bir siyasi partinin kapatılması “ırkçılıgı, terörü, yabancı düsmanlıgını, siddeti, siddet çagrısını tesvik ediyor veya hosgörüsüzlüge dayanıyorsa”, bu durumlarda İHAS’ın 11 nci maddesinin bir ve ikinci fıkrasındaki düzenlemelerden hareketle, siyasi partinin kapatılması gündeme gelebilecektir. Burada “siddet” kelimesini çok dar anlamda degerlendirerek partililerin ellerine silah alıp, eyleme girismelerini anlamamak gerekir. Bir siyasi partinin siddeti ilke edinmis, ülke çapında öldürme, bombalama eylemlerini gerçeklestiren ve ülke bazında oldugu gibi uluslararası alanda da terör örgütü olarak kabul edilen bir örgütü açık veya gizli olarak desteklemesi, her platformda bu örgüte mesruiyet kazandırmaya çalısması söz konusu siyasi partinin “siddeti” siyasal amaçlarına ulasmak için benimsediginin açık kanıtıdır.

Bir siyasi partinin kapatılması, örgütlenme özgürlügüne müdahale niteligindedir. Bu nedenle bir siyasi parti hakkında uygulanacak kapatma yaptırımının İHAS’ a uygun olarak degerlendirilebilmesi yani bu müdahalenin haklı sayılabilmesi için; Müdahalenin haklılıgı, kapatma yaptırımını içeren yasanın, herkesçe erisilebilir, bilinebilir, anlasılabilir, öngörülebilir, açık ve kesin ifadeler içeren ve ilan edilen bir yasa olmasını gerektirmektedir (Refah Partisi/Türkiye Kararı). Kapatma yaptırımı, İHAS’ın 11 nci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan neden veya nedenlere dayanmalıdır. Kapatma yaptırımının, bir siyasi partiye uygulanabilecek en radikal yaptırım olması, bu yaptırımın inandırıcı ve zorlayıcı kosulların varlıgı durumunda uygulanmasını gerektirmektedir. uygulanan kapatma yaptırımı, “demokratik toplum gereklerine uygun olmalı” Bu çerçevede olaylar, ulusal mercilerce kabul edilebilir sekilde degerlendirilmis olmalıdır. Kapatma yaptırımı ile birlikte siyasi yasaklamalar öngörülmesi için de, bu yasaklamaların, “ilgili ve yeterli” olması gerekmektedir.

Siyasi partiler devletin hukuksal, anayasal ve yasal yapısını degistirmek için mücadele edebilmelidirler. Ancak bu mücadele için kullanılan araçlar herhalde hukuka uygun olmalı, demokratik araçlara dayanmalı, önerilen degisim temel demokratik ilkelere uyumlu olmalıdır Siyasi partiler hedeflerine siddeti tesvik ederek degil, mevcut yasal sistem içerisinde ulasmayı amaç edinmelidir.

İHAM’a göre bir siyasi parti, mevzuatın veya yasal ve anayasal yapının degistirilmesi konusunda iki kosulda kampanya yürütebilir: Bunlardan birincisi, kullanılan bütün yollar her bakımdan yasal ve demokratik olmalıdır. İkincisi ise, önerilen degisikligin kendisi “temel demokratik prensiplerle” bagdasmalıdır. Bu kuraldan hareketle, sorumluları siddete basvurmayı tesvik eden veya demokrasinin bir veya bir çok kuralına uymayan veya demokrasiyi yıkmayı amaçlayan ve de demokrasinin tanıdıgı hak ve özgürlükleri tanımayan “siyasi bir projeyi öneren” partinin, bu nitelikteki eylemleri, kapatma yaptırımına konu olabilecegi gibi, bu nedenle uygulanacak yaptırıma karsı da ilgili siyasi parti İHAS korumasından yararlanamayacaktır. (RP/Türkiye, Emek Partisi/Türkiye Kararları). Kapatma yaptırımı boyutundaki müdahale, takip edilen mesru amaçla orantılı, uygun ve yeterli olmalı, sosyal bir ihtiyaca cevap vermelidir, yani demokratik bir toplumda gerekli olmalıdır (TBKP/Türkiye, Sosyalist parti/Türkiye, ÖZDEP/Türkiye, HEP/Türkiye, RP/Türkiye Kararları).

Müdahalenin orantılılıgı için, müdahalenin özü ve agırlıgına bakılmalı, kapatma yaptırımı en ciddi durumlarda uygulanmalı, radikal bir önlem niteliginde olmamalıdır. Yöneticileri, üyeleri ve baglı belediye baskanları vasıtasıyla Ülke içerisinde terör örgütü emirleri ile ayaklanma benzeri toplu siddet hareketlerini baslatıp, ölüm, yaralanma, kamu ve özel kisilere ait malvarlıklarına zarar verme gibi eylemlerin gerçeklestirilmesi halinde kapatma yaptırımı radikal bir önlem olmayacagı gibi toplumun güvenligi ve huzuru açısından acilen uygulanması gereken tek yaptırım olmaktadır. Bu konuda tarihsel deneyimlerden kaynaklanan ihtiyaçlar da dikkate alınmalı, dolayısıyla geçmiste ülkede yasanan ve yasanmaya halen de devam edilen terör örgütü kaynaklı siddet olayları degerlendirilmelidir.

Zorlayıcı sosyal gereksinim yönünden tehdidin varlıgına ve yeterince yakın olduguna iliskin kanıtlar inandırıcı olmalıdır. Siyasi parti lider ve üyelerinin isnat edilebilen eylem ve konusmaları, terör örgütü direktifleri ile etkiledigi kitleleri sokaklarda siddet içeren gösteriler yapmaya çagırıp, devletin güvenlik kuvvetlerine silahlı, taslı, molotof kokteylli saldırılar düzenletiyor ve ortaya çıkan isyan görüntüleri ile toplumu asırı derecede rahatsız edip, ülkede etnik bir çatısmanın temellerini olusturmaya çalıstıgı yolunda kamu oyunda kanaat uyandırıyorsa, zorlayıcı sosyal gereksinim yönünden tehdidin varlıgı ve yeterince yakın oldugu asikardır. Bir siyasi parti eylemlerinin kapatma yaptırımına konu olabilmesi, her seyden önce bu eylemlerin niteligi ve siyasi partiye isnat edilebilirligi sorununu gündeme getirmektedir. Konu İHAS yönünden İHAM kararlarıyla açıklıga kavusturulmustur. İHAM kararlarına göre;

Kapatma yönünden tüzük ve programdaki aykırılık tek basına yeterli olmayıp, eylem de olmalıdır, siyasi partinin, Türk toplumu ve devleti için gerçek bir tehlike olusturduguna iliskin somut kanıtlar ortaya konulmalıdır (TBKP/Türkiye Kararı) Eylemler asırı uç ve terörist grupları tesvik etmeye yönelik olmalıdır (Sosyalist Parti/Türkiye Kararı Siyasi parti, çogulcu demokrasiyle çatısmayan hedeflerini, sadece yasal araçlarla elde etmeye çalısmalıdır. Siddet desteklenmemeli, temel insan hakları ihlali tesvik edilmemelidir (ÖZDEP/Türkiye Kararı).

Bir genel baskanın açıklama ve eylemleri partiyi tartısmasız olarak baglayıcıdır. Çünkü genel baskan partinin simgesel figürüdür. Genel baskanın siyasi veya hassas konularda açıkladıgı düsüncelerin, kisisel görüsü oldugu vurgulanmadıgı sürece, kurumlar ve kamuoyu tarafından partinin görüsünü yansıttıgı biçiminde yorumlanır ve partiye isnat edilebilir. Genel baskan yardımcıları, yerel yönetimlerde görev üstlenen üyeler de, partili belediye baskanları partinin amaç ve egilimlerini sergileyen ve yaratmak istedikleri toplum modeline iliskin bir imajı yansıtan bütünü olusturan eylemleri sergilemeleri durumunda, bunlar da partiye isnat edilebilir. Bu tür eylemler soyut programlara göre potansiyel seçmenler üzerinde daha etkilidir ve parti kendini bu konusmalardan uzaklastırmadıgı sürece, bunlar da partiye isnat edilebilir (Refah Partisi/Türkiye Kararı).

Yukarıda belirtilen nitelikteki eylemlerden parti kaçınmamıs, bunlara yapanlara karsı disiplin islemi yapmamıs ve elestirmemis, ya da göstermelik olarak disiplin sorusturması yapmıs ya da öngörülenden daha az bir disiplin yaptırımı uygulamıs ise, bu eylemler de partiye isnat edilebilir (Benzeri yorum RP/Türkiye Kararı).

Davalı siyasi partinin kurulus tarihinin evvelinden beri yürürlükte olan yukarıda bahsedilen Anayasa ve yasa düzenlemelerinin herhangi bir gizliligi olmayıp, yazılı metinler halinde ülke mevzuatında kolaylıkla erisilebilir ve anlasılmasını saglayacak sadelikte kaleme alınmıs oldugu sabittir.

B- İç hukuk yönünden;[değiştir]

Bir siyasi parti hakkında uygulanacak en radikal yaptırım kuskusuz kapatma yaptırımıdır. İç hukukta siyasi partilere uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken, bu yaptırımlar arasında siyasi partinin kapatılmasına da yer verilmistir.

a- Anayasal düzenleme;[değiştir]

Siyasi parti kapatma yaptırımı ve bu yaptırımın hangi hallerde söz konusu olabilecegi Anayasa’nın 69 ncu maddesinde düzenlenmistir. Böylece anayasa koyucu kapatma yaptırımı nedenlerinin yasa ile artırılmasını engellemistir. Anayasa’nın 69 ncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre, siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısı’nın açacagı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara baglanır. Anayasa’nın 69 ncu maddesine göre siyasi partilerin kapatılması ancak üç nedenle söz konusu olabilmektedir. Buna göre:

Bir siyasi partinin tüzük ve programının Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı olması (Anayasa md 69/5),

Bir siyasi partinin Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin odagı durumuna gelmesi (Anayasa md 69/6)

Bir siyasi partinin, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluslardan ve Türk uyruklugunda olmayan gerçek ve tüzel kisilerden maddi yardım alması (Anayasa md 69/10) halinde siyasi partinin kapatılmasına hükmedilmesi gerekmektedir. Anayasa’da bu üç neden sayılırken siyasi partinin “kapatılması” yerine, “temelli kapatılması” ibaresi kullanılmıs olup, bu maddede ayrıca siyasi partinin temelli kapatılması dısında kapatılma nedenlerinden söz edilmis degildir. Yukarıda belirtildigi üzere Anayasa’nın 69 ncu maddesinin dördüncü fıkrasında ise, siyasi partilerin kapatılmasına iliskin davaların Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısı tarafından açılacagı ifade edilmis, bu fıkrada da “temelli kapatılmadan” sözedilmemistir.

Dolayısıyla maddede geçen temelli kapatma ve kapatma kavramları aynı seyi ifade etmektedir. Söyle ki kapatma yaptırımı, Anayasa’nın 69 ncu maddesinin

sekizinci ve dokuzuncu fıkrasında belirtilen “gelecege yönelik etkiler” içerdiginden, bu nedenle “temelli” kapatma kavramı ile de gelecege yönelik bu etkiler kastedilmistir. Anayasa’nın 69 ncu maddesinin onbirinci fıkrasında geçen “kapatılma davaları” ve 149 ncu maddesinin besinci fıkrasında geçen “siyasi partilerin temelli kapatılması veya kapatılması davaları” ibareleri de bu dogrultuda yorumlanmalıdır. Anayasa’nın 69 ncu maddesinin yedinci fıkrasına göre, yukarıda belirtilen ilk iki kapatma nedenine dayalı olarak açılan davalarda, eylemin agırlıgına göre siyasi partinin temelli kapatılması yerine, devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına hükmedilebilecektir. Eylemin agırlıgını belirleyecek merci davaya bakan Anayasa Mahkemesi’dir.

Kapatılan (=temelli kapatılan) bir siyasi parti için Anayasa’da gelecege yönelik öngörülen yaptırımlar ise;

Bir baska ad altında kurulamaması (Anayasa md 69/8),

Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan ve faaliyetleriyle neden olan kurucu dahil üyelerinin, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya iliskin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından baslayarak bes yıl süreyle bir baska partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamaması (Anayasa md 69/9),

Partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle neden oldukları Anayasa Mahkemesi’nce kapatmaya iliskin kesin kararda belirtilen milletvekillerinin milletvekilliginin, bu kararın gerekçeli olarak resmi Gazete’de yayımlandıgı tarihte sona ermesi(Anayasa md 84/5) durumlarıdır.

Konuya dönersek, Anayasa’nın 69 ncu maddesinin altıncı fıkrasına dayalı olarak kapatma yaptırımına hükmedilebilmesi için, açıklandıgı üzere, bir siyasi partinin Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin odagı durumuna geldiginin, açılacak kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’nce tesbiti gerekmektedir.

Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, “siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bagımsızlıgına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügüne, insan haklarına, esitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenligine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlügünü veya herhangi bir tür diktatörlügü savunmayı ve yerlestirmeyi amaçlayamaz; suç islenmesini tesvik edemez.” denilmektedir. Bir siyasi partinin Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin odagı haline gelmesi ise, 69 ncu maddenin altıncı fıkrasındaki düzenleme uyarınca “68 nci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı fiillerin, o partinin üyelerince yogun bir sekilde islenmesi ve bu durumun, o partinin büyük kongre veya genel baskan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsenmesi yahut bu fiillerin dogrudan dogruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde islenmesi durumunda” söz konusudur.

b- Yasal düzenleme;[değiştir]

Anayasa’daki kapatma yaptırımına iliskin düzenlemeler, Anayasa’nın 68 nci ve 69 ncu maddesindeki esaslar çerçevesinde 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nda da (SPY) yer almıstır.

SPY’nda, siyasi partiler hakkında uygulanacak yaptırımlar;

Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakmak

Ve siyasi partinin kapatılması olarak düzenlenmistir.

02.01.2003 tarih ve 4778 sayılı Yasa ile SPY’nda yapılan degisiklikler öncesinde, SPY’nda temelli kapatma ve kapatma olarak iki ayrı kapatma davası türü düzenlenmis idi. Anayasa’da “sınırlı sayım” yoluyla düzenlenen temelli kapatma nedenleri, oldugu gibi SPY’na tasınmıstı. Temelli kapatma kararlarının en belirgin özelligi, gelecege etkili sonuçlar içermesi idi. O dönemde Anayasa’da yer verilmeyen dar anlamdaki kapatma yaptırımı ise, SPY’nda gösterilen nedenlerle söz konusu olup; bu yaptırım, gelecege etkili sonuçlar içermemekte idi.

Anayasa’ya paralel bir düzenleme amacıyla ve en son 4778 sayılı Yasa ile SPY’nda yapılan degisiklikler sonrasında ise, SPY’nda kapatma davaları konusunda “kapatma veya temelli kapatma” biçiminde iki ayrı kavrama yer verilmemis; yasa, bütünlügü içerisinde “kapatma yaptırımı” kavramını kullanmıs ve bu yaptırımın da Anayasa’ya paralel olarak gelecege yönelik sonuçlar içerdigi benimsenmistir. SPY’ndaki bu düzenlemelerde Anayasa’daki temelli kapatma kavramı yerine, es anlamlı olarak kapatma kavramı kullanılmıs; SPY’nda bulunan kapatma yaptırımı ise kaldırılarak; devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımına dönüstürülmüstür.

SPY’nda Anayasaya paralel olarak yapılan düzenlemelere göre, bir siyasi partinin kapatılması, ancak Anayasa’daki yasaklara aykırılık durumunda ve üç nedenle olasıdır. SPY’nın 101 nci maddesindeki düzenlemelere göre;

Bir siyasi partinin tüzük ve programının Devletin bagımsızlıgına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügüne, insan haklarına, esitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenligine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olması, sınıf veya zümre diktatörlügünü veya herhangi bir tür diktatörlügü savunmayı ve yerlestirmeyi amaçlaması, suç islenmesini tesvik etmesi,

Bir siyasi partinin, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin islendigi odak haline geldiginin Anayasa Mahkemesince tespiti,

Bir siyasi partinin, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluslardan ve Türk uyruklugunda olmayan gerçek ve tüzel kisilerden maddi yardım alması, durumlarında, siyasi parti hakkında kapatma kararı verilmesi gerekmektedir. Ancak belirtilen ilk iki durumda, kapatma yaptırımı yerine dava konusu eylemlerin agırlıgına göre, siyasi partinin almakta oldugu son yıllık devlet yardımı miktarından az olmamak kosuluyla, bu yardımdan, kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verilebilmektedir.

Yukarıda belirtilen ikinci nedene dayanarak bir siyasi partinin kapatılması, ancak Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı eylemlerin odagı durumuna gelmesi kosuluna baglıdır. Odak haline gelmis sayılmak ise, Anayasa’nın 68 ve 69 ncu maddelerindeki düzenlemelerle aynı paralelde, SPY’nın 103 ncü maddesinde düzenlenmistir.

Kapatma kararı verilmesi durumunda;

Karar tarihi itibarıyla parti tüzel kisiligi ve dolayısıyla parti üyelerinin üyelikleri ve varsa görevleri sona ermekte,

Yine karar tarihi itibarıyla siyasi partinin bütün malları hazineye geçmekte (SPY md 107),

Kapatılan partilerin isim, amblem, rumuz, rozet ve benzeri isaretleri baska bir siyasi parti tarafından kullanılamamakta (SPY md 96),

Kapatılan siyasi parti bir baska ad altında kurulamamakta (Anayasa md 69/8; SPY md 95),

Siyasi partinin kapatılmasına söz ve eylemleriyle neden olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin kapatmaya iliskin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından baslayarak bes yıl süreyle bir baska partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ev deneticisi olamamakta; bu kisiler siyasi partilerce seçimlerde hiçbir biçimde aday gösterilememekte (Anayasa md 69/9, SPY md 95),

Partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle neden oldukları Anayasa Mahkemesi’nce kapatmaya iliskin kesin kararında belirtilen milletvekillerinin milletvekilligi de, bu kararın gerekçeli olarak resmi Gazete’de yayımlandıgı tarihte sona ermektedir (Anayasa md 84/5).

Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen eylemlerin odagı durumuna gelmek konusunda, SPY ayrıntılı hükümlere yer vermis ve anılan fıkrada belirtilen kavramlar SPY’ndaki düzenlemelerle açıklıga kavusturulmustur.

Bu baglamda SPY’nın dördüncü kısmının birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerinde açıklayıcı hükümlere yer verilmistir.

SPY’nın “siyasi partilerle ilgili yasaklar” baslıklı dördüncü kısmının;

Birinci bölümü, “amaçlarla ve faaliyetlerle ilgili yasaklar” baslıgını tasımaktadır. Bu bölüm tek maddeden olusmakta olup, 78 nci maddede “demokratik devlet düzeninin korunması yönünden” öngörülen yasaklamalara yer verilmistir.

İkinci bölümü, “milli devlet niteliginin korunması” baslıgını tasımaktadır.

Bu bölümde, bagımsızlıgın korunmasına (md 79), devletin tekliginin korunmasına (md 80), azınlık yaratılmasının önlenmesine (md 81), bölgecilik ve ırkçılık yasagına (md 82) ve esitlik ilkesinin korunmasına (md 83) yönelik yasaklamalar gösterilmistir.

Üçüncü bölümü ise, “Atatürk ilke ve devrimlerinin ve laik devlet niteliginin korunması” baslıgını tasımaktadır. Bu bölümde ise, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması (md 84), Atatürk’e saygı (md 85), laiklik ilkesinin korunması ve halifeliginin istenemeyecegi (md 86), din ve dince kutsal sayılan seyleri istismar yasagı (md 87), dini gösteri yasagı (md 88) ve Diyanet İsleri Baskanlıgı’nı yerinin korunması (md 89) konusunda yasaklamalar açıklanmıstır.

SPY’ndaki hükümler, Anayasa’nın 69 ncu maddesinin son fıkrasından hareketle, Anayasa’daki esaslar çerçevesinde düzenlenmistir.

c- Anayasa’nın 90/son maddesi çerçevesinde siyasi partiler hakkındaki kapatma yaptırımında uluslararası sözleşmelerin gözetilmesi;[değiştir]

Anayasa’nın 90 ncı maddesinin son fıkrasında, “yöntemince yürürlüge konulmus temel hak ve özgürlüklere iliskin uluslararası antlasmalarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyusmazlıklarda, uluslararası antlasma hükümleri esas alınır” denilmektedir.

1982 Anayasası’nın nitelemesine göre, Anayasa’nın 12 nci ila 74 ncü maddeleri arasında yer alan hakların hepsi “temel hak ve özgürlüklerden” olup, Anayasa’nın 68 nci ve 69 ncu maddelerinde siyasi haklar kapsamında düzenlenen siyasi partiler de, temel hak ve özgürlükler kapsamında korunma görmektedir. Aynı sekilde temel hak ve özgürlüklerin bir bölümünü konu alan İHAS yönünden, siyasi partiler İHAM’ın yorumlarıyla bu sözlesmenin 11 nci maddesi kapsamında temel hak ve özgürlükler içerisinde kabul edilmistir. Yine siyasi partiler BM Kisisel ve Siyasal Haklar Sözlesmesi’nin 22 nci maddesi kapsamında da koruma görmektedir. Bu baglamda SPY’nın anılan sözlesmeler gözetilerek ve Anayasa’nın da bu dogrultuda yorumlanarak, siyasi partiler hakkındaki kapatma yaptırımın irdelenmesi gerekmektedir.

d- Siyasi parti kapatma davalarının ve kapatma yaptırımının hukuksal niteliği;[değiştir]

Anayasa’nın 69 ncu maddesinin dördüncü fıkrası ile, SPY’nın 98 nci maddesine göre, siyasi parti kapatılması davaları Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısı’nın açacagı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce kesin olarak karara baglanmaktadır. Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa’nın 33 ncü maddesine göre de, açılan bu davalar Ceza Muhakemesi Yasası hükümleri uygulanmak suretiyle, dosya üzerinde incelenerek kesin olarak karara baglanmaktadır.

Kapatma davalarında Ceza Muhakemesi Yasası hükümlerinin uygulanması demek, bu davaların bir ceza davası ve yaptırımın da ceza hukuku kapsamında bir ceza oldugu anlamında degildir. Aksine, siyasi parti kapatma davaları, ceza davası olmayıp, kendine özgü nitelikte bir dava türü oldugundan, bu davalarda uygulanacak usul kurallarının açıklanması geregi duyulmus ve maddi gerçegi arastırmak yönünden, siyasi partilerin lehinde olarak bu davalarda Ceza Muhakemesi Yasası kurallarının uygulanacagı belirtilmistir (Anayasa Mahkemesi’nin 22.6.2001 tarih ve 2/2 sayılı kararı). Bu düsünceden hareketle, siyasi parti kapatma davasına yönelik iddianame düzenlenmesinden önce, Yargıtay Cumhuriyet Bassavcılıgı’nın hangi yetkileri kullanarak dava açabilecegi de özel olarak SPY’nın 98 nci maddesinde gösterilmistir.

Siyasi parti kapatma davalarının, ceza muhakemesi hukuku anlamında ceza davası olmaması, kapatmaya konu eylemlerin de ceza hukuku kapsamında suç olma zorunlulugunu gerektirmemektedir. Anayasa’nın 69 ncu maddesinin altıncı fıkrası ile SPY’nın 101 ve 103 ncü maddesindeki düzenlemelere göre, kapatmaya konu eylemlerin “sadece islenmis” olması yeterli olup, bu eylemlerin hükmen sabit olması kosulu da aranmamaktadır. Bu nedenle kapatmaya konu eylemler hakkında açılmıs ve mahkümiyetle sonuçlanmıs davaların bulunmaması sonuca etkili degildir. Ancak kapatmaya konu edilen eylem hakkında açılmıs ve mahkümiyetle sonuçlanmıs bir davanın bulunması demek, bu eylemin islendiginin kesin olarak kanıtlanması anlamındadır ki, Anayasa Mahkemesi böyle bir durumda anılan eylemin islenmis olup olmadıgını arastırmayacaktır. Yine, kapatma davasına konu edilen eylem hakkında açılan ceza davasında, bu eylemin “islenmediginden bahisle” beraat kararı verilmis ve bu karar da kesinlesmis ise, Anayasa Mahkemesi atılı eylemin islenmis olup olmadıgını degerlendirmeyecek, kesinlesen ceza mahkemesi kararına göre islem yapacaktır.

Siyasi parti kapatma davaları kendine özgü bir dava türü oldugu gibi, uygulanan “kapatma yaptırımı da” ceza hukuku anlamında bir “ceza” degildir.

Kapatma yaptırımı hem Anayasa’da hem de SPY’nda gösterilmis olup;

bu yaptırımın ceza niteliginde olmaması,

kapatma yaptırımına konu eylemlerin (gerçek kisilerin söz konusu olabilecek sorumlulugu saklı kalmak kaydıyla) siyasi parti tüzel kisiliginin ceza hukuku yönünden isledigi bir suç sayılmaması,

ayrıca normlar hiyerarsisi yönünden de bu dava ve yaptırımın Anayasa’da düzenlenmis olması karsısında, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 5 nci maddesinin (11.5.2005 gün ve 5349 sayılı Yasa’nın geçici 1 nci maddesinden hareketle) 2006 yılı sonrasında dahi siyasi parti kapatma davaları yönünden uygulanma yeri bulunmamaktadır.

e- Kapatma yaptırımına konu eylemler ve siyasi partiye isnat edilebilirliği;[değiştir]

Bir siyasi partinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügüne aykırı eylemlerin odagı durumuna gelmesi ve bu nedenle kapatılabilmesi için, bu eylemlerin, Anayasa’nın 69 ncu maddesinin altıncı fıkrası ve SPY’nın 103 ncü maddesine göre;

Bu eylemlerin, o partinin üyelerince yogun bir biçimde islenmesi ve bu durumun da, o partinin büyük kongre veya genel baskan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsenmesi,

Veya bu eylemlerin, dogrudan dogruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde islenmesi gerekmektedir.

Bir siyasi partinin kapatılmasını gerektiren eylemlerin, ceza hukuku kapsamında mutlaka suç olarak düzenlenmesi ve bu konudaki davaların da mahkumiyetle sonuçlanması gerekmemektedir. Ancak eylem aynı zamanda ceza hukuku kapsamında suç olarak düzenlenmis ise, bu konuda ceza mahkemesindeki davaların sonuçlanmasını beklemeye gerek bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde sonuçlanarak kesinlesen davalarda verilen kararlar ise, sadece eylemin kesin olarak islenmemis oldugu veya islenmis oldugu yönündeki tesbitler yönünden baglayıcıdır. Siyasi partiler, demokratik bir rejimde en çok hak ve özgürlüge sahip olması gereken örgütlerdir. Bu durum siyasi partiler için daha genis bir faaliyet alanını ortaya çıkarmaktadır. Genis faaliyet alanının bulunması demek ise, siyasi partilerin eylemleri için farklı bir degerlendirme yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Siyasi partinin genis hareket sahasının bulunması, ona isnat edilen eylem aynı zamanda suç teskil ediyorsa, toplum ve hukuk düzeni yönünden kınanan bu davranısın, siyasi parti yönünden kınanmayarak hukuka uygun degerlendirilmesini gerektirmez. Ancak toplum ve hukuk düzeni tarafından açıkça kınanmayan ve suç olarak düzenlenmeyen davranıs ve eylemlerin, çok daha fazla hak ve özgürlüklere sahip olan siyasi partiler yönünden kapatma davasına konu edilebilmesi, çok özel ve sınırlı durumlarda söz konusudur ki, bunlar da Anayasa’nın 68 nci maddesinin 4 ncü fıkrasına ve _HAS’ın 11 nci maddesinin ikinci fıkrasına uygun nitelikte, yogunluk ve kararlılıkla islenen eylemlerdir.

Hukuk düzeninin suç olarak öngörmedigi eylem, bu eylemin bir siyasi parti tarafından veya siyasi parti aracı kılınmak yoluyla islenmesi durumunda, yarattıgı ve kaçınılmaz olarak yaratacagı sonuçları gözetildiginde, siyasi parti için yasaklama gerektirebilir. Eylemin suç olarak düzenlenmemesi, o eylemin hiçbir biçimde kınanamaması sonucunu da dogurmaz.

Kaldı ki Anayasa’nın 68 nci maddesinin dördüncü fıkrasına dayanan ve bu fıkrayı açıklayarak siyasi partiler hakkındaki yasaklamaları sıralayan SPY’nın 78 nci ila 89 ncu maddeleri arasındaki düzenlemelere aykırılık, SPY’nın 117 nci maddesinde suç olarak ta öngörülmüstür. Siyasi partiye isnat edilen eylem hakkında, ceza davasının veya sorusturmasının açılmamıs veya dokunulmazlık gibi yasal engeller nedeniyle açılamamıs olması da, sonuca etkili degildir.

Kapatma davasına konu edilen eylemlerin islendigi tarihlerin bir önemi bulunmamaktadır. Eylemlerin üzerinden ne kadar süre geçse de, zamana yayılan bu eylemlere odaklık boyutunda bir bütünü olusturmaları yönünden iddianamede dayanılması olasıdır.

İHAS irdelenirken, siyasi parti kapatma yaptırımı ile ilgili olarak eylemlerin niteligi ve isnat edilebilirligi konusunda açıklanan durumlar, burada da geçerlidir. Siyasi partini genel merkez organlarının (SPY md 13), il ve ilçe teskilatlarının (SPY md 19,20), TBMM grup genel kurulu ve grup yönetim kurulunun (SPY md 24, 25), parti üyelerinin (SPY md 12) eylemleri; eger o siyasi partinin, yasa, anayasa ve İHAS tarafından korunmayan, hedefledigi amaç veya siyasi projeyi gerçeklestirmek, kolaylastırmak, altyapı hazırlamak veya bunları ifadeye yönelik ise, kapatma davasında siyasi partiye isnat edilebilecektir. Bu noktada sunu da belirtmek gerekmektedir ki, partiyi temsil eden organlarca gerçeklestirilen eylem veya söylemlerin, partinin degil bu kisilerin kendi kisisel görüsleri oldugu açıklanmadıkça ve siyasi parti tarafından da açıkça reddedilmedikçe, bu söylem ve eylemler de partiye isnat edilebilecektir. Ancak, siyasi partiyi sorumluluktan kurtarmak adına, siyasi partinin amaç ve hedefleriyle örtüsen eylem ve söylemlerin, kendi kisisel görüsleri oldugunun açıklanması da, kuskusuz siyasi partiyi sorumluluktan kurtarmayacaktır.

Bir siyasi parti üyesi olup, yerel yönetimlerde görev alanların eylemleri de, o siyasi partinin hedefledigi siyasi projeyi gerçeklestirmek veya ifade etmek amacına yönelikse, siyasi partiye isnat edilebilecegi hususunda kusku bulunmamaktadır.